1. YAZARLAR

  2. HAŞİM AY

  3. Her İnsan Bir Muhacirdir
HAŞİM AY

HAŞİM AY

Yazarın Tüm Yazıları >

Her İnsan Bir Muhacirdir

02 Ekim 2016 Pazar 16:20A+A-

Ümmet-i Muhammed olarak yeni bir hicrî yıla girdik...

Hicrî takvim, “hicret”e vurgu açısından daima önemsenmesi gereken bir değere sahiptir. Gelişigüzel, boşuna, olsun diye tercih edilmiş bir zaman belirlemesi değildir bu. Çünkü gerek kavramsal açıdan ihtiva ettiği anlam, gerekse de tekabül ettiği büyük tarihî olay “hicrî takvim”in başlangıcı için merkeze alınmıştır ki bu gerçekten de gayet tutarlı bir tercihtir.

Hususen de bugün Müslüman beldelerden taşan ve dünyayı sarsan kitlesel göç dalgaları, hemen her gün karaya vuran mülteci/muhacir bedenlerle birlikte düşünüldüğünde hicreti gündemleştirmenin ve hicret bilincini kuşanmanın önemi daha da anlam kazanacaktır.

*

Her insan bir muhacirdir!

Hicret; özüne dönmek, kendine gelmektir. Benliği kaplayan kir û pastan arınmak, gaflet örtüsünü yırtıp uyanmak, yolcu olduğunun farkına varmaktır. 

Hicret sekülerleşmeye/dünyevileşmeye karşı çekilen güçlü bir settir. Yeryüzünün tevhid, adalet ve özgürlük temelinde imar ve inşası için hiç ölmeyecekmiş gibi cehd û çaba içinde bulunmak, her an ölecekmiş gibi hazır ve tetikte olmaktır.

Hicret; beşerilikten yeniden ademleşme, barbarlıktan medeniyete geçiş tarihinde ciddi bir durak olan Mekke’yi anımsamak, Hira’da durulmak, itikaf ve ikra’yla yeniden hayata dönmek, o güzel Rasul’ün yolunda serden geçerek Habeş yolunu tutmaktır.

Sadece gitmek değildir hicret, aynı zamanda dönmektir.  Hem terk etmek değil, daha çok kavuşmaktır. Hasret yangınını sürekli bir biçimde içinde hissetmek, intizarın veya bekleyişin zıddına dönüşe ve kavuşmaya hazırlık yapmaktır.

Hicret öncelikle ben’in kendisini merkeze alan, kibirli ve müstağni yapısını kırmak, tamahkârlıktan vazgeçiştir. Sadece terk-i diyar değil bencillik ve tamahı, putları ve onların temsilcilerini, insanı köleleştiren toplumun tarihi ve kültürel dogmalarını, zulmün, şirkin, tuğyanın ve ifsadın kurumsal tezahürlerinden i’tizal ve terk etmektir.

Hicret; bir kendine gelme eylemi, yeniden doğuş ameliyesi ve yenilenerek var olma imkânıdır. Islahların ve devrimlerin en büyüğüdür.

Hicret; sadece kendine Müslümanlık meşrebinden, etliye sütlüye dokunmamaktan, konformizm ve bencillikten beri olmaktır.  Medine’yi/medeniyeti kurmak için Mekke’yi/cahiliyeyi terktir. Hicret Medine’de çakılıp kalmamak, Mekke’yi özgürleştirmektir. Diğerkâmlıktır hicret; malı, imkânları ve aydınlığı paylaşmaktır. Muhacir’in hicretine Ensar, Ensar’ın hicretine tanık olmaktır.

Hem sonra hicret bir parça Suriye olmaktır.  Zulüm diyarından göçe zorlanmış muhacire kardeş ve şefik olmak, mazluma kol kanat germek, muhacire kucak açmak ve onun yurdunu zulümle dolduran despotlara karşı başı dik ve onurlu, öfkeli ve caydırıcı tutumlar içinde olmaktır.

*

Hicret sürekli bir inkılaptır!

Ali Şeriati’nin dediği gibi hicret, ilk önce nefislerimizdeki her türlü gayr-i İslami anlayış ve duygulardan arınmak, amellerimize yerleşen gayr-i İslami davranış ve alışkanlıkları terk etmektir.

Hicret; insanın en çok sevdiği fakat Allah'ın dininin yaşanmasına engel olduğu zaman vatanın, toplumun, ailenin, sosyal sınıfın, makam ve mevkinin Allah'ın dinine hizmet etmek için terk edilmesidir.

Hicret bir kaçış değildir. Aksine kâfirlere ve zalimlere terkedilen haklarımızı geri almak, mücadelenin şartlarını yaşanır hale getirmek için hazırlanmaktır. Yani geri dönüş ve hesap sorma eylemidir hicret.

Hicret; fert veya toplumun yer'e bağımlılığını koparır, onu (fert veya toplumu) bağımlılıktan kurtarır. Hicret, insan ve toplumun dünya görüşünü değiştirir ve sonuçta da dinsel, fikirsel, duygusal donukluğu ve gerilemeyi iptal eder, toplumsal çürümeyi önler. Topyekûn bir hareket ve toplumsal bir diriliş sebebi olan hicret; insanı, içinde bulunduğu dört donuk unsurdan (tarih, toplum, tabiat ve benlik) kurtararak yüce ve kâmil makamlara ulaştırır.

Bugün özellikle de doğu ve batı Avrupa’yı tedirgin eden ve onların statik konforunu bozan yoğun göç dalgaları hicret temelinde sonu belirsiz ama olabildiğine dinamik yeni bir toplumsal ve siyasal geleceğin işaret fişeği niteliğindedir. Kim bilir, belki de özellikle de Suriye’den dünyaya yönelen bu kitlesel göç dalgası ve hemen her gün karaya vuran mülteci bedenler uzun vadede yerleşik küresel sistemi sarsacak ve yeni bir sistemin tesisine kapı aralayacak uygarlıksal bir değişim-dönüşüm sonucunu getirecektir. Nitekim yine Şeriati’nin deyimiyle Her uygarlığın ardında bir hicret vardır.

*

Her insan istese de istemese de ahirete doğru yol alan bir muhacirdir. Ve hicretin en değerlisi cenneti gaye edinen, Mevla’ya alnı ak şekilde irca ettiren cehd û çaba içinde olmak, cihadı alnının çatına vurmaktır.

Hicreti cihadla yoğuran, kendini arındıran ve zulme ve tuğyana karşı insanlık onurunu müdafaa etme uğruna adeta bir canlı kalkana dönüşme bilincini kuşananlara ne mutlu!

Hicret bilinciyle yoğrulan ve cihadı kuşananlara selam olsun!

Hicretiniz daim ve mübarek olsun!

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum