1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. “Helal Sertifikası” Tartışması ve Müslümanlar
“Helal Sertifikası” Tartışması ve Müslümanlar

“Helal Sertifikası” Tartışması ve Müslümanlar

Bi­ri­le­ri­nin çı­kıp, “bu böy­le­dir” de­me­sin­den çok, top­lu­mun bu an­lam­da da­ha bil­gi­li ve di­sip­lin­li ol­ma­sı ge­rek.

04 Ekim 2012 Perşembe 04:00A+A-

Abdurrahman DİLİPAK; Helal ve haram tartışmasını ve Helal Sertifikası konusunu farklı yönlerden tartışmaya açıyor.

Helal mi haram mı?

“Helal böcek” var mı?

Me­se­la çe­kir­ge.. Çe­kir­ge ye­ni­yor­sa, bu­na ben­zer da­ha bir sü­rü bö­cek­ten söz ede­bi­li­riz.
Tür­ki­ye’de Şa­fi­ler, de­niz mah­sül­le­ri­ne ge­nel ola­rak “he­lal” gö­zü ile ba­kar­lar. Ha­ne­fi­le­re gö­re, vah­şi mi, gö­rün­tü­sü na­sıl, in­san üze­rin­de men­fi et­ki­si var mı, bir sü­rü kri­te­re bağ­lı­dır.

Me­se­la Tür­ki­ye’de­ki Şa­fi­ler, tim­sah ya da su yı­la­nı­nı ye­mez. Ama Eti­yop­ya’da­ki Şa­fi­ler, su­da ya­şa­dı­ğı için, ka­ra­da da ya­şa­sa bi­le tim­sa­hı da yi­yi­yor­lar. Su ay­gı­rı­nı da.. Su yı­la­nı­nı da.. Nas ile sa­bit he­lal ve ha­ram­lar sı­nır­lı­dır. Ge­ri ka­la­nı kı­yas ve iç­ti­had yo­lu ile ve­ril­miş ka­rar­lar­dır..

Tür­ki­ye’de ne Ha­ne­fi­si­ne, ne Şa­fi­si­ne ke­ler ye­di­re­mez­si­niz ama Arap­lar için böy­le bir so­run yok.. Hu­mey­ni’ye ka­dar İran­lı­lar hav­yar bi­le ye­mi­yor­du..

Ne, na­sıl ve ni­çin ha­ram?

Ha­ne­fi bu ko­nu­yu çok in­ce­ler. Ha­ram olan yi­ye­cek­le­rin hep­si ay­nı za­man da pis mi?

Me­se­la do­muz­dan post ol­maz da, ayı­nın eti­ni ye­me­sek de de­ri­si post ol­maz mı?

Üze­ri­ni­ze ero­in dö­kül­se ya da için­ce si­zi sar­hoş et­se de, üs­tü­nü­ze ben­zin dö­kül­se el­bi­se­niz pis mi olur? Şa­ra­bın ha­ram olu­şu ile, es­ra­rın ha­ram olu­şu ay­nı ku­ra­la mı bağ­lı..

Ba­zı ha­ram­lar var­dır, ken­di­li­ğin­den ha­ram­dır, ba­zı­la­rı il­le­tin­den, et­ki­sin­den do­la­yı ha­ram­dır. Pe­ki o et­ki­yi iza­le ede­rek ha­ra­mi­ye­tin­den kur­tul­muş olur mu­su­nuz?

Bu ve bu­na ben­zer da­ha bir sü­rü so­ru sor­mak müm­kün.

So­ru­yo­rum: He­lal ser­ti­fi­ka­sı ve­ren han­gi ku­ru­luş si­ga­ra­ya he­lal ser­ti­fi­ka­sı ve­re­bi­lir.. Ve si­ga­ra­ya he­lal ser­ti­fi­ka­sı ve­ri­lir­se, eşi­ni­ze ço­cu­ğu­nu­za bu rı­zık­tan rı­zık­lan­ma­la­rı için des­tek ve­rir mi­si­niz? Me­se­la He­lal ser­ti­fi­ka­lı bir Co­la ya da Bull içe­ce­ği­ne ne der­si­niz?
He­lal ser­ti­fi­ka­sı mal ve hiz­me­ti kap­sı­yor­sa, me­se­la der­nek ve par­ti­le­re bu an­lam­da “Ko­şer ser­ti­fi­ka­sı” ve­re­bi­lir mi­si­niz? Yok­sa on­lar he­lal ve ha­ram kav­ram­la­rı­nın dı­şın­da mı de­ğer­len­di­ril­me­li.. Bu so­ru­la­rın ce­va­bı­nı ver­mek zor ol­du­ğu için, “He­lal” ve “Ha­ram” hük­mü­nü alim­le­re ve tü­ke­ti­ci­ye bı­rak­mak, ama bel­li di­sip­lin­ler çer­çe­ve­sin­de mal ve hiz­met­le­rin ka­li­te ve ni­te­lik­le­ri­nin ta­nım­lan­ma­sı da­ha doğ­ru ola­cak­tır.. Alim­le­rin hük­mü de ken­di­le­ri­ni ve onu tak­lit eden­le­ri bağ­la­ya­cak­tır. Yok­sa ge­nel bir hü­küm ha­li­ne gel­me­me­si esas­tır. İc­ma dı­şın­da alim­ler ara­sın­da ih­ti­laf ol­ma­sı ha­lin­de yi­ne ki­şi ken­di ter­ci­hi­ni ken­di­si ya­pa­cak ve so­nu­cu­na da ra­zı ola­cak­tır.. En iyi­si mi siz şüp­he­li olan şey­ler­den sa­kı­nın. Bir ürü­nün üze­ri­ne “He­lal” ya­zıl­mış ol­ma­sı si­zin onu tü­ket­me­niz için ye­ter­li de­ğil. Onun na­sıl ka­za­nıl­dı­ğı da önem­li. Te­miz mi, da­ha­sı, için­de­ki kat­kı mad­de­le­ri tek ba­şı­na nor­mal bir in­san için nor­mal ka­bul edi­le­bi­lir ama ama si­zin için ya da gün için­de tü­ke­ti­len top­lam mik­tar­da, gı­da ürün­le­rin­de­ki risk­li kat­kı mad­de­le­rin­de li­mit aşı­mı ol­muş ola­maz mı? Şe­ker has­ta­sı için şe­ker de ha­ram ola­bi­lir.. Ya da aşı­rı tü­ke­tim de ha­ram.. Ya­ni ha­ram ya da he­lal kav­ram­la­rı­nı kul­la­nır­ken dik­kat­li ol­ma­mız ge­rek.. Ku­lak­tan dol­ma di­ni bil­gi­ler­le zi­hin­ler bu­lan­dı­rı­lı­yor.. İşin bil­gi bo­yu­tu, kay­nak bo­yu­tu, te­fek­kür bo­yu­tu ih­mal edi­li­yor. Bil­me­di­ği­niz şe­yin pe­şi­ne düş­me­yin..

İf­tar, sa­hur, ko­nu­sun­da yıl­lar­dır bir tak­vim kar­ma­şa­sı ya­şa­nır.. Göz­lem­di, he­sap­tı. Ko­nu bu ka­dar ba­sit de­ğil.. Göz­lem­le bi­lim çe­li­şi­yor­sa, iki­sin­den bi­rin­de sa­kat­lık var­dır, ya da he­sap for­mü­lün­de bir fark­lı­lık söz­ko­nu­su­dur.. Yo­rum fark­lı­lı­ğı­na da­ya­lı iki fark­lı gö­rüş de ola­bi­lir, par­ma­ğı ka­na­ya­nın ab­des­ti­nin bo­zu­lup bo­zul­ma­dı­ğı tar­tış­ma­sın­da ol­du­ğu gi­bi. Bir­bi­ri­mi­zi ma­zur gö­rü­rüz olur bi­ter. Kim­se ken­di ka­na­ati­ni, yön­te­mi­ni din ola­rak baş­ka­sı­na da­ya­ta­maz.. Be­nim yo­ru­mu­mum bu der. Di­le­yen ka­bul eder, di­le­yen et­mez.

Önem­li olan kay­nak, ni­yet ve yön­tem. Bu üçü sa­hih­se, so­run yok de­mek­tir..

Biz­de yıl­lık iba­det­ler ay’a, gün­lük iba­det­ler gü­ne­şe gö­re ya­pı­lır. Kim­se na­maz için gü­ne­şe bak­maz, oy­sa her gün gü­ne­şin açı­sı ve na­ma­zın sa­ati gü­ne­şe gö­re de­ği­şir. Her­kes tak­vi­me ve sa­ate ba­kar. Bu “usul” bay­ram­la­ra ge­lin­ce terk edi­lir ve bil­dik tar­tış­ma­lar baş­lar..

As­lın­da iş sa­nı­lan­dan da­ha kar­ma­şık. “İs­tan­bul’da if­tar sa­ati” de­di­ği­niz­de, İs­tan­bul mer­ke­zi­ni esas ala­rak, de­niz se­vi­ye­sin­de bir kes­tir­me ya­pı­yor­su­nuz.

İs­tan­bul bir uç­tan bir uca 80-90 km. Bu­nu ge­çe­lim. Me­se­la Me­ci­di­ye­köy’de­ki Sa­fir’in te­pe­sin­de otu­ran adam­la, gi­riş ka­pı­sın­da­ki ada­ma gö­re gü­ne­şin do­ğuş ve ba­tış sa­at­le­ri ay­nı mı? Sa­hil­de otu­ran­la, Çam­lı­ca te­pe­sin­de otu­ra­nın if­ta­rı ay­nı mı?

Sa­nı­rım bu ko­nu­da bi­ri­le­ri­nin çı­kıp, “bu böy­le­dir” de­me­sin­den çok, top­lu­mun bu an­lam­da da­ha bil­gi­li ve di­sip­lin­li ol­ma­sı ge­rek. Bu He­lal ser­ti­fi­ka­sı tar­tış­ma­sı dün­ya­ya Ya­hu­di­le­rin Ko­şer ser­ti­fi­ka­sı ile ya­yıl­dı. Hol­lan­da da Su­ri­nam­lı­lar ve Ame­ri­ka­lı Müs­lü­man­lar tü­ke­tim­le­rin­de bir ala­me­ti fa­ri­ka ola­rak bu­na ih­ti­yaç duy­du­lar. Ya­ni ayırt edi­ci bir özel­lik ola­rak önem­li bir du­rum. Ama he­men be­lir­te­lim ki, Ya­hu­di­ler açı­sın­dan du­rum çok da­ha cid­di. Me­se­la di­ni ver­gi­si (Bi­ze gö­re ze­ka­tı) öden­me­miş, Al­lah adı­na, di­ni ku­ral­la­ra uy­gun üre­tim sö­zü ye­min­le ka­yıt al­tı­na alın­ma­mış hiç­bir ürün Ko­şer sa­yıl­maz..

Ha bu an­lam­da söy­le­ye­yim, li­be­ral dü­şün­ce ve de­mok­ra­si de bir­çok özel­li­ği ile bi­zim işi­mi­zi ko­lay­laş­tı­rı­yor ol­sa da “Ko­şer/He­lal” sa­yıl­maz. Ya­ni her gör­dü­ğü­nüz sa­kal­lı­yı ba­ba­nız san­ma­yın. Ve di­ni tar­tış­ma ko­nu­su yap­ma­yın lüt­fen. İt­ti­fak et­ti­ği­niz­de bir­lik­te ha­re­ket eder, ku­ra­lı­na uy­gun bir ih­ti­laf ha­lin­de ise bir­bi­ri­ni­zi ma­zur gö­rür­sü­nüz. Si­ze ha­yır gi­bi ge­len­de şer, şer gi­bi ge­len­de ha­yır ola­bi­le­ce­ği gi­bi, bu dün­ya­da tar­tı­şıp dur­du­ğu­nuz şey­le­rin ha­ki­ka­ti­ni Al­lah si­ze öbür dün­ya­da gös­te­re­cek­tir.. Kim­se ka­na­ati­ni, din, ken­di ön­de­ri­ni ilah edin­me­sin.

Hem “He­lal ve Ha­ram”dan çok, bi­zim gün­lük ha­ya­tı­mız­da “Mü­bah”lar da­ha çok yer tu­tar.. As­lo­lan ise Mü­ba­hat­tır.. “Mü­bah ser­ti­fi­ka­sı” ve­ren var mı? Se­lâm ve dua ile..

YENİ AKİT

HABERE YORUM KAT