1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Hayret Verici Savrulmalar, ve..
Hayret Verici Savrulmalar, ve..

Hayret Verici Savrulmalar, ve..

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL gündemi yorumladı:

18 Nisan 2014 Cuma 19:41A+A-

İslamî kimlikleri diğer özelliklerinden önce hatırlanan kalem erbabı arasından niceleri son zamanlarda, öyle hallere giriftar oldular ki, şaşırmamak elde değil..

Ki, bazıları da bu satırların sahibi için aynı şaşkınlıklarını ifade ediyorlardır, elbette..

Buna, hadiselerin rüzgârıyla savrulmak diyenler de olabiliyor.

Ama, pergel örneğini hatırlamak iyi bir çare..

Bir ayağı, aslî değerlerine raptedilmiş durumda, diğer ayağıyla dünyayı dolaşmak ve dünyada olup bitenleri bu şekilde yorumlamaya çalışmak..

Bu durum herhalde, her türlü eleştiri veya tavsiyeye kapanıp, kemikleşip kalmaktan daha iyi.. 

Bir eski arkadaşımız ki, geçmişte, ’Böyle, salya-sümükle İslam mı anlatılır?’ diye yazıya döktüğü ağır eleştirilerle karşı çıktığı bir kişiden şimdi bir ayrı ve yüksek şahsiyet yontmakta..

Ve bu arkadaş, C. Başkanı Abdullah Gül’ün geçen ay İtalya’ya yaptığı gezi sırasında, Gül’e söylediğini belirttiği önerisini 10 Nisan tarihli yazısında da dile getirdi.

Şöyle diyordu:

’... Türkiye hâlâ resmi düzeyde darbecileri kızdıracak işler yapmanın dışında bir şey yapmıyor. Roma gezisinde Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e ‘devlet adına’ ve ‘devlet başkanı sıfatı’yla Mısır’a gezi düzenlemesini önerdim. Hükümet tansiyonu biraz düşürür de Cumhurbaşkanı bölgenin iki kardeş ülkesi ve devleti adına Kahire’ye bir ‘iyi niyet’ gezisi düzenlerse bu hem darbe sürecini hafifletecek hem Müslüman Kardeşler’e bir ümit ışığı yakacaktır. Ortadoğu’da otokrat liderler, diktatörler çok acımasızdır, bir kere geldiler mi kolay kolay gitmezler, zulümlerini katmerleştirerek sürdürürler. Suriye’de yaşanan vahşet, Mısır’daki dram bunun göstergesidir. Hiçbir bölge ülkesiyle iletişimi kalmamış Türkiye, bu tutumuyla bölgede daha büyük acıların yaşanmasına sebebiyet veriyor. Dış politika dün İttihatçı zihniyetin provokasyonuna maruz kalmıştı, şimdi dünyayı ‘Obama, Putin ve Erdoğan’ yönetecek deliliğine teslim oluyor.’

Evet, gelinen nokta bu.. Nasıl değerlendirirseniz, değerlendiriniz..

Hayret ettirici bir durum..

Düşünebiliyor musunuz?

T.C. devlet başkanı, Mısır’da, bir askerî darbeyle iktidara gelen bir darbeci generalin ayağına gidecek ve onunla durumu normalleştirmenin yollarını konuşacakmış.. Kendisini Mareşal ilan ettiren ve darbesini demokrasinin tamiri diye kutsayan Amerika tarafından teyid edildiği için, Amerikancılığı da açık olan bir darbeci generale gidip, onunla görüşmekten meded uman bir anlayış..

Böyle bir teklifi dile getirecek kadar diplomasiden habersizliği bir tarafa bırakın, bir müslümanın izzetine ziyan getirecek böyle bir davranışın nasıl dile getirilebildiğini ve bunun için hangi maslahatın gözönünde bulundurulduğunu anlamak da, zorun zoru..

Aynı anlayışla, yarınlarda, Gül’e, ’Beşşar Esed’e git, ona Türkiye’nin yanlış yaptığını söyle, özür dile..’ de demiyecek midir?

Geçelim..

*

Bir diğer hayreti de Hayri Hoca yaşattı, nicelerine..

Hayri Kırbaşoğlu, daha çok da ’Ankara Okulu’ diye anılan ve aynı çizgideki ilâhiyat prof.ları arasında, en dikkatli, ağırbaşlı ve en temkinli birisi olarak bilinir(di).  

Hayri Bey, hakkındaki bu hüsn-i zannı 13 Nisan akşamı HT’de katıldığı ’İslam ve Ahlâk’ konulu bir proğramda, ’kendi eliyle parçaladı’ denilse yeridir. Çünkü, orada söyledikleriyle, epeyce bir kafa karışıklığı içinde olduğunu sergiledi. Güney Kore, İskandinavya ülkeleri vs. gibi, ekonomik açıdan doygunluk içindeki coğrafyaların toplumlarını, yolsuzluk, rüşvet ve benzeri konulardaki uygulamalara bakarak, müslüman coğrafyalarındaki toplumlardan daha ahlâkî göstermesi ve müslüman coğrafyalarının tepesine çöreklenmiş olan fâsid ve fısq’u fücûr içindeki yönetici kadrolara, krallara, meliklere, hanedanlara, şeflere, diktatörlere, zorbalara bakarak, o ülkelerin bütün müslüman halkları hakkında, ’daha geri bir ahlakî hayat tarzı içinde oldukları’ mânâsını taşıyan bir genelleme yapması şaşırtıcı ve temelden yanlıştı.

Kırbaşoğlu’nun, sözünün daha girişini bölümünde, (merhûm) Ali İzzet Begoviç’ten ’bilge müslüman’ diye değil de, -merhûmun herhalde hiç hoşlanmıyacağı bir deyimle- ’bilge kral’ diye sözetmesinin de yadırgatıcı olduğunu ifade etmeliyim. 

Yazının Devamı…