1. YAZARLAR

  2. Hilal Kaplan

  3. Hangi Cumhuriyeti kutlamak?
Hilal Kaplan

Hilal Kaplan

Yazarın Tüm Yazıları >

Hangi Cumhuriyeti kutlamak?

29 Ekim 2014 Çarşamba 12:56A+A-

'Yemek yenirken; 'Yarın cumhuriyet ilan edeceğiz!' dedim.

Orada bulunan arkadaşlar, hemen düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. Hemen o dakikada nasıl davranılacağı üzerinde kısa bir program saptadım ve arkadaşları görevlendirdim. (...)

Baylar, görüyorsunuz ki cumhuriyetin ilanına karar vermek için Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı çağırmaya ve onlarla görüşüp tartışmaya gerek görmedim. Çünkü, onların öteden beri ve doğal olarak bu konuda benim gibi düşündüklerinden kuşkum yoktu.'

Mustafa Kemâl, Cumhuriyetin kuruluş hikâyesini böyle anlatır. Meclisteki vekillerin çoğunluğu mecliste bile yokken, kanun maddesi kabul edilir ve cumhuriyet bir gece vakti 'ilan edilmiş' olur.

Kendisi de Cumhuriyetin ilanının ardından hem devlet hem de parti başkanı olur. Üç mebus hariç İkinci Meclis›e girecek vekillerin hepsini bizzat belirler ve böyle böyle tek parti rejimi diktatörlüğüne giden taşlar döşenmiş olur.

Resmî anlatının aksine, mebusların ezici çoğunluğunun cumhuriyet rejimiyle bir sorunu yoktur. Ancak cumhuriyetin oldubittiye getirilerek kurulmasından ötürü ‹gelmekte olan›ı hissetmektedirler ve bu rahatsızlığın esas kaynağıdır.

Takriri Sükûn Kanunu'ndan İstiklâl Mahkemelerine, Şark Islahat Planı'ndan Dersim katliamına, Varlık Vergisi'nden başörtüsü yasaklarına kadar hâlâ yansımalarını telafi etmeye çalıştığımız uygulamaların bu dönem içerisinde gerçekleştirildiğini düşününce endişe etmekte ne kadar haklı olduklarını bir kez daha anlıyor insan...

***

İstiklâl Mahkemeleri mazlumlarından İskilipli Atıf Hoca'nın adı 2012'de Çorum'daki bir devlet hastanesine verildi.

Diyarbekir Dağkapı Meydanı'nın adı, geçtiğimiz aylarda hem Şark Islahat Planı hem İstiklâl Mahkemesi mağduru Şeyh Said'in adıyla şereflendi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakanlığı döneminde Dersim Katliamı için özür diledi.

Mevcut hükümet, eski devletin el koyduğu gayrimüslim vakıf mallarının önemli kısmını sahiplerine iade etti, iade süreci devam ediyor.

Başörtüsü yasakları büyük ölçüde kalktı, yer yerinden oynamadı ve hatta taşlar biraz daha yerine oturdu.

Bu gelişmelerin hiçbiri, tek parti döneminden bu yana gerçekleştirilen zulümlerin tamamen telafi edildiğini elbette göstermez. Lakin doğru istikamet üzere gidildiğine ilişkin güçlü emareler oldukları da bir gerçek. Şayet çözüm süreci de başarıyla nihayete ererse, cumhuriyet gerçekten kutlanmayı hak eden, halkın büyük çoğunluğunu kuşatmayı becermiş bir demokratik bir rejim niteliğine bürünecek gibi görünüyor.

Dr. Alshava'ya sahip çıkalım

T.C. vatandaşı akademisyen ve işadamı Dr. Amer Alshava, 2 Ekim'de, Dubai Havalimanı'ndan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) polisi tarafından yer ve sebep belirtilmeden göz altına alınıyor. T.C. konsolosluğunun çabaları sonucu ailesine BAE polisi' sözlü olarak Dr. Alshava'nın Birleşik Arap Emirlikleri başkenti Abu Dhabi'ye götürülmüş olduğu bilgisini veriyor. Ancak Dr. Alshava'ya ailesi ve avukatına ulaşma imkanı ve mahkeme hakkı tanınmıyor. Bu da kendisinin işkence altında olma ihtimaline işaret ediyor. BAE'nin Türkiye'de akademisyen olarak çalışan Filistin asıllı bir vatandaşımızı nerdeyse bir aydır keyfî olarak alıkoyması, BAE'nin Türkiye karşıtı ve İsrail yanlısı politikasının bir uzantısı olabilir. Türk Dışişleri'nin meseleyi takip ettiğini biliyorum fakat buradan da hatırlatarak belki daha üst düzey bir sahiplenme gerektiğini belirtmek istedim.

Düzeltme: 'PKK, 90'lara döndü' yazımda, PKK'nın işlediği ve dün de üstlendiği korucu cinayetinden bahsederken maktulun ismini yanlış yazmışım. Bundan ötürü merhum Nihat Çaprak'ın ailesinden özür dileyerek düzeltirim.

Yeni Şafak

YAZIYA YORUM KAT