1. HABERLER

  2. BASIN AÇIKLAMASI

  3. Halkı Darbelerle Terbiye Etmenin Başlangıcı…
Halkı Darbelerle Terbiye Etmenin Başlangıcı…

Halkı Darbelerle Terbiye Etmenin Başlangıcı…

Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD), 27 Mayıs darbesinin 50. yılı nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.

26 Mayıs 2010 Çarşamba 22:22A+A-

Dernek adına Yönetim Kurulu üyesi Ahmet Örs'ün yaptığı açıklamada 27 Mayıs darbesi halkı terbiye etmek isteyen egemenlerin gerçekleştirdiği darbe zincirinin ilk halkası olarak değerlendirildi. Halkın değerlerine savaş açan darbeci zihniyetin 27 Mayıs'tan 12 Mart muhtırasına, 12 Eylül'den 28 Şubat'a oradan da 27 Nisan e-muhtırasına devam ettiğinin vurgulandığı açıklamada Ergenekoncu, Balyozcu darbeci anlayışla topyekûn mücadele edilmesi gerektiği vurgulandı.

"Türkiye, bir darbeler ülkesidir. 27 Mayısın açtığı yoldan devam eden 12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat postmodern müdahalesi darbeciler için yeterli olmamış, bir de Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde ilahi okuyan kızlara 27 Nisan gecesi e-muhtıra vermişlerdir.cümleleriyle darbeciliğin kısa bir geçmişinin çıkarıldığı açıklamada halkın seçtiği başbakan ve bakanların asılmasının bazı kesimlerce ilericilik olarak kabul edilmesi mide bulandırıcı bir durum olarak değerlendirildi.

Halka darbenin değişik usullerle devam ettiğinin altının çizildiği açıklamada şöyle denildi: "Şu bir gerçektir ki darbeler sadece fiili ya da postmodern müdahalelerle yapılmaz. Darbe yasalarını yaşatarak, bir asra yakındır sürdürülen darbeden beter dayatmalarla yapılır. Başörtülü kızlarımızı okul kapılarından sürerek yapılır. İnsanların dillerini ve kimliklerini yasaklayarak yapılır. Halkı korkularla teslim alarak yapılır. Okullardaki tek tipçi militarist eğitim anlayışları devam ettirilerek yapılır. Katsayı zulmüyle çocuklarımız üniversitelere alınmayarak yapılır. Çözülmeyen Kürt sorunu üzerinden gerçekleştirilen hak ihlalleri ile yapılır. Madenlerde öldürülen, asgari ücretlerle köle gibi çalıştırılan, savaşlara yollanan Anadolu halkının sırtında asalakça yaşamaya devam edilerek yapılır. Kısacası darbenin usulleri çoktur. Halka karşı egemenlerin yürüttüğü savaşın görünen ve görünmeyen bin türlü tarafıdır darbeler."

Basın açıklaması darbe ve darbecilere karşı şu çağrıyla son buldu: "Bu çerçevede farklı toplumsal kesimlere de bir çağrıda bulunmak istiyoruz: İyi darbe, kötü darbe olmaz! 12 Eylüle karşı çıkarken 28 Şubatı görmemek; 27 Mayısla 27 Nisanı atlamak vicdana, ahlaka asla sığmaz! Özgür ve adil bir ülke ancak adalet temelinde, farklı kimlik ve inançlara saygı duyularak kurulabilir. O nedenle önyargı ve bencilce yaklaşımlar darbeciliği yok etmez, aksine karşıtlıklar üreterek darbeciliği besler. Dolayısıyla zulme ve zalimlere karşı birlikte direnecek bir irade ortaya konulmadığında kazananlar sadece zalimler olacaktır!"

TOKAD tarafından yapılan açıklamanın tam metni:

27 MAYIS, HALKI DARBELERLE TERBİYE ETMENİN BAŞLANGICIDIR!

50 sene önce gerçekleştirilen 27 Mayıs, halkı darbelerle terbiye etmenin başlangıcıdır. Tek parti iktidarının hayatı dar ettiği halkın serbest seçimlerde başında görmek istemediğini beyan ettiği çevrelerin silah zoruyla yönetime el koyması, halka gözdağı vermesidir.

Türkiye, bir darbeler ülkesidir. 27 Mayısın açtığı yoldan devam eden 12 Mart muhtırası, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat postmodern müdahalesi darbeciler için yeterli olmamış, bir de Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde ilahi okuyan kızlara 27 Nisan gecesi e-muhtıra vermişlerdir.

Halka darbe ülkemizde maalesef bitmedi, birçok zulüm uygulamasıyla yaşıyor. Halkın İslami değerleri bu ülkede her zaman darbelerin temel hedefi olmuştur. 27 Mayıs darbesinin temelinde halkın göreceli de olsa kendini özgürce ifade edebildiği zamanlarda İslami tercihlerini öne çıkarmasını cezalandırmak vardır.

Müslümanların ezanlarının bile yasaklandığı bir ülkeden bahsediyoruz. Halkın İslami yaşam tarzına dönük fütursuz ve acımasız saldırılar İstiklal Mahkemelerinin vahşi uygulamalarının desteğiyle gerçekleştirilmiştir. Kur'an okumanın, ezanın, dini eğitimin suç olarak kabul edildiği bir dönemden sonra küresel gelişmeler sonucu çok partili hayata geçişle birlikte darbeci tek parti faşizmine halkın attığı tokatın bir intikamıdır 27 Mayıs darbesi ve bu intikam diğer darbeler zinciri ile paranoyak bir süreklilikle devam etmiştir.

Kendini çağdaş değerlerle ifade eden çevrelerin, halkın tercihleriyle seçilen başbakan ve bakanları idam sehpalarına gönderen 27 Mayıs darbesini ilerici bir devrim olarak görmesi son derece mide bulandırıcıdır. Halka düşmanlıkta gözü dönenlerin bu alçakça tutumu halkımız tarafından asla affedilmemiştir. O gün seçilmiş yöneticileri idam etmeyi ilerici bir devrim gibi gösterenler bugün de 28 Şubatları, 27 Nisanları aynı anlayışla selamlamışlar, halka karşı yürüttükleri savaşı sonuna kadar sürdüreceklerini açıkça birçok defa ilan etmişlerdir.

Şu bir gerçektir ki darbeler sadece fiili ya da postmodern müdahalelerle yapılmaz. Darbe yasalarını yaşatarak, bir asra yakındır sürdürülen darbeden beter dayatmalarla yapılır. Başörtülü kızlarımızı okul kapılarından sürerek yapılır. İnsanların dillerini ve kimliklerini yasaklayarak yapılır. Halkı korkularla teslim alarak yapılır. Okullardaki tek tipçi militarist eğitim anlayışları devam ettirilerek yapılır. Katsayı zulmüyle çocuklarımız üniversitelere alınmayarak yapılır. Çözülmeyen Kürt sorunu üzerinden gerçekleştirilen hak ihlalleri ile yapılır. Madenlerde öldürülen, asgari ücretlerle köle gibi çalıştırılan, savaşlara yollanan Anadolu halkının sırtında asalakça yaşamaya devam edilerek yapılır. Kısacası darbenin usulleri çoktur. Halka karşı egemenlerin yürüttüğü savaşın görünen ve görünmeyen bin türlü tarafıdır darbeler.

Bugün Ergenekoncularla, balyozcu darbecilerle hesaplaşmaya dönük siyasette ve halkta ortaya çıkan irade daha da ileri taşınmalıdır. İkircikli adımlardan vazgeçilip esaslı tavırlar alınmalıdır. Aksi takdirde darbeci zihniyetle hesaplaşma iradesi güdük kalacaktır. 12 Eylül anayasasındaki bazı maddelerin değiştirilmesi girişimleri daha büyük bir çerçeveye ulaşmalı ve başta başörtüsü yasağı olmak üzere halka karşı savaşın silahı olan yasaklar, anayasalar kaldırılmalıdır ki darbeci zihniyet yok edilebilsin!

Bu çerçevede farklı toplumsal kesimlere de bir çağrıda bulunmak istiyoruz: İyi darbe, kötü darbe olmaz! 12 Eylüle karşı çıkarken 28 Şubatı görmemek; 27 Mayısla 27 Nisanı atlamak vicdana, ahlaka asla sığmaz! Özgür ve adil bir ülke ancak adalet temelinde, farklı kimlik ve inançlara saygı duyularak kurulabilir. O nedenle önyargı ve bencilce yaklaşımlar darbeciliği yok etmez, aksine karşıtlıklar üreterek darbeciliği besler. Dolayısıyla zulme ve zalimlere karşı birlikte direnecek bir irade ortaya konulmadığında kazananlar sadece zalimler olacaktır!

TOKAD olarak halkımızı 27 Mayısların, 28 Şubat ve 12 Eylüllerin bir daha yaşanmadığı, inanç ve kimliklere saldırıların durduğu, adil ve özgür bir gelecek için birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz.

TOKAD

HABERE YORUM KAT