1. YAZARLAR

  2. Demiray Oral

  3. Gökten üç bomba düşmüş, üçü de Kürtlerin başına düşmüş
Demiray Oral

Demiray Oral

Yazarın Tüm Yazıları >

Gökten üç bomba düşmüş, üçü de Kürtlerin başına düşmüş

31 Aralık 2011 Cumartesi 05:28A+A-

Çobanları terörist, katırlarla sınırı geçen PKK’lıları çoban sandılar...

Kekik toplayan köylüyü terörist, karakol basmaya gelenleri kaçakçı sandılar...

Küçük Ceylan’ı, 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ile babasını terörist sandılar...

Daha geçen gün Mardin’de su tesisatçısı köylüleri ellerinde su borusu var diye terörist sandılar...

Şimdi de sigara kaçakçılığı yapan sınır köylülerini terörist sandılar...

Bazen de PKK sanıyor...

Reno araba görünce içindeki dört genç kızı polis sanıyor, öldürüyor.

Sanmak mı?

Yani zannetmek... Ya da farz etmek.

Hani küçük hatalar yapınca, cümle içinde “hadi yaa ben öyle sanmıştım, kusura bakma” diye kullandığımız sözcük.

Memlekette ise eli silahlı iktidar sahipleri sanıyor, zannediyor, farz ediyor ve birileri ölüyor.

Çocuklar, yaşlılar, genç erkekler, genç kızlar, köylüler “sanılma kontenjanından” üçer, beşer, otuz beşer ölüyor.

Ve iktidar sahipleri sanki sinema seansının saatini yanlış sanmış misali gayet pişkin kıvamda “hadi yaa onlar terörist değil de insan mıydı (hadi ya onlar polis değil de insan mıydı) kusura bakmayın” diyebiliyor.

Baksanıza “Kasıt yok, hata var” demiş hükümetin sözcüsü.

Sanki hükümet sözcüsü değil de maçta yanlış karar veren hakemi eleştiren futbol yorumcusu.

Böylece kendi vatandaşlarının savaş uçaklarıyla bombalanmasının haberini bilmem kaç saat sonra “bomba düştü” ifadesiyle verebilen ruhunu aldırmış medyaya da sabaha kadar konuşabilmesi için güvenli bir yol gösteriyor elbette.

Ve başlıyor ekranlarda Telegol kıvamında “pozisyon” muhabbetleri:

“Kasıt yok hata var efendim...”

“Peki, kural hatası mı hakem hatası mı, şey yani TSK’nın hatası mı sizce?”

“Bence kesinlikle TSK’nın hatası, hükümet bundan sorumlu tutulamaz.”

“Bence de efendim, zaten kural hatası dersek maçın, pardon operasyonun tekrar edilmesi gerekir ki bu da çok yanlış olur.”

“Neticede gökten üç bomba düşmüş ve hata bu ya üçü de Kürtlerin başına düşmüş.”

İnsanın bu “hata” yorumlarını dinledikçe, yoksa Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisi bir marangoz hatası mı, diye sorası geliyor.


Medyanın öldüğü gün

Katliamın yaşandığı gün sadece çoğu çocuk yaşta 35 Kürt köylünün öldüğü gün olarak geçmeyecek kayıtlara.

O gün aynı zamanda bu memlekette medyanın da öldüğü gündür.

Ekranlarda yaşanan zavallılığı ya izlemiş ya da okumuşsunuzdur.

Tek tek haber kanallarının haberi vermeme yarışının misallerini sıralamama lüzum yok.

O gün medya ölmüştür çünkü anlı şanlı ulusal haber kanalları o gün topyekûn bir harekât yürüttüler.

Ve insanları “valla billa yanlışlıkla olmuş” gibi asla inandıramayacakları bir yalanla ikna etmeye çalıştılar.

Böylece ölüm fermanlarını imzaladılar.

Belki ilk başta bu ikna harekâtında kısmen başarılı da oldular.

Ama maalesef “gerçeklerin er geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır” kuralını unuttular.

Ve gerçek, sosyal medyanın da sayesinde “geç” değil “er” çıktı ortaya.

Medyanın bu memlekete yaptığı kötülüğün canlı bir örneğiyle karşılaştım.

Ekranlarda ikna harekâtı sürerken bir ara dışarı çıktım ve bir markete girdim.

Yazlık çay bahçesi geleneğinin devamı kontenjanından tepeye asılmış olan televizyonun başına toplamıştı içeridekiler.

Ekranda “Şırnak-Uludere’deki olay” yazıyordu.

Hani sanki, uçaklar insanların kafasına bombayı çakmamış da orada birileri olay çıkartmış.

Spiker ise operasyondaki F-16’dan inip, ayağının kanıyla yayına çıkmış gibi yaşananların nasıl talihsiz bir hata olduğunu anlatıyordu uzun uzun.

Alacaklarımı alıp kasaya geldiğimde, karşımda ekrana ikna olmuş genç bir kadın buldum.

O esnada artık nasıl bir yüz ifadesiyle bakıyorsam hayata, genç kadın beni de ikna etme ihtiyacı hissetti.

Ve şöyle dedi: “Bütün televizyonlar söylüyor, yanlışlık olmuş, uçaklar karıştırmışlar...”

Benden cevap gelmeyince mesleğinden yola çıkarak geliştirdiği teoriyle yeniden yüklendi: “Eee tabii barkod yok ki köylülerin üstünde, olsa uçaklar barkodu okur kim köylü kim terörist hemen anlardı...”

Aldıklarımı öylece bırakıp, “Kürtlere barkod” teorisinin mucidi bu kadından kurtulmak için kendimi dışarı attım.

Anladım ki medya ruhunu teslim edip öldü o gün ama ikna etmeyi başardığı bazı memleket insanlarını da beraberinde götürdü.

Ancak bu kötülüğü bir yere yazacak bu insanlar ve eminim ki hiç unutmayacak.

[email protected]

TARAF 

YAZIYA YORUM KAT