1. YAZARLAR

  2. AHMET YASİN ELKİ

  3. Gerçek Dünyanın İzdüşümü İnternet
AHMET YASİN ELKİ

AHMET YASİN ELKİ

Yazarın Tüm Yazıları >

Gerçek Dünyanın İzdüşümü İnternet

28 Şubat 2015 Cumartesi 02:37A+A-

Teknoloji Batı tarafından çoğunlukla askerî alanlarda kullanılmıştır. Hassaten silah ve araç yapmak için kullanılmış; kitlesel ölümlere yol açan atom bombası ve kimyasal silahlar bu vesileyle üretilmiştir. Bu teknolojiyi insanlığın hayrına kullanmak ise hep ikinci planda kalmıştır. Tıp, iletişim, eğitim, ulaşım, beslenme vb. konularda kullanılan teknoloji ve gelişme askerî alanda kullanılan bilgi ve araçların ya basit izdüşümü ya da sadece basit uygulamaları olmuştur.

Batılı devletler II. Dünya Savaşıyla beraber ordu birlikleri arasında kriptolu iletişimi sağlamak için yarışa girmiş. Nazi Almanyası'nın kullandığı şifreleme aracı Enigma bu konuda en göze çarpan icatlardan olmuştur. Enigma sayesinde Alman denizaltıları ve birlikleri karşı ülkelere birçok zayiat vermiştir. Bu makinelerden biri ABD tarafından ele geçirilince, Enigma'nın şifreleme tekniği çözülmüş, bu sayede Alman birliklerinin bütün kriptolu iletişimi ifşa olmuştu. Bu durum ABD, Rusya ve diğer Batı devletlerinin Almanlara karşı üstünlük sağlamasına neden olmuştur.

II. Dünya Savaşı sonlarına doğru Alman bilim adamları (ki, bunların çoğu savaş suçundan dolayı aranmaktaydı) ABD ve Rusya tarafından gizli operasyonlarla ülkelerine kaçırılmıştı. ABD tarafından bu bilim adamları Manhattan projesi ismiyle anılan atom bombası yapımında ve uzay teknolojilerini geliştirme konusunda kullanılmıştır. ABD ve Rusya, kaçırılan Alman bilim adamlarının bilgi ve çalışmaları ile süpergüç haline gelmiştir dersek yanılmış olmayız.

II. Dünya Savaşından sonra Batılı devletlerin arasından bilgi çalma ve bilgiyi en güvenli şekilde ilgili yere ulaştırma konusunda bir yarışa girilmiştir. Ünlü casusluk ve köstebek hikâyeleri bu dönemlere damgasını vurmuştur. ABD'nin atom bombası projesi Rusya tarafından bir köstebek vasıtasıyla çalınmıştır.

Telefon ve telgraf dinlemeleri, iletişim noktasında Batılı devletleri yeni arayışlara sokmuştur. 1962 yılında ABD, dünyadaki bilgi ve casusluk şebekesine daha güvenli bir hat oluşturmak için DARPA (ABD Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Ajansı)'nı kurdu. Bu ajans ordu tarafından kullanılmak üzere, yeni teknolojiler üretmekle görevli ABD Savunma Bakanlığı altında çalışan bir birimdi. DARPA tarafından 1969 yılında ARPANET adında bir proje geliştirildi. Bu proje ile ABD'nin hassas birimleri arasında bir ağ kuruldu ve bilgi paylaşımı bu ağ üzerinden sağlanmaya başlandı. Ve bugün internet adı verdiğimiz yapı ortaya çıkmış oldu.

24 yıl halktan uzak tutulan internet 1986 yılıyla beraber üniversiteler, şirketler üzerinden halka açılmaya başlandı.

Türkiye'de ise internet ilk defa 1993 yılında ODTÜ ile ABD Ulusal Bilim Vakfı NSF tarafından kullanılmıştır. 1997 yılından itibaren internet kullanımı halk arasında da yaygınlaşmaya başlamıştır. Günümüzde ise hemen hemen her evin vazgeçilmezi, bütün bilgilerin depolandığı ve iletişim sağlandığı bir ortam haline gelmiştir.

İnternet önceleri uzmanlık gereken bir alan iken bugün kullanıcı dostu diye tabir edilen programlarla sadece okuma-yazmanın yeterli olduğu bir alan haline geldi.

Özellikle üniversitelerin yararlanması için kütüphane niteliği taşıyan bilimsel makale ve bilgilerin paylaşıldığı internet, bugün iyi kötü hemen hemen her konunun paylaşıldığı bir ortam haline geldi.

İnternetin halka açılması ile birlikte hackerler ortaya çıkmaya başladı. Bunlar önceden –çoğunlukla- idealist bir şekilde devletlerin gizledikleri bilgileri deşifre eden yönleriyle öne çıkarken daha sonraları -genellikle- para için bilgi çalan kişiler haline geldiler. Son dönemlerde hackerlık özellikle örgütlerinde bir aracı durumunda. 

Bugün birçok ülke, ordu ve güvenlik teşkilatı hacker yetiştiren birimler kurulmuştur. durumda. Hackerlık ve bilişim uzmanlığı da örgütlerin birer birimi durumuna gelmiş durumda. Ve internet üzerinden bir savaş sürdürülmekte.

Bu girizgâhtan sonra asıl konumuza değinelim.

Müslümanların internet kullanımı ile beraber tartışmalar da başlamış oldu. Özellikle erkek-kadın ilişkileri, çocukların durumu, internetin nasıl kullanılacağı yönünde bir hayli tartışma söz konusu. Lakin bunun derinlikli bir şekilde yapıldığı söylenemez. Tartışmalar iyi-kötü veya yasaklama-tedbirli olma şeklinden öteye gidemedi.

Birileri tarafından internet çok abartılırken, birileri tarafından ise görmezden gelindi. Müslümanlar çoğu konuda olduğu gibi, internetle ilgili bir fıkıh oluşturma yerine bu aracı görmezden gelme, kötüleme, basite alma veya uzak durulması gereken bir mecra olarak gördü. İnternet kullananlar ise belli bir yöntem olmadan veya herhangi bir kurala uymadan denetimsiz şekilde internet üzerinden ikinci bir kişilik oluşturmaya başladılar.

İlk müzik kasetleri hakkındaki tartışmalar da bu minvalde yürümüştü. Televizyon, gazete, dergi, radyo, dernek, vakıf vb. konularda da bu tartışmalar benzer boyutlarıyla yaşanmıştı. Başarılı örnekler ortaya çıksa da fıkıhsız ve pusulasız çıkılan her yol gibi, çoğu tecrübe yolda elde edilmiş ve bu yolda birçok kişi savrulmuştur. Yukarıdaki başlıklarla ilgilenen kişiler çoğunlukla ötekileştirilmiş ve bu konuda genellikle destek alamamışlardır. Bu araçlar hafife alınmış; ne yazık ki sonra da bu araçları kötüleyen aynı kişiler bunları kutsallaştıranlar olmuşlardır.

İmam Gazali'nin -mealen- dediği gibi "Felsefe (Bilgi) bir deniz gibidir. Eğer yüzme bilmeden içine dalarsan boğulursun. Kur'an ise yüzmeyi bilmektir. Kur'an ile donatılmış kişi bu denizde boğulmaz." Bizler bilgiyi kitaptan, okuldan, televizyondan, radyodan, gazeteden, kitaptan ve internetten alabiliriz. Lakin bunu bir usul ve disiplinle gerçekleştirmeliyiz.

Kişilerin asla Müslüman kardeşine sergilemeyeceği kendi özel fotoğraflarını internet ortamlarında yayınlamasını; yemeğini, evini veya sırlarını burada paylaşmasını; yüz yüze söylenmeyecek sözleri ve eleştirileri burada rahatlıkla dile getirmesini internet ortamından ziyade oluşturduğumuz ilişkilerde aramalıyız. Ortaya çıkan neslin vardığı sonuç yerine her zaman görmezden geldiğimiz sebepler üzerinde durmalıyız.

İnternet ortamındaki davranışlarından dolayı eleştiri alan çoğu kişinin, günlük davranışlarında da aynı marazları sergilediği görülebilir. İnternette gayri İslami davranış diye tabir ettiğimiz davranışlar acaba iş ve ticaret hayatımızda da yok mu? Okulumuzda veya erkek-kadın ilişkilerinde, harcamamızda da bu marazlar yok mu?

Sanal dünya (internet) diye bir şey yok aslında. Olan sadece kişilerin farklı yüzlerini gösterebilecek bir mekânın elde edilmiş olmasıdır. Sanal dünya kavramı bizatihi var olanı sulandırmak için ortaya atılmıştır.

Ticarette, mücadelede, okumada, faaliyetlere katılmayışımızda, kardeşlik ilişkilerimizde, paylaşımlarda pasifliğimize veya yanlışlarımıza binbir bahane bulabiliriz. İnternette oluşan zaaflar bunların bir devamı niteliğindedir sadece. Hangi alan olursa yapıp ettiklerimiz İslam dinine olan bakışımızın ve imanı ne kadar içselleştirdiğimizle alakalıdır. 

Hayatın manasını ve amacını öğrenmemiş veya öğretilmemiş kişilerin savrulması, zaaf içinde olması gayet doğal değil midir? Dün başka şekillerde kendini gösteren bu zaaflar, bugün farklı şekilde gösteriyor.

Modern hayatla birlikte insan kendini ifade edecek veya yalnızlığını giderecek bir mecra olarak görüyor interneti. Müslümanlar olarak üzerimize düşen bu yalnızlıkları gidermek, kişilerin kendilerini ifade edebileceği alanlar oluşturmak veya bunu internette hangi usulle yapacağımızın fıkhını oluşturmaktır.

Suriye, Gezi, Kobani, Paralel Yapı konusunda karşımızdaki güçlerin interneti nasıl güçlü bir şekilde kullandıkları aşikârdır. Bunun sayesinde gerçekle en ufak alakası olmayan birçok konunun nasıl gerçekmiş gibi topluma lanse edildiğini gördük.

Önümüzde duran bu aracı daha iyi bir şekilde kullanmayı öğrenmeli ve öğretmeliyiz.

İnternet kullanımı konusunda kendimizi ve gençleri yetiştirmeli. Onlara internetin İslami mücadele alanında nasıl kullanılacağına dair örnekler vermeliyiz.

Devamlı Facebook veya Twitter kullanan bir kişiye İslami haber sitelerinin haberlerini sıklıkla paylaşma ve etkinlik-eylemleri duyurma sorumluluk altında olduğunu hatırlatmalıyız.

Nerede olursa olsun Müslümana yakışır bir ahlak sahibi olunması gerektiğini, yazdığımız her cümlenin bize sorumluluk yüklediğini ifade etmeliyiz.

Üretken kişileri takdir etmeli, yorumlarımızla o kişileri daha üretken olmaları konusunda heveslendirmeliyiz.

Gençlerin internet üzerinde yeni projeler gerçekleştirmesine önayak olmalıyız.

Gençlerimizin haber sitelerimize haber yapmalarını ve haberlere yorum yazmalarını heveslendirmeli, yeni projeler oluşturmaları için çalışma grupları kurmalıyız.

İnternet üzerinde gerçekleştirdiğimiz tanışıkları mutlaka reele indirmeli, bizden uzak da olsa bir şekilde ilişki içinde olduğumuz kişilerle irtibat kurmasını sağlamalıyız.

İslami mücadele aidiyetini fertlere vermeli, bireysellik girdabına bu kişilerin girmemesi için yeni yollar üzerine kafa yormalıyız.

Unutulmaması gereken islami yapılar olarak gerçekleştirdiğimiz eylemlerimiz, etkinlerimiz kadar sözlerimizi başka insanlara ulaştırmak ve bunun propagandasını yapmakta o kadar önemlidir. 

Neler yapılabileceğine dair maddeleri çoğaltmak mümkün elbet.

Yaşadığımız ülke, şehir, mahalle ve yürüdüğümüz caddeler üzerinde birçok gayri islamilik barındırmakta. Karanlık (cahiliye) giyim kuşamıyla, mağaza vitrinleriyle, meyhaneleri, sinemaları, medyasıyla ile insanları kendine çağırmakta. Dünyevilik hayat tüm albenisiyle ahireti unutturmaya ve insanları bireyselleştirmeye çalışmakta. Bizde bunların tam ortasında yaşamak ve islami duruşumuzla direnmek zorundayız. Nasıl ki bizler bu karanlığa karşı tesettürümüzle, davranışımızla, çocuklarımıza verdiğimiz eğitimle, birlikte dayanışmamızla vb. şekillerde geliştirdiğimiz savunmalarla durmaya çalışıyorsak. İnternet dediğimiz yapıya karşı bakışımızda bundan farklı olmamalı. Karanlığa karşı, aydınlığı her ortam ve mevzide tebliğ etmekle yükümlüyüz.

Hayırlı bir tartışmaya bir nebze katkımız olur inşallah.

YAZIYA YORUM KAT

5 Yorum