"Geleneksel ve Modern Cahiliyeden Arınma Zorunluluğu"
Bilgi ve Düşünce Derneğinde, bu hafta "Geleneksel ve Modern Cahiliyeden Arınma Zorunluluğu" semineri sunuldu.
Bilgi ve Düşünce Derneğinde, ”İslami Mücadelede Güncel Fıkıh ve Kimlik İnşası” üst başlıklı seminerler dizisinde bu hafta "Geleneksel ve Modern Cahiliyeden Arınma Zorunluluğu", semineri gerçekleştirildi..
Semineri Diyarbakır Özgür-Der’den ve aynı zamanda Haksöz dergisi ve Islahhaber.com yazarlarından Abdulhakim BEYAZYÜZ sundu..
Gelenek ve modern olanın müsbet doğrular barındırdığını ancak ideolojik bir yaklaşım olan modernizim ve gelenekçilik, Kur’an’ın Cahiliye olarak tanımladığı tutumlardır diyen BEYAZYÜZ Gelenek ve Modernizmin tarifini şöyle yaptı.
Gelenek;Bir toplumun, topluluğun,Mevcut toplumsal yapısını ve değer sistemini çok büyük sarsıntılar yaşamadan koruyup devam ettirmek amacı ile kendinden önceki kuşaklardan devraldığı belli bir dönüşüme uğratarak sonraki nesillere aktardığı, başta inançlar, düşünüşler ve kurumlar olmak üzere her türlü sosyal pratiklerdir.
Modernizm ise;Aydınlanmayla beraber gerçekleşen entelektüel dönüşümün ortaya çıkardığı dünya görüşünü,Humanizm,Dünyevileşme ve Demokrasi temeli üzerine yükselen,Bilim,Akılcı,İlerlemeci ve İnsan Merkezli ideolojiyi ifade eder.diyen BEYAZYÜZ,Geleneğin ve modern olanın tüm boyutlarıyla cahili değerler olarak kabul edilmesi doğru bir yaklaşım değildir ama geleneğin ve modernizmin ürettiği cahili değerlerin farkında olmak ve bundan arınmakta zorunluluktur..dedi.
Temel bazı kavramlardan hareketle modern ve geleneğin Cahili/Sapkın anlayışlarına dikkat çeken Abdulhakim BEYAZYÜZ , bunlardan arınmanın ancak doğru bir tasavvurla mümkün olacağını kaydetti..
Gelenekçi yaklaşımın Allah tasavvuru korkuya dayanır,O nu sadece güç kullanan bir cezalandırıcı olarak görür, herşeye karışan,anlaşılamayan,sert,hikmetsiz bir varlık olarak tasavvur ederken, Modernizm,Aydınlanma ile başlayan zihinsel dönüşümle beraber ya Allah’ı reddeder ,yada hayatın başlangıcını var edip gerisine karışmayan ,insana değer vermeyen onu kendi haline bırakan var ile yok arası bir varlık olarak tasavvur eder..diyen BEYAZYÜZ ,Bu iki yaklaşımın İnsan tasavvuru da sapkındır dedi.
Gelenekçi yaklaşım İnsanı ikinci bir şeytan olarak görür,şeytan ve nefsin işbirliğinden insanın kurtulabilmesinin imkanı yoktur var ise de bu ancak mucize bir insan olabilir, der. Modernizimde insanı hayatın merkezine koyar, insan Allah’a dolayısı ile cennete de ihtiyaç duymaz kendini müstağni görür ve Ahiret merkezli bir hayattan İnsan ve Eşya merkezli bir hayata kayma yaşar ,buda insanlar arasındaki merhamet mefhumunu ortadan kaldırır, diyen Abdulhakim BEYAZYÜZ devamla ,
Gelenekçi tutum ,Aklı,baş belası bir unsur olarak görür,Akıl saptırır,aklı kullanma yetisi şeytana özgüdür der.Bu anlayışta Akıl dumura uğrar dolayısı ile irade ortadan kalkar , birey taklit eden ve kul olan edilgen bir varlığa dönüşür,Modernizm de ise tam tersi ,Akıl putlaştırılır,her şey akıl ile anlaşılır dolayısı ile vahye ve Allah’a ihtiyaç duyulmaz, merhameti yok olmuş bu yaklaşımın ürettiği Bilgi ise sadece gücü elde etmenin bir vasıtası görülmüştür, dedi.Son olarak Gelenekçi ve Modernizm ideolojisinin Tarih, Kader, İmar, Islah, Eşya, Ruh ve Beden telakisindeki sapmalara da değinen BEYAZYÜZ İnsanın iyiliğe,adalete ve merhamete ulaşabilmesi için mutlak manada Vahyin rehberliğine ihtiyaç duyar.Alemlerin rabbi olan Allah İnsanı şerefli bir varlık olarak yarattı ve ona rahmet ve adaletle davranmayı üzerine aldı,yeryüzünü insan için sayısız nimetlerle donattı, akıl nimetini de ona hakikati bulmanın bir aracısı kıldı, ona sorumluluklarını bildirerek eylemlerini gerçekleştirme özgürlüğünü verdi,Allah insana esmasını öğreterek onunla ahlaklanmasını ve yeryüzünü iyilikle,merhametle ve adaletle imar etmesini murad etti.. diyerek sözlerini noktaladı..
HABERE YORUM KAT