1. YAZARLAR

  2. Nabi Yağcı

  3. Geçmişiyle yüzleşmekten korkanlar
Nabi Yağcı

Nabi Yağcı

Yazarın Tüm Yazıları >

Geçmişiyle yüzleşmekten korkanlar

20 Aralık 2010 Pazartesi 15:54A+A-

Yalan tarih onunla yüzleşemediğimiz durumda kendini hep yeniden ürettir. Ne iyi ki, son zamanlarda aydınlık kafalı, yürekli tarihçilerimiz, araştırmacılarımız yalan tarihin peçesini indiren ve geçmişle yüzleşmememizin yolunu açan pek çok gerçeği gün ışığına çıkardılar. Örneğin Dersim isyanı diye anlatılan yalanın gerçekte bir Kürt kıyımı olduğunu öğrendik. Düşünen bir beyin, sağlıklı çalışan bir kafa doğal olarak başka yalanların da peşine düşer, en azından dünkü bildiklerinin önüne “acaba” sorusunu koyar.

Ülkemizde düşünce dünyamız bize ezberletilen yalanlardan arınma yolunda hatırı sayılır yol almışken bu arınma, temizlenme, aydınlanma sürecinin siyasi alana pek az yansıdığını görüyorum. İstisnaları olsa da bizde siyaset yeni fikirlere açılarak risk yüklenmek yerine sakin sularda yol almayı tercih ediyor. Özellikle sol siyasetler, istisnaları olsa da bu durumda. Solun acınası durumunun temel nedeni bu.

Yeni fikirlerden, gerçekle yüzleşmekten korkmak yani.

Ancak daha da kötüsü yalnız yeni olan fikirlerden korkuyla sınırlı kalmıyor bu içe kapanma, fikirden korkuya dönüşüyor. Yani insanın insan olmaklığından gelen en insanî yetisi, düşünme yetisi dumura uğruyor, köreliyor. Bu kişiler, değil yeni fikirleri tartışmak, eskileri bile tartışmaktan kaçıyor, her tür tartışmadan kaçıyor, tartışma ne kelime konuşmaktan kaçıyor. Kendinden başkasını duymak istemiyor.

Bu durumda geçmişi putlaştırıp onlara tapmaktan başka bir varsıllıkları kalmıyor. Kendi yarattıkları putlara kendileri tapıyor. Fikrin yerini tanrısal vahiyler alıyor. Öyle görüyor ki bir gelecek umudu yaratamayanlar, 1930’lara dönme umudunu yitirenler şimdi de 68’in ruhunu çağırma seansları yapacaklar.

Yapsınlar bizler de putlara saldırmaya devam edeceğiz.

Çok ilginçtir, yeni anayasa meselesi ülkemizin sıcak gündemine girdiğinden beri bir kısım sola bir haller oldu. 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulmayı geçmişte en çok sol isterken tersine bu sözde sol karşı çıkar oldu. Halkoylamasına sunulan Anayasa değişikliğine bu yetmez diyerek veya bu AKP’nin değişikliği diyerek karşı çıkıyorlardı. Oysa şimdi takke düştü yalan ortaya çıkıyor..

Tümüyle yeni bir anayasa yapma gündemimize giriyor. Yavaş yavaş yeni anayasa konusunda tartışmalar başlıyor, sağda solda paneller, söyleşiler yapılıyor. Öyle görülüyor ki bu etkinlikler artarak sürecek.

Ama ne görüyoruz...

Kendine sol adını yakıştıran bir takım marjinal guruplar yeni anayasa konusunun tartışılmasını engellemek için bu tür toplantıları sabote etmek istiyorlar. Bunların arasında eski ve gerçek TKP adını kullanan ama o tarihle hiç ilgisi olmayanlar sahteleri de var.

Benzer bir durumu en son bu hafta sonu Bodrum’da, Bodrum Demokratik Düşünce Platformu’nun düzenlediği “Nasıl bir Anayasa İstiyoruz” konulu panelde yaşadık. Son derece verimli bir panel oldu. Derinlikli sorular ve görüşler ortaya kondu. Panelin konuşmacıları olarak bir gün önce yerel bir televizyon olan Kent TV’de gece saat 21:00’den 24:00’e kadar süren programda hemen her soruna değinen düzeyli bir sohbet gerçekleştirdik.

Anlaşılan bu etkili düşünsel faaliyet birilerini rahatsız etmiş olmalı ki, ertesi gün yapılan panelde başka yerlerde yaptıkları gibi bu paneli de sabote etmeyi denediler. Yüz kadar dinleyicinin olduğu salonda yalnızca beş veya altı kişi en fazla beş altı dakika süresince gürültü yapmayı bir marifet sandılar. Kendilerine oturup fikirlerini söyleme çağırısı yapıldı ama fikir yerine yumurta, tuvalet kâğıdı taşıyıcılarının bu çağrıya icabet etmeleri mümkün değildi.

Daha önce de yazdım, bu tür sabote eylemleri kimseyi korkutmaz ama üzüldüğüm şey, kamuoyunun, halkın sol konusunda yine kötü imajlar elde edeceğidir. Halk kimin ne olduğunu bilmez, “sol mu haydi canım” der. Geçmişte de böyle olmuştu.

Bu kaygımın onlar üstünde pek bir etki yaratacağını sanmasam da söylemekten geri durmayacağım. Geçmişte sol ülkemizin tarihsel dönüm noktalarında politik süreçlere müdahale fikrine sahip olmadığı için hep sahnenin dışında kaldı. Yeni anayasa yapma süreci Türkiye’nin önünde duran en önemli tarihî dönemeçtir. İlk kez eğer başarabilirsek devletin değil halkın anayasasını yapmış olacağız. Bu dönemecin dönülmesinde rol oynamayan, yeni anayasada bizim de tuzumuz var diyemeyen bir solun yarın adı bile kalmaz.

Oysa yeni anayasa yalnız solun değil toplumumuzun geçmişle yüzleşmesinin üstüne gelebildiği oranda “değişimin anayasası” olmayı hak edecektir. Kendiyle yüzleşemeyen bir sol böyle bir tarihsel rolü yerine getiremez.

Sivil ve demokratik yeni anayasa tarihin talebidir, hiç kimse engelleyemez.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT