1. HABERLER

  2. HABER

  3. MEDYA

  4. Gazetecilikten Esed’in Sözcülüğüne Robert Fisk'in Hatalar Komedisi
Gazetecilikten Esed’in Sözcülüğüne Robert Fisk'in Hatalar Komedisi

Gazetecilikten Esed’in Sözcülüğüne Robert Fisk'in Hatalar Komedisi

Robert Fisk, bir gazeteciye şunu söylemişti: “Eğer bir muhabir olmak istiyorsanız, yazmanıza izin verecek bir editörle bağlantı kurmalısınız. Size güvenmeli ve siz de hata yapmadığınızdan emin olmalısınız.”

19 Nisan 2018 Perşembe 16:22A+A-

Independent'ın 'şaibeli' Orta Doğu muhabiri Robert Fisk, Doğu Guta'ya yaptığı ziyaret sonrası tekrar gündemde. Fisk, Doğu Guta'daki kimyasal saldırının muhalifler tarafından uydurulduğuna dair görüşleri bir mizansen eşliğinde okuyucularına aktardı.

Rejim tarafından bölgeye girmesine izin verilen Fisk, Doğu Guta'daki bir doktorla "kontrollü" bir görüşme gerçekleştirdi. Fisk'in aktardığına göre doktor, hastanede çekilen görüntülerin gerçek olduğunu, ancak bir kimyasal saldırı olmadığını söyledi. İddiaaya göre Beyaz Baretliler adıyla bilinen sivil savunma ekipleri kimyasal saldırı söylentisini yaymıştı.

Fisk okuyucuları ile adeta dalga geçerek, Beyaz Baretliler'e bu iddiayı sormak için Duma'daki ofislerine gittiğini söylüyor ancak rejimin başlarına ödül koyduğu sivil savunma ekiplerini yerlerinde bulamadığı için de şaşırıyor!

Beyaz Baretliler'in tahliye anlaşması kapsamında muhaliflerle birlikte Doğu Guta'yı terkettiğini bilmemek 'deneyimli' bir Ortadoğu muhabiri için büyük bir kayıp olsa gerek!

“Yazdığınız şeyin yazdığınız gibi basıldığına emin olun. Aksi takdirde bunu asla telafi kurtulamazsınız." sözü ile meşhur olan Robert Fisk, -ironik bir şekilde- kaleme aldığı makalelerdeki fahiş hatalar ile kötü bir üne sahip.

ElBab.Com'dan Brian Whitaker imzası ile 2013'te yayınlanan "Robert Fisk'in Hatalar Komedisi" başlıklı makale Kontra Salvo ekibi tarafından tercüme edildi. Makaleyi ilginize sunuyoruz:

Kıdemli Orta Doğu muhabiri Robert Fisk, bir seferinde gazeteci olmaya özenenlere şu tavsiyeyi vermişti:

“Eğer bir muhabir olmak istiyorsanız, yazmanıza izin verecek bir editörle bağlantı kurmalısınız. Size güvenmeli ve siz de hata yapmadığınızdan emin olmalısınız.”

Biraz “dediğimi yap, yaptığımı yapma” durumu olsa da iyi bir tavsiyeydi. Fisk’in makalelerine katılmıyor veya onları abartılı buluyor olsanız da hataları tespit edilerek keyif alınabilir.

Örneğin 23.10.2013 tarihinde, The Independent’teki köşe yazısının ilk paragrafının sonrasını okuyan herkes, onu, Suudi Arabistan’ın, BM Güvenlik Konseyi’nin “oy hakkı olmayan üyeleri” arasında yer almayı reddettiğini öne sürerken bulabilirdi. Bunu benzeri görülmemiş bir adım olarak tanımladı. Öyleydi de ama Fisk’in düşündüğü şekilde değil: Güvenlik Konseyi’nin “oy hakkı olmayan” üyeleri yok (çekimser kalmayı tercih etmedikçe). Muhtemelen “geçici üyeler” demek istedi.

BM, Fisk’in uzmanlık alanı olmadığı için belki bu hoş görülebilir. Ama Orta Doğu’yla ilgili haber yapma konusunda uzman ve biz, onu, geçen yıl köşesinde okuyucuları Suriye’nin nükleer silah stoku olduğuyla ilgili bilgilendirirken buluyoruz- ya da daha kesin söylemek gerekirse Başkan Obama’nın söylediklerini alıntılarken:

“Ve sonra geçen hafta Obama bize ‘rejimin nükleer silah stoku olduğunu dikkate alarak, Esad’a dünyanın onu takip ettiğini belli etmeye devam edeceğiz’ dedi.”

Obama’nın esas sözleri şöyleydi: “Rejimin kimyasal silah stoku olduğunu dikkate alarak, Esad’a…”

Fisk, en çok gösteriş yaparken düştüğü zaman komik oluyor. Geçen yıl Baba Amr’da yaşanan katliamla ilgili, (haklı bir) öfkeyle yazısına şöyle başlamıştı:

“Yani şimdi de Baba Amr’ın ‘temizlenmesi” öyle mi? Arapçası “Tingheef”. Kimliği bilinmeyen bu Suriye hükümeti yetkilisi dün gerçekten de AP’yle konuşmasında bu sözcüğü mü kullandı?”

Eh, hayır. Belli ki Suriyeli yetkili “tingheef” sözcüğünü kullanmamış çünkü Arapça’da böyle bir sözcük yok.

Fisk, makalelerine rastgele Arapça sözcükler katmayı seviyor. Yerel bir tat veriyor ve muhtemelen dile yabancı okurları etkiliyorlar. Arapça’ya yabancı olmayanlar içinse sadece dikkatsizliğine dikkat çekiyor.

Fisk’in Arapça’sı sıklıkla esas sözcüklerin yanlış anlaşılmasına veya kaba tahminlerine dayanıyor. Örneğin geçen Haziran’daki bir köşe yazısı şöyle başlıyor:

“Lübnan ordusu, Lübnan’ın Suriye savaşına çekilmesi için bir ‘kumpas’ kurulduğunu iddia ediyor. ‘Kumpas’ – ‘al-moamarer’, tüm Arap devletlerinin bir özelliği. Orta Doğu’da kumpaslar çok sıradan.”

Angry Arabs bloğundan As’ad AbuKhalil, bu tür uyduruk Arapça karışımlarla sürekli dalga geçiyor. Bir diğer durumdaysa Fisk, çok bilinen bir Baas sloganını şöyle yanlış aktarıyor:

“Suriyeliler boşuna Um al Arabiya Wahida (Tek Arap Ulusunun Annesi) diye bağırmıyorlar.”

Doğru ifade Ummah Arabiyya Wahida (Tek Arap Ulusu) ve Fisk, umm (anne) sözcüğünü ummah (ulus/toplum/halk) sözcüğüyle karıştırma hatasını yapıyor. Belli ki bu hatasının farkında değil çünkü birkaç ay sonra başka bir köşe yazısınınilk paragrafında tekrarlıyor:

“Baasçıların, Um al-Arabia wahida (Tek Arap Halkının Annesi) dediği Suriye için zorlu bir…”

Elbette sınırlı bir süre içinde yazmaya çalışırken hata yapmak kolay ama Fisk’in, kitaplarını yazarken kontrol için biraz daha zaman ayırması beklenebilir. Eski Britanyalı diplomat Oliver Miles, Guardian’da, Fisk’in 2005’te yayınladığı The Great War Civilization kitabını incelerken şöyle diyor:

“Kitap, bir dizi çok kötü hatayı içeriyor. Bazıları gülünç: Benim favorim, Kral Hüseyin’in damızlık atının beklenmedik bir anda “(metinde aynen böyle) arka ayakları üzerinde şaha kalktığı” zaman. İsa, Beytüllahim’de doğdu, Kudüs’te değil. Moskova’yı Napolyon’un ordusu değil, Ruslar yaktı. Fransızca meurt “ölür” demektir, “açmak” değil. Rusça güle güle, do svidanya’dır, dos divanya değil. Farsça laleh, “lale” demektir, “gül” değil. Büyük Felaket Günü için kullanılan sözcük nakba’dır, seçkin anlamına gelen nakhba değil. Daha fazlası da var.

Diğer hatalar, okurun güvenini sarsıyor. Muhammed’in yeğeni Ali, 7. yüzyılda öldürüldü, 8. yüzyılda değil. Bağdat hiçbir zaman Emevi şehri olmadı. Haşimiler Körfez değil, Hicaz aşiretidir. ABD’nin Kuveyt savaşındaki ileri üssü Zahran, Medine ve Müslümanların kutsal yerlerine neredeyse 643 km uzaklıkta değil, 1126 km uzaklıkta. Britanya, Filistin’i yönettiği sırada bir Yahudi devletini desteklemedi. Filistin üzerine 1939 raporu, Balfour’un vaadinden vazgeçmedi (ve bunu vaat ettiği sırada ‘Lord Balfour’ değildi). 1958’deki Irak devrimi Baasçı değildi. Britanya, 15 yıl boyunca Saddam’ın Irak’ına askeri donanım yağdırmadı veya 1991’de Saddam’a karşı ayaklanma çağrısında bulunmadı. Bu son iki ‘hata’ Britanya siyasetine karşı ayrıntılı eleştirilerin nedeni; diğerleri bunu hakedebilir, biz etmiyoruz.”

Şimdi, neden editörlerin ve yardımcı editörlerin neden bunları farkedip düzeltmediğini veya en azından yayımdan önce sorgulamadığını merak ediyor olabilirsiniz. Yanıt, Fisk’in düzeltmeyi yersiz bir müdahale olarak görmesinde. Muhabir olmak isteyenlere tavsiyesine şu maddeyi ekledi:

“Yazdığınız şeyin yazdığınız gibi basıldığına emin olun. Aksi takdirde bunu asla telafi kurtulamazsınız."

Kaynak: MepaNews

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT