1. HABERLER

  2. HABER

  3. GÜNDEM

  4. "Galatasaray'da Kararın Aidata Bağlı Alınmasını Hafif Buluyorum"
"Galatasaray'da Kararın Aidata Bağlı Alınmasını Hafif Buluyorum"

"Galatasaray'da Kararın Aidata Bağlı Alınmasını Hafif Buluyorum"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ'cü Hakan Şükür ve Arif Erdem'in Galatasaray'dan ihracı hakkında, "Galatasaray yönetiminin aldığı kararın aidata bağlı olarak alınmasını ben hafif buluyorum." dedi.

28 Mart 2017 Salı 02:27A+A-

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Show TV-Habertürk-Bloomberg HT ortak yayınına katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Doğrusu Galatasaray yönetiminin aldığı kararın aidata bağlı olarak alınmasını ben hafif buluyorum. Bunların aidat, artı FETÖ bağlantısıdır. En kötü ihtimalle bunlar nerede yargılanıyor, yargılandığı yerden Galatasaray yönetimi bunlarla ilgili bilgi ister ve o bilgi üzerinden kararını verir ve bu çok daha asil bir duruş olurdu. Şu andaki bana göre süreci geçiştirme anlamında olmuştur." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Galatasaray kulübünün aidat ödenmediği için 2 FETÖ zanlısının uzaklaştırılmasının sorulması üzerine, bunu değerlendirmeyi gereksiz bulduğunu söyledi.

Buradaki olayın sadece aidata bağlı dayalı bir olay olarak değerlendirilmesinin kendisine çok hafif geldiğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Niye çok hafif gelir? Çünkü bu kişiler şu anda Türkiye'den kaçmış mıdır? Kaçmıştır. Niye kaçmıştır? demek ki FETÖ ile iltisaklı ilişkili oldukları belgeler var ve bu belgelerin olduğunu bildikleri için de bunlar hemen Türkiye'den kaçma yolunu uygun bulmuşlar. Bundan daha güzel delil olur mu? Eğer suçlu değilsen kaçma. Böyle bir zan varsa dur, yargılan. Nitekim burada olanlar var şu anda. Yargılanırsın, mahkeme kararını verir eğer hüküm verirse girersin, yatarsın, aslanlar gibi ondan sonra da çıkarsın burası senin vatanın. Ama bunlar Türkiyeyi vatan olarak telaki etmeyenler ki birçok bunların haklarında konuşulanlar var. Bunları benim konuşmam doğru olmaz. Dolayısıyla bunlar var ki bunlar kaçıp gitmişler. Doğrusu Galatasaray yönetiminin aldığı kararın, aidata bağlı olarak alınmasını ben hafif buluyorum. Bunların aidat, artı FETÖ bağlantısıdır. En kötü ihtimalle bunlar nerede yargılanıyor, yargılandığı yerden Galatasaray yönetimi bunlarla ilgili bilgi ister ve o bilgi üzerinden kararını verir ve bu çok daha asil bir duruş olurdu. Şu andaki bana göre süreci geçiştirme anlamında olmuştur. Tabii orada salonda olan şeyler filan onlar da ayrıca çirkin yaklaşımlardır. Temenni ederim ki Galatasaray yönetimi, bu eksik kalan kısmını da bu işin geçiştirmiş olur. Çünkü bunların duruşları maalesef bu iki kişinin duruşları yeni değil. bunların daha da farklı şeyleri var. Nitekim o atılan 5 kişinin 5'i de şu anda içeride."

"Hayır' diyenler niye 'hayır' dediklerinin izahını yapamıyor"

Erdoğan, "16 Nisan'daki halk oylamasında ne çıkacağına ilişkin tahmininiz ya da elinizde bir veri var mı?" sorusu üzerine şunları söyledi:

"Şimdi aslında henüz işin tam heyecan dolu günleri yaşanıyor. Bizler tabii şu anda sahadayız. Başbakan, bakanlar hepsi arazide. İşte ben dün İstanbul'un üç ilçesindeydim. Bugün iki ilçesindeydim, dün ve bugün aynı zamanda kapalı salon toplantıları büyük ölçekli, onları yaptım. Yağmura rağmen, soğuğa rağmen hakikaten meydanların heyecanını çok iyi gördüm. Bugün pazartesi, bugün bile meydanlar çok iyi. Dün pazar, çok çok iyi. Muhteşem. Aynı haberleri Sayın Başbakan'dan da dinliyorum, alıyorum. Şu anda ibre yükselişte. Böyle bir durum söz konusu. Ben bunun daha iyi olacağı inancındayım. Çünkü, hayır diyenler niye hayır dediklerinin bir defa izahını yapamıyorlar. Ellerinde buna yönelik bir veri yok. Yani şunun için mi 'hayır' diyecekler, Kandil'deki teröristler 'hayır' çağrısında bulunuyor diye mi 'hayır' diyecekler veya İmralı'daki terörist başı hayır diyor diye mi hayır diyecekler veya Pensilvanya'daki FETÖ'nün başı 'hayır' deyin diye çağrıda bulunuyor diye mi 'hayır' diyecekler? Niye hayır diyecekler? Bu önemli. 'Evet' demenin gerekçeleri var ama 'hayır' demenin gerekçesi yok. Ülkemizi bölmeye çalışan, milletimizi parçalamaya çalışan, 15 Temmuz'un faillerinin içinde olduğu bütün bu 'hayır' diyenlerle beraber hareket etmek, herhalde bu noktada 'hayır' ifadesini kavrama anlamına gelmez. Şu anda Almanya'da, Belçika'da, Hollanda'da, İsviçre'de bütün yapılanlar ortada. Ya seçim Türkiye'de oluyor."

"Sayın Kılıçdaroğlu bu maddeleri okumamış"

Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 3. dönem ve OHAL iddialarına ilişkin, şu değerlendirmede bulundu:

"Her şeyden önce Sayın Kılıçdaroğlu bu maddeleri okumamış. Bir defa 18 maddeden haberi yok. Cumhurbaşkanı, 5+5 iki dönem seçilir. İkinci dönemde Cumhurbaşkanı, meclisi fesh eder dedi dikkat ederseniz. Bir defa Cumhurbaşkanının meclisi fesh yetkisi yok. Dürüst ol, yalan söyleme. Dinleyenler de zannediyorlar ki hakikaten Cumhurbaşkanının fesh yetkisi var. Böyle bir yetki yok. Fesh edecek, fesh ettikten sonra da meclis tekrar üçüncü defa için bir seçim kararı alacak. Bu seçimle beraber de meclise bu seçime götürmesiyle, kendisi için yeniden üçüncü kez seçilme yolunu açacak. Üçüncü kez seçilme yolu, onun tekrar burada Cumhurbaşkanlığına gelmesine yönelik bir yol değildir. Böyle bir şeyi niye söylüyorsun?

Şunu bir defa düzeltmemiz lazım. Cumhurbaşkanının meclisi fesh yetkisi yoktur. Meclisin erken seçim yapma yetkisi var mıdır? Böyle bir karar alabilir mi? Meclisin böyle bir karar alma yetkisi var. Ama bunu meclis alır, Cumhurbaşkanının talebiyle değil. Bunu alması için de oranlar var. Bu oranları da meclisin yakalaması lazım. Meclis o oranı yakalayamadığı taktirde, böyle bir yetkisi de yok."

Erdoğan, OHAL ile ilgili de şunları söyledi:

"Cumhurbaşkanı, OHAL kararı için adım atar ama bu adımı attığı zaman nereye götürecek bunu? Bu da meclise gider. Meclis bu OHAL kararını ne yapar? Onar veya onaylamaz. Onadığı takdirde, OHAL devreye girer. Cumhurbaşkanı onaylamazsa, OHAL zaten devreye girmez. 'Ben bunu uygulamaya koydum' diyemez. 

Kararnameyi, kanunların üzerine çıkarıyor. Bu tür açıklamaları var. Bir defa Cumhurbaşkanı kararnamelerinin, ne anayasa ne yasa, bunların hiçbirinin üzerinde hükmü yoktur. Kaldı ki hakkında anayasal veya yasal bir madde varsa, kararname çıkaramaz Cumhurbaşkanı. Velev ki Cumhurbaşkanı bir kararname çıkardı. Cumhurbaşkanı olmayan bir konuda kararname çıkardıysa, parlamento bu kararnameyi de gerekirse münfesih hale getirir çıkaracağı bir yasayla. Güçlü, denetim mekanizması ağır olan bir parlamento var ama bundan, bu zatın hiç haberi yok. Böyle bir şey yok aldatıyor. "

"Niye biz gençliğimize güvenmiyoruz?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Niye biz gençliğimize güvenmiyoruz? Seçme hakkı olarak 18'i veriyorsun, seçilme hakkı olarak vermiyorsun. Seçme, seçilme hepsi de 18 olacak. AB'de 22, 25 yaşında bakanlar tanıyorum. Niye biz gençlerimize güvenmiyoruz? Güvenelim. 'Beylerin çocukları parlamentoya girecek.' diyor. Bu kendi kanaati, kendine ait düşüncesi. Böyle bir şey yok. Şu anda genç yaşta parlamentoda olan arkadaşlarımızın babalarının birçoğu esnaf. Parlamentoya parti teşkilatımızın gençlik kollarından girmiş, seçilmiş ve gelmiş. İnşallah bu yeni dönemde de birçok Anadolu çocukları buraya gelecek." dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde "sınırsız başkan yardımcısı atanabileceği" sözlerine değinen Erdoğan, şunları söyledi:

"Böyle çocukça bir yaklaşım olur. Biz, 36 bakan devraldık ve aldığımız 36 bakanla başbakan dahil, Abdullah Bey'in dönemi, 25 kişilik bir kabine oluştu o zaman. Şu anda da zannediyorum ya 27 ya 28'dir. Biz öyle herkese lütufta bulunan iktidarlar oluşturmadık. Zaten tek başına hükümetin güzelliği burada. 'Şimdi sadece yardımcılar 50'den başlıyor bin 500'e kadar gidiyor, aile şirketi adeta, o hale getiriyor...' Yok böyle bir şey. Bir olur, iki olur, bilemedin üç olur. Hayatında böyle bir şey görmemiş. Çünkü yalan zaten makine gibi çalışıyor. Bizim anlattığımız örnekler, hepsi bunları yalanlıyor. Böyle bir şey olamaz. Bunu inşallah 16 Nisan teyit edecektir. 16 Nisan'dan sonra, bu dönem içerisinde de zaten şu andaki mevcut hükümet, 2019 Kasım'a kadar bu işi hayırlısıyla götürecektir. Hükümet kabinede değişiklikler yapabilir, birleştirebilir (bakanlıklar) şu olur bu olur, o mevcut hükümetin tasarrufudur. Cumhurbaşkanı olarak şu anda benim böyle bir tasarrufum yok. Ben hükümetle bazı görüşmeler yaparak, bazı yenilemelere gidilir gidilmez, şu anda Sayın Başbakanla aramızda yapılacak görüşmeyle alakalı bir konudur. Bunun dışında böyle sadece şahsımda olan bir tasarrufla böyle bir şeyi yapamam. Böyle bir hakkım, yetkim yok."

"Türkiye çok ciddi bir sıçramanın içinde"

Türkiye'nin yükselişinin Batı ülkeleri tarafından kabul edilmesinin mümkün olmadığını dile getiren Erdoğan, "Şimdi Türkiye çok ciddi bir sıçramanın içinde. Türkiye'nin büyüme oranlarına bakıyorsun şu anda Avrupa ülkelerinden daha iyi bir konumdayız. Yatırımlara bakıyorsun, Türkiye yatırımlarını durdurmuyor, hızla devam ediyor. Tabii bu, bunların işine gelmiyor. Ekonomik olarak bunların sipariş üzere kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlar var biliyorsunuz, bu notların hiçbirisi tutmadı. Hiçbirisi Türkiye'ye yatırımı durdurmadı." diye konuştu. 

"Tutturmuşlar tek adam..." 

Tek adam eleştirilerine değinen Erdoğan, "Tutturmuşlar tek adam... Tek adam arıyorsan şöyle Cumhuriyet tarihine bir bak kimlerde tek adam vardı. Şimdi Gazi Mustafa Kemal tek başına yönetmedi mi? Biz, öyle yönetelim derdinde değiliz ama İnönü ile kavgalıydı." ifadelerini kullandı. 

Anadolu Ajansı'nın (AA) Atatürk döneminde geçtiği bir haberi gösteren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bakın şimdi buradan bir tane belge vereceğim: 'Çift başlılık krizleri' diyor. Bunu bir okuyayım istiyorum: 'Atatürk, Başbakan İsmet İnönü ile Hatay, Dersim ve Atatürk Orman Çiftliği'ne ilişkin tartışmalar yaşadı'. Altta detaylar var. Bakın, Anadolu Ajansı'nda yayınlanan haberde, 'Başvekil Malatya Mebusu İsmet İnönü'ne talep ve ricası üzerine Reisicumhur Atatürk tarafından bir buçuk ay mezuniyet verilmiş ve Başvekaletine İktisat Vekili Celal Bayar tayin edilmiştir.' Yani istifasını aldı 1,5 ay. Bu kadar açık ortada. Onlar dahi bakın geçinemediler. Şu anda işte belge ortada. Şimdi, bu böyle yürümüyor. Gelelim, İnönü'ye. İnönü de aynı durumu yaptı ve Başbakanı ile geçinemedi. Ne zamana kadar bu iş böyle devam etti? Rahmetli Menderes'e kadar. Menderes'ten sonra olay 10 yıl sağlıklı bir şekilde devam etti. Onun neticesinde ne oldu? Rahmetli Menderes'i 2 arkadaşıyla beraber ipe götürdüler. Peki o zamanki ana muhalefet bu yapılanlar karşısında demokratik davranabildi mi? İnsan hak ve özgürlükleri diyebildi mi? Diyemedi ve düşünün CHP'nin tek başına iktidar olduğu yıllar manidardır. CHP'nin il başkanları, parti il başkanları, illerde aynı zamanda valiydi. Çok ilginçtir. O dönemlerden geliyoruz. Şimdi bugünün CHP'sine soruyorum: Sizin cemaziyel evvelinizde, geçmişinizde siz il başkanlarını, partinizin il başkanlarını illere vali olarak tayin ettiniz. Demokrasi anlayışınız bu mu? Ama AK Parti'nin böyle bir derdi yok, böyle bir sıkıntısı da yok." 

"BND'nin 'Biz onun arkasında onu görmüyoruz.' demesi, onu haklı çıkarmaz"

Almanya Federal Haberalma Servisi (BND) Başkanı Bruno Kahl'ın "darbe girişiminin arkasında Gülen'in olduğuna dair kanıt bulunmadığı" yönündeki açıklaması hatırlatılması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Şu anda tabii Almanya her şeyden önce bu son dönemdeki bizim bakanlarımızın, milletvekillerimizin Almanya'ya girişlerinde, çıkışlarında filan bence adeta işin koordinatörü konumunda. Tabii kendileri bunu izah edemiyorlar. Biliyorsunuz ben Şansölye buraya geldiğinde kendisine bir şey söyledim: Ben size dedim 4 bin 500 dosya verdim, PKK dosyası. Ne oldu bunun neticeleri? Cevap yok. O benden sadece bir tane çifte vatandaş olan bir terörist, ajan gazetecinin serbest bırakılmasını istedi. Dedim 'Şu anda siz onu denize nazır rezidansınızda ağırlıyorsunuz, Tarabya'da. Bir ay Tarabya'da Alman rezidansında kaldı ve siz dedim söyleyin ona çıksın mahkemeye, bizde mahkeme sizinkiler gibi de değildir daha bağımsızdır ve kararını verir ve biz de o karara göre hareket ederiz. Şimdi bizim yeni düzenlememizde bağımsızlığın yanına tarafsızlığı da koyuyoruz yargıda. Daha sonra çıktı, mahkeme tutukladı. Şu anda tutuklanmış vaziyette. Fakat, tabii Almanların yaklaşım tarzları, bakın binlerce teröristi kendi ülkesinde barındırıyor, bunlara mali kaynaklar da temin ediyorlar ve her türlü gösteri yapılıyor, daha ileri gidiyorum polis araçlarının içinde terör örgütünün mensupları oturuyor ve terör örgütünün mensupları oradan terörist başının posterlerini sallıyorlar. Araç, polis aracı. Elimizde belgeleri var. Kalkıp da BND'nin, 'biz onun arkasında onu görmüyoruz' demesi onu haklı çıkarmaz. Şimdi bunların belgeleri bizde var. Artık 15 Temmuz darbesini sağlıklı bir şekilde görmeyenin biz, sağlığından önce şüphe ederiz. Bütün belgeleri, her şey içeride. Şu anda bütün failler cezaevinde. Hala daha birçok kurumdan bu tür failler çıkmaya devam ediyor. Sen kalkıyorsun, 'Arkasında onun olduğunu zannetmiyorum' diyorsun, bu olacak iş değil."

"Türk tipi başkanlık' yerli ve milli olacaktır"

"Daha büyük reformların yapılabilmesi, önümüzün tıkanmaması, çok daha rahat adımlar atılabilmesi için 16 Nisan, Türkiye'nin bana göre en büyük yerli ve milli reformu olacaktır" diyen Erdoğan, "ithal değil. Onun için ben hep 'Türk tipi başkanlık' ifadesini kullandım ve bu yerli ve milli olacaktır. Bunu kanunlarla da besleyeceğiz, güçlendireceğiz." şeklinde konuştu.

"Hepimiz de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıyla övüneceğiz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ateş'in "Bu hafta sonu Diyarbakır ve Van'dasınız, 16 Nisan'dan sona 'evet' çıkarsa, adı 'çözüm süreci' olmayan başka bir şey olur mu, olacak mı? Başka bir süreç başka bir hava... " demesi üzerine, şöyle cevap verdi:

"Biz şu anda Güneydoğu'da terörle çok ciddi mücadele yapıyoruz. Bu çözüm süreci filan falan onların hepsi geçmişte kaldı. Şimdi bizim artık bu noktada oturup konuşacağımız kişi ortada yoktur. Bitti o iş. Şimdi biz bütün evlerini terk eden o garipler ki evlerinden tehditle boşaltılarak evden eve tüneller açmak suretiyle tehdit altında olan o insanlarla artık, başta İçişleri Bakanım, Çevre ve Şehircilik Bakanım olmak üzere, bütün bakanlarımız direkt görüşmeler yapıyorlar. Alt yapı, üst yapı, inşaatlar devam ediyor ve en kısa zamanda da derdimiz, oradan çıkan vatandaşlarımızı tekrar oralara taşımak." 

"Ben Kürdüm" diyeni bağırlarına bastıklarını ama Kürtçülüğü dayatması halinde bunun ırkçılığı getirdiğini dile getiren Erdoğan, bunun karşısında olduklarını söyledi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Onun için ne Türkçülük, ne Kürtçülük, ne Lazcılık, ne şuculuk buculuk yok. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydasında bütünleşmişiz ve biz bunlarda ayrım yapmıyoruz. Yaratılanı Yaradan'dan ötürü seviyoruz. 80 milyon kardeştir diyoruz. Biz bunu başaracağız. Ve hepimiz de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıyla övüneceğiz. Sonra 'ben Türk milletinin bir ferdiyim' demek, Kürt kardeşimi niye rahatsız etsin. Rahatsız olma ya. Her ülkede, o ülkenin millet olarak bir ferdi olmaktan iftihar eder. Bunlar niye rahatsız oluyorlar, ben onu anlamıyorum. Kaldı ki çok ciddi anlamda da özellikle bölgede halk, 'siz yeter ki bizi bırakmayın ama siz bizi bırakıp gittiğiniz zaman bunlar tehditle üzerimize geliyor' diyor. Nitekim şu anda İçişleri Bakanlığımız, silahlı kuvvetler, polis ve korucular, bölgede hakimiyet tesis ettiği için vatandaşa bir rahatlık geldi. Artık gece gündüz rahatlıkla çıkıyor, dolaşıyor vesaire. İnşallah bundan sonraki süreç, devletin milletiyle bütünleşmesinin gerçekleştiği Güneydoğu'da 16 Nisan, zaten adeta bir röntgen olacak. O röntgende kendini gösterecek ve çok daha hızlı, farklı bir süreç devreye girecektir ve yatırımcı oraya girecektir. Yatırımcı oraya girdiği zaman, durum çok daha farklı bir hal alacaktır. İnşallah Cumartesi günü önce Van'dayız, Van'dan sonra Diyarbakır'a ineceğiz ve Başbakan'la beraber bu iki ilde inşallah çok büyük iki miting yapmayı planladık. Bunları gerçekleştirerek oralara yeni bir havayı vereceğiz."

AA

HABERE YORUM KAT

1 Yorum