1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Filistinli Akademisyen Dr. Musa A. I. Sroor: Kudüs’e Gelin Yanımızda Olun
Filistinli Akademisyen Dr. Musa A. I. Sroor: Kudüs’e Gelin Yanımızda Olun

Filistinli Akademisyen Dr. Musa A. I. Sroor: Kudüs’e Gelin Yanımızda Olun

Yeni Şafak Pazar Eki’ne konuşan Birzeit Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Musa A.I.Sroor, Müslümanların İsrail'e karşı ribat görevlerini yerine getirmesi için Kudüs'e gelmeleri gerektiğini söyledi.

15 Ekim 2017 Pazar 16:02A+A-

Yeni Şafak gazetesinin Pazar Eki’nde Aylin İzmir imzası taşıyan röportajı iktibas ediyoruz:

Filistinli Dr. Musa A.I.Sroor, Birzeit Üniversitesi'nde tarih ve arkeoloji bölümlerinin başkanlığını yaparak bu alanda çalışmalar yürütüyor. "İslam Hukukunda Vakıflar", "Osmanlı İdaresindeki Kudüs'ün İktisadi ve Hukuki Tarihi" ve "Osmanlı İdaresindeki Kudüs'te Vakıflar Sorunları" gibi başlıklarda akademik çalışmaları bulunan Sroor, Ümraniye Belediyesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi ve Burak Derneği tarafından düzenlenen Uluslararası Kudüs Sempozyumu'nun konuğu olarak İstanbul'daydı.

Müslümanların İsrail'e karşı ribat görevlerini yerine getirmesi için Kudüs'e gelmeleri gerektiğini söyleyen Sroor "Müslümanların Filistin davasına hakim olabilmesi için buraya gelerek yanımızda olmalarını istiyoruz. Bu dava sadece biz Filistinlilerin değil, tüm ümmetin davası. Müslümanlar artık Kudüs'te tek yürek olmalı" diyor.

-İsrail, 14 Temmuz'da iki polisin Mescid-i Aksa çevresinde öldürülmesinin ardından bölgeye metal arama dedektörler yerleştirmişti ve Filistin halkı bu uygulamaya karşı çıkmıştı. Siz de orada mıydınız?

Evet, ben de oradaydım. 1967 yılından beri ilk defa İsrail, Mescid-i Aksa'ya girmemizi yasakladı. Namaz kılmamızı engellediler. İsrail, özellikle Kudüs sorununu ve Kudüs'e olan hakimiyetini belirginleştirmek için böyle bir şey yaptı. 'Kudüs bizim başkentimiz' mesajını vermeye çalıştılar. Elektronik dedektörlerle üzerimizde hakimiyet kurmaya çalıştılar. Benim İsrail askerleriyle herhangi bir dövüşmem olmadı. Ama orada pek çok olay yaşandı ve biz onlara şahit olduk. İsrail ile siyasi, akademik, hukuki ve dini alanda mücadelemizi çok iyi bir şekilde vermeliyiz.

ARAPLARDAN BEKLENTİMİZ YOK

-Peki, İsrail'in benzer uygulamaları devam eder mi? Gelecekte Filistin'i neler bekliyor?

Bildiğiniz gibi sürekli bir ihtilal söz konusu değil Filistin'de. Bütün ihtilal hükümetleri başarısız oldu. Ancak bu sorun bir vakit sorunu. İki, üç ya da on sene... Bunun ne zaman biteceğine dair bir şey söylemek mümkün değil. Fakat bildiğimiz şey şu ki başarısız olacaklar ve gerçekler ortaya çıkacak. Fransa, Cezayir'i 130 sene işgal etti ama sonra çıktı gitti. İsrail 130 senedir burada değil. Sonuçta er ya da geç o da gidecek. Arapların ve Müslümanların yani İslam ülkelerinin artık yardımlaşması gerekiyor. Beklentimiz sadece Türkiye ve Erdoğan'dan. Erdoğan'ın duruşu ve Filistin meselesini desteklemesi bizim için çok önemli.

-Son yaşanan işgallerden sonra Filistin konusunda İslam dünyasında hala bir bilinç oluşmadı değil mi?

Ne yazık ki... Arap Devleti, zaten İngiliz ticareti altında.Yani İngilizlerin tahakkümü altındalar. Araplardan bu davaya sahip çıkmalarını artık beklemiyoruz.

-Mescid-i Aksa'ya en çok hangi milleten insanlar geliyor. Kimlerin desteğini gördünüz?

İslam dünyasında Kudüs'e ziyaret fazla yok aslında. Az da olsa Türkler ziyaret ediyor. Türkler de genellikle Hac dönüşünde yapıyor bu ziyaretlerini. Karadavi, Kudüs'ü ziyaret etmenin haram olduğunu söylemişti. Bu fikrini de şöyle savunmuştu:"İsrail'e girmek için vize alınması gerekiyor. Böylelikle de İslam ülkeleri İsrail'i tanımış oluyor. İsrail'i tanımamak için Kudüs'ü ziyaret etmeyin" Bazı Filistinlililer de İsrail pasaportu almayı reddiyor örneğin. Fakat bu karar yanlış. Filistin davasına hakim olmak için buraya gelmeniz gerek. Bu dava sadece biz Filistinlilerin değil tüm ümmetin davası. Müslümanlar Kudüs'te tek yürek olmalı. Böylece Müslümanlar, İsrail'e karşı ribat görevlerini yerini getirmiş olacaklar.

BATI SÖMÜRGECİLİĞİNİN BİR ÜRÜNÜ

-İsrail hükümeti geçtiğimiz aylarda yerleşim yerlerini arttırmak için 17 milyon dolar tahsis etmişti. İsrail, bu çalışmalarını yoğunlaştırıyor diyebilir miyiz?

Evet... İsrail sürekli yerleşim yerlerini genişletiyor. Bunların hesabını Filistin halkına verecekler. Hukuk devletine göre bu yerleşimler hukuki değil. Sonuçta bu yerleşim bölgeleri Filistin mülküne dönüşecek. Cezayir örneğinde olduğu gibi bu sona ereceğini düşünüyorum. Bu konuda ümidim var. Bu yerleşimcilerin varlığı için Filistinliler çok büyük bir tehlike. Bu ortada. Bütün Filistin köylerinde ve şehirlerinde yerleşimciler var. Günlük hayata da büyük bir oranda hükmediyorlar.

-Kudüs'teki vakıflar üzerine çalışmalar yürütüyorsunuz. Şu an vakıfların temel sorunları neler?

Kudüs'te özellikle 1858 ve 1917 yılları arasında vakıf malları özel mülkiyete dönüştürülmüş. 19.yüzyılın sonunda Kudüs'te, özellikle Osmanlı hükümetinin yabancılar tarafından gayrimenkul edinmesine izin verilen 1867'den sonra yaşanan yoğun uluslararası rekabet sonucu başkalaşım süreci yaşandı. Yahudiler, vakıfları ele geçirme konusunda ciddi çalışmalar yürütüyor. Filistinli vakıfların geliştirilmesi konusunda bir strateji geliştirmeliyiz. Vakıfların restore ve muhafaza edilmesi gerekiyor. Ayrıca İsrail'in Filistin vakıflarına yönelik saldırıları uluslararası platforma taşımalı ve bu konular medyada daha sık yer almalı. Filistin halkının toprakları desteklenmeli.

-İsrail, Süleyman Mabedi'ne ulaşmak için kazı çalışmlarını devam ettiriyor. Aksa'da bir yıkım söz konusu olur mu?

Bu mümkün değil. Zaten Süleyman Mabedi burada değil. Yahudi arkeologlar 200 yıldır burayı kazıyorlar ama bir şey bulamadılar. Almanlar, Fransızlar ve İngilizler de bu kazı çalışmalarına destek verdi. Hatta Osmanlı'nın son dönemlerinde bu kazı çalışmaları başlamıştı. Sonra Yahudi bilim adamları geldi ve yine bu heykeli bulamadılar. Buldukları bütün eserler, Roma, Bizans ve İslam dönemine ait eserler. Tevrat ve Filistin ile bir bağlantı kurup bunu ispatlamaya çalışıyorlar. Bu bir sömürgecilik düşüncesi. Amerika'yı keşfettiğinde Kristof Kolomb'un beklentisi nasıl farklıysa bugün de aynı şeyler söz konusu. Bunlar Batı sömürgeciliğinin bir ürünü.

Beyin göçü yaşamıyoruz

-Osmanlı arşivleri üzerine araştırmalar yapıyorsunuz. Osmanlı'nın son dönemlerinde Kudüs ile ilgili farklı bir bulguya ulaştınız mı? Dikkatinizi neler çekti?

Osmanlı tarih boyunca, özellikle 19. yüzyılda Osmanlı hakimiyetinde birlikte yaşama modeli oluşturmuştu. Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar arasında. Günlük hayatta ve toplumsal yaşamda hiç sorun yaşamamışlar. Özellikle son dönemde Kudüs Belediyesi oluşturulduktan sonra Tanzimat'ta bunlar ortak bir şekilde Kudüs Belediyesi'ni idare ettiler. Osmanlı devleti düştükten sonra ilişkileri sona erdi. Bugün İsrail tehdidi altında diğerini tanıma ve hoşgörme anlayışı da ortadan kalktı.

-Filistinli gençler özellikle eğitime büyük önem veriyor. Fakat gençler farklı ülkelere eğitim almaya gidiyor. Burada bir beyin göçü söz konusu mu?

Hayır... Ben de eğitim için Fransa'ya gittim. Doktoramı orada aldım. Filisitin'de yoktu çünkü. Aslında başka ülkelere gitmenin temel sebebi bu. Yani burada burs imkanları yok. Son yıllarda Türkiye, çok iyi imkanlar sağlıyor. Ama daha sonra Filistinli gençler gelip ülkelerinde çalışıyor.

HABERE YORUM KAT