1. YAZARLAR

  2. Recep Korkut

  3. Filistin belgeleri ve mültecilerin geri dönüşü
Recep Korkut

Recep Korkut

Yazarın Tüm Yazıları >

Filistin belgeleri ve mültecilerin geri dönüşü

31 Ocak 2011 Pazartesi 11:03A+A-

Sadece Arap dünyasında değil, tüm dünyada deprem etkisi yaratan El Cezire ve The Guardian'ın yayınladığı Filistin belgeleri, Filistin meselesinin öznesinin mülteciler olduğu gerçeğini açık bir şekilde göstermiş oldu.

Üstüne üstlük belgeler, Filistin yönetiminin mültecilerin geri dönüş hakkından vazgeçmeye teşne olduğunu gösteriyor ki, bu daha vahim ve tehlikeli. İfşaat ile bugünlerde Filistin yönetiminin acziyet içinde mi olduğu sorgulanıyor. Zira belgelere göre, kendisini de mülteci kabul eden Filistin lideri Abbas, mültecilerin topraklarına geri dönüşünün İsrail için tehdit oluşturması endişesi taşıyor ve bu nedenle her yıl sadece bin kişi gibi bir sembolik sayıda mültecinin geri dönüşüyle yetiniyor.

Meşruluğu tartışılamayacak geri dönüş hakkı konusunda Filistinliler aleyhine gidişat bu gibi vesilelerle acı biçimlerde ortaya çıkıyor. Kamplarda, barınaklarda açlıkla, sefaletle sınanan ve özlemle vatanlarına dönecekleri günü bekleyen Filistinliler, televizyonlardan belgeleri izlediklerinde muhtemelen, hakları olan şeye dair inancını biraz daha yitirdiler.

Sorulması gereken esas soru ise Filistin yönetiminin önceki müzakerelerde mülteciler ve geri dönüş hakkı konusundaki sorumluluğunu ne derece üstlenebildiği ve bu sorumluluğu nereden aldığı olmalı. Buradan da sayısı 7 milyonu bulan mültecilerin ve ülke içinde yerinden olmuş kişilerin geleceğini belirleme hakkını hangi zümrenin nasıl kendinde görebileceği sorgulanabilmeli. Zira belgelerle bu husustaki zafiyet de görülmüş oldu.

Trajik İsrail savları

Her şeyden önce Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkının ehemmiyeti su götürmez bir gerçek. Buna karşın İsrail tarafı ise Filistinli mültecilerin esasında mülteci olmadığını, geri dönüş hakkının ise söz konusu olamayacağını uluslararası topluma kabul ettirmeye çalışıyor. İsrail tarafı için esas mülteci sorunu, Arap topraklarından İsrail'e göç etmek zorunda kalan Yahudiler. Bu nedenle Filistinli mültecilerin Arap ülkelerinden kaçan Yahudilerden daha fazla önemli olmasını ayrımcılık olarak niteliyorlar. Mültecileri yerinden eden, İsrail'in kaçırmaya dayalı acımasız ve şiddetli demografi siyaseti değil, Arap liderlerinin söylemleri. Geri dönüş hakkı mı? Bu, İsrail'in yıkılması için Filistinlilerin kazanacağı bir piyango biletinden başka bir şey değil.

Bu ve bunun gibi pek çok trajik İsrail savlarını, 25 Aralık'ta Zaman Gazetesi Yorum sayfasına yazdığım Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı konusunda bir yazıya hasturktv.com'da Alegresse Delail'in cevabi yazı dizisi vesilesiyle acı biçimde öğrendim.

Delail'e göre Filistinlilerin göçü sadece İsrail devleti ilan edildikten hemen sonra beş Arap ordusunun işgal amacıyla İsrail'e saldırması nedeniyle gerçekleşti. Arap liderler, ileride İsrail devletine karşı kullanmak için planlı bir şekilde göçü teşvik etmişler. Mülteciler, bırakın İsrail'i yıkmayı, tüm Yahudi halkını yok etmek için var edilmişler: Önce mülteciler komşu ülkelere kaçacak, Arap güçleri işgali tamamlayınca da Filistinliler evlerine dönecek ve çektikleri sıkıntıları, denize atılan Yahudilerin mülkleri ile telafi edecekler. BM'nin Filistinli mülteciler için kurduğu ajans UNRWA ise Filistinli mülteciler meselesini, çalışan personeller ve ödenekleri için gündemde tutuyor. Tüm bu nedenlerle artık Filistinlilere asla İsrail'e gelemeyecekleri söylendikten sonra bu soruna ciddi bir çözüm aramak gerek.

Mantıktan ve tutarlılıktan yoksun hatta delilik derecesindeki bu düşüncelerin marjinal bir İsraillinin görüşü olmasını umardım. Ancak Delail, bunları genellikle gazeteler ve makalelere atıflar yaparak yazmış. Hangi mantık Filistinlilerin zorunlu tehcire tabi tutulmasını dahi kötü amaçlı bir geziden ibaret görebilir şaşıyorum. İsrail devletinin Yahudiliğinin tanınmasıyla bile 2 milyon Filistinli yerlerinden edilmişti. Vatanlarından, zorla yerinden edilmiş Filistinliler, dünyadaki en büyük mülteci grubunu oluşturuyor. Ancak görünen o ki; kamplarda, korunaksız ve insani gereksinimlere tam olarak erişemeden yaşayan milyonlarca Filistinli mülteci, İsrail tarafında yaşadıkları dramlarla değil, taşıdıkları iddia edilen temelsiz 'varoluşsal tehdit' görünür halde.

Filistinli mültecilerin durumunu ve askıda kalan haklarının diplomatik oyunlarla kurban edilmesini ne vicdan ne de hukuk kabul edebilir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT