1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Ey “Din Dışı” Referans Sahipleri, Sizin Kırmızı Çizgileriniz Bizi Bağlamaz!..
Ey “Din Dışı” Referans Sahipleri, Sizin Kırmızı Çizgileriniz Bizi Bağlamaz!..

Ey “Din Dışı” Referans Sahipleri, Sizin Kırmızı Çizgileriniz Bizi Bağlamaz!..

Siz Atatürk’ün ve Cumhuriyetin arkasına saklanarak ağzınıza geleni söylediniz, biz sabrettik! Aramızdan sabır taşı çatlayan birkaç kişi kendini tutamayıp iki kelam edince, kıyametleri kopardınız. Savcıları harekete geçirdiniz… 

14 Kasım 2018 Çarşamba 13:55A+A-

Yavuz Bahadıroğlu’nun Yeni Akit Gazetesinde bugün yayınlanan yazısı:

Ey Kemalistler, ateistler, sekülaristler, solcular, goygoycular, laikçiler, agnostikler, deistler ve bilumum “din dışı” referans sahipleri!..

Bilin ki, sizin hiçbir referansınız, hiçbir hassasiyetiniz, hiçbir kuralınız, hiçbir anlayışınız, hiçbir vazgeçilmeziniz, hiçbir sevginiz, hiçbir nefretiniz, hiçbir düşünceniz, fikriniz, değerlendirmeniz ve hiçbir kırmızı çizginiz bizi bağlamaz!..

Bizim kendimize göre inançlarımız, referanslarımız, hassasiyetlerimiz, kurallarımız, fikirlerimiz, düşüncelerimiz, vazgeçilmezlerimiz, sevgilerimiz, değerlendirmelerimiz ve kırmızı çizgilerimiz var.

Bizim duyarlılıklarımıza saygı göstermeden kendi duyarlılıklarınıza saygı bekleyemezsiniz…

Bize tahammül etmeyi öğrenmeden, size tahammül etmemizi isteyemezsiniz…

Buna rağmen, Allah’a ve Peygamberimize hakaret yağdırmanızdan, ezanın Türkçeleştirilmesine; “and”ın geri gelmesinden, kılık-kıyafet dayatmanıza; darbeleri onaylamanızdan, en büyük padişahlarımıza envaiçeşit iftira atmanıza, vesayet rejimini savunmanızdan, milli bayramlarda hepimizi “cumhuriyet düşmanı” ilân etmenize; padişahlarımıza “Kızıl Sultan”, “Vatan haini”, “sarhoş”hatta “deli” demenizden, “kahrolsun şeriat” çığlıklarıyla yürümenize; Gezi olaylarını yüceltmenizden, 15 Temmuz işgal hareketini dipten dibe onaylamanıza kadar pek çok saldırınıza katlandık…

Hepsine sabrettik, tahammül ettik…

1950 seçimlerinden bu yana devleti yöneten kadroların iktidar olmasına katkı vermiş olmanın sorumluluğuyla, hakkettiğiniz cevapları vermedik…

Siz bağırdınız, aşağıladınız, biz sustuk!..

Siz yürüdünüz, biz bekledik!..

Siz hakaret ettiniz, biz yutkunduk!..

Siz Atatürk’ün ve Cumhuriyetin arkasına saklanarak ağzınıza geleni söylediniz, biz sabrettik!

Aramızdan sabır taşı çatlayan birkaç kişi kendini tutamayıp iki kelam edince (meselâ, geçtiğimiz 10 Kasım’da çarşaflı bir hanım “Atatürk ilâh değildi”deyince), kıyametleri kopardınız. Savcıları harekete geçirdiniz… 

Bu linç operasyonunun bir benzerini bana ve arkadaşlarıma da yaşatmıştınız. Bir televizyon programında “Atatürk’ün evlâtlıkları” mevzuuna girince, tüm televizyonlarınızı, gazetelerinizi, radyolarınızı, sosyal medyadaki yardakçılarınızı ve ispiyoncularınızı üzerimize saldınız. Ortada Koruma Kanunu’nun yasakladığı bir fiil olmadığını bile bile öyle bir kin tufanı haline geldiniz ve iftiranın, isnadın, yalanın her türlüsünü öyle bir kustunuz ki, savcılar bile hayrete düştü. 

Ne “Atatürk düşmanlığı”mız kaldı, ne “Cumhuriyet nefreti”miz: “Vur abalıya”hesabı vurdunuz da vurdunuz! “Vur fakat dinle” dedikse de dinlemediniz. 

Maalesef “bizden” bazı “tabansızlar” da size yaranma telâşına kapıldı: Sizinle birlikte onlar da şahsımızda kendi “milli-mânevi” değerlerine vurma gafletine düştüler.

İlk sorguda “takipsizlik kararı” almama rağmen, “amansız ve ahlâksız kampanyalar”ınızı devam ettirdiniz.

Bütün bunlara rağmen itidalimizi bozmadık, istikametten ayrılmadık, “Bu da geçer yahu” dedik, sineye çektik.

Şimdi de Kadir Mısıroğlu’na taktınız. Cumhurbaşkanımızın ardından Diyanet İşleri Başkanımızın da son derece insani, vicdani ve medeni ölçüler içinde gerçekleştirdikleri bir “hasta ziyareti”ni dilinize dolayıp, “vatana ihanet” gibi gösteriyorsunuz.

Neymiş? Kadir Mısıroğlu, “Atatürk’ü sevmez”miş. İyi ama bu ülkede sizin sayenizde, Atatürk’ü övmemek“Atatürk düşmanlığı” sayılıyor, buna Kadir Mısıroğlu ne yapsın?

Kaldı ki, yaşlı bir hastayı ziyaret etmek için tüm fikirlerini kabul etmek, bütün yazdıklarına ve söylediklerine katılmak gerekmez: Manevi dünyanız yok olunca,insani ve vicdani duygularınız da mı ölmüş?

Öte yandan, bugün devleti yöneten nesil Mehmed Âkif’in, Yahya Kemal’in, Bediüzzaman’ın, Arvasi’nin, Süleyman Efendi’nin, Mahmud Efendi’nin, Gönenli Mehmed Efendi’nin, Mahir İz’in, Necip Fazıl’ın, Kadir Mısıroğlu’nun rahle-i tedris’inden geçmiştir. Biz bu isimlerin Türk fikir hayatına büyük katkıları olduğuna inanır, hâlâ da faydalanırız…

Siz eğer Behçet Kemal’in, Falih Rıfkı’nın, Moiz Kohen’in, Agop Martayan’ın, Vedat Nedim’in, Kemalettin Kamu’nun, Nazım Hikmet’in yetiştirmeleri devleti yönetsin istiyorsanız, öncelikle CHP’yi iktidara getireceksiniz.

Yani biraz susup çalışın!

 

HABERE YORUM KAT

2 Yorum