1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Esed ve Ortakları 8 Yılda 26 Bin Çocuk Katletti
Esed ve Ortakları 8 Yılda 26 Bin Çocuk Katletti

Esed ve Ortakları 8 Yılda 26 Bin Çocuk Katletti

​​​​​​​Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye’de Mart 2011’den bu yana çoğu Esed rejimi tarafından düzenlenen saldırılarda kayıt altına alınabilen 26 bin 446’dan fazla çocuğun öldüğünü açıkladı.

19 Haziran 2018 Salı 06:14A+A-

Osman Atalay, Yeni Akit gazetesinde “Suriye savaşının travmalı, engelli çocukları” başlığı ile yayınladığı yazısında Esed ve ortaklarının katlettiği ve sakat bıraktığı çocukları ve Türkiye’de durmadan ateşi yakılmaya çalışılan muhacir karşıtlığını yorumlamış:

Suriye’de devam eden savaşın ne zaman sona ereceği belirsizliğini korurken engeli olan çocukların, dışlanma ve unutulma riski düşündürücü boyutlarda.

UNICEF’in bu yıl yayınladığı raporda, Suriyeli çocukların tarihte eşine az rastlanır bir trajedi ve tedavi edilmesi çok zor travmalarla karşı karşıya olduğu gözler önüne seriliyor.

Suriye’deki çatışmalar 2017 yılı boyunca yoğunluğunu sürdürmüş, 2016 yılına göre yüzde 50 artışla önceki yıllara göre en yüksek sayıda çocuk ölümüne tanıklık etmiştir.

2018 yılının yalnızca ilk iki ayı içinde 1000 çocuğun yoğun şiddet ortamlarında hayatını kaybettiği ya da yaralandığı bildirilmektedir.

Bugün silahlı çatışmaların ülkedeki ergen ölümleri arasında birinci sırada olduğu açıklandı.

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye’de Mart 2011’den bu yana çoğu Esed rejimi tarafından düzenlenen saldırılarda kayıt altına alınabilen 26 bin 446’dan fazla çocuğun öldüğünü açıkladı.

Aslen Suriye’nin güneyindeki Dera’a’dan olan ve bugün bir mülteci olarak Ürdün’de yaşayan Sami (14): “Karda oynamak için kuzenlerimle birlikte dışarı çıkmıştım. Bir bomba patladı. Kuzenimin ellerinin önümde havaya uçtuğunu gördüm, ben de iki bacağımı birden yitirdim. Kuzenlerimden ikisi ölürken bir diğeri de benim gibi iki bacağını kaybetti.”

UNICEF Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölge Direktörü Geert Cappelaere: “Çatışma ortamlarında en güç durumda olanlar engeli olan çocuklardır ve bu çocuklar, çoğu durumda özel tedavi ve hizmetlere ihtiyaç duymaktadır. Çocuk olarak onların ihtiyaçları yetişkinlerinkinden farklıdır. Hizmetlere, okula ve örneğin tekerlekli sandalye gibi yardımcı araçlara erişim olmadan engelli pek çok çocuk, soluk aldırmayan çatışmaların gölgesinde dışlanma, ihmal ve damgalanma gibi risklerle burun burunadır.”

Patlayıcı silahların kullanılması ve nüfusun yoğun olduğu yerlere yönelik ayrım gözetmeyen saldırılar giderek daha fazla çocuk ölümüne yol açıyor.

Bizler Suriyelilerin ne zaman ülkelerine döneceğini tartışırken,

Suriyeli annelerin tek düşü sadece çocuklarının hayatta kalması için güvenli bir limana sığınmaktır.

2017 yılında yaralanan 360 çocuğun çoğu engelli hale gelmiştir. Ancak bunlar sadece Birleşmiş Milletler tarafından doğrulanan rakamlardır ve gerçek sayının çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir.

l Suriye’de tahminen 3,3 milyon çocuk, mayınlar, patlamamış mühimmat ve hazırlanmış patlayıcı düzeneklerinin oluşturduğu tehlikelerle karşı karşıya bulunmaktadır.

l Bugün 1,5 milyonu aşkın kişi, savaşla ilgili kalıcı engellilik durumuyla yaşamakta ve bu sayının 86 bini uzuv kaybına uğramış kişilerden oluşmaktadır.

l Lübnan ve Ürdün’deki Suriyeli mülteciler arasında görülen yaralanmaların yüzde 80’i doğrudan savaşın sonucudur.

l Gerekli tıbbi ve psikolojik bakıma erişememe çocuklar arasındaki yaralanmaları ve sakatlanmaları daha da uzatmakta ya da kötüleştirmektedir.

l Engeli olan çocuklar şiddet riskine daha fazla maruz kalmaktadır ve bu çocuklar sağlık, eğitim gibi temel hizmetlere erişimde güçlüklerle karşılaşmaktadır.

l Çocuklara yönelik şiddet, sömürü, istismar ve ihmal riskleri çocuklara bakan kişilerin ölümü ya da bu kişilerden ayrılma sonucunda daha da artmaktadır.

l Çatışma ya da kriz ortamlarında engelli çocukların aileleri çoğu kez çocuklarına ihtiyaç duydukları yardımcı araç ve donanımı temin edecek imkânlara sahip olamamaktadır.

l İstikrarsızlık ve ekonomik durgunluk nedeniyle kendileri de güç durumda olan komşu ülkeler Suriye çıkışlı tüm mültecilerin yüzde 90 kadarını barındırmaktadır. Mülteci akını hizmet sunum imkânları üzerinde büyük bir basınç oluşturmuş, Suriye’de ve ev sahibi topluluklarda temel hizmetlere erişimi güçleştirmiştir. Engeli olan çocukları olan aileler açısından bu güçlükler iki kat daha fazla hissedilmektedir. Savaşta yetim ya da öksüz kalan çocuk sayısı 2 milyon olarak tespit edilmiştir.

Ülkemizde zorunlu misafir olan Suriyeli ailelerin zaman, zaman siyasi ön yargıların hedefi haline gelmeleri ciddi bir vicdan muhasebesini gerektirmiyor mu?

Bayram günü Sakarya’nın Sapanca ilçesi Yüzevler Mahallesi’nde ormanlık alandaki köpekleri beslemeye giden hayvan severlerin, patileri ve kuyruğu kesilmiş köpeğin yerde kıvrandığını gördükleri ve daha sonra tedavisi için getirildiği İstanbul’da bir veteriner kliniğinde köpeğin ölmesi haberi bütün toplumun lanetine dönüştü.

Siyaset dünyası, iktidarı, muhalefeti, sanat ve spor dünyası başta olmak üzere toplumun tüm kesimleri merhamet, vicdan ve insanlık kavramı etrafında doğal bir şekilde kenetlendi.

Savunmasız, masum bir köpeğe yapılan o işkencenin fotoğrafı karşısında toplumu sağduyu gözü ile ortak bir yerde buluştuğuna şahit olduk.

Sosyal medya saatlerce bu insanlık dışı muameleye isyan ederken bir anda bazı çevreler suçlu yakalanmadan Suriyeli çocukları, sosyal medya ve bazı haber sitelerinde olayın faili olarak ilan ettiler.

Emniyet genel Müdürlüğü’nce yapılan açıklamada, “Olay ile ilgili 16.06.2018 tarihinde birçok sosyal medya ve haber sitelerinde yayınlanan videonun 2017 tarihinde Ürdün’de çekildiği ve görüntülerdeki mekânın, Sakarya’da meydana gelen olayın gerçekleştiği ormanlık alan ile örtüşmediği tespit edildi. Söz konusu olayda, Suriyeli sığınmacılara yönelik provokasyon amaçlı paylaşılan videonun sonu kesildiği ve tamamı izlenildiğinde bahse konu videonun art niyetli kişiler tarafından ülkemizde yayınlandığı değerlendirilmiştir” denildi.

Ne kadar derin ve acımasız ön yargılara sahip bir potansiyelin, inatla Suriyeli çocuklar üzerinden algı operasyonlarına üzülerek şahit oluyoruz.

Siyasi liderlerimiz ve bizler, Suriye’de bombalarla ölen insanların, kadınların ve çocukların yakınlarının travmalarını hiç umursamıyoruz.

Ölümden, bombalardan kaçarak Türkiye’ye gelen sığınmacıların yüzde 70’inin 0-17 yaş çocuk ve kadınlar olduğunu bildiğimiz halde Suriyelilerin her ortamda bir an evvel ülkelerine geri gönderilmesi gerektiğini vurgulamaya bizi iten sebeplerin altında ne var acaba?

Osmanlı döneminde adeta mülteci ve göçmen limanı olan ülkemizin bugün 81 ilinde yaşayan muhacirlerin torunları olduğumuzu unuturken, siyasi muhaliflerin seçim meydanlarında “Suriyelileri memleketine göndereceğiz” nutukları ne kadar trajik bir haldir.

Bir kedinin, köpeğin, kuşun kolu kanadı kırıldığında gösterdiğimiz hassasiyet, şefkat takdire şayan bir durumdur.

Keşke kapımıza sığınmak zorunda olan insanların ve birbirimizin kalbini kırma, ön yargılarla hareket etme noktasında da aynı hassasiyeti gösterebilsek…

Bu çok mu zor?

HABERE YORUM KAT