1. YAZARLAR

  2. Koray Düzgören

  3. Ergenekon mazereti nereye kadar?
Koray Düzgören

Koray Düzgören

Yazarın Tüm Yazıları >

Ergenekon mazereti nereye kadar?

05 Mayıs 2008 Pazartesi 04:18A+A-

1 Mayıs'ta neyin ne olduğunu herkes gördüğü halde bazı arkadaşlar hâlâ aynı şeyi tekrarlıyor: Ergenekon 1 Mayıs”ı tehdit etmiş. Ne yapsın, hükümet ve mülkü amirler de Taksim'i göstericilere yasaklamışlar.

Bunu kabul etsek bile hükümet ve mülki amirlerin hâlâ polisin vahşi şiddet uygulamasının arkasında duruyor oluşlarına ne demeli?

Bu da Ergenekon zoruyla mı yapıldı?

Farzımahal aynı Ergenekon İzmir'deki ya da ülkenin herhangi bir yerindeki 1 Mayıs kutlamalarına saldırı düzenleyemez miydi?

Diyarbakır'da yapılan ve yaklaşık 1 milyon kişinin katıldığı Nevruz kutlamalarına daha büyük bir iştahla provokasyon yapmayı istemez miydi?

Niye aynı hükümet ve mülki idare amirleri Diyarbakır'daki Nevruz'u yasaklamayıp da bunun yerine gerekli tedbirleri alıp kimsenin burnunun bile kanamasına izin vermeden bayram kutlayan kalabalıkların salimen dağılmasını nasıl temin ettiler? ( Yasakladıkları yerlerde meydana gelen olayları ve dökülen kanları da izah etmek gerekiyor)

Diyelim ki Ergenekon'a rağmen mi?

Demek ki –varsayalım- Ergenekon'un tehditlerine ve Ergenekon a atfedilen diğer provokasyon gerekçelerine sığınan despotik güvenlikçi endişelerine rağmen hükümet, böyle bir gösterinin hiçbir olay çıkmadan yapılmasını sağlayabilirdi.

Peki şimdi hükümet, 1 Mayıs'taki tavrıyla aslında bunu sağlayamadığını, Ergenekon'un hâlâ ülkedeki tek hakim ve korkulacak karanlık güç olduğunu da zimmen kabul etmiş mi oldu?

Bana kalırsa hükümet de mülki iadere amirleri de Ergenekon'a atfedilen ve kaynağı belirsiz provokasyon ihbarları hikayesine sığınmayı tercih ettiler.

Hükümet üstelik hâlâ bir iki farklı sese rağmen gösterdiği mazeretlere sığınmaya devam ediyor.

Hükümetin paralelinde görüş beyan eden arkadaşlarımız ise bu soruların cevaplarını vermek durumundalar.

Hani Ergenekon'un kolu kanadı kırılmıştı? Hani İttihat Terakki'den beri devlet içinde hüküm süren çete sonunda temizlenme aşamasına gelmişti?

Tabii böyle bir şey olmamıştı.

Biz o zaman da bunları yazarak o arkadaşlara seslenmiştik:

“Heyecanlanmayın arkadaşlar” demiştik. Ergenekon'un falan yakalandığı yok. Çete dediğiniz yapılanma aslanlar gibi ayakta duruyor. Bu yakalananlar çetenin suyunun suyunun suyu bile değil.”

Niteki bakın hâlâ Ergenekon olayıyla ilgili dava açılamadı. İddianame derinleştikçe derinleşiyor. Sonunda öyle bir derine ulaşılacak ki o davayı oradan kimse çıkartamıyacak.

Çıkartabilmesi de zaten imkansız.

Çünkü AKP asıl çeteye dokunamadı. Dokunması da mümkün değil. Hani nerede Ergenekon'un birinciden vazgeçtim. İkinci, üçüncü adamları?

Ergenekon'un başı diye yakalanan emekli general Veli Küçük'ün ancak 7'nci sırada falan olduğu iddiaları yayınlandı geçenlerde. Düşünün artık.

Dolayısıyla Ergenekon'dan ne kastedildiği ortaya açıkça konulmak zorunda. Bu yakalananların gerçek Ergenekon ya da adı her neyse olmadığı, meselenin Türkiye'nin içinde olduğu darbe süreci ve bu süreci koordine eden ve yürüten güçlerle ilgili olduğunu artık görmek gerekiyor.

AKP ise bu güçlerle karşı karşıya gelmemek için hayali bir Ergenekon tehlikesine sığınıyor. Hatta onlarla uzlaşmanın yollarını her vesile ile arıyor.

Mesele bundan ibaret.

Hükümetin 1 Mayıs'ı da bu uzlaşmanın bir vesilesi olarak kullandığını söyleyenler var.

Bunu bilemem, ama bunu gerekçe olarak, öcü olarak kullandıkları gün gibi ortada.

Bu noktada, hükümetin ve mülki amirlerin Ergenekon tehdidini ileri sürerek doğru bir iş yaptığını savunanların cevaplamak durumunda oldukları bir soru daha var:

Varsayalım ki Ergenekon denilen çete, -yine bu arkadaşlarımızın iddialarına bakılırsa- beli kırıldığı halde hâlâ bu gibi tertipler yapabilecek kadar güçlüyse ve amaçları da AKP hükümetini yıkmaksa bu işten kim kârlı çıkmış olabilir?

1 Mayıs'ı bu şekilde vahşi bir şiddetle engelleyen hükümet şimdi memleketi Ergenekon tehdidinden korumuş mu oldu?

Bir sorum daha olacak:

Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Gencay Gürsoy'un eski bir davayla ilgili olarak sabaha karşı gözaltına alınması da Ergenekon korkusuyla gerçekleşen bir uygulama mıydı acaba?

Adli mercilerin ve polisin amacı Gürsoy'u, Ergenekon'dan önce gidip koruma altına almak olmasın?

Netice olarak şunları söylemek gerekiyor:

Bir: Ergenekon var diye herşeyi yasaklayamazsınız.

İki: Ülkeyi, AKP iktidarına yönelik kapatma tertibi de dahil olmak üzere gündeme gelen, gelemeyen tertiplerden koruma ve kollamanın yolu suıyunun suyunun suyu ile uğraşmayı bırakıp gerçek çeteye yönelmekle olur.

Hem buna cesaret edememek hem de her olayda bu meseleye sığınmak.

Biraz ayıp oluyor...

Yeni Şafak gazetesi

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum