1. YAZARLAR

  2. RIDVAN KAYA

  3. Ergenekon Çuvalı: Herkes İçeri, Herkes Dışarı!
RIDVAN KAYA

RIDVAN KAYA

Yazarın Tüm Yazıları >

Ergenekon Çuvalı: Herkes İçeri, Herkes Dışarı!

21 Nisan 2016 Perşembe 19:51A+A-

Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin kararıyla Ergenekon davasında daha önce 13. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği mahkumiyet kararları bozuldu ve tüm sanıklar için yeniden yargılama yolu açıldı. Yeniden yargılama aşamasının prosedürün ikmalinden ibaret olacağı ve davanın toptan beraatle sonuçlanması kuvvetle muhtemel görünmekte. Nitekim gerek yargılananların açıklamalarına, gerekse de medyaya yansıyan yorumlara bakıldığında “çoktan bitmiş bir dava” ile yüzyüze olunduğu havası güçlü bir tarzda kendini hissettiriyor.  

Aslında Yargıtay kararının hukuki süreç açısından önemli bir aşamayı teşkil etmekle birlikte bu dava ile ilgili olarak yeni ve beklenmedik bir durumu ortaya koyduğu söylenemez. Zaten bir müddettir bu ve benzeri konumdaki davaların tümünün “Paralel Yapı” olarak da adlandırılan Fethullah Gülen Grubunca manipüle edilen davalar olarak algılandığı, bu yüzden de Gülen Grubunun çöküş eğilimine paralel olarak bu davaların sanıklarının temize çıkma sürecine girdikleri görülmekteydi.

Doğrusu ne oranda kurgusal bir zemine oturduğu tartışılabilir olmakla birlikte gelinen aşamada gerek Ergenekon, gerek Balyoz ve benzeri davalarda Gülen yapılanmasının bir hayli etkili rol oynadığı ve bu davaları farklı amaçlar için kullandığı, yönlendirdiği anlaşılmaktadır. Öte yandan, Gülen yapılanmasının bu davaları hukukdışı bir zemine taşıdığı, yönlendirdiği açıkça görülmekle birlikte, bu davaların bir kısım sanıklarının kendilerini tümüyle masum bir konuma oturtma çabalarının ise hiç de inandırıcı olmadığı kesindir.

Şu anda birileri zafer kazanmış komutan edasıyla ortalıkta boy gösterebilir ve kendilerini sütten çıkmış ak kaşık konumunda sunabilirler. Ama konjonktürel gelişmeler nedeniyle şu anda hep birlikte temize çıkmış görünen kişilerin en azından bazılarının Türkiye’nin yakın tarihinde boğazlarına kadar darbecilik faaliyetlerine batmış tipler olduğu gerçeğini görmezden gelmek mümkün değildir.

Bu konuda mahkemeye sunulan dosyaların, hazırlanan belgelerin kimler tarafından nasıl kurgulandığı ya da şişirildiği hususunda bir şey söyleyemeyiz ama Özden Örnek’in günlüklerinde, Mustafa Balbay’ın anılarında yazılıp çizilenler, Balyoz davasına konu olan 1. Ordu Seminerinde yapılan konuşmalar ortadadır. Daha önemlisi de yakın tarihte hep birlikte yaşadığımız hadiseler ortadadır.

Bu manada kimse bizden Çetin Doğan, Şener Eruygur gibi isimlerin cunta faaliyetine kapalı, halk iradesine saygılı birer asker olduklarına inanmamızı beklemesin! Aynı şekilde tüm siyasi hayatı asker kışkırtma, darbe örgütleme çabasıyla geçmiş Doğu Perinçekgillerin demokratik seçimlerde yarışmaya soyunduklarına ve sadece siyasal parti faaliyeti yürüttüklerine inanacağımız da sanılmasın. Çankaya Mitinglerinin, “Ordu Göreve” pankartlarının, darbe bağımlılarını heyecana sevkeden elektronik muhtıraların, parmak sallamaların üzerinden daha çok zaman geçmedi!

Kaldı ki, bu isimlerin bir kısmının bizzat 28 Şubat süreci adı verilen o ahlaksız, sefil dönemde aktif biçimde zulüm uygulamalarına imza atmış, türlü zorbalıklara katkı sağlamış zevat olduğu gerçeği ortadayken bu tür aklama çabalarına karnımız hepten toktur!

Şüphesiz Gülen Grubunun bu davaları bir kumpasa dönüştürerek yürüttüğü kirli girişimleri neticesinde haksız yere tutuklanmış, yargılanmış, acı çekmiş insanların yaşadıkları görmezden gelinemez. Bu insanların daha fazla mağduriyet yaşamamaları anlamında yeniden yargılama kararı önemlidir, olumludur. Mamafih tescilli darbecilerin pirüpak birer siyasetçi ve devlet adamı şeklinde sunulması ise akla da vicdana da aykırıdır.

Bu davaların birileri tarafından manipüle edilip kumpasa dönüştürülmesi darbecilik faaliyetlerinin tümden hayali senaryo olduğu algısına zemin teşkil etmemelidir. Dün siyasi hesaplarla suçlu suçsuz herkesi darbecilik çuvalına dolduran anlayış ne kadar kötüyse, bugün de konjonktürel kaygılarla çuvalı boşaltıp suçsuzlarla birlikte suçluları da aklamak o kadar kötüdür

Tam bu noktada Türkiye’nin her döneminde görüldüğü üzere hukuksuzluk girdabının mağdur ettiği isimler, kesimler değişmekle birlikte, hukuksuzluk çarkının sürekli mağduriyetler ürettiği gerçeği karşımıza çıkmaktadır. Elbette bu davalarda da yaşanan haksızlıkların, mağduriyetlerin üzeri örtülmemeli, sorumlularından hesap sorulmalıdır. Bununla birlikte bu davaları kumpasa dönüştüren anlayış ve örgütlenmeyle birlikte asıl sorgulanması gereken husus da kesinlikle gözden kaçırılmamalıdır. Bu ülkenin yakın tarihinde yaşanmış bunca darbe, muhtıra, tehdit unsurunun kaynağı görmezden gelinmemelidir.  

Dün olduğu gibi bugün de darbeciliği bir iktidar stratejisi olarak benimseyen, yaygınlaştıran Kemalist zihniyetle topyekün hesaplaşılması gerektiği ortadadır. Unutulmasın ki, halkın seçtiklerini resmi ideolojik şablona uymuyor gerekçesiyle tepeleme hakkını kendilerinde gören bir anlayışın savunucuları sonuçta yol açtıkları hukuksuzluk girdabında kendileri ile birlikte başkalarının da acı çekmelerine, mağdur olmalarına yol açmışlardır. Yaşanan acıların, sıkıntıların kaynağında yatan bu zorbalıkla mutlaka hesaplaşılmalı, bu çarpık zihniyet her şeyiyle tarihe gömülmelidir.    

YAZIYA YORUM KAT

4 Yorum