1. HABERLER

  2. HABER

  3. Erdoğan, Son Konuşmasında Bunları Söyledi
Erdoğan, Son Konuşmasında Bunları Söyledi

Erdoğan, Son Konuşmasında Bunları Söyledi

Başbakan Erdoğan, "Şunu açıkça ifade ediyorum. Bu bizim değerlerimizde yok, bizim kültürümüzde yok. Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir" dedi.

27 Ağustos 2014 Çarşamba 15:26A+A-

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde konuştu.

Erdoğan, Ankara Arena Spor Salonu'nda düzenlenen AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde, partililere hitap etti.

Erdoğan, "Bugün değişen sadece şekildir, öz değişmiyor. Partimizin yüklendiği misyon, dava ruhu, hedef ve idealler değişmiyor" dedi.

Başbakan Erdoğan, "Şunu açıkça ifade ediyorum, altını çizerek ifade ediyorum; birçok gazeteler yazıyor, çiziyor. Bu bizim değerlerimizde yok, bizim kültürümüzde yok. Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir. Bunun böyle bilinmesini istiyorum" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'nin, ülke, millet, demokrasi, yeryüzündeki tüm dost ve kardeşleri için hayırlara vesile olması temennisinde bulunarak konuşmasına başladı ve kongreye katılan partilileri ile davetlileri selamladı.

13 yaşındaki AK Parti Teşkilatı'nın, her türlü övgüyü ziyadesiyle hak ettiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"14 Ağustos 2001'den bugüne kadar, AK Parti Teşkilatı'nda görev almış, kurucularımızdan Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyelerimize, genel başkan yardımcılarımızdan bakanlarımıza, milletvekillerimizden il, ilçe başkanlarımıza, belediye başkanlarımızdan il genel meclisi, belediye meclis üyelerimize, belde ve köy temsilcilerimizden sandık müşahitlerimize kadar tüm gönüldaşlarımı selamlıyorum. Teşkilatımızda görev yapmış, kendileriyle birlikte yol yürüdüğümüz, bugün aramızda bulunmayan, ahirete intikal etmiş kardeşlerimi rahmetle, minnetle yad ediyorum. Mekanlarının cennet olmasını Allah'tan niyaz ediyorum. Elbette ki kadın kollarımızı bugün bir kez daha özellikle selamlıyorum. Bu hareket, hanım kardeşlerimizle güç kazandı. Bu hareket, hanım kardeşlerimizin yüreklerini ortaya koymaları sayesinde bugünlere ulaştı. Bu kutsal davayı, bir anne şefkatiyle, bir hanım zerafetiyle, adeta bir oya gibi, bir nakış gibi işleyen hanım kardeşlerimize, AK Parti Kadın Kolları'nın tüm mensuplarına bugün bir kez daha şükranlarımı sunuyorum."

"Gençler, sizler, bu milletin umudusunuz"

"Sevgili gençler, AK Parti'nin, bu ak teşkilatın, alnı ak, yüreği ak, bahtı ak gençleri, sizleri bugün bir kez daha gönülden selamlıyorum. Sizlere her zaman inandım, her zaman güvendim" diye konuşan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gençler, sizler bu milletin umudusunuz. Sizler, yeryüzündeki tüm mazlumların umudusunuz. Sizler, Sultan Alparslan'dan Osman Gazi'ye, Fatih Sultan Mehmet'ten Ulu Hakan Abdülhamit Han'a, Gazi Mustafa Kemal'den Adnan Menderes'e, Turgut Özal'dan Profesör Doktor Necmettin Erbakan'a kadar uzanan bir kutlu davanın kahraman neferlerisiniz. Yarınlarımız olan, geleceğimiz olan, umudumuz olan gençler, istikbalin siyasetçileri, yarının idarecileri, bugün sizleri çok farklı, çok daha samimiyetle, çok daha muhabbetle selamlıyorum.

Buradan, sınır karakollarında gözünü değil, gönlünü namlunun ucuna koyarak vatanının nöbetini tutan genç Mehmetler'i, Mehmetçikler'i, askerimizi, polisimizi özellikle selamlıyorum. Saraybosna'da, Kosova'da, Somali'de, Lübnan'da, Afganistan'da Türkiye'nin mertliğinin, yiğitliğinin, kadirşinaslığının, Türkiye'nin barışa olan sevdasının neferleri olan Mehmetlerimizi selamlıyorum. Allah, hepsinin yar ve yardımcısı olsun diyorum."

Erdoğan, Türk tarihinde önemli yer tutan tarihi zaferlere işaret ederek, şunları kaydetti:

"Dün, yani 26 Ağustos'ta, Malazgirt Zaferi'nin 943'üncü yıl dönümünü idrak ettik. Sultan Alparslan'ın o kutlu ordusunun tüm şehit ve gazilerini hürmetle yad ediyorum. 23 Ağustos'ta, Çaldıran Zaferi'nin 500'üncü yıl dönümünü idrak ettik. Yavuz Sultan Selim ve Osmanlı Cihan Devleti'nin kahraman neferlerini, şehit ve gazilerimizi hürmetle yad ediyorum. 100'üncü yıl dönümünü idrak ettiğimiz 1. Dünya Savaşı'nda şehit ve gazi olan ecdadımızı hürmetle yad ediyorum. Şehadetlerinin 100'üncü yılına eriştiğimiz Sarıkamış şehitlerimize, 6 ay sonra, şehadetlerinin 100'üncü yıl dönümünde hürmetle anacağımız Çanakkale şehitlerimize Rabbim'den rahmet niyaz ediyorum. 3 gün sonra, 30 Ağustos'ta, Büyük Zafer'in 92'nci yıl dönümünü idrak edeceğiz. Kurtuluş Savaşımızın tüm şehitlerini, tüm gazilerini de bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Kıbrıs ve Kore şehitlerimizi, terörle mücadelede şehit olan polis, asker ve vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, vefat etmiş gazilerimize Allah'tan rahmet, hayattaki gazilerimize uzun ve hayırlı ömürler niyaz ediyorum. Tüm şehitlerimizle birlikte, gazilerimizle birlikte, onların eli öpülesi annelerini, babalarını, şehit ve gazilerimizin kutsal emanetlerini de buradan hürmetle, muhabbetle selamlıyorum."

"10 Ağustos sürecinde, işte bu teşkilat tarih yazdı"

Olağanüstü kongrenin hemen başında, şükranlarını tekrar ifade etmek arzusunda olduğunu dile getiren Erdoğan, salondaki partililerin, "Allahına kurban" diye seslenmesi üzerine, "Sizlerin Allahı'na kurban. Siz dağ taş demediniz, kar kış demediniz. 'Durmak yola devam' dediniz. Bütün zorluklara göğüs gererek çalıştınız" ifadelerini kullandı.

Genel Başkan ve Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bu teşkilat, 10 Ağustos'ta bir tarih yazdı. Her bir vilayetimizde, her bir ilçe, belde ve köyümüzde, aşkla, şevkle, gayretle çalıştı. Bunun neticesinde sizler sadece cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine şahitlik etmediniz, bu tarihi hadiseyi bizzat sizler kendi ellerinizle inşa ettiniz, imar ettiniz. Önce, 2007'deki anayasa değişikliği halkoylamasında, milletimizin yüzde 69 oy oranıyla 'Evet' demesini sağlayarak tarih yazdınız. Ardından, 10 Ağustos sürecinde çok çalışarak, milletin adayını, milletin adamını Türkiye Cumhuriyeti'nin 12'nci Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin halkoyuyla gelmiş ilk Cumhurbaşkanını sizler seçtiniz. Sizlere sonsuz teşekkür ediyorum. Gayretleriniz, emekleriniz, alın teriniz için, dualarınız için sizlere teşekkür ediyorum. Şahsımı Cumhurbaşkanı adayı olarak gösteren grubumuza, adaylığın ardından 10 Ağustos'a kadar gece gündüz çalışan teşkilatımızdaki her bir kardeşimize, yol arkadaşlarımıza, gönüldaşlarımıza teşekkür ediyorum."

"Artık bir tur, iki tur, üç tur yok"

Cumhurbaşkanının, halkın sandığa gitmesi suretiyle ilk kez belirlendiğine vurgu yapan Erdoğan, şunları söyledi:

"Artık bir tur, iki tur, üç tur yok, hemen ilk turda sizler bu kardeşinizi cumhurbaşkanı seçtiniz. Bu süreci son derece başarılı şekilde idare ettik. Adayların belirlenmesi, seçim süreci, oylama, ardından gelişen süreç, tamamen anayasa ve yasalar çerçevesinde tecelli etti. Türkiye, yeniliklere ne kadar kolay ve ne kadar hızlı uyum sağladığını, bu süreçte bir kez daha gösterdi. İlk kez tecrübe edildiği halde, hiçbir sorun çıkmadan, hiçbir krize, kaosa mahal verilmeden, belki de Cumhuriyet tarihimizde ilk kez bu kadar sorunsuz, bu kadar kolay, bu kadar suhulet içinde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşti."

Erdoğan, parti olarak, teşkilat olarak, Türkiye'ye böyle bir ilki, böyle bir reformu kazandırmanın gururunu hep birlikte yaşadıklarını, nefes alıp verdikleri müddetçe de bu gururu hep birlikte yaşayacaklarını kaydetti.

Bu arada, konuşmasına başladığı sırada yanına gelen bir partili genç kızla kısa süre sohbet eden Erdoğan, genç kızla arasında geçen diyaloğu, "Geçmişte partimizin kuruluşunda bir küçük yavru, bize altın göndermişti. Kızımız diyor ki, 'Benim altınım yok ama benim de sevgim var, kabul eder misin?' diyor" şeklinde aktardı.

Konya il teşkilatından gelen partililere seslenen Erdoğan, "Konya, sizler rekorlar peşinde koştunuz. Bundan sonra da sizlerden farklı rekorlar bekliyoruz. Bundan sonra sorumluluğunuz daha da arttı, bunu unutmayınız" dedi. 

"Bugün, bu olağanüstü kongreyle 13 yıldır gururla taşıdığım AK Parti'nin Genel Başkanlık vazifesini artık sizlere teslim ediyorum. 14 Ağustos 2001 tarihinde başlayan Genel Başkanlık vazifem, 13 yıl 13 gün sonra, işte bugün nihayete eriyor. 13 yıl, 13 gün" diyen Erdoğan, yarın saat 14.00'de, TBMM'de mazbatasını teslim alacağını, 11 buçuk yıl boyunca yürüttüğü başbakanlık vazifesini teslim edeceğini, yemin ederek Türkiye Cumhuriyeti'nin 12'nci Cumhurbaşkanlığı görevini üstleneceğini anımsattı. 

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"1 Temmuz'da, adaylığımın açıklandığı toplantıda, bunun bir nihayet olmadığını, bir son, bir bitiş olmadığını, bunun yeni bir başlangıç olduğunu ifade etmiştim. Sonrasında yaptığımız tüm toplantılarda, mitinglerimizde, 10 Ağustos akşamı AK Parti Genel Merkezi'nin balkonunda, aynı şekilde bu hususun altını kalın çizgilerle çizmiştim. Kardeşlerim, bugün değişen sadece şekildir. Bugün öz değişmiyor. Bugün, partimizin yüklendiği misyon, davamızın ruhu, hedef ve ideallerimiz değişmiyor. Bugün sadece ve sadece isimler değişiyor. Her zaman ifade ettim, AK Parti, 13 yıllık bir siyasi parti olsa da aslında, asırlar öncesinden başlamış kutlu bir yürüyüşün, kutlu bir davanın mirasını omuzlarında taşıyan bir partidir.

1071'de Malazgirt ovasında Sultan Alparslan'ın arkasında namaza duran, ellerini dua için semaya açan neferlerin hissiyatı neyse bizim de hissiyatımız işte odur. Kudüs'e doğru yürüyen, Kudüs'ü bir barış şehri yapmak için ilerleyen Selahattin Eyyubi'nin askerlerinin duyguları neyse işte bizim de duygularımız aynen odur. Bizler, Mohaç'taki, Niğbolu'daki, Kosova'daki hem şehadet şerbetini içmek hem de zaferleri kuşanmak için sabırsızca bekleyen ecdadın torunlarıyız. Hicaz'ın çöllerinde sıcağın altında, Sarıkamış'ta Allahuekber Dağları'nda beyaz karların altında şehit olanlar bizim dedelerimizdir. Çanakkale'de, dünyanın en modern orduları karşısında yüreği ile direnen ve zafer kazanan şehitler bizim dedelerimizdir."

"Sanmayın ki 13 yıllık yoldan geliyoruz, biz asırlardır yürüyoruz"

Medine'yi, Filistin'i, Mısır'ı, Suriye'yi, Irak'ı canı pahasına savunanların torunları olduklarını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bizler, hep birlikte Kurtuluş Savaşımızda, var olmak ya da olmamak, yok olmak, onuruyla yaşamak veya onuruyla şehit olmak arasında seçim yapan kahraman Mehmetçiğin torunlarıyız. Sanmayın ki 13 yıllık bir yoldan geliyoruz, biz asırlardır yürüyoruz. Asırlardır hem vatanımızı hem milletimizi hem de elimizin ulaşabildiği tüm mazlumları korumak için gözetmek için dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirmek için mücadele veriyoruz.

Biz kökü mazide olan atiyiz. Biz kökü olmayan, ruhu olmayan, geçmişiyle irtibatlarını koparmış bir parti, böyle bir hareket asla değiliz."

"Bu harekette Gazi Mustafa Kemal'in ufku, vizyonu, hayalleri vardır"

AK Parti hareketinde Abdülhamit Han'ın dirayetinin, Fatih Sultan Mehmet'in kahramanlığının, Osman Gazi'nin basiretinin, Nurettin Zengi'nin cesaretinin ve Sultan Alparslan'ın imanının bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu harekette Gazi Mustafa Kemal'in ufku, vizyonu, hayalleri vardır. Bu harekette merhum Adnan Menderes'in millet uğruna verilmiş canı vardır. Bu harekette hiç şüpheniz olmasın, eski Başbakanlarımızdan Necmettin Erbakan'ın da alın teri vardır. Bu harekette eski Başbakanlarımızdan, Cumhurbaşkanlarımızdan, merhum Turgut Özal'ın da emeği vardır. Bu hareket, 14 asır önce Mekke'nin yalçın dağlarına inzal olmuş Allah kelamını, onun alemlere rahmet olarak gönderilmiş Nebisini kendisine rehber edinmiş bir harekettir.

Bu hareket, Ahmet Yesevi'den Mevlana'ya, Hacı Bektaş Veli'den Hacı Bayram Veli'ye, Yunus Emre'den Fuzuli'ye, Ahmedi Hani'den Mela Ceziri'ye, Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a, Mehmet Akif'ten Sezai Karakoç'a kadar, o tatlı pınarlardan kana kana içmiş, o bereketli pınarlardan beslenmiş bir harekettir."

Erdoğan, milli geliri 230 milyar dolardan aldıklarını, 820 milyar dolara yükselttiklerini belirterek, "Kamu net borç stokunun milli gelire oranı yüzde 73'tü onu da yüzde 35'e düşürdük. Bu noktada da güçlüyüz" dedi.

Kişi başı milli gelirin 3 bin 500 dolar olduğunu, bunun 11 bin dolara yaklaştığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tarihin en büyük küresel ekonomik krizlerinden birini, yaptığımız reformlarla, aldığımız tedbirlerle, hamdolsun hiç sarsılmadan atlattık. Bugün, geçmişle kıyaslanamayacak derecede büyük, geleceğe umutla bakan, tüm dünyada ilgiyle, takdirle izlenen bir ekonomiye, çok güçlü bir ekonomik yapıya sahibiz. Ekonomiyi büyütürken, insanımızın günlük yaşamına etki edecek çok büyük yatırımları gerçekleştirdik. Türkiye'nin geçmişte şahit olmadığı, tecrübe etmediği, hatta hayalini dahi kuramadığı yatırım ve hizmetleri milletimizle biz buluşturduk. Gelişmiş ülkelerde, Avrupa'da, Amerika'da, Japonya'da ne varsa, aynısı Türkiye'de de olsun diye mücadele verdik."

"Verdiğimiz sözleri tuttuk"

Erdoğan, yola çıktıklarında ülkeyi dört ayak üzerinde yükseltecekleri sözünü verdiklerini anımsatarak, bunların eğitim, sağlık, adalet, emniyet olduğunu kaydetti.

Aradan geçen 12 yılın sonunda, millete verdikleri sözü tuttuklarını, hatta pek çok alanda, vaadettiklerinin ötesine geçtiklerini ifade eden Erdoğan, 12 yılda 205 bin adet derslik inşa ettiklerini, okullara 1 milyon adet bilgisayar gönderdiklerini, 30 bin bilişim teknolojileri sınıfı kurduklarını anımsattı.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bizim yeni bir kod numaramız var biliyorsunuz. 444 yani 4+4+4.  28 Şubat döneminin eğitimdeki son izlerini işte bu düzenlemeyle kaldırdık. Yine 28 Şubat döneminin dayatması olan ve meslek liselerinin uzun zaman kan kaybetmesine yol açan farklı katsayı uygulamasına son verdik. Bu da bir zulümdü. Artık meslek liselerinde okuyan yavrularımız katsayı engeline takılmıyordu. İmam hatiplerde okuyan yavrularımız katsayı engeline takılmıyorlardı. Şimdi bundan sonra istedikleri üniversiteye rahatlıkla gidebilme şansını elde ettiler. Okulların tamamında seçmeli olarak artık Kur'an-ı Kerim dersi var, artık peygamber efendimizin hayatı Siyer-i Nebi dersi var ve isteyen vatandaşımız yavrularını aynı şekilde düz liselerde de rahatlıkla Kur'an-ı Kerim  ve Siyer-i Nebi dersi almalarını temin edebilir. Bunların yanında, dil ve anlatım, fen bilimleri, matematik, sanat, spor, hukuk ve adalet derslerini de müfredata ekledik. Uygulamaya koyduğumuz Fatih Projesiyle eğitimin altyapısını tamamen değiştiriyoruz. Fazla uzun zaman değil çok kısa zaman içerisinde inşallah Türkiye genelinde tüm okularımızda etkileşimde inşallah 10 milyon tablet bilgisayar vereceğiz ve tüm okullarımıza etkileşimli tahtayı inşallah yerleştirmiş olacağız."

Eğitimde bir başka önemli reformu üniversitelerde yaptıklarını, geldiklerinde 76 üniversite bulunduğunu, tüm vilayetlerde üniversite olmadığını, şimdi 81 vilayette üniversite olduğunu, sayının 175'e yükseldiğini belirten Erdoğan, sağlıkta, insan merkezli bir anlayışla sistemini baştan sona yeniden oluşturduklarını söyledi.

Başbakan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"12 yılda toplam 10,5 milyar lira harcayarak 2 bin 216 adet sağlık tesisi inşa ettik. Hastanelerimizi personel ve tıbbı cihaz bakımından güçlendirdik. Şimdi de ülkemizin dört bir köşesine dev sağlık kampüsleri inşa ediyoruz. Sağlık kampüslerimizin, yani şehir hastanelerimizin tamamlanmasıyla, toplamda 52 bin yatak kapasiteli 64 adet hastaneyi ülkemize kazandırmış olacağız. 2002 yılı Kasım ayında 500 bin toplu konut yapma sözüyle iktidara gelmiştik. Bugüne kadar, taahhüdümüzün ötesine geçerek, tam 633 bin konut inşa ettik. Bu konutların 518 binini hak sahiplerine teslim ettik. Demokrasimizin standartlarını yükseltmek için adalet sistemimizde bir dizi reform yaptık. Adalet saraylarıyla yargının fiziki altyapısını, personel sayısını artırarak insan gücünü, kanunları yenileyerek uygulamaları reforma tabi tuttuk. Hiç şüphesiz en iyi önemli hizmetleri getirdiğimiz alanlardan biri de ulaştırma. Göreve geldiğimizde Cumhuriyet tarihinin tamamında Türkiye'de 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol vardı. Biz 12 yılda buna 17 bin kilometre bölünmüş yol ilave ettik. Bu alanda da taahhüdümüzün ötesine geçtiğimizi memnuniyetle ifade etmek isterim. 12 yılda 117 kilometre uzunluğunda tam 122 adet tünel yaptık. Bugün toplam 167 kilometre uzunluğundaki 205 adet tünelle milletimiz yolculuğun konforunu yaşıyor."

Ülkeyi ilk defa yüksek hızlı trenlerle tanıştırdıklarını anımsatan Erdoğan, hükümetlerinin gururu, yüz akı İstanbul Boğazı'nın altından geçen Marmaray ile Asya ve Avrupa'yı denizin altından raylı sistemle birleştirdiklerini belirtti.

Erdoğan, "Şimdi de Asya ile Avrupa'yı yine denizin altından bu defa otomobil, lastikli sistemle birleştirmek için Avrasya Tüneli'ni yapıyoruz. Önümüzdeki yılın sonuna kadar inşallah o da bitecek" dedi. 

Boğaza üçüncü köprü geldiğini belirten Erdoğan, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün, dünyanın sayılı, örnek köprülerinden birisi olduğunu kaydetti.

İstanbul'a dünyanın örnek havalimanlarından birinin de inşa edildiğini vurgulayan Erdoğan, bu projenin dünya çapında bir proje olduğuna dikkati çekti. Kocaeli Körfez Geçişinin inşatlarının süratle sürdüğünü dile getiren Erdoğan, bunun da önemli bir proje olduğunu, denizin zemininde temelini bulan bir köprü olduğunu vurguladı.

Havalimanı sayısını 26'dan 52'ye çıkardıklarını, bunun daha da artacağını, Batıda ne varsa Güneydoğu'da da o olacağına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bundan 12 yıl önce, yüzde 80 oranında dışa bağımlı olan uluslararası savunma sanayimizi bundan sonra hamdolsun şu an itibariyle yüzde 45'e indirdik. Bunu daha da düşüreceğiz ve kendi savunma sanayimizi kendimiz kuruyoruz. Artık yakın zamanda Altay Tanklarımızın seri olarak üretildiğini göreceksiniz. Atak Helikopterimiz üretime başladı ve artık bunlar silahlı kuvvetlerimize teslim ediliyor. Anka İnsansız Hava Aracı, Milgem Gemisi, ilk milli uçağımız Hürkuş, Kirpi adını verdiğimiz zırhlı araçlar, Barış Kartalı uçaklarımız, seyir füzeleri, tanksavar füzeleri, güdümlü roketler artık ülkemizde üretiliyor. Tüm bunlar Türkiye'nin kendi eserleri."

Artık bağımlılık, kölelik döneminin bittiğini vurgulayan Erdoğan, "Askerimizin eline, Cumhuriyet tarihinde ilk defa milli bir piyade tüfeğini veriyoruz. İşte Türkiye'yi bu seviyelere biz ulaştırdık. Bunlarla yetinmiyoruz. Her alanda çok daha ileri, çok daha önemli projeler üzerinde çalışıyor, ihtiyaçlar ve imkanlar çerçevesinde bunları hayata geçiriyoruz" dedi.

"Adalet mücadelesini sarsılmadan sürdürdük"

Hedeflerinin Türkiye'yi, savunma sanayi ihtiyaçlarının tamamını kendisi karşılayabilen, bununla kalmayıp bu alanda dünyada söz sahibi bir ülke haline getirmek olduğunu bildiren Erdoğan, Türkiye'nin kalkınma mücadelesini verirken, eş zamanlı olarak adalet mücadelesini de sarsılmadan sürdürdüklerine dikkati çekti.

Başbakan Erdoğan, şunları dile getirdi:

"Siyasetin üzerindeki vesayetleri, tüm direnişlerine rağmen tek tek ortadan kaldırdık. Darbe dönemlerinde alanı daraltılan siyasetin önünü açtık, alanını genişlettik. Anlamsız tüm baskılara, yasaklara, kısıtlamalara son verdik. Devlet ile milleti barıştırmanın, kucaklaştırmanın, devlet ile milletin istikametini örtüştürmenin gayreti içinde olduk. Kültürler üzerindeki baskılara son verdik. Değerler üzerindeki zulmü kaldırdık. Diller, inançlar, yaşam tarzları üzerindeki kısıtlamaları nihayete erdirdik. Olağanüstü Hal'i biz kaldırdık. Başı örtülü, başı açık şu anda üniversitelerimizde birlikte okuyor. Ülke bölündü mü, ülke parçalandı mı, kavga gürültü arttı mı? Tam aksine başı açığıyla başı örtülüsüyle bütün kızlarımız üniversitelerde birlik içerisinde beraberlik içerisinde tahsillerini yapıyorlar. Ne zulümdü bu ya? Bu zulmü bu ülkede yaşadık. Bu zulüm bu milletin evlatlarına reva mıydı? Devlet dairesinde başı örtülü giremez. Sadece başı açık girebiliyordu. Şimdi başı örtülü kızımız da devlet dairelerinde görev alabiliyor mu? Alıyor. Bu da başladı. Ne oldu devlet yıkıldı mı? Üniversiteyi bitirmişy kızımızı evine mahkum etmek doğru muydu?  Diğeri için hak neyse onun için de hak oydu. Eğer özgürlük, özgürlük buydu. İşte bu da sağlandı. TBMM'de artık başı örtülü olarak milletini temsil edebilmenin önünü hamdolsun biz açtık."

 Terörün sona ermesi, kanın durması, gözyaşının dinmesi için en cesur adımları attıklarını bildiren Erdoğan, Türkiye'de 77 milyonun kardeşliğini tesis etmek için kararlı bir mücadele verdiklerini söyledi.

"77 milyonun her bir ferdine bir kez daha ben musafaha için elimi uzatıyorum"

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Avrupa Birliği'ne üyelik yolunda en kararlı, en somut adımları atan, bunları da sürdüren kadro biz olduk. Hayali dahi kurulamayan demokratik reformları biz gerçekleştirdik, özgürlükleri genişlettik, insan hak ve hürriyetlerini daha yüksek standartlara kavuşturduk. Burada bir noktayı özellikle vurgulamak istiyorum. AK Parti, 23 Nisan 1920'de tezahür eden Türkiye tablosunu yaşatmaya çalışan bir partidir. AK Parti, 29 Ekim 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni büyütmeye, yüceltmeye, onun davasını muhafaza etmeye ve yaşatmaya çalışan bir davadır. İşte onun için, AK Parti, sadece bir Türkiye partisi değildir aynı zamanda bir dünya partisidir, bunu böyle biliniz. AK Parti, sadece kendisine oy verenlere, sadece kendisini sevenlere hizmet götüren değil, 77 milyona, 780 bin kilometrekareye, hatta sınırları aşarak, yurt dışındaki Türklere, Türkmenlere, tüm dost ve kardeşlerimize, tüm mazlumlara, kardeşlerimize ulaşan bir partidir. 

Başbakan olarak son günümde, AK Parti'nin Genel Başkanı olarak son dakikalarımda, buradan, bizi sevsin ya da sevmesin 77 milyonun her bir ferdine bir kez daha ben musafaha için elimi uzatıyorum. Bunu sadece şahsım için yapmıyorum. Partim adına, Hükümetim adına, lideri olduğum hareket adına elimi tekrar uzatıyorum. Diyorum ki: Biz, sizi çok iyi anlıyoruz. Yaşadığınız tarihsel süreci biliyoruz. Sizin yaşam tarzlarınızı, değerlerinizi anlıyoruz. Sizin taleplerinizi, arzularınızı biliyoruz. Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum,  sizin de bizi anlamanızı istiyoruz. Bizim nasıl badirelerden geçerek bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Hangi yasakları, hangi kısıtlamaları, tehditleri aşarak bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl tahkir edildiğimizi, dışlandığımızı, nasıl zulümlere maruz kaldığımızı görmenizi, bilmenizi, anlamanızı istiyoruz. Hatta hatta bir başbakan olarak bile aldığımız hakaretleri vesaire bilmenizi istiyoruz. Biz sizlere her zaman gönlümüzü açtık anlamadınız. Ama bugün buradan diyorum ki sizin de bizlere gönlünüzü samimi olarak açmanızı bekliyoruz."

"İsimlerin hiç ama hiç önemi yoktur"

Yola 13 yıl önce veya 100 yıl önce çıkmadıklarını vurgulayan Erdoğan, "Biz, insanlık tarihi boyunca dosdoğru bir istikamette ilerleyen, iyinin ve doğrunun mücadelesini tevarüs etmiş bir hareketiz" ifadesini kullandı. 

Bu nedenle isimlerin hiç önemi olmadığının altını çizen Erdoğan, Hazreti Adem'den bugüne kadar nice insanlar dünyaya geldiğini, konduğunu ve göçtüğünü söyledi. Mezarlıklarda, ismi unutulmuş, bedeni çürümüş, topraktan geldiği gibi toprağa karışmış nice insan olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Milyarlarca isim, kayboldu ve gitti. Ancak Hazreti Adem ile başlayan, iyinin ve kötünün mücadelesi insanlık tarihi boyunca devam etti. Hak ile batıl mücadelesi. İsimleri faniydi. Baki olan davaydı. Dün, bu büyük davanın sancaktarlığını başkaları yapıyor, mücadelesini başkaları veriyordu. Bugün o sancağı biz gururla ve şerefle taşıyoruz. Yarın da bu dava sancağı düşmeyecek, inşallah istikbalde de bu dava sahipsiz kalmayacak.

Bugünün çocukları, gençleri, Allah'ın izniyle bizlerden bu dava sancağını teslim alacak ve tıpkı bizim gibi, onurla ve şerefle o sancağı taşıyacaklar."

"Bu dava hiçbir zaman koltuk davası olmamıştır"

Bu büyük dava ve kutlu hareketin mensuplarıyla şereflenmeyeceğine tam tersine mensuplarına şeref vereceğine vurgu yapan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Şunu unutmayın, gençler, 'Ben yoksam dava da yok" diyenler daha en baştan kaybetmiş olanlardır. Gençler, şunu unutmayın, 'Ben olmazsam dava ilerleyemez' diyen, davanın ruhunu, özünü anlayamamıştır. 'Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalabilir, ancak benim ismimle şereflenebilir' diyen, kibir tuzağına düşmüştür. İstişareyi, danışmayı, ortak aklı dışlayan, ortak kararları, şahsi beklentileriyle uyuşmadığı için beğenmeyen bu kutlu davaya haksızlık etmiştir. Zira bu dava hiçbir zaman koltuk davası olmamıştır. 

Unutmayın, size yüceler yücesinden bir talimatı hatırlatıyorum, 'Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun'. İki, 'Tüm işlerinizde istişare ediniz'. Bu dava, hiçbir zaman, tarihin hiçbir döneminde, makam davası, rütbe davası, paye davası olmamıştır. Bu dava, şahsi hırsları, kibri, fitneyi ve nifakı, kıskançlığı, çelme takmayı, başkasının kuyusunu kazmayı her zaman dışlamış, her zaman dairesinin dışına atmış bir davadır."

"İhanet edenleri kimse hatırlamıyor, hatırlamayacak"

Tarihin, davasına ihanet edenlerin nasıl onursuzca yok olup gittiğinin örnekleriyle dolu olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bizim dahi, yakın tarihimiz, davasına ihanet eden, partisine ihanet eden, kendisini seçen milletine ihanet edip zillete düşen isimlere şahit olmuştur. İşte onları hiç kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak, bunu böyle biliniz. Onların iftiralarını hiç kimse hatırlamıyor, hatırlamayacak. Okyanus ötesinden gelen telefonlarla istifa edenleri, darbecilerin tehditlerine boyun eğenleri, darbecilerin getirdikleri haberlere inananları bugün hiç kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak bunu böyle biliniz. 

Allah'a hamdolsun, bu dava dimdik ayakta durmaya devam ediyor ve güçlenerek yoluna devam ediyor. Safını cesaretten yana belirleyenler, işte bugün izzetleriyle, şerefleriyle, haklı gururlarıyla buradalar. Başkalarının oyuncağı olanlar ise çoktan unutuldular. Ama şunu da unutmayın, unutulmayan namzet adaylar da yok değil, var. Onlar da vakti saati geldiğinde inanıyorum ki o çöplüğün içerisinde yerlerini alacaklardır."

Bu büyük, kadim davanın, nice isimler gördüğünü ve nice isimlere şahit olduğunu kaydeden Erdoğan, o isimlerin hepsinin gelip geçtiğini ancak davanın durduğunu söyledi. Erdoğan, bugün de, bundan sonra da isimlerin değişeceğini ve hiç kimsenin bu dünyada baki olmadığını, herkesin fani olduğunun altını çizerek, "Bu dava uğruna emek sarf edenler hayırla yadedilecek. Bu dava uğruna, canını, malını, mesaisini ortaya koyanlar hiç unutulmayacak. Bu dava dairesi içinde, arkasında eser bırakanlar belki de asırlar boyunca hatırlanacak" diye konuştu. 

Erdoğan, Rabbi şahsını ve yol arkadaşlarını bu davanın neferi olarak her zaman hayırla hatırlanmayı nasip etmesini isteyerek, şunları söyledi:

"Şunu burada özellikle ifade etmek isterim ki, bizim sancaktarlığını yaptığımız dava, 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, istiklal, hürriyet, kalkınma ve adalet davasının ta kendisidir. Bizim davamız, Türkiye davasından ayrı bir dava değildir. Biz, Türkiye içinde, farklı bir istikamete bakan, farklı hayaller ve hedefler peşinde yürüyen bir hareket değiliz.

Milletimizin asırlardır devam eden kutlu yürüyüşü, 29 Ekim 1923’te, Türkiye Cumhuriyeti adı altında yeniden şekillenmiştir; bu topraklarda Devleti Aliye'nin bakiyesi üzerinde inşa edilmiş olan bir Türkiye Cumhuriyeti'dir. Ama dava değişmemiştir, hareket değişmemiştir, öz, ruh değişmemiştir."

"Millet, devletinin ve medeniyetinin örselenmesine müsaade etmemiştir"

91 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca, kabuğunu değiştirmeye, özünü ve ruhunu değiştirmeye ve Türkiye’yi bu asırlık dava yürüyüşünden koparmaya yönelik girişimler olduğunu anımsatan Erdoğan, "Millet, bu girişimlere izin vermemiştir. Aziz millet, devletinin ve medeniyetinin kadim davasının değiştirilmesine, örselenmesine ve yıpratılmasına müsaade etmemiştir. 13 yıllık Genel Başkanlık görevim süresince, ben de, arkadaşlarım da, 23 Nisan 1920 tablosunu her fırsatta hatırlattık, her fırsatta gündeme taşıdık" değerlendirmesini yaptı. 

Erdoğan, 23 Nisan 1920’de, Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılmadan önce, bizzat Gazi Mustafa Kemal’in talimatıyla, bütün vilayetlerde hatimler indirildiğini, mevlid-i şerifler okunduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:

"23 Nisan günü, özellikle bir cuma gününe denk getirilmişti. Cuma günü, Ankara’da, Hacı Bayram Camisinde cuma namazı kılınmış, hatim duası yapılmış, Buhari Şerifler hatmedilmiş, Ulus’taki Meclis binasının önüne gelinmişti. Ulus’taki Meclis binasının önünde yine dualar edilmiş, kurbanlar kesilmiş, Büyük Millet Meclisi bu şekilde açılmıştı, çok anlamlı çok manalı değil mi? Ulus’taki Büyük Millet Meclisi’nin Genel Kurul salonunda, Meclis Kürsüsü’nün arkasına, hangi emri ilahi konulmuştu biliyor musunuz? 'Onlar işlerini istişareyle yaparlar' mealindeki Şura Suresi'nin 38’inci ayeti yazılmıştı."

"Türkiye Cumhuriyeti'nin mayası ilk Meclis'te atılmıştı"

İlk Meclis’teki muhtevanın tam anlamıyla bir Türkiye manzarası olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Orada Türkler vardı, Kürtler vardı, Araplar, Çerkezler, Gürcüler vardı. Arnavut, Boşnak, Roman vardı. Orada Sünniler de vardı, Aleviler de vardı. Milletin bütün unsurları, işgali sona erdirmek, Kurtuluş Savaşı’nı sevk ve idare etmek, zafer kazanmak için gönül birliği yapmışlardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin mayası, işte orada, o ilk Meclis’te atılmıştı. Kurulacak devlet, herkesin devleti olacaktı. Millet, bütün fertleriyle, bütün unsurlarıyla, barış ve hoşgörü içinde yaşayacak; birbirinin inançlarına, değerlerine saygı içinde geleceği inşa edecekti. Farklılıklar bir zenginlik olarak görülecek; Osmanlı coğrafyasındaki bir arada yaşama kültürü, Türkiye Cumhuriyeti’nde de devam edecekti" ifadesini kullandı. 

Erdoğan, sonraki yıllarda, ilk Meclis’teki umut ve uyumun ne yazık ki, muhafaza edilemediğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Millet devletine istikamet çizecekken, millet kendi devletini bu şekilde sahiplenecekken; devlet milletine istikamet çizmek istedi. Devlet, vatandaşın her şeyine karışmaya, her şeyini düzenlemeye, hatta kılık kıyafetini, müziğini dahi şekillendirmeye çalıştı. Tek tip bir millet oluşturulmak istendi. Adeta tornadan çıkmış gibi, şeklen, fikren her biri birbirine benzeyen fertler imal edilmek istendi. O kadar ki, bütün farklılıklar reddedildi.

Etnik kökenler, diller, inançlar, değerler reddedildi. Farklı olana tahammül edilemedi. Farklı kıyafete, farklı düşünceye, değerlerin, inançların yaşatılmasına müsaade edilmedi. Bu neyi getirdi? Devlet ile millet arasındaki mesafe açıldı. Devlet milletinden uzaklaştı; millet de devletinden uzaklaşmak zorunda bırakıldı. Ret, inkar ve asimilasyon; bu tür politikalar geliştirildi, 780 bin kilometrekare üzerinde hemen her fert için bir zulme dönüştü bu."

AK Parti’yi kurduklarında iki büyük mücadeleyi vermeye azmettiklerinin altını çizen Erdoğan, "Birincisi, asırlardır yürüyüşüne devam eden davamızı değiştirmeye, örselemeye, yıpratmaya yönelik girişimlere karşı verdiğimiz mücadeleydi. Biz buna adalet mücadelesi dedik. İkincisi de; asırlardır devam eden davamızı yaşatmak ve büyütmek mücadelesiydi. İşte buna da kalkınma mücadelesi adını verdik. 29 Ekim 1923’te kurulan Cumhuriyetimizi çok daha ileri seviyelere taşıyacak, daha da güçlendirecek; ama aynı zamanda 23 Nisan 1920 ruhunu da Türkiye’ye yeniden kazandıracaktık. Hem Türkiye’yi büyütecek; hem de kardeşliği, birliği, hoşgörüyü, değerlere saygıyı büyütecektik. Allah’a hamdolsun; bu iki büyük mücadeleyi de başarıyla bugünlere getirdik" değerlendirmesini yaptı. 

"Ekonomi çok ağır bir krizin içindeydi"

Erdoğan, 3 Kasım 2002’de, milletin iktidar görevini kendilerine tevdi ettiğini, 12 yıl boyunca çok çalışarak, gayret ederek, mücadele ederek, hem adalet mücadelesinde, hem kalkınma mücadelesinde Türkiye’yi belli bir noktaya taşıdıklarını söyledi. Erdoğan, "Kasım 2002’de, iktidar görevini devraldığımızda, üzerinde karabulutlar dolaşan, umutları yıpranmış, yorulmuş, karamsar bir Türkiye vardı. Ekonomi çok ağır bir krizin içindeydi. Türkiye, bütün umutlarını Uluslararası Para Fonu’ndan gelecek borçlara bağlamıştı. Borç verenler, her ay gönderdikleri müfettişleri eliyle, sadece Türkiye ekonomisini değil, siyaseti ve idareyi de kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Bir gün ilgili zata şunu söyledim: 'Siz bize borç verdiniz. Verdiğiniz borcu ne zaman alacağınızı takip edin. Ama bize siyasette yol çizmeye çalışırsanız, nasıl hareket etmemiz gerektiğini belirlemeye çalışırsanız kusura bakmayın buna müsaade etmeyiz.' dedim. Bu görüşmeyi onların tepesindeki zat ile yaptım. Yanımda Ali Babacan da vardı. O zat daha sonra, söylemeye gerek duymadığım bir sebepten gitti" ifadesini kullandı.

Çarkların durduğunu, fabrikaların kapandığını, esnafın kepengini indirdiğini ve protesto için sokaklara çıktığını anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"İşsizlik büyüyor, enflasyon bir canavar olarak milletin ekmeğini azaltıyordu. Faiz yükünün altında, devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü. Türkiye ekonomisi deyim yerindeyse, inim inim inliyordu. Yatırımcı, girişimci önünü göremiyor; yatırım yapmaktansa sermayesini faize yatırmayı tercih ediyordu. Esnaf siftahsız dükkanını kapatırken, çiftçinin tarladaki ürünü para etmiyordu. 

AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte, Türkiye’deki o kötümser, karamsar hava dağıldı. Uzun süren koalisyon Hükümetlerinin ardından, ne yapacağını bilen, kararlı, güçlü bir AK Parti Hükümeti, hem içeride, hem dışarıda bütün olumlu beklentileri hayata geçirdi.

Yüksek enflasyonla, faizle mücadeleye başladık. Yatırım ortamını iyileştirdik. İktidara geldiğimiz ilk günlerde, devletin çalışanlarına olan Zorunlu Tasarruf adı altında devlet memurundan, işçisinden borç alıyordu ve 13,5 katrilyon lira devletin işçisine, memuruna borcu vardı. Bunu ödeme kararını aldık ve bu borcu ödedik. Aynı zamanda Konut Edindirme Yardımı adı altında maalesef yine işçi, memur; adeta ellerinden paraları alınmış, akıbeti belirsiz bekliyordu. 3,5 katrilyon lira da bunları ödedik.”

"Enflasyonu tek haneli rakamlara çektik"

Erdoğan, çiftçinin, aldığı kredilerden dolayı haciz kıskacında bulunduğunu ve Ziraat Bankası’nın da çiftçiye yüzde 59 faiz oranıyla kredi verdiğini hatırlatarak, “Bu faiz oranlarını hızla düşürmeye başladık ve şu anda yüzde sıfır-yüzde 8 aralığında, faizle kredi veriyor ve daha fazla veriyoruz.  Aynı şekilde esnaf yüzde 47 faiz oranı ile Halk Bankası’na borçlanıyordu. Bugün 4-5 aralığında. Çiftçimize yıllık verilen destek miktarı 2002 yılında 2 milyar liraydı; 2013 yılında çiftçimize toplam 10 milyar liralık destek verdik. Enflasyon yüzde 30. Şimdi ise tek haneli rakamlara çektik” diye konuştu.

Türk Lirası’ndan 6 sıfırı başarıyla silip attıklarını kaydeden Erdoğan, “Bizimle dalga geçenler vardı. Enflasyon patlar diyorlardı. Patlamadı. Tam aksine çatladı. ‘Eğer 6 sıfırı atarlarsa ben Taksim Meydanı’nda anırırım’ diyen köşe yazarları vardı. Hala anırmalarını bekliyoruz. En düşük seviyelere enflasyonu çekerken Türkiye’de artık bu canavar halkımızı rahatsız edemedi” değerlendirmesini yaptı.

Erdoğan, Türkiye’nin Uluslararası Para Fonu’na olan 23,5 milyar dolar borcunu geçen yıl, 14 Mayıs’ta, 29 yıl aradan sonra tamamen sıfırladıklarına vurgu yaparak, “Merkez Bankası’nın kasasında, biz geldiğimizde 27,5 milyar dolar vardı; şu anda, kendi rekorumuzu kırmak üzereyiz, Merkez Bankamızın kasasında 136 milyar dolar rezerv var. İhracatı 36 milyar dolardan aldık, 153 milyar dolara yükselttik. Milli Geliri 230 milyar dolardan aldık, 820 milyar dolara yükselttik. Kamu net borç stokunun milli gelire oranı yüzde 73’tü; onu yüzde 35 seviyesine kadar indirdik. Kişi Başı Milli Geliri 3 bin 500 dolardan aldık, 11 bin dolara çıkardık” diye konuştu.

Erdoğan, tarihin en büyük küresel ekonomik krizlerinden birinin, yaptıkları reformlarla, alınan tedbirlerle, hiç sarsılmadan atlatıldığını söyledi.

Kendilerinin yaşadıklarını hiç kimsenin yaşamamasını  istediklerini  belirten Erdoğan, ''Sizin de bu hassasiyetimize hak vermenizi istiyoruz. Bugün yeni bir Türkiye kurulurken Türkiye, 23 Nisan 1920’deki özüyle ve ruhuyla yeniden kucaklaşırken, eski küslükleri, dargınlıkları, gerilimleri, kamplaşma ve kutuplaşmaları bir kenara bırakalım diyoruz. Bugün yeni bir sayfa açalım istiyoruz'' ifadelerini kullandı.

Erdoğan, ''Ama bakıyorsunuz anamuhalefetin başındaki zat, yarın halkın seçtiği Cumhurbaşkanının yemin törenine katılmayacağını söylüyor. Yani oraya katılmamakla bize ne kaybettirir; hiçbir şey. Ama kendisinin çok şey kaybedeceğini tekrar hatırlatmak isterim. Çünkü biz bu yolda birileriyle yürümedik; biz bu yolda milletimizle yürüdük, milletimizle de buralara geldik." görüşüne yer verdi.

Bugünü, demokrasinin 91 yıllık Cumhuriyet tarihinin bir bayram günü olarak görüp, 77 milyonla kucaklaşmak, barışmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı altında bir olarak, beraber olarak, birlikte Türkiye olarak gönül birliği yapmak istediklerini ifade eden Erdoğan, ''Her türlü gerilim, kamplaşma ve kutuplaşma, Türkiye'ye zarardan başka hiçbir şey vermedi ve vermez. Üsluplarımız farklı olabilir, yöntemlerimiz farklı olabilir, siyaset tarzımız farklı olabilir ama hepimiz bu vatanın evlatlarıyız, hepimiz bu toprakların insanıyız. Şunu unutmayın: Milletimiz bir, bayrağımız bir, vatanımız bir, devletimiz bir'' şeklinde konuştu.

Sandığın milletin takdirini kullandığı yer olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, mücadele eden, emek veren, millete proje ve planlarını anlatan herkes için sandıktan çıkmanın mümkün olduğunu söyledi.

 Bu ülkede seçimlerin, 1950’den beri, hür iradeyle, şeffaf şekilde yapıldığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti: 

''Hiç kimse kendisini umutsuz, çaresiz, çözümsüz hissetmesin. AK Parti Hükümetleri, 77 milyonun Hükümetleridir; seçimler ve sandık da millet için her zaman takdirini kullanacağı bir vasıtadır. Bu noktada muhalefetin, kendisini yenileme ihtiyacı çok ama çok açıktır. Kutuplaşma ile muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. Toplumu kamplara ayırarak muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. Sokaktan medet umarak, Türkiye düşmanı hainlerle işbirliği yaparak muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. Muhalefet partileri, gerilimi tırmandırmak suretiyle bugün oy toplayabiliyor olabilirler ama bu tarz, Türkiye’ye zarar veren, sürdürülmesi de mümkün olmayan bir tarzdır.''

''CHP, sağlıklı bir muhalefet yapamaz''

Cumhuriyet Halk Partisinin kendisini sorgulaması, tarihiyle yüzleşmesi, parametrelerini artık mutlaka değiştirmesi gerektiğini savunan Erdoğan, şöyle devam etti: 

''Statükoyu savunan, eski imtiyazlarını isteyen, millet ile arasında her daim mesafe olan bir Cumhuriyet Halk Partisi, ülkeye de, millete de fayda sağlayamaz. Kendi ilkeleriyle ters düşen, nerede ise Türkiye düşmanı odak varsa onlarla işbirliğine girişen, yıllardır kıyasıya eleştirdiği paralel yapıya kol kanat geren bir Cumhuriyet Halk Partisi, sağlıklı bir muhalefet yapamaz. Terör meselesine bigane kalan, çözüm sürecinin karşısına ırkçı bir anlayışla adeta duvar gibi dikilen bir CHP milletle barışamaz. İşte şu anda milletin seçtiği Cumhurbaşkanı’nın yemin törenine katılmayacağız diye açıklama yapıyorlar. Bu muhalefet tarzı eskimiştir. Bu muhalefet tarzının son kullanma tarihi geçmiştir. Böyle bir muhalefetin, kendi tabanına da, ülkeye de vereceği hiçbir katkı yoktur ve olamaz.''

''MHP, terör meselesinin beslediği bir parti olmayı tercih etti''

MHP'nin de  planı, projesi, alternatif çözüm önerileri olan bir siyasi parti olmak yerine, terör meselesinin beslediği bir parti olmayı tercih ettiğini belirten Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

'' 2007’de, Meclis’e yeniden girdiği günden bugüne kadar MHP yönetimi, Türkiye'nin hiçbir meselesine eğilmemiş, şehit cenazelerini istismar etmiş, terörün varlığını adeta kendi varlığına endekslemiştir. Ancak terörün devamıyla var olabilen bir parti, hiç kuşkusuz, çözüm süreciyle de varlık zeminini kaybedecektir. MHP yönetiminin çözüm sürecine, terörün sona erdirilmesine karşı çıkmasının sebebi de budur. Bu muhalefet tarzının da Türkiye’ye hiçbir faydasının olmadığı açıktır. Öte yandan, HDP de tıpkı MHP gibi, teröre sırtını dayayarak varlık gösteren bir parti olmuştur. HDP, bağımsız, hür, demokratik siyaset yerine, silahların vesayetinde siyaseti tercih etmiş, bundan kurtulamamıştır. Terörist cenazelerini istismar ederek, elinde taş olan çocukların arkasına saklanarak, Diyarbakır’da feryat eden çocukları dağa kaçırılmış annelere kulak tıkayarak, hatta onları tahkir ederek sadece kan siyaseti yapılır, başka bir şey değil.''

Erdoğan, HDP'nin yeni Türkiye’de parametrelerini değiştirip, istismardan vazgeçip, kan üzerinden yürüttüğü siyaset tarzını terk edip bir Türkiye partisi olma yolunda ilerlemesi gerektiğini vurguladı.

"Cumhurbaşkanlığı seçimi, muhalefete ders oldu''

Erdoğan, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçiminin bu muhalefet partilerine açık bir ders olduğunu ifade ederek, ''10 Ağustos'ta  sadece AK Partililer değil, CHP, MHP, HDP ve diğer partilere gönül veren kardeşlerim de bize oy verdiler. Aynı zamanda kendi parti yönetimlerine de bir ders verdiler diye düşünüyorum. Muhalefetin, tabandan gelen bu ibretlik dersi iyi okumaları en büyük arzumuzdur diye düşünüyorum'' şeklinde konuştu.

''Bugün, yeni bir gün. Bugün, Türkiye’nin özüne döndüğü gün. Bugün, Türkiye’nin istikbalinin her zamankinden daha açık, daha aydınlık olduğu bir  gün'' diyen Erdoğan, ''Bugün yeni Türkiye'nin doğum günü. Yeni Türkiye, yeni bir siyasete, yeni sosyolojiye, yeni bir ekonomiye tekabül etmektedir. Yeni Türkiye, siyasetin vesayetten kurtularak özerkleştiği bir Türkiye'dir. Her sorunun çözüm aracı siyasettir. Her meselenin çözüm zemini, Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir. Artık bunların dışında bir yol, bir yöntem Türkiye için söz konusu olamaz" ifadelerini kullandı.

''Yeni Türkiye'nin yeni siyaseti vardır''

Eski Türkiye'nin siyaseti imkansızlaştıran bir zihniyete sahip olduğunu, bunun geride kaldığını anlatan Erdoğan, ''Eski Türkiye, toplumun potansiyel bir tehlike, tehdit, düşman olduğu algısına dayanıyordu. Çok şükür, Türkiye bu zihniyeti geride bıraktı. Bugün siyaset artık mecrasını bulmuş vaziyettedir'' dedi.

Yeni Türkiye'nin siyasetin asıl veya asli fonksiyonunun toplumsal taleplerin siyasi sisteme taşınması olduğunun şuurunda bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, toplumsal talepleri meşru görmeyen siyasetin doğurduğu kronik problemlerin çözüm yoluna girdiğini bildirdi.

Erdoğan, ''Türkiye bugün çözüm sürecine girmişse, toplumsal farklılıklar siyaseten meşru biçimde ifade edilebiliyorsa, çoğulcu bir tahayyül temelinde toplumsal barışa doğru ilerliyorsak, bunun temelinde yeni Türkiye’nin yeni siyaseti vardır'' dedi.

''Yeni Türkiye, eksik bir demokraside uzlaşamaz"

Yeni Türkiye'nin çok güçlü bir temele dayandığını belirten Erdoğan, bu temelin Türkiye’nin yeni sosyolojisi olduğunu söyledi. Yaşanılan büyük değişimin esas mimarının bu yeni sosyoloji olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Dayatmacılığın sonunu getiren, çoğulculuğun hak ve özgürlüğün önünü açan yeni sosyolojik dinamikleri herkesin iyi okuması gerekiyor. Türkiye’de topluma rağmenciliğin sonu gelmiştir, millete rağmenciliğin sonu gelmiştir. Toplumsal meşruiyet siyasetin ana dayanağıdır. Bundan sonra Türkiye, ancak çoğulculukta uzlaşabilir; belli toplumsal talepleri gayri meşru ilan ederek, meşruluk zemini dışına iterek bir uzlaşma gerçekleştirilemez.

Yeni Türkiye, çoğulcu bir Türkiye’dir. Siyaset bu çoğulcu toplumsal yapının temsiliyle mükelleftir. Yeni Türkiye’de makbul ve makbul olmayan vatandaş ayrımı yoktur; bütün vatandaşlar eşittir. Dolayısıyla yeni Türkiye’nin üzerinde uzlaşacağı temel değerler daha çok demokrasi, daha çok özgürlüktür. Yeni Türkiye, eksik bir demokraside olmaz, uzlaşamaz. Bu ülkede reşit ve mümeyyiz bir millet yaşamaktadır; sahip olduğu medeniyet değerleriyle, tarihi tecrübesiyle, demokratik olgunluğuyla örnek bir millet yaşamaktadır. Bu milletin vesayete, velayete ihtiyacı asla yoktur.''

''Terör meselesi, eski Türkiye'nin meselesidir''

Bugün yeni Türkiye kurulurken, yeni Türkiye’ye karşı bir direncin, eski Türkiye’ye bir özlemin de olduğunu gördüklerini anlatan Erdoğan, eski Türkiye’nin aktörlerinin, eski Türkiye’nin çatışmalarını sürdürmek istediklerini, demokrasi açığı kapatıldıkça, toplumsal barış umudu çoğaldıkça, bunu tersine çevirmek isteyenlerin de harekete geçtiğini belirtti.

''Terör meselesi, Eski Türkiye’nin meselesidir'' diyen Erdoğan, ''Yeni Türkiye’de siyaset dışı araçlarla iş görme imkanı kalmamıştır. Çözümü, barışı reddeden, şiddet araçlarına pirim veren bir siyasetin yeni Türkiye’de karşılık bulması mümkün değildir. Çünkü barışın çok güçlü bir toplumsal desteği vardır ve barış süreci topluma emanettir'' ifadelerine yer verdi.

"Paralel yapı, tipik bir bürokratik vesayet girişimidir''

Konuşmasında paralel yapıya da değinen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

'' Eski Türkiye’nin bir başka aktörü de var; paralel devlet yapılanması. Paralel devlet yapılanması, siyasi temsil yetkisine ve siyasi meşruiyete sahip olmadan, kamu gücünü kullanarak meşru-demokratik siyaseti tahrip etmek istemektedir. Devlet kurumlarında elde ettiği etkinlikliklerinden siyaseti şekillendirmek arzusundadır. Bu anlamda paralel yapı, tipik bir bürokratik vesayet girişimidir. CHP ve MHP’nin paralel yapıyla işbirliği yapmaları, hem eski Türkiye özlemlerinin, hem de bürokratik vesayet de aynı istikamete bakıyor olmalarının bir sonucudur. Siyaset bu vesayet girişimine taviz veremez, verdiği anda kendi varlığını inkar eder.''

Başbakan Erdoğan,17-25 Aralık operasyonlarının da yolsuzluk kılıfı altında, bürokratik vesayetin darbe girişiminden başka bir şey olmadığını ifade ederek, ''AK Parti, bürokratik vesayetin bu darbe girişimi karşısında cesaretle durmuş, bu darbe girişimini etkisiz hale getirmiştir. Devlet içindeki paralel yapı siyaseten mahkum olmuştur. Türkiye’nin yaşadığı son iki seçim, bir anlamda paralel yapının ve destekçilerinin siyaseten tasfiyesi olmuştur'' şeklinde konuştu.

Erdoğan, siyasetin önündeki meselenin bu yapıyı hukuken de tasfiye etmek olduğunu sözlerine ekledi.

Güvenlik kurumlarının ve yargının demokratik meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılmasının son derece önemli olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Düşünebiliyor musunuz, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda bakıyorsunuz, üçüncü derecede böyle farklı bir uygulama var. Bu ülkenin Başbakanını kalkıp twitlerle tahkir eden ve hakaretler eden yargının savcısına dava açmamak suretiyle güya kendisi orada farklı bir korumacılığın içine giren sorumlu değildir, sorumsuzdur. Bu kadar sorumsuz olan bir kişiden adalet bekleyebilir misiniz? İşte bunların hesabının sorulacağı günler de yakındır."

"Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun bu ülkede kalkıp da hem siyasete hem de halkın doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanına karşı, son derece nezaketsiz tavırları, Eski Türkiye'nin bir alışkanlığıdır" diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Hukuk sistemi, bir avuç haşhaşinin şantajına mahkum bırakılamaz, bunu ifade etmek istiyorum. Kime çalıştığı, kimin çıkarları adına ülkesine ihanet ettiği artık belli olan Pensilvanya, hukuk sistemine emir veremez, talimat veremez. Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk sistemi, Hasan Sabbah benzeri tehlikeli meczupların oyuncağı asla olamaz. Bu ülkenin hakim ve savcıları, vicdanıyla hareket eden, ülkesine, milletine ve bayrağına bağlı vatanseverlerdir. Vatansever hakim ve savcılar, inanıyorum ki aralarındaki haşhaşileri temizleyecek, hukuk sistemi üzerindeki gölgeleri de kaldıracaktır."

"Bu yapının uluslararası bağlantılarını sorgulasınlar"

"Cumhurbaşkanlığı makamı, yeni hükümetimiz ve siyaset kurumu, vatanına ihanet eden bu paralel yapıyla, aynı zamanda bürokratik vesayetle kararlı ve cesur şekilde mücadeleyi sürdürecektir" değerlendirmesini yapan Erdoğan, "Yeni Türkiye'de, devlet içinde paralel devlet yapılanmasına, çetelere, mafyatik örgütlenmelere asla prim verilmeyeceğini söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu:

"Buradan, AK Parti'nin Olağanüstü Kongresi'nden, paralel yapının tabanındaki mensuplarına bir kez daha samimiyetle, gönül diliyle sesleniyorum. Lütfen, kendilerini sorgulasınlar. Lütfen, mensubu oldukları yapıya ilişkin soruları sorsunlar. Pensilvanya'daki zata ilişkin gerçek soruları kendilerine cesaretle sorsunlar. 'Ey Pensilvanyadaki zat, sen bu Türkiye'yi seviyor musun?Türkiye'yi seviyorsan, niye Türkiye'de değilsin de Pensilvanya'dasın? Gel o zaman Türkiye'ye' deyin. Pensilvanya, herhalde bu vatanın topraklarından daha güzel olamaz. Niye Pensilvanya da Türkiye değil. Gel Erzurum'a, gel İstanbul'a, gel Ankara'ya, gel Konya'ya, gel Edirne'ye, niçin buralar değil de Pensilvanya? İnzivaya çekilmekse, itikaba girmekse herhalde buralarda oralardan çok daha anlamlı olacaktır. 'Hizmet' diyerek, 'eğitim' diyerek yola çıkan bir yapının, Milli İstihbarat Teşkilatı'na neden kastettiğini, Türkiye Cumhuriyeti'nin en başarılı Hükümetine neden darbe girişiminde bulunduğunu, CHP, MHP, HDP ile neden işbirliği yaptığını sorgulasınlar. Bu yapının uluslararası bağlantılarını sorgulasınlar. Bu yapının, başörtüsüne, demokratik mücadeleye, Filistin davasına olan yaklaşımını samimiyetle sorgulasınlar. Eğer bu sorgulamayı yaparlarsa inanıyorum ki yanlışı görecekler, yıllardır birlikte yürüdükleri AK Parti'nin kendi partileri olduğunu tekrar fark edeceklerdir. Allah, zihinlerini açsın, gönüllerini açsın, paralel yapının tabanındaki kardeşlerimizle kardeşliğimizi yeniden tesis etsin diye dua ediyorum."

"Kimse cumhurbaşkanlığı makamında benim sessiz kalmamı beklemesin"

"Bugün bu kongrede seçilecek, ardından da hükümeti kurmakla görevlendirilecek yeni Başbakanın, paralel devlet yapısıyla mücadelede son derece kararlı, azimli ve cesur olacağına yürekten inanıyorum" diyen Erdoğan, AK Parti'nin yeni genel başkanının seçilmesinde, birçok kriterin yanında paralel yapıya karşı duruşunun da etkili olduğunu anlattı. Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Çünkü millet, bizden bunu bekliyor. 30 Mart'ta da 10 Ağustos'ta da milletimiz bize bu yönde görev verdi, yetki verdi. Türkiye'ye, aziz milletimize, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı haince duruş sergileyenler, bunun hesabını mutlaka ama mutlaka verecekler ve vermeye başladılar. Hiç kimse, yeni hükümetten bu konuda farklı bir duruş beklemesin. İhanet, cezasını alacaktır. Cumhurbaşkanlığı makamında, bu ihanetin hesabını sormak benim de boynumun borcudur, bunu bilmenizi istiyorum. Bu konuda kimse cumhurbaşkanlığı makamında benim sessiz kalmamı beklemesin. Hükümetin de hiçbir taviz vermeden bu hesabı soracağına inanıyorum. Yüksek yargı kurumlarında oynanan ayak oyunlarının hiçbir anlamı yoktur ve olmayacaktır. İhanet söz konusu olduğunda, haşhaşi yapılanmaya göz yummayacağımızı herkesin açık ve net bir şekilde bilmesini istiyorum. Hakim ve savcılarımızın da milletimizle aynı istikamete bakarak, bu süreçte Türkiye'nin yanında durduklarını biliyor, bu meselenin çözüleceğine yürekten inanıyorum."

Erdoğan, AK Parti'nin Genel Başkanlığı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanlığı vazifelerinde son saatlere girdiğine dikkati çekerek, "Bugün, bu kongrede, yeni Genel Başkanımızı sizler seçeceksiniz. O Genel Başkan, inşallah yarın akşam, şahsım tarafından yeni Hükümeti kurmakla görevlendirilecek Başbakandır aynı zamanda. Kendisi Bakanlar Kurulu çalışmalarını yapacak, birlikte değerlendireceğiz, onayımızın ardından, inşallah Cuma günü de bunu bitireceğiz. Meclis'te güvenoyu alındığı takdirde, 62'nci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, 5'inci AK Parti Hükümeti göreve başlamış olacak" diye konuştu. 

AK Parti Genel Merkezi'nde yapılan uzun istişarelerin ardından Genel Başkan ve Başbakan adaylarını açıkladıklarını dile getiren Erdoğan, Ahmet Davutoğlu'nun üstleneceği vazifelerini hakkıyla yerine getireceğinden en küçük bir şüphe duymadığını söyledi. Davutoğlu ismini çok uzun istişarelerin ardından hep birlikte belirlediklerini aktaran Erdoğan, yapılan istişarelerde Davutoğlu ile çok sayıda ismin öne çıktığını ama ağırlığın Davutoğlu'ndan yana olduğunu bildirdi. Erdoğan, "Paralel yapıyla mücadele kararlılığı, Türkiye ve dünya meselelerine vukufiyet, tecrübe, liyakat, Davutoğlu ismini burada sizlere takdim etmemiz gerekiyordu" dedi. 

"Cumhurbaşkanının görevi, hükümetin önünü kesmek değildir"

"Şahsım, bu partinin kurucusu olarak, gönüllüsü olarak, bu partiye büyük emekler vermiş bir nefer olarak, her daim sizlerle olacağım, sizlerle birlikte yol yürümeye devam edeceğim" diyen Erdoğan, Anayasal ve yasal yetkiler dairesinde, tarafsızlığı zedelemeden, iktidarın millete hizmet üretmesi için destek ve katkılarını sunmaya devam edeceğini söyledi. Hükümetin başarılı olması, Türkiye'ye hizmet üretmesi için de her aşamada katkı vereceğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bir cumhurbaşkanının görevi, hükümetin önünü kesmek değildir, hükümetin önünü açmaktır. Bunun bedelini ödeyen bir başkan, başbakan olarak hükümetin sıkıntılarını aynı zamanda yaşamış, bilen bir insanım. Şimdi, yeni hükümet, inşallah bunları , nasıl Abdullah Bey döneminde yaşamadıysa bundan sonra da inşallah yaşamadan ve yaşatmadan bu yola devam edeceğiz. Teşkilatımın her bir mensubunun, bugünden itibaren, emekleriyle, hizmetleriyle, katkılarıyla, en çok da dualarıyla, yeni Genel Başkan ve Başbakanın yanında çok güçlü şekilde duracağını biliyorum, buna inanıyorum. AK Parti Meclis Grubunun, MKYK'nın, MYK'nın, Bakanlar Kurulu'nun, Kadın ve Gençlik Kollarımızın, Davutoğlu kardeşimle, aynen benimle olduğu gibi yol yürüyeceğini biliyorum. Şahsım da bu yeni süreçte, Davutoğlu kardeşime her aşamada katkı sunacağım. Şunu açıkça ifade ediyorum, altını çizerek ifade ediyorum. Birçok gazeteler yazıyor, çiziyor. Bu, bizim değerlerimizde yok, kültürümüzde yok. Sayın Davutoğlu, bir emanetçi değildir. Bunun böyle bilinmesini istiyorum."

"Sadece Genel Başkanın ismi değişiyor"

Erdoğan, AK Parti'nin "bir tek adam partisi" olmadığını ve olmayacağını belirterek, kurulduğu günden itibaren AK Parti'nin istişareyle, ortak akılla kararlar alan bir parti olduğunu söyledi. En tepede kimin olduğundan ziyade birlikte yol yürünen arkadaşların ve teşkilatın asıl önemli olan olduğunu vurgulayan Erdoğan, başarının da başarısızlığın da tek tek isimlere değil, kadroyla yazılacağını dile getirdi.

AK Parti'nin ilkelerin partisi olduğunu aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:

"İstisnasız, her birinizin, bu partinin genel başkanına ve Başbakana yardımcı olacağınızı biliyorum. Heyecanımız aynı. Şunu unutmayın, hedeflerimiz aynı. Partimizde sadece ve sadece Genel Başkanın ismi değişiyor. Diğer yönüyle evelallah, daha farklı bir heyecanla yola devam edeceğiz. Birliğimiz, kardeşliğimiz, yol arkadaşlığımız aynı. Birlikte nasıl bugünlere geldiysek, hiç sarsılmadan, hiç ivme kaybetmeden, geleceğe de aynı şekilde yürümeye devam edeceğiz."

AK Parti'nin yeni genel başkanının, teşkilatı derhal kucaklayacağını ve motive edeceğini bildiren Erdoğan, ilk hedefin 2015, ikinci hedefin 2019 ve üçüncü hedefin ise 2023 seçimleri olduğunu söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu:

"2015 seçimleri bizim için son derece önemli. Yeni bir anayasa yapacak çoğunluk, 2015 seçimlerinde hedef olmalı. Ekonomide istikrar ve güven devam edecek. Aktif, barışçı dış politikamız, bu süreçte aynen devam edecek. Tekrar ediyorum: Paralel yapıyla mücadele hız kesmeden, kararlı şekilde devam edecek. Teşkilatımızın desteğiyle, yeni Genel Başkan ve Başbakanın, bu beklentileri karşılayacağına kesin gözüyle bakıyorum."

Artık veda ve ayrılık vakti olduğunu dile getiren Erdoğan, merhum sanatçı Neşet Ertaş'ın, "Hasret etti bizi kavim gardaşa / Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir de ölüm..." dizelerini okudu. 

Erdoğan, bu veda ve ayrılığın, sadece yeni bir başlangıç için olduğuna da işaret ederek, şöyle konuştu:

"Belki eskisi kadar olmayacak ama yine görüşeceğiz. Meydanlarda görüşeceğiz. 81 vilayette belediyeleri, belediyelerimizi, valiliklerimizi ziyaret ederken görüşeceğiz. Yine muhabbet edeceğiz, sizleri yine, cumhurbaşkanlığı makamında, milletimizin orası makamı olduğu için sizleri oralarda da ağırlayacağız.

"AK Parti beşinci çocuğum"

Bu vedanın ve ayrılığın kendisi için ne kadar zor olduğunu tüm partililerin hissettiğine emin olduğunu belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dolaşırken kardeşlerimin gözlerindeki yaşları gördüm çünkü AK Parti, adeta benim bir çocuğumdu. Bir kez de burada, bu son kongremde, özellikle bir annenin çocuğuyla olan ilgisi, ki benim AK Parti beşinci çocuğum, AK Parti nedeniyle zaman zaman ben dört çocuğumu ihmal etmek zorunda kaldım. Çocuklarımdan helallik diliyorum. Onların annelerinden, eşimden de helallik diliyorum. Onlar beni her zaman anladılar ve bana karşı her zaman müsamahakar oldular. Her aşamada benim destekçim oldular, beni bu noktada hiçbir zaman yalnız bırakmadılar. Bu mücadelenin de bizzat içinde oldular. Hüzünlendiğimde onlar da hüzünlendiler, sevinçli olduğum anda onlar da aynı sevinci paylaştılar. Kendilerine sonsuz teşekkür ediyorum."

"Her bitiş, yeni bir başlangıçtır"

Tasavvurundan kuruluşuna kadar her aşamada AK Parti'nin içinde olduğunu kaydeden Erdoğan, kadroların kurulmasından logonun belirlenmesine, tüzükten programa, seçim kampanyalarından balkon konuşmalarına, şarkılarından ezgilerine kadar her aşamada partisiyle, teşkilatıyla olduğunu, her zorluğa birlikte göğüs gerdiklerini söyledi.

Erdoğan, "Üzülünce hep birlikte üzüldük, sevinince birlikte sevindik. Milletin teveccühüne de ümmetin duasına da birlikte mazhar olduk. Partimizi öyle bir yere taşıdık ki Türkiye'nin kaderiyle, AK Parti'nin kaderini adeta özdeş hale getirdik. Hatta, AK Parti'yi, Filistin başta olmak üzere, yeryüzündeki tüm mazlumların umudu konumuna yükselttik. Ne yaptıysak, hep birlikte yaptık. Allah, hepinizden razı olsun" ifadelerini kullandı. 

Bu mücadele sürecinde, hayatını kaybeden yol arkadaşlarına Allah'tan rahmet niyaz ettiğini, çeşitli nedenlerle aralarından ayrılmak zorunda kalan, sadakatleri ve gönülleri kendileriyle olan kardeşlerine de teşekkür ettiğini söyleyen Erdoğan, salona seslenerek tek tek herkesten helallik istedi.

"Ben de herbirinize hakkımı helal ediyorum" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hazreti Mevlana ne güzel söylemiş: Her gün bir yerden göçmek ne iyi, her gün bir yere konmak ne güzel, bulanmadan, donmadan akmak ne hoş, dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait, şimdi, yeni şeyler söylemek lazım... Evet. Her bitiş, yeni bir başlangıçtır. Unutmayın güneşin batışı, doğacağına delalettir. Karanlığın sonu hep aydınlık, gecenin sonu şafaktır. İnanıyorum ki her ayrılık da aslında bir vuslattır. 

Bugün milletimizle birlikteyiz, yarın da Allah ömür verirse, yine milletimizle birlikte, milletimizin içinde olacağız. Rabbim bizi doğru yoldan, dosdoğru istikametten ayırmasın. Rabbim, birliğimizi, dirliğimizi, yol arkadaşlığımızı, kardeşliğimizi bozmasın. Rabbim muhabbetimizi eksiltmesin. Allah'a sonsuz hamdü senalar olsun ki bizlere, bu ülkeye ve bu millete hizmetkar olma şerefini bahşetti. Rabbim bu şerefi daim kılsın. Allah yar ve yardımcımız olsun. Yolumuz, bahtımız her daim açık olsun. 

AK Parti'nin 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'ne ve Genel Başkan adayı Davutoğlu'na başarılar dileyen, teşkilat mensuplarını tebrik eden Erdoğan, "Adalet ve Kalkınma Partisi'ni yani aşkımı, sevdamı, tutkumu, kavgamı da önce Allah'a, sonra sizlere emanet ediyorum. Yeniden görüşmek, yeniden kavuşmak umuduyla, kalın sağlıcakla diyorum" ifadesini kullandı.

 

HABERE YORUM KAT