1. YAZARLAR

  2. Faruk Beşer

  3. 'En rezil ömür'
Faruk Beşer

Faruk Beşer

Yazarın Tüm Yazıları >

'En rezil ömür'

07 Eylül 2014 Pazar 19:30A+A-

Yakınlarda İslam'da bilginin/ilmin mahiyetiyle ilgili üç yazı yazdım. Onlara ilginç bulduğum birkaç not daha eklemek istiyorum.

Allah ilim sahiplerini değer sıralamasında kendinden ve meleklerden sonra sayar. 'Allah şahittir ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melekler de, ilim sahipleri de buna şahittirler' (3/18). Demek ki, hem bu sıralamada âlimler meleklerle beraberdir, hem de âlim, Allah'tan başka ilah olmadığını kavramış kişidir. Bunun için 'Allah'tan hakkıyla korkanlar âlimlerdir' (35/28) buyrulmuştur.

Bu ifade çok önemli iki noktaya işaret eder:

Ayetin öncesinde Allah insanların dikkatini dağlara, taşlara, meyvelere, ekinleri ve kuşlara, yani kevnî ayetlere çektikten sonra böyle söyler. O halde buradaki âlim fıkıh ya da tefsir âlimi olmaktan çok, bu gün bilim denen şeyin konusundaki âlimlerdir. Yani gerçeği gören, ya da her iki tür ayeti birlikte okuyabilen bilim adamlarıdır.

İkinci önemli işaret Allah'tan gerçekten korkanların âlimler olmasıdır. Kuranı Kerim'de Türkçeye 'korkma' diye çevirebileceğimiz on kadar farklı kelime vardı. Hep söylediğimiz gibi bu durum korkunun da bu kadar farklı çeşidinin olduğunu gösterir. Bu ayette âlimlerin Allah'tan korkmasını anlatan kilime 'haşyet'tir. Türkçeye de yerleşmiş olan 'haşyet', mevcut bir şeyin müşahede edilen mehabetinden, azametinden, yüceliğinden korkup ürpermedir. Mesela yine 'korkma' anlamındaki 'havf' ise, bir şeyin geleceğinden, akıbetinden endişe etme şeklindeki bir korkudur.

Buna göre âlimlerin Allah'tan haşyet etmeleri ilmin onlara kazandırdığı delillerle/basâir'le O'nun azametini görür gibi hissetmeleri sebebiyledir. Belki şöyle de diyebiliriz: Allah'ın burada sözünü ettiği âlimin ilmi onu Allah'a o kadar yaklaştırmıştır ki, O'nu görür gibi olmakla O'nunla âdeta yüz yüze gelmişlerdir. Çünkü ilim doğrudan Allah'tan gelen bir nurdur ve eşyayı 'olduğu gibi tanıyan' âlim eşyayı aşarak, devreden çıkararak doğrudan Allah'ı hissetmiş olur. Bu yakın tanımanın verdiği uyarışla O'nun karşısında korkar ve ürperir.

Bu belki de Efendimizin anlattığı 'ihsan' derecesiyle de anlatılabilir. 'Sen Allah'ı görmesen de O'nu görüyormuş gibi ibadet etmen'. Bundan olacak ki, gerçek Allah dostları ihsan ile kıldıkları namazda bazen bu haşyeti hisseder ve cezbeye kapılıp 'Allah!' der ve yere yığılırlar. Bu sebeple İmam Rabbani bu cezbe halinin namaz dışında olanının yanıltıcı olduğunu, çünkü kişinin Allah'a en yakın olduğu anın namaz olduğunu söyler.

Kuranı Kerim'in ilmin büyüklüğüne işaret eden ayetlerinden biri de bizce, köpek başta olmak üzere eğitilen yırtıcıların tuttukları avın yeneceğini söyleyen ayettir (5/4). Buradaki eğitmeyi Allah 'talim' kelimesiyle ifade eder. Demek ki, her hangi bir köpeğin tuttuğu av yenmezken, Allah'tan gelen ilimle eğitilen bir köpeğin, ya da başka yırtıcı bir hayvanın tuttuğu artık helal olur.

Ama bununla beraber amele/eyleme dönüşmeyen bilginin ilim düzeyinde bir bilgi olmadığını da söylemiştik. O sadece sıradan bilgi olabilir. Hz. Peygamber 'faydasız ilimden Allah'a sığınırken' bunun amele dönüşmeyen bilgi olduğunu anlatmıştık.

Köpek örneği yanında Kuranı Kerim'de bir de eşek örneği vardır. Köpeği ona öğretilen ilim tuttuğu helal olan bir avcı haline getirirken, eşeğin yükünün kitap olması da onu eşek olmaktan çıkarmaz. 'Tevrat'ı alıp ta onun gereğini yapmayanlar yükü ciltlerle kitap olan eşek gibidirler' (62/5).

Buradan bazılarının sandığı gibi, 'ilim ilim içindir' demenin doğru olmayacağını da çıkarabiliriz.

Okumalarımda ilmin büyüklüğü konusunda dikkatimi çeken bir başka ayeti kerime de insanın yaşlılık halini anlatan ayettir: 'Allah sizi yarattı sonra da emanetini sizden alacak, öleceksiniz. Ama bazılarınız en rezil ömre kadar bırakılacak, ta ki, bir nebze ilmi varken hiçbir şey bilmez hale gelsin …' (16/70). Demek ki en rezil ömür ilimsiz olan ömürdür.

Onun için 'rütbelerin en üstünü ilim rütbesidir' demişler.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT