1. YAZARLAR

  2. MUSA ÜZER

  3. Eleştiri İlacını Ama ile Yok Etmemeli!
MUSA ÜZER

MUSA ÜZER

Yazarın Tüm Yazıları >

Eleştiri İlacını Ama ile Yok Etmemeli!

09 Kasım 2017 Perşembe 23:55A+A-

Hayrettin Karaman “İktidar tenkit edilir ama…” başlıklı yazısında usule ilişkin bazı hatırlatmalarda bulunuyor. İktidara toz kondurmayan ve bu pozisyonu korumaya çalışmanın iktidardan kendisi veya grubu adına menfaatlenen kişilere ait bir davranış olduğunu belirten Karaman Hoca, samimi ve yapıcı tenkidin iktidarı destekleme anlamına geldiğini belirtiyor.

İktidar eleştirisinde usuli hatırlatmaları “ama” başlığıyla açan Hayrettin Karaman, iktidarın hata ve kusuru vuku bulduğunda öncelikle doğrudan kendilerine ulaşılması ve doğru olanın söylenmesi gerektiğini hatırlatıyor. İlkesel olarak Karaman Hoca doğru söylüyor. Sorunlar birinci dereceden muhataplarına söylenmeli. Lakin burada bazı problemler karşımıza çıkıyor. Birincisi, iktidar sahiplerine yani daha düne kadar “mahallenin mütevazi sakinlerine” ulaşmak o kadar kolay değil. Kısa zamanda devletlu olmayı çok sevmiş olacaklar ki bir sürü engel çıkartabilirler ulaşmak için. Diyelim ki ulaştınız; peki eleştiri dinlemeye açık olduklarını nereden çıkarıyorsunuz? Yıkama, yağlama, goygoyculuk hizmetlerinin yaygın ve sistematik verildiği mevcut iktidar ilişkileri kültürüne zıt bir şekilde hizmet kalitesine gölge düşürecek eleştirileri serdetmek “ağızlarının tadını bozma” anlamına gelecektir.

Eleştiriyi muhatabına yapmanın önündeki diğer bir engel ise maalesef dindar ve İslami camiada “muhatabının yüzüne karşı” eleştiri yapma alışkanlığı güçlü bir geleneğe dayanmıyor. Bir boyutuyla nezaket ve incelik anlayışına dayanan bu eleştirisizlik kültürü iktidar ilişkilerine de yansımakta maalesef. Üstelik iktidarın on beş yıllık süreçte cemaatlere, vakıflara, derneklere, hareketlere, hocalara, akademisyenlere, ‘üstadlara’, dergilere sunduğu imkânlar, bu sürecin ortaya çıkardığı ‘nimet tablosu’ idealler, hedef, mücadele perspektifi ve iradesi açısından zayıf konumdaki bu unsurların hepten sözünü yutmasına yol açmakta. Açıktan söz söyleyemeyenler, muhatabının yüzüne karşı hak ve hakikat bildiği şeyi ifade edemeyenler “arkasından” ise her türlü eleştiriyi yapabilme acizliği gösterebilmekte.

Hayrettin Hocanın eleştiriyi muhatabına doğrudan ulaştırma yönündeki tavsiyesine bir küçük eleştiri ise, iktidar dediğimiz olgunun tasarruflarının kamuya açık olduğunu hatırlatma bahsindedir. Herkesin duyduğu, bildiği, gördüğü yanlış bir meselede yine herkesin doğruyu görmesi, bilmesi, duyması daha sıhhatlidir. Önemli olan bu doğrunun zaman, zemin, şekil, üslup boyutlarında hikmeti göz ardı etmemektir.  

“İktidar ehli ile istişareden, gerekli araştırma ve incelemeleri yaptıktan sonra karar aldığı” ve  “çizmeden yukarı çıkma” bölümleri ise Hayrettin Hocanın yazısının en riskli yerlerini oluşturmakta. İktidarın istişare ve gerekli araştırmaları yaptıktan sonra karar aldığı varsayımı hastalığı kişiye bulaştığı zaman klasik sendrom hikmet-i hükümet meşruiyeti çerçevesinde yapılan her işte keramet arama şeklinde tezahür eder. Nasıl olsa devletlu erkanı işlerinde ehil olana danışarak doğru olana karar vermişlerdir düşüncesi denilebilir ki siyasetin en hurafe inanışlarındandır. Özellikle de insan denilen varlığın aciz bir mahluk olduğunu bilen Müslümanlar açısından insanın iktidarına keramet vehmetmenin tehlikeli bir hal olduğunu hatırlatmakta fayda var.

“Çizmeden yukarı çıkma” örneğinin ise iktidar eleştirisi bağlamında doğru bir örnek olmadığını, tam tersine tenkidi engelleyici bir silah olarak kullanabileceğini hatırlatalım. İktidar sahipleri, iktidar alanı dışındaki insanlara konuyla ilgili bir hak ve salahiyet tanımazlar. Bu siyasal alan başta olmak üzere bütün iktidar alanları için geçerlidir. Siyasal iktidar o alanın dışında olduğuna inandığı kişilerden ancak alkış ve destek bekler. Farklı sözler rahatsız edicidir. “meselenin içyüzünü ya da arka planını bilmeyenlerin” eleştirisi ya da “sırtında yumurta küfesi taşımayanların” veyahut “bekâra boşanmak kolay” tavrına sahiplerin söz söylemesi şeklinde değerlendirilir. Çizmeden yukarı çıkma tavsiyesi söz söyleme konusunda zaten aciz ve zayıf konumda olan insanları hepten susturur. Bu konuda “Hz.Ömer’e seni kılıcımızla düzeltiriz” çıkışında bulunan sahabenin tutumu örnek alınması gerekiyor.

İktidarın bütün işleri halkı bağlamakta dolayısıyla insanlar bu konuda soru sorabilir, eleştiri yapabilir, farklı önerilerde bulunabilir. Haddini bildirme açısından çizme aşma örneğinin verilmesi özellikle de günümüz siyaset kültürü açısından hiç de doğru değildir. Bir türlü ergin olamayan halk bakış açısının yansıması tehlikeli noktalara götürür. Karaman Hoca, gerçi yazarları kast etmiş ama neticede ölçüdür burada esas alan. Peki, iktidar için çizmenin sınırı nedir Hoca bu konuda da hatırlatmada bulunsa faydalı olacaktır?

Hayrettin Karaman’ın Yazısı:

İktidar tenkit edilir ama…

İktidarı kim tenkit edemez, hep över, toz kondurmaz, daha doğrusu bu pozisyonu devamlı göz önüne koyar ve korumaya çalışır?

Sanırım böyle bir tavır ve davranış iktidardan kendisi veya grubu adına menfaatlenen ve bu menfaati korumak ve büyütmek isteyen kimselere aittir.

Benim böyle bir meselem, iktidardan şahsım veya yakınlarım için bir menfaat talebim olmadığı için gerektiğinde tenkit de ederim, ettiğim de olmuştur.

Samimi ve yapıcı tenkit iktidarı desteklemek demektir, ülke/kamu menfaatini önde tutmak demektir, iktidara ve kamuya en büyük zararı verenler, şahsi menfaatleri için hatalara göz yuman; işi gücü yalakalık ve yağcılık olanlardır.

Şimdi “ama…” ya gelelim:

Eğer iktidarın bir hatası, bir kusuru, bunun kaynaklandığı sorumlu merkez ile görüşerek, onların da açıklamalarını aldıktan sonra doğrudan kendilerini uyararak ve doğru olanı söyleyerek düzeltilebiliyorsa önce bunun denenmesi gerekir.

Tenkit iyi niyetli, yapıcı ve bu niteliklere uygun üslupta olmalıdır. Muhalefetin kötüye kullanacağı usulsüz tenkitler kale alınmaz, her ne pahasına olursa olsun savunmaya geçilir.

Tenkit yalnızca hatalı ve kusurlu olanı seçip ilan etmekle olmaz; iyi, doğru, faydalı olanı da dile getirmek, takdir ve teşvik etmek gerekir.

“Hata, eksik, kusur” kavramı da önemlidir. Önce bunda anlaşmak gerekir. Mesela muhalefete ve muhalif yazarlara göre iktidarın “doğru, faydalı, eksiksiz” olan hiçbir kararı ve icraatı yoktur.

Ayrıca ictihad, görüş, değerlendirme… farklarına dayalı olarak da hata değerlendirmesi farklı olabilir. Birilerinin görüşlerini iktidarın devamlı kendi görüşlü ile değiştirmesini beklemek de doğru değildir. İktidar ehli ile istişareden, gerekli araştırma ve incelemeleri yaptıktan sonra kararını alır ve uygular; doğru söze kulak vermemiş ise, hatada ısrar etmiş ise, zarar vermiş ise seçimde hesabı görülür ve bedelini öder.

“Çizmeden yukarı çıkma” sözü meşhurdur. Bu sözün hikayesine göre bir çizmeci, bir ressamın sergisini gezerken atının yanında duran bir süvariye takılmış ve tenkit etmeye başlamış, ressam onu çizmenin sonuna kadar dikkatle dinlemiş ve not almış, çizmeci pantolon konusuna geçince ressam, “Sen çizmeyi aşma, bu senin uzmanlık alanın değil” demiş.

Şimdi bakıyorum köşe yazarlarının çoğunun bilmedikleri konu/alan, fikir yürütmedikleri bir mesele yok. Aslında bilmedikleri, yanlış bildikleri, haklı olmadıkları tenkitlerinde hatalı olan, kendisini düzeltmesi gereken kimdir? İnsanın haddini bilmesi ona en çok yakışan erdem değil midir?

Evet, iktidar öven, yeren, tenkit eden herkesi mümkün oluğu kadar dinlemelidir, ama her esen yele göre yön değiştirmesi ondan beklenemez. Tenkitleri değerlendirmeli, övenlerden çok samimi eleştiride bulunanlara kulak ve değer vermeli, doğru ve uygun olduğu apaçık düşünce ve tekliflere de uymalıdır.

Ben referandumdan önce bir yazı yazmıştım, tıpkı “örtülü sigara” başlıklı yazım gibi bunu da maksadımın dışına çekerek eleştirenler, hatta hakaret edenler oldu. O yazımda özet olarak şunu demiştim: Bir inancı, bir davası olan insanların bir iktidarı desteklemelerinin ölçütü, o iktidar ile dava arasındaki ilişkidir. Eğer iktidar -davanın sahibi olmasa da- başarıya ulaşması bakımından elverişli ise ve herkesin (başka inanç, dava ve hedef sahiplerinin de) içinde oldukları gemiyi tehlikeye sokmuyorsa desteklenir, değilse desteklenmez.

Fıkıhta, “Vacip olanı tamamlayan, vacibin yerine getirilmesine yardımcı olan şey de vaciptir” diye bir kural vardır. O yazımda bu kurala da atıfta bulunmuştum.

Yine aynı noktada duruyorum.

YAZIYA YORUM KAT

5 Yorum