1. HABERLER

  2. HABER

  3. El Değiştiren Gerçek Hayat’ta İslamcılık Soruşturması
El Değiştiren Gerçek Hayat’ta İslamcılık Soruşturması

El Değiştiren Gerçek Hayat’ta İslamcılık Soruşturması

Yeni Şafak, geniş bir perspektif yakalayabilmek doğrultusunda sözünün gücünü yükseltmeye ve medya alanında ana akım olmaya çalışan bir yayın gurubu haline geldi.

03 Aralık 2015 Perşembe 18:54A+A-

Yeni Şafak, TVNET’ten sonra dijital yatırımlara yöneldi. Yeni Şafak internet sitesi yanında Arapça ve İngilizce haber siteleri kurdu. Ayrıca Derin Tarih, Nihayet, Derin Ekonomi, Cins ve Lokma ile oluşturduğu dergi gurubu arasına 15 yıldan bu yana İslamcı çevreye hitap eden Gerçek Hayat’ı da kattı.

Gerçek Hayat dergisi “İslamcılık Söylemi Son 10 Yıl İçinde Nasıl Değişti?” sorusu çerçevesinde ağırlık verdiği bir İslamcılık soruşturmasıyla birlikte bu hafta başında çıktı. Derginin Koordinatörlüğünü Emeti Saruhan yapacak. Derginin yazarları arasında Ömer Lekesiz, Cihan Aktaş, Kemal Sayar, Ayhan Ogan gibi tanınmış yazarlar var.

İslamcılık soruşturmasına Abdurrahman Dilipak, Yasin Aktay, Cevat Özkaya, Cihan Aktaş, Mustafa Toprak, İbrahim Tenekeci, Halime Kökçe, Atasoy Müftüoğlu, Muttalip Tütüncü ile birlikte Hamza Türkmen’de katılmış.

Hamza Türkmen’in konuyla ilgili cevabını aşağıya alıntılıyoruz:

ARTIK BASTIĞIMIZ ZEMİN VERİMLİ

İslamcılık, çözülmeye başlayan Osmanlı’da İttihad-ı İslam stratejisinin daha sonraki ifadesi oldu.

İttihad-ı Terakki döneminde bir kurutuluş arayışı olan ‘Üç Tarzı Siyaset’te Osmanlıcılık ve Türkçülük yanında İttihad-ı İslam yerine alternatif olarak kullanılan İslamcılık da yer almıştı.

İslamcılık kitâbî olarak Arapça İslamiyyin ifadesiyle Hicri 3. asırdan bu yana kullanılmıştır. Ancak Türkiyeli Müslümanlar için İslamcılığa yüklenen anlamlar farklılaşmıştır.

1- İttihad-ı Terakki İslamcılığı, genellikle Müslümanların kalan gücünü Osmanlı Devleti’ni kurtarmak için kullanma yaklaşımıdır.

2- Vahye ve fıtrata dönme hamlesi olan ıslah çabalarını ve ıslah önderlerimizi (Akif, Elmalı, Halim Paşa, İskilipli, Babanzade vd.) tasfiye edip İstiklal Mahkemeleri’nde binlerce kanaat önderimizi idam eden Kemalist sisteme karşı İslami değerleri ve dini birikimi muhafaza cehdine de İslamcılık denildi. (Tarık Zafer Tunaya, İslamcılık Cereyanı).

3-1970’li yılların ortalarından itibaren görünür şekilde ulusal/’milli’ tabulardan kimliksel olarak ayrışan; mezhepçilik ve taklitçilik taassubunu aşmaya çalışan; Kur’an ve Muhammedi Sünnet anlayışına yönelen ve ümmeti yeniden uyandırıp, İslami değerleri hâkim kılma çabasındaki İslami uyanış sürecine de daha sonradan İslamcılık denildi.

İslamcılık, aktif Müslümanlar için kullanılan sosyolojik bir kavram. Tevhidi veya İslami bilinç açısından İslamcılık sıfattır. Kur’an’daki salih, şahid, muttaki, alim, sıddık kavramlarını ön plana çıkartmak gibi bir şeydir.

Ancak Türkiye’deki İslamcılık algısı içinde belirttiğimiz üç eğilim de yer aldığı için, kendine İslamcı diyen veya denilen kişilerin öncelikli hedeflerini ve temel kavramlarımıza yükledikleri anlamları bilmek gerekir.

Türkiye İslamcılığı ilk defa bir yabancılaşmanın ürünü olan ‘Milli Devlet’e buğz etti; ama 1970’li yıllara kadar da ‘milliliğe’ sığınarak var kalmaya çalıştı.

İslamcılık, 1970’li yılların sonundan itibaren rehbersiz olarak bağımsız İslami kimlik ve sağcı-devletçi reflekslerden ayrışma sürecine yöneldi. Daha ümmeti güçlendirmeden el yordamıyla İslam devleti kurmak aceleciliği, İslam ekonomisi hayalleri ve Kur’an’la cihad etmenin ne demek olduğunu yeterince anlamadan konuyu sadece kavga-kıtal boyutuyla algılama yüzeyselliği gibi zaaflar oluştu ve bazı yanlışlar yapıldı.

Ümmeti yeniden ıslah edip diriltmeden onun İslami bir iktidarı olamazdı. İdeal olan ile geçiş süreçleri çoğu zaman birbirine karıştırıldı.

Karar ve iman beraberliği yapmış bir ümmet tabanı olmadan kapitalist sermayeye karşı yeni bir üretim-tüketim alternatifi oluşturulamazdı.

Ama bugün Türkiye Müslümanları veya İslamcıları aksama ve zaafları aşma konusunda çok daha imkânlı ve birikimli. Artık birikimimiz ve ayağımızı bastığımız zemin humuslu/verimli. Yeter ki şura ve emanet ahlakını öne çıkartabilelim.

Yaşananlar kayıplarımız değil, tecrübemiz. Bu tecrübeyle vahye ve adalete tanıklık yapmak isteyenler geleceğe daha ümitle bakabilir.

HABERE YORUM KAT