1. YAZARLAR

  2. Immanuel Wallerstein

  3. Ekonomik krize uzun vadeli bakış
Immanuel Wallerstein

Immanuel Wallerstein

Yazarın Tüm Yazıları >

Ekonomik krize uzun vadeli bakış

30 Ekim 2008 Perşembe 12:17A+A-

Bunalım baş gösterdi. Gazeteciler basbayağı bir durgunluk dönemine girip girmediğimizi ekonomistlere sorarken hala çekingenler. Bunlara bir an bile inanmayın. Dünya çapında neredeyse her yerde yayılan işsizlikle patlak verdiği görülen bir bunalımın başlangıcındayız. Sıradan insanların sonuçlarını yükleneceği klasik bir nominal deflasyon halini de alabilir, yine değerlerin deflasyona uğradığı ve sıradan insanların daha da kötü etkileneceği bir hiperenflasyon halini de alabilir.

Herkes bu bunalımı neyin tetiklediğini soruyor. Warren Buffet'ın “finansal kitle imha silahları” olarak tanımladığı türev yatırım araçları mı? Yüksek riskli mortgage kredisi mi? Yoksa petrol spekülatörleri mi? Bu, herkesin birbirini suçladığı bir oyun ve pek önemi yok. Fernand Braudel'in tanımladığı gibi, kısa vadeli olaylar, gerçeğin üzerine örtülmüş tozdur ve bunlara odaklanmamak gerekir. Neler olduğunu anlamak istiyorsak, daha açıklayıcı olana; kalıcı olana bakmalıyız. Bunlardan biri orta vadeli konjonktürel dalgalanmalardır. Bir diğeri, uzun vadeli yapısal eğilimlerdir.

Kapitalist dünya ekonomi, en azından birkaç yüzyıldır, iki tür konjonktürel dalgalanma ile karşı karşıya kalmıştır. Bunlardan biri Kondratieff dalgaları diye tabir edilir, tarihsel olarak 50-60 yılı kapsarlar. Diğeri ise daha da uzun süren hegemonik döngülerdir.

Hegemonik döngüler bakımından, Birleşik Devletler 1873'ten itibaren yükselen bir hegemonya mücadelesi içindeydi, 1945'te tam bir hegemonik üstünlüğü elde etti ve 1970'lerden itibaren yavaş yavaş düşüşe geçti. George W. Bush'un çılgınlıkları bu yavaş düşüşü ivmelendirdi. ABD hegemonyası gittikçe görünmez hale geliyor. Normalde olması gerektiği gibi, çok kutuplu bir döneme girdik. Birleşik Devletler güçlü olmaya devam ediyor, hatta belki de hala en güçlü dönemlerinde ancak, gelecek on yıllar içinde diğer güçlere oranla düşüşte olmayı sürdürecek. Bunu değiştirmek kimsenin elinde değil.

Kondratieff dalgalarının ise farklı bir zamanlaması vardır. Dünya, Kondratieff B devresinden 1945'te çıktı ve modern dünya sistemde A evresine hızlı bir çıkış yaptı. 1967-73 aralığında en yükseğe ulaştı ve düşmeye başladı. Halen içinde olduğumuz B evresi önceki B evrelerine göre oldukça uzun sürdü.

Kondratieff B evresinin özelliklerini 1970'lerden beri yaşadığımızdan iyi biliyoruz. Üretici faaliyetlerden, özellikle de en kârlı olduğuna inanılanlarından elde edilen kâr oranları düşer. Sonuç olarak, yüksek kâr elde etme beklentisindeki kapitalist, temelde spekülasyon üzerine dönen finansal alana yönelir. Üretim faaliyetleri, kârlılığı daha da düşmesin diye, merkez bölgelerden dünya sistemin başka bölgelerine taşınır ve daha düşük personel maliyetlerini daha düşük işlem maliyetleri ile öderler. Bu, Detroit'teki, Essen'deki, Nagoya'daki işler ortadan yok olurken, fabrikaların neden Çin'de, Hindistan'da, Brezilya'da çoğaldığını açıklıyor.

Spekülatif balonlara gelince, bazı insanlar onlardan çok para kazanır ve spekülatif balonlar er ya da geç patlar. Bu Kondratieff B evresinin neden bu kadar uzun sürdüğü sorulursa cevap, ABD Hazinesi ve Merkez Bankası, Uluslararası Para Fonu ve onun Batı Avrupa'daki işbirlikçileri ve Japonya gibi güçlerin piyasaya dünya ekonomiyi destekleyici düzenli ve etkili müdahalelerde bulunmalarında aranmalıdır: 1987 (hisse senedi krizi), 1989 (tasarruf ve kredi çöküşü), 1997 (Doğu Asya finansal krizi), 1998 (Uzun Vadeli Sermaye Yönetimi fiyaskosu)... Bu güçler, önceki Kondratieff B evrelerinden öğrendikleriyle sistemi yenebileceklerini düşündüler. Ne var ki bunu başarmak doğası gereği bir yere kadar mümkündü. Henry Paulson ve Ben Bernanke bunu yaşadıkları hayal kırıklığı ve muhtemelen şaşkınlık sonucu öğreniyorlar. Bu kez, en kötüyü savuşturmak kolay olmayacak, hatta belki de imkansız…

Geçmişte, dünya ekonomi, bir dönem tekelvari hale gelen yeni icatlara dayanarak gördüğü hasarın öcünü aldı. Tıpkı öncekilerde olduğu gibi, krizin Dünya halkalarına verdiği tüm zararın ardından, insanlar çıkıp da hisse senedi piyasasının yeniden yükselişe geçeceğini söylediklerinde buna gerçekten inanıyorlardı. Belki de birkaç yıl sonra dedikleri gibi olabilir.

Ne var ki, kapitalist sistemi 500 yıldır sürdüren bu güzel döngüsel modelle çatışan yeni bir şey var artık. Yapısal eğilimler döngüsel modellerle çatışabilir. Kapitalizmin bir dünya sistem olarak temel yapısal özellikleri, grafiksel olarak, yukarı doğru eğimli bir denge şeklinde gösterilebilecek belli kurallar ile işler. Tüm sistemlerin yapısal dengesinde olduğu gibi, buradaki problem, zamanla eğrilerin denge noktasından uzaklaşmaya başlamasıdır ki, bunları tekrardan denge durumuna getirmek imkansızlaşır.

Sistemi denge noktasından uzaklaştıran nedir? Kısaca anlatmak gerekirse, 500 yıldan fazladır kapitalist üretimin üç ana maliyetinin -personel giderleri, girdiler ve vergi- muhtemel satış fiyatları kadar kesintisiz artmış olmasıdır ki, ciddi sermaye birikiminin temeli olan tekelvari üretimlerden yüksek kârlar elde etmek bugün bu yüzden imkânsızdır. Bu, kapitalizmin en iyi becerdiği şeyde çuvalladığını göstermez. Bu tam olarak, kapitalizmin bunu nihayet ilerideki birikimin altını oyacak kadar iyi yaptığının işaretidir.

Sistemin (karmaşıklık teorisinin diliyle konuşmak gerekirse) çatallandığı bu noktaya gelindiğine ne olur? İlk sonuç, dünya sistemimizin şu an yaşamakta olduğu ve muhtemelen bir 20-25 yıl daha yaşayacağı aşırı bir kaotik karmaşıklıktır. Herkes aniden kendisi için daha iyi olacağını düşündüğü tarafa sürüklenirken, kaostan iki seçenekten ve çok farklı yollardan biri ile yeni bir düzen çıkacaktır.

Şu anki sistemin devam edemeyeceğini gönül rahatlığı ile öne sürebiliriz. Tahmin edemeyeceğimiz ise, bunun yerine hangi yeni yolun tercih edileceğidir çünkü bu, sonsuz tane ayrı baskının sonucu olacaktır. Fakat er ya da geç yeni bir sistem kurulacaktır. Bu, kapitalist sistem olmayacaktır ama ondan çok daha kötü (daha kutuplaşmış ve hiyerarşik) veya çok daha iyi (görece demokratik ve eşitlikçi) bir sistem olabilir. Bu yeni sistem tercihi zamanımızın dünya çapındaki ana siyasal mücadelesidir.

Bizim, halihazırdaki kısa vadeli geçici beklentilerimize gelince, her yerde ne olduğu gayet açık. Korumacı bir dünyaya doğru gidiyoruz, (küreselleşme denen şeyi unutun). Üretimde hükümetin çok daha doğrudan rol oynadığı bir dünyaya doğru gidiyoruz. Birleşik Devletler ve Büyük Britanya, bankaları ve ölen büyük endüstrileri kısmen devletleştiriyorlar. Kaynakların, hükümet odaklı popülist bir yeniden dağıtımına doğru gidiyoruz. Ortanın solunda sosyal demokrat bir hal de alabilir, aşırı sağ otoriter bir hal de. Devletlerin içinde daha da küçük paylar üzerine çıkan akut sosyal çatışmalara doğru gidiyoruz. Kısa vadede, genel olarak çok sevimli bir tablo görünmüyor.

[Binghmaton.edu adresindeki İngilizce orijinalinden Açalya Temel tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]

YAZIYA YORUM KAT