1. YAZARLAR

  2. ABDULLAH ERKAN

  3. Duyulmayan Çığlık: Halep
ABDULLAH ERKAN

ABDULLAH ERKAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Duyulmayan Çığlık: Halep

02 Aralık 2016 Cuma 01:03A+A-

“Allah’tan başka ilah yoktur”, “La İlahe İllallah de ömrüm”, “La ilahe İllallah de, yüreğin selamete ersin ey ömrüm”, “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir”, “Allah’ım senin hükmüne itirazımız yoktur, ey Rabbimiz!”, “Allah’ım, razı olana dek sana hamd olsun. Ve bizden razı olursan sana hamd olsun. Rızandan sonra da sana hamd olsun.”

Bu cümleler kısa bir süre önce sosyal medyada yayınlanan bir videodan. Bir anne… Kollarında ağır yaralı halde ve şehit olmak üzere olan evladı… Ona son nefesinde “La ilahe illallah” demeyi telkin ediyor. Yılmıyor, susmuyor, isyan etmiyor; sürekli Allah’tan başka ilah olmadığını evladına söyletmek için, yavrusunu kaybediyor olmanın verdiği acıyı görmezden gelerek evladının şahitliğine ortaklık ediyor. Suriyeli annenin metaneti, imanı ve teslimiyeti karşısında bu durumu sadece izliyor olmaktan, bu durum karşısında elimizden bir şey gelmiyor olmasından utanıyor; adeta yüreğimiz parçalanıyor.

Bir Hollywood filminde yer alsa insanları gözyaşlarına boğacak, yüzlerce insanın ayakta alkışlayacağı, milyonlarca insanın haberdar olacağı bu sahne gibi yüzlerce, binlerce sahne Suriye’de dünyanın gözleri önünde her gün yaşanırken verilen tepkilerin bu kadar cılız kalması insanı dehşete düşürecek cinsten. Bu tepkisizlikten beslenen katiller Halep’teki yerleşim yerlerine havadan attıkları broşürlerde şu alçakça ifadelere yer verebiliyorlar: "Burayı terk edin, yoksa öleceksiniz. Dünyanın umurunda değilsiniz". (https://www.haksozhaber.net/katliam-bombalarindan-once-brosur-attilar-halep-dunyanin-umurunda-degil-86543h.htm

Evet, gerçekten de dünyanın umurunda değiller. Dünya kamuoyunda Suriye’de ölen masum insanlardan çok, ölümden kaçarak kurtulan muhacirlerin Avrupa’yı istilası(!) gündemde.

Hemen yanı başımızda senelerdir devam eden bu zulme Suriye halkı daha ne kadar dayanabilecek? Daha ne kadar bu sahneleri içimiz kan ağlayarak izleyeceğiz? Bunun cevabı aslında o videodaki annenin ısrarında saklı. Biz inanıyoruz ki böyle bir teslimiyetle Allah’a iman etmiş analar var oldukça direniş bitmeyecektir.

Yaşanan zulmün acımasızlığını, Suriyeli anaların yanan bağrını, hangi acılara maruz kaldığını görebilmek için internette bir arama motoruna “Suriyeli anne” yazmak yeterliyken tüm bu zulümlerden nasıl bu kadar bihaber olabiliyoruz? Bu videoların kaç tanesini izlemeye yürek dayanır? Suriye halkı son nefesine kadar Allah’tan başka ilah olmadığını, Allah’tan başka yardımcılarının olmadığını haykırarak Zalim Esed’e ve iş birlikçileri İran ve Rusya’ya direneceklerini her gün bize gösteriyorlar. Acıların en büyüğünü yaşarken bile bu direnci haykırıyorlar. Durmuyorlar, yılmıyorlar bütün bu zor şartlara ve imkânsızlığa rağmen direniyorlar. Bir yandan zalimlerin zulümlerine bir yandan da Müslümanların sessizliğine direniyorlar. Suriye halkı senelerdir ağır bombardıman altında katledilirken Batılı ülkelerin sessizliği ya da zalimden yana tavırları şaşırtmıyor ama kendilerini Müslüman olarak adlandıran toplumların sessizliği Suriye halkının çığlığını bastırıyor adeta.

Esed rejimi, Rusya’nın siyasi menfaati ve İran’ında mezhebi taassubu ile dahil olduğu bir katliam çetesiyle zulümlerini devam ettiriyor. Fakat bu zulümleri en fazla bir insan ömrü kadar devam edebilir, sonra? Sonra akıttığı masum kadın ve çocukların kanları ile diğer bütün zalimler gibi hak ettiği yere gideceğinden hiç şüphemiz yok.

İşte bu zulüm ittifakı bugünlerde üç yüzbin insanın tam anlamıyla sıkışıp kaldığı Halep’i yine yoğun bir bombardıman altına aldı. Yukarıda bahsi geçen annede bu bombardımanda yaralanan oğluna telkinde bulunuyordu. Zalim zalimliğini yaparken bizler daha ne kadar sessiz kalmaya devam edeceğiz? Kardeşlerimiz ölüm uykusuna yatarken bizler neyin uykusundayız? Son iki haftada sadece Halep’in doğusunda ölen sivil insanların sayısı 1000’e yaklaştı. Esed rejimi, İran’ın taşeronu Hizbullah milisleri, Rus uçakları ve PYD tarafından kuşatılan Halep Müslümanların yardımına muhtaç halde direnmeye, direnerek ölmeye devam ediyor. Ölümler sadece Halep değil ülkenin birçok bölgesinde 5 senedir artarak devam etmekte. Suriye'de akan kanın sorumluları Esed diktası, Rusya, İran, Hizbullah ve ABD destekli taşeron örgüt PYD, katliamlarını bütün dünyaya ‘terörizm(!) ile mücadele’ diye yutturmaya çalışmakta kararlı. Bu güne kadar Suriye’ye katliamdan başka bir şey getirmemiş Esed ailesi, yıllarca Kafkasya’da Müslümanlara kan kusturan Rusya, ümmetin yanında saf tutmayı bir türlü beceremeyen İran ve yanlarına aldıkları ABD’nin kuklası anti-emperyalist! örgüt PYD ile Suriye halkına baş eğdirmek için canhıraş şekilde mücadele etmekteler.

Her gün yüzlerce kadın, çocuk, genç, yaşlı; Rus uçakları, rejimin katil şebbihaları ve Hizbullah’ın eli kanlı militanları tarafından gerçekleştirilen saldırılar sonucu can veriyor. Rejimin şebbihaları ise bombardımandan kaçan sivillere ateş açarak adeta ne kadar zalim ve alçak olabileceklerini bütün dünyaya gösteriyor. Gösteriyor göstermesine de fakat dünya bunu görmemekte kararlı.

Peki, biz ne yapacağız? Zalim zalimliğini yaparken, ABD bölgedeki müttefiki PYD’yi, Rusya ve İran Esed’i her türlü mühimmatla desteklerken, gemilerle silahlar, tanklar, uçaklar gönderirken biz sadece gıda yardımlarıyla mı yetineceğiz? ABD’nin yeni seçilen başkanı Trump’ın oğlu golf oynarken bile ağır silahlarla korunurken bizler, üzerlerine bomba yağdırılan kardeşlerimize sadece gıda yardımlarının yeterli olacağını düşünmüyoruz değil mi?

Rabbimizin Nisa Suresi 75.ayette yer alan, halkı zalim olan beldenin kadınları, çocukları, yaşlıları için mücadele etmemiz gerektiğine dair emri apaçık ortada dururken, Suriye halkına, binlerce kilometre uzaktan gelen Rusya havadan, İran karadan katliam gerçekleştirirken yine bir başka kıtadan ABD’nin IŞİD’le mücadele bahanesiyle coğrafyada varlığını sürdürme çabası aşikarken Suriye ile yüzlerce kilometre sınırı olan Türkiye’nin Suriye halkını her anlamda desteklemesinden daha doğal ne olabilir? Üstelik Müslümanlığı kimlik edinmiş bizler Şura suresi 39. ayet ışığında zulme uğrayan herhangi bir topluluğa karşı yardımlaşma sorumluluğunu taşırken yanı başımızdakine zulme nasıl sessiz kalabiliriz?

Evet, Suriyeli kardeşlerimize Ensar olmak için çabalıyor, gıda yardımları yaparak orada yaşanan açlığın önüne geçmek için gayret ediyoruz. Fakat Suriyeli kardeşlerimiz için açılan sınırlar, yapılan yardımlar yaşanan dramı bir nebze olsun hafifletiyor olsa da asıl sorunun, Suriye halkının üstüne leş kargaları gibi üşüşen Rus uçaklarını, Hizbullah tanklarını ve rejimin katil şebbihalarını tamamen def edecek imkânların yokluğu olduğu hepimizin malumu. Suriye’de yaşanan zulmün son bulması için gıda yardımlarının yanında tanksavar ve uçaksavar gibi ağır silahların verilmesini istemek ve bunu gerekli mercilere iletmek için sesimizi yükseltmek, bunu gündem etmek kardeşlik bilincimizin gereğidir. Bâtılın taraftarları konforlarını bozan en ufak hususta dünyayı ayağa kaldırırken, hakkın şahitliğini yapma iddiasında bir yaşam sürmeye gayret eden bizler, kardeşlerimizin maruz kaldığı zulmü neden haykıramıyoruz? Neden onlara silah verilmesini istemekten çekiniyoruz? Dünyanın görüp görebileceği en zalim yöneticilerden biri olan Esed’in sözcülüğünü yapanlar kadar cesaretimiz yok mu?

Bizler kardeşlerimizden mesulüz. Her ne olursa olsun Suriyeli analarımız, bacılarımız, kardeşlerimiz zulme maruz kalırken Suriyeli mücahitlerin asıl ihtiyacı olan silahların, canlarını ve ırzlarını koruyabilmesi için gönderilmesi gerektiği gerçeğini her yerde dile getirmemiz gerekiyor. Aliya’nın Bosna savaşında söylediği şu sözler aslında zalime karşı mücadele eden insanların ihtiyacı olan en önemli şeyi gayet açık ifade etmekte: “Bize ekmek değil silah gönderin. Zira ÖLÜLER ekmek yiyemez…”

Bizlerde bu gerçeği es geçmeden bu talebimizi daha yüksek sesle dile getirmeli, talebimizin henüz karşılanmamasından kaynaklı rahatsızlığımızı her yerde ifade etmeli ve bu meselenin sonuna kadar takipçisi olmalıyız. Şimdilik elimizden gelen şey bu zulmün dünyaya duyurulmasını sağlamak, ve bu zulmü engellemek için gerekli tedbirlerin alınması yolunda gündem oluşturmaktır. Bizler şunun net olarak farkındayız ve bu durumdan dolayı Allah’a hamd ediyoruz: Kardeşlerimiz zulme baş eğmiyor, bütün zorluklara ve acılara karşı direniyorlar. Bizler de bu direnişe şahidiz ya Rab! Rabbimiz bizlere zulme maruz kalan kardeşlerimizin sesi olmayı ve iman ettiği halde sessiz kalarak imanlarına zulüm karıştıranlardan beri olmayı nasip etsin.

YAZIYA YORUM KAT

8 Yorum