1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Dünden Bugüne İbnu’l-Alkami ve Torunları
Dünden Bugüne İbnu’l-Alkami ve Torunları

Dünden Bugüne İbnu’l-Alkami ve Torunları

Abbasi halifesi Musta’sım’ın başveziri Mueyyiduddin İbnu’l-Alkami’nin Müslümanlara ihanetini Muhammed Atta değerlendirmiş.

01 Mart 2017 Çarşamba 19:43A+A-

Muhammed Atta’nın değerlendirmesini sunuyoruz:

Tarihi olayların aktörleri değişmekle birlikte sebep-sonuç ilişkilerinin birbirlerine benzerlik arz ettiklerini görürüz. Ancak hem şahısların aynı kökenden geliyor olması ve hem de olayların aynı bölgede gerçekleşmesi pek sık rastlanan durumlardan değildir. H. 656(M. 1258) senesi, Moğol saldırılarının zirveye ulaştığı bir dönemde, zamanın Abbasi halifesi Musta’sım Bağdat’taki sarayında dünya zevklerine dalmış, savaş meydanlarından uzak kalmış, siyasi kararlarını ise baş veziri Mueyyiduddin İbnu’l-Alkami’ye bırakmış bulunuyordu.

Moğolların Bağdat sınırlarına kadar ulaştıklarını gören İbnu’l- Alkami, Moğollarla iletişime geçerek saldırı için Bağdat’ın uygun bir durumda olduğunu onlara haber verdi. Duruma temkinli yaklaşan Moğol komutan Hülagü bazı incelemelerden sonra İbnu’l-Alkami’ye, Halifeye ordu sayısını azaltmasını telkin etmesini bildirdi. Bunun üzerine İbnu’l-Alkami iktisadi gerekçelerle ordu sayısının azaltılması gerektiğini, bunun devletin bekası için daha uygun olacağını Halifeye defalarca anlattıktan sonra, Musta’sım fiili olarak asker sayısının azaltılmasına karar verdi. Babası Mustansırbillah döneminde 100.000’i bulan Abbasi ordusu, Musta’sım döneminde, bu yeni kararla birlikte 15.000 civarına kadar düşürüldü.

Bağdat’ın saldırı için uygun bir konuma geldiğini gören Hülagü, şehri kuşatma altına aldı. Bu sırada dış mahallelerdeki halk şehrin içine sığınmaya başlamıştı. İnsanlar Dicle nehrinin karşı yakasına geçebilmek için ciddi meblağlar ödüyorlardı. Halife ordusu birkaç kez savunma savaşına girse de sayıları 200.000’i aşkın Moğol ordusu karşısında başarısızlığa uğradı.

Halife Musta’sım, vezir İbnu’l-Alkami’nin tavsiyesi üzerine son bir ümitle büyük bir heyeti yanına alarak Hülagü’nün karşısına çıkmaya karar verdi. Ordu komutanları, âlimler ve eşraftan oluşan heyet Hülagü’nün karşısına çıkmak için Bağdat’ın dışına vardıklarında, halife ve yanında bulunan birkaç kişi haricinde hepsi orada katledildi. Böylece, devletin en değerli idarecileri vezirin ihanetiyle düşman önüne sunulmuş oluyordu. Bir takım görüşmelerden sonra yine Şii vezir İbnu’l-Alkami’nin önerisi üzerine Hülagü, önce Musta'sım'ın aile fertlerini gözleri önünde katlettikten sonra halifeyi bir çuvala koydu ve askerlerinin atlarıyla üzerinden geçmesi emrini verdi. Halife, Moğol atlarının ayakları altında, feci şekilde can verdi.

Peki İbnu’l-Alkami tüm bu ihanetleri niçin yaptı ve istediğini elde edebildi mi?

Öncelikle İbnu’l-Alkami Şii inancına sahipti ve Sünnilere karşı büyük bir düşmanlık besliyordu. Moğolların gelmesiyle Bağdat’ta bulunan Sünnilerin ortadan kaldırılmasını istiyordu. İbn-i Kesir el-Bidaye ven-Nihaye adlı eserinde, konuya dair şunları söyler: “Tüm bunları, sünneti tamamıyla ortadan kaldırmayı, Rafızilik(Şiilik) bidatini ortaya çıkarmayı, Fatımilerden bir halife seçmeyi, âlimleri ve müftüleri yok etmeyi isteyerek yapmıştır. Ancak Allah emrinde galip olandır.” İkinci olarak, yaptığı ihanetler sonucunda işgalci Moğolların Bağdat’ı kendisine teslim edeceklerini umuyordu. Birinci emeli gerçekleşti. Moğollar 40 gün içerisinde Bağdat’ta, bazı kayıtlara göre 1.800.000 insanı katlettiler, tecavüz ve toplu kıyımlar gerçekleştirdiler, şehri yağmaladılar. İkinci emelinin gerçekleştiğini ise söyleyemeyiz. Bağdat’ta bazı yetkilere haiz olsa da, İbnu’l-Alkami’nin üzerinde her zaman bir Moğol kontrolcü bulunuyordu. Kısa bir süre sonra Moğol askerlerinin alay konusu haline geldi. Bineğiyle Moğol askerlerinin yanından geçerken, onunla alay edip sopayla bineğine vurarak eğleniyorlardı. Rivayete göre, yine bir gün buna benzer bir olay yaşanırken olaya şahit olan Bağdatlı bir kadın İbnu’l-Alkami’ye, “Abbasi halifeleri sana böyle mi davranıyordu?” diyerek, düştüğü durumu kendisine hatırlattı. Bu olay üzerine evine kapanan İbu’l-Alkami, Moğolların Bağdat’ı işgal ettikleri sene içerisinde evinde öldü. İstediğini elde edemediği gibi bunca felaketin de sebebi oldu.

Günümüzde İbnu’l-Alkami’nin ardılları, sanki tarihten hiçbir ders almamışçasına Ehli-Sünnet’i katletmek için Batılı güçlerle işbirliğine girmektedirler. Afganistan’ı işgal eden Amerika’nın destekçisi Kuzey Afganistan Şiaları, Hazara Şiaları ve İran olmuştur. Irak’ın işgalinde, Amerika ile savaşmanın haramlığı fetvalarını Şii lider Sistani yayınlaşmıştır. Son olarak Suriye işgalinde Rusya’yı acımasız saldırılarına heveslendiren yine Şii İran ve yardakçıları olmuştur.

Ancak tarih yeniden tekerrür edecek gibi gözüküyor; Trump’un başa gelmesinden sonra İran-Amerikan ilişkilerinde gözle görülür bir bozulma yaşanmaya başladı. Rusya ile Suriye’yi aralarında paylaşamadıkları için perde arkasında cereyan eden ve perde önüne yansıyan birçok hadiseler bulunmakta. Bu gün Ortadoğu halkları nezdinde İran daha önce Amerika’ya yakıştırdığı ‘büyük şeytan’ nitelemesini son yaptıklarıyla kendi kendisine yakıştırmış bulunmaktadır. Kuzu postuna bürünmüş İran’ın gerçek kimliğini ortaya koymasından sonra yanında bulunan İslam ümmetinden dostları hızla uzaklaşmış, yerini ise çıkarı gereği ittifaklara giren kendisinden daha güçlü aktörler almıştır. Bu çıkarların bitmesi ya da çelişmesi halinde dostluklar da bitecek ya da düşmanlığa dönüşecektir. İran’ın iç karışıklıkları, iktisadının her geçen gün daha kötüye gitmesi ise işin diğer boyutlarıdır.

Tarihte işbirlikçilerin bitişinin başlangıcı, sapkın görüşlerini açığa çıkarmalarıyla olmuştur. Bugünkü işbirlikçi güçlerin bitişi ise, Kudüs’ün fethinin müjdesidir. Allahu Teâlâ’dan, işbirlikçi odakların yok oluşu ve Kudüs’ün işgalcilerden temizlenmesini sağlayacak olan mücadeleci topluluğu ümmete tanıtmasını diliyorum. Zira gelecekte hakim olacak İslami düzen, onların ve Ehli-Sünnet’ten olan destekçilerinin elleriyle olacaktır.

HABERE YORUM KAT

3 Yorum