1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Dersim'in Çocuğu ve Kemalizm Katliamları
Dersimin Çocuğu ve Kemalizm Katliamları

Dersim'in Çocuğu ve Kemalizm Katliamları

Sorumlu ve suçlu o dönemin yönetimi. 'Atatürk'ün bu katliamdan haberi yoktu' mazereti, akla ve mantığa uygun değil. Atatürk gibi bir lider devleti yönetirken, ondan habersiz planlı-programlı ve kapsamlı bir katliam yapmak nasıl mümkün olabilir?

18 Kasım 2011 Cuma 02:31A+A-

Dersim'in çocuğu

Mümtaz'er TÜRKÖNE

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Dersim'in çocuğu. Onu büyüten babası-annesi, kimliğinin-kişiliğinin oluştuğu evrelerde çevresinde bulunan akrabaları Dersim katliamına tanıklık etmiş kişiler olmalı. Dehşeti, acıyı yaşamışlar.

Çok değil iki nesil öncesine ait bir hikâyeden bahsediyoruz. Karanlık Ortaçağlarda kalan, tarih kitaplarından öğrendiğimiz bir trajedi değil bu. CHP lideri, işte bu neslin sıcak hatıraları, endişeleri ve muhtemelen öfkesi arasında kendisini ve çevresini idrak etmiş biri. Şimdi katliam esnasında Türkiye'yi yöneten partinin başında o bulunuyor. Zor bir durum. İnsanın politik kişiliği ve misyonu ile kendi bireysel kimliğinin tam karşı karşıya geldiği bir yerde duruyor. Ancak durum çarpıtılıyor. Şahsen, Dersim İsyanı üzerinden Kılıçdaroğlu'nu hedef alan tartışmalarda, kendimi onun yanında hissediyorum.

Dersim'i, bir siyasî polemik konusu yapmak doğru değil. 1937-38 yıllarında 50 bin insan, çoluk, çocuk, yaşlı demeden öldürüldü. Devlet önce bu bölgede bir isyan çıkarttı; sonra isyan bastırma bahanesi ile katliam yaptı. Amaç, devlet otoritesinin ulaşmadığı bir bölgeyi merkezî otoriteye bağlamaktı. Kullanılan yöntem Osmanlı'dan kalma bir siyasetti. Bu yönteme göre devlet, kolunun ulaşamadığı yere önce parmağını sokup karıştırıyor. Bir asayiş sorunu ortaya çıkartıyor. Sonra devlet, isyan bastırma bahanesi ile tankıyla, topuyla geliyor. İsyan edenler şiddetle cezalandırılıyor. Devlet böylece kendi başına buyruk yaşayanlara gücünü, kuvvetini ve dehşetini göstermiş oluyor. İsyan çıkartmak ve bastırmak, Osmanlı'da devlet otoritesini temin eden bir siyaset olarak hep uygulana gelmiştir. 'Başka ne yapılabilirdi?' diye sorabilirsiniz. Cumhuriyet farkını, Dersim'e sağlık ve imar hizmetleriyle girerek, devletin müşfik yüzünü gösterebilir ve ikna yöntemi ile aynı amacı gerçekleştirebilirdi. Tercih edilen yöntem, bir plan ve program dahilinde önce isyan çıkartmak, sonra da isyanı katliam yaparak bastırmaktır.

Sorumlu ve suçlu o dönemin yönetimi. 'Atatürk'ün bu katliamdan haberi yoktu' mazereti, akla ve mantığa uygun değil. Atatürk gibi bir lider devleti yönetirken, ondan habersiz planlı-programlı ve kapsamlı bir katliam yapmak nasıl mümkün olabilir?

Kılıçdaroğlu'nun bugün yaşadığı paradoks, katliamdan sonra kurulan düzenle ilişkili. Olanlardan sonra Kürt olmaktan dolayı Türk çoğunluk, Alevî olmaktan dolayı Sünni çoğunluk karşısında kendilerini savunmasız gören Dersimliler çaresiz devlet ile uzlaşma yoluna gidiyor. Dersimlilerin CHP'liliği bu mecburî uzlaşmanın eseri. Dersimliler açısından geride kalanları korumak için doğru ve yerinde bir karar. Aynı zamanda bugün yaşanan trajik çelişkilerin de sebebi.

Kılıçdaroğlu, katliama uğrayan ve sonrasında devletle uzlaşmaya varan Dersimlilerin çocuğu. O zamanın devleti olan CHP'nin başında bugün o oturuyor. Elbette Dersimliler için bir gurur ve iftihar vesilesi olmalı. CHP'nin başında bugün bir Dersimlinin olması, aslında bu yaranın kapatılması ve geçmişe sünger çekilmesi için altın değerinde bir fırsat. CHP, kurumsal kimliği ile bir özeleştiri yapacak ve bu kirden arınacak. Aynı arınma devletten de talep edilecek. Bu fırsat kullanılabilse, Kürt sorununun çözümü için de yeni bir kapı aralanabilir. Ama olmuyor. Olmamasının sebebi, bu mazinin basit siyasî hesaplar için sömürülmesi.

Haluk Koç ve Türkiye'nin batısını temsil eden bir grup milletvekili arkadaşı, Dersim isyanını sömürerek parti içi muhalefet için bir mevzi oluşturuyor. Amaç, Kılıçdaroğlu'nu yıpratmak. 1937'nin CHP'si, bugün bu hizipte yaşamaya devam ediyor. Dersim'de insanları katletmek, onlar için bugün Kılıçdaroğlu ile Atatürk'ü ve CHP'nin tarihî mirasını karşı karşıya getirmenin sadece elverişli bir vesilesinden ibaret.

Kılıçdaroğlu CHP'nin 1937'deki misyonunu temsil etmek zorunda değil. Dersim'in çocuğu gibi davranmalı. CHP'yi bugün geniş kitlelerle buluşturacak olan bir imkân ve fırsat bu durum. Dersimli gibi davranan bir genel başkan, Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye'nin sorunlarını çözmek için de inandırıcı bir duruş sergilemiş olur. Kılıçdaroğlu sayesinde devlet halkı ile barışmış olacak. Konu bölücülükse, bunu yapan Haluk Koç ve arkadaşları.

CHP, parti yetkili kurullarının kararı olarak Dersim katliamı konusunda bir özeleştiri ve kınama açıklaması yapmalı. CHP bunu yaptığı gün, bir Türkiye partisine dönüşecek ve Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne çok değerli bir katkıda bulunmuş olacak.

ZAMAN 

HABERE YORUM KAT