1. YAZARLAR

  2. Ahmet Selim

  3. Denge'yi bir nebze hatırlamak
Ahmet Selim

Ahmet Selim

Yazarın Tüm Yazıları >

Denge'yi bir nebze hatırlamak

10 Ekim 2010 Pazar 00:52A+A-

Bir şeyi vaktinde, mâkul sürede, bazen de bir bakışta anlamak önemlidir. Oturup münakaşa edersen, küçücük bir mesele için saatlerce hatta günlerce nefes tüketirsen; sonuçta, kızsan da köpürsen de, tabii ki anlayacaksın. Ama bunun bir değeri yok. Hayat nice meselelerle dolu. Sıradan bir olay için bunca gayret ve zaman harcanırsa, bu ömür bu hayatın bir tek ciddi meselesini bile doğru dürüst kavramaya yetmez!

Sabrımın nadiren taştığı zamanlar, hep böyle küçük meselelerle ilgilidir. Sorulur, "Niye önemli olmayan bir şey için bu kadar tepki gösterdin?" diye! Tepki gösterişim, ciddi meselelerin ne kadar uzağında olduğumuz ortaya çıktığı içindir. Vesileye değildir, delâletinedir!

"Ayrıntılar önemli" sözü doğrudur. Ama, "Ayrıntılarda boğulup kalmamak çok önemlidir." Bazen esasları en güzel biçimde basit ayrıntı teşbihleri aydınlatır.

"Yabancı el" sendromu diye bir hal varmış. Bilmiyordum, yeni öğrendim... Beynin sol yarısı ile sağ yarısı farklı fonksiyonel özelliklerin merkezlerini ihtiva ediyor. İkisi arasında bağlantı olduğu için, bu özellikler bir yardımlaşma içinde birbirini bütünlüyor. İrade, kişilik; böyle bir bütünleşmeyle ortaya çıkıyor. Aradaki bağlantı zayıflayınca, bozulunca, farklı özellikler de birbirinden kopuyor. Mesela insan, bir eliyle tuttuğu şeyin yuvarlak mı, dört köşe mi olduğunu anlamıyor. Daha ileri hallerde, ellerden biri tamamen kontrolden çıkıyor! İradeyle hükmedilemez hale geliyor, öbür el ile bile zaptolunamıyor! Çünkü, hayatın hakikati olan "terkibî bütünlük" dağılmış. Bakıyorsun, o hükmedemediğin eline: "Bu el benim mi?"

İnsanın kendine yabancılaşması da buna benziyor işte! Şu baktığını görmeyen yahut görmemesi gereken şeylere bakan gözler benim mi? Söylememesi gerekenleri söyleyip söylemesi gerekenleri söylemeyen dil benim mi? Gitmemesi gereken yerlere gidip, gitmesi gereken yerlere gitmeyen ayaklar benim mi?

Ayrıntıları didikleyip de esasları atlayan bu akıl benim mi?

Bu ben miyim?

Kendimize geldiğimiz bir silkeleniş anında soracağımız bunlardır.

... Beynin sağ yarısı ile sol yarısı arasındaki irtibat kopunca, iki yarım da kendine mahsus özelliklerini yapamaz hale geliyor. Yani bir yarısındaki özellikler, diğer yarısındaki özelliklerin dengeleyici etkilerine muhtaç. "Ben münhasıran onları çalıştırayım" dediğinde, bu iltimas onların aleyhine oluyor! Her özelliğin merkezi, bütünlüğün ışığına muhtaç. Aksi halde; ruhun, şuurun, iradenin, kişiliğin ve aklın vahdeti tezâhür edemiyor. Sağ el ile sol el kavga etmeye başlıyor. Bütünlüğü görebilme bilgisinden mahrum bir biçimde bir noktaya saplanıp kalma uzmanlığından tutun da, ideolojik saplantılara kadar her türlü olumsuzluk bu teşbihte yerini bulur. Onun için günlük, tabii, genel oluşa baktığınız zaman; bir sürü akıl almaz basitlikte yanlışlarla, tutarsızlıklarla, savrukluklarla karşılaşıyoruz.

... "İhtilâf" bile asgari bir denge müşterekine muhtaçtır, var olmak için.

"İhtilâfımız yok, hiç tartışmadık." demiştim bir vesile ile. "İrtibâtımız yok ki ihtilâfımız olsun!" demiştim. Nispet edeceğiniz, kıyasa mesnet yapacağınız bir ortak kabul olmalı ki; onunla bağdaşıp bağdaşmadığını son tahlilde ortaya çıkararak doğruyu yanlışı, haklıyı haksızı ispatlayabilelim.

"Fikir hayatının perişanlığı kronikleşirse, günlük hayatın basit mantığı da körelir" sözünün anlamı aynı sebebe bağlı.

Bazen şöyle demek ihtiyacını hissediyorsunuz: "Bunu düşünemiyor olması mümkün değil. O halde görünmeyen bilinmeyen bir sebep var olmalı." Birtakım varsayımlar, teorik yaklaşımlar, vehimler buradan doğuyor. Sonunda anlıyorsunuz ki, hiçbir arka plan, derin plan kıvrımı falan yok; "yabancı el" gibi "yabancı akıl" devreye girmiş, adam düpedüz zırvalıyor. Espri mi yapıyor, mecaz mı kullanıyor, îmada mı bulunuyor, ârifane tecahül mü gösteriyor, cevher mi yumurtluyor; hiçbiri değil, en kalın ve kaba müşahhasıyla zırvalıyor.

... Yabancılaşma zırvası deli saçmasından beter. Hem de bin beter. Aktüaliteye karşı bazen tiksintili bir öfke duyuşum bu yüzden..

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT