1. YAZARLAR

  2. HALİME GERÇEK

  3. Çocuk Kitapları ve Sahih İslam Algısı
HALİME GERÇEK

HALİME GERÇEK

Yazarın Tüm Yazıları >

Çocuk Kitapları ve Sahih İslam Algısı

18 Kasım 2008 Salı 09:01A+A-

Dünyada yapılan araştırmaların sonuçları çocukluk yıllarında kazanılan davranışların büyük bir kısmının yetişkinlikte bireyin kişilik yapısını, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirdiğini ve sağlam bir kişiliğin ilk çocukluk yıllarında atılabileceğini göstermiştir. Bu dönemde doğru ve sağlam bir şekilde oluşturulacak İslami eğitim de oldukça kıymetli olmakta ve bu eğitim ileriki yaşlar için üzerine inşa edilecek İslam algısının tohumu işlevini üstlenmektedir.

Genellikle 3–4 yaşından itibaren dünyayı ve kendi varlığını soru alanı yapan çocuğumuzun bu yaşlarda dini fikirlerle temasa girdikleri, İslami kavramlarla karşılaştıkları söylenebilir. Elbette bu yaşadığı sosyal çevre ve ailenin İslam’i değerleri ne kadar yaşattıklarıyla da ilgilidir. Dini söylemlerin ve İslami uyanışın ve yaşanışın ağır bastığı bir sosyal çevre çocuğumuzdaki dini uyanışın erken yaşlarda oluşmasını sağlar.

Okul öncesi çocuklardaki Allah algısına dair yapılan çalışmalardan bir örnek verecek olursak: Barnes yaptığı çalışmasında öğretmen ve annelerden çocuklarına Allah nerede? O ne yapıyor? Neden onu göremiyoruz, vb soruları yöneltmelerini istemişti. 27 çocuğun cevapları incelendiğinde çocukların büyük bir bölümünün Allah’ı büyük ve çok iyi bir insan olarak tasavvur ettikleri görülmüştür. Bazı çocuklar da Allah’ı beyaz elbise giyen aksakallı bir ihtiyar olarak tasvir etmişlerdir.

Bu konunun bir uzantısı olarak Harmes de yaptığı çalışmasında çocuklardan Allah’ı nasıl tasavvur ettiklerini resim çizerek ifade etmelerini istemiştir. Okul öncesi çocukların da Allah’ı genelde bulutların üzerinde altın sarayda yaşayan biri olarak hayal edildiğini tespit etmiştir.

Allahın resmini çizelim şeklindeki yönerge verilen okul öncesi çocukların yüzde 34’ü onu resmetmeyi reddetmiş, yüzde 66’sı da Allah için bir çocuk resmi çizmiştir.

Genellikle Batılı ülkelerde yapılan testler sonucunda oluşturulmuştur bu istatiksel bilgiler. Avrupa’da yapılmış bu çalışmaya benzer testler belli bir din eğitiminden geçen çocuklara yöneltildiğinde özellikle altı yaş çocuklarının Allah algısının gayet iyi bir düzeyde olduğunu görüyoruz. Sorulan sorularda Allah çok büyük, her yerde; bizler küçük olduğumuz için onu göremiyoruz gibi cevaplar alınmıştır.

6. yaş dönemi İslami eğitim için çok kaliteli bir yaştır. 4. ve 5. yaşlarda soyut varlıkları algılama yoktur. Bu açıdan Allah algısı ve beraberinde işleyebileceğimiz İslami motifler arasında bağ kurmada zorlanabilirler ancak bu yaşlar da sıfır eğitim dönemleri kesinlikle değildir. Anne babalar olarak bizler çocuklara İslam bilgisini vermek için genellikle ilkokul dönemini bitirmesini bekleriz. Ancak bu yaşa kadar hayatımızı kuşatan ve yaşam biçimimizi belirleyen İslam’ın söylemlerini ve buyruklarını çocuğumuza hiç anlatmamamız büyük bir haksızlıktır.

Bazen de “çocuk büyüsün, inanıp inanmayacağına kendi karar versin” şeklindeki modern diyebileceğimiz bir düşünce yapısı aileye hâkim olur ki, bu doğru bir yaklaşım değildir. İngiliz şair Coloridge “çocuk büyüsün neye inanacaksa kendi seçsin.”diyen bir adama hiçbir şey söylemeden bahçesine götürür. Karmakarışık yabani otlarla dolu, çirkin bir bahçedir burası. Adam gülümser ve müstehzi bir edayla “sen buna bahçe mi diyorsun?!”der. Coloridge cevap verir:“kendi haline bıraktım seçimini yaptı.”

Çocuklar sonsuzluğa duydukları merak ve özlemden dolayı dinî inanca kolayca yönelirler ve yaradılış itibariyle de Allah’a inanmaya meyyaldirler. İslam’ın insanı baştan aşağı boyadığı derinlikli kişilik yapısını işlemeye hazırlıklı bir donanıma sahiptirler. Ancak bu noktada teşvik edici ve yönlendirici şefkatli dokunuşlara ve sağlam modellere ihtiyaç duymaktadırlar. Bu açıdan kendi haline bırakma tarzında tırnak içinde “demokratik anlayış” geliştirmek ailelerin eğitim işini tembelliğe terk etmesidir.

Çocuklar hayatımıza girdikleri andan itibaren ebeveynlerin şefkatli dokunuşları ve samimi yönlendirmelerine her daim ihtiyaç duyarlar. Bu açıdan hayatlarındaki karar aşamalarında onları yalnız koymak alacakları kararların bedelleriyle onları hazırlıksız bir zamanda baş başa bırakmak bellerini büken bir yük olabilir. Hayat tecrübelerimizden İslami bilgi birikimimizden istifade etmeleri için onlara fırsatlar sunmalıyız. Her şeyden önce çocuklarımızın kendi seçimlerini yapabilmeleri için çekirdekten yetiştirerek donanım kazanmalarını sağlamalıyız.

Tam da bu noktada “Peki, nasıl bir İslam algısını işlemeliyiz?” sorusu merkezi bir öneme haizdir. Din eğitiminde çoğu zaman yön verici öğütler, emir ve yasaklar ezberlenmesi gereken kurallar bütünü olarak ele alınır. Ruhu oluşturulmadan işlenen bu tarz İslam eğitimi kişilik gelişimine beklenen olumlu tesiri yapamamaktadır. Bilgilerin katı kalıplar içerisinde verilmesi çocuğun ileride yeni bilgileri kazanma imkânlarına set çekebilmekte, zihnini köreltebilmekte veya yanlış yönde sapmalara yol açabilmektedir.

Hâlbuki din, ilmihal bilgilerinden ibaret değildir. O sadece korku-sevgi veya bağlanma ihtiyacı ile de açıklanamaz. İslam’ın sosyal bir yaşanmışlığı da vardır. Dolayısıyla hayatı kuşatan o bütüncül din algısının aksine tek yönlü bir din algısı çocuğumuzun din eğitiminde kısıtlanmış bir eğitim olur. Vahiy insan içindir. İnsan onu anlayacak ve yorumlayacaktır. Bu açıdan hayatın ilk yıllarındaki din eğitimi dini bilgileri çocuğa bütünüyle aktarmak demek değildir. Onu vahye hazırlamaktır. Ruh ve zihin kabiliyetlerini işleterek onu vahyi anlamaya hazırlamaktır. Çocuğun kabiliyetleri erken yaşlarda gelişirse ileride bir yetişkin olarak o kendisi için gerekli olan öğretimi devam ettirebilir ve Müslüman olmanın ne demek olduğunu anlayabilir.

Çocuklara Allah algısı ve bu bağlamı tamamlayıcı İslam bilgileri öğretirken verdiğimiz eğitimin içeriğinin Kur’anî olanı ne kadar iyi yakaladığının yanında bu önemli bilinci nasıl vereceğimiz de önem arz etmektedir. Öğreteceğimiz konuyu işlerken belli bir yöntem belirlemek ve isabetli yöntemler için araştırıcı veliler olmak gerekmektedir.

İyi Bir Eğitim Yöntemi Olarak Çoklu Zekâ

Çoklu zekâ matematiksel ve sözel zekâyı gösterge kabul eden standart zekâya yönelik sistemin aksine her insanın benzersiz olduğuna dair söylemini ön plana çıkaran bir yöntemdir. Benzersiz kabul edilen her kişinin farklı ilgi ve yetenekleri zayıf ve güçlü yönleri vardır. Bu yetenek ve ilgisine ulaştığımızda başarılı bir öğrenci bulmuş oluruz. Çocuğumuza sesimizi duyurmayı başarmanın yolu onu duymaktan ve ilgisine seslenmekten geçiyor.

Bu önemli uyarıyı dikkate alan Muştu yayınları okul öncesi çocukları, 7.8.9.10.11 yaş grupları için çoklu zekâ kuramını yöntem belirleyerek dini eğitimi işleyen altılı ve sekizli serilik çalışmalar hazırlamış. Çalışmaların her biri farklı isimlerle yayına hazırlanmış. Örneğin okul öncesi serisi Yumurcak 7, Şirin 8, Afacanlar 9, Tomurcuklar 10 ve Gülücük 11 olarak muhtelif yaş gruplarına dönük yazılan seriler Tebessüm adıyla yayınlanmış. Seriler, aylık dergi tarzına çok yakın bir usulle çalışılmış. Her yaş çocuğunun gelişim özellikleri dikkate alınarak konular işlenmiş. Özellikle de okul öncesi çocukları için hazırlanan seride bol boyama, el sanatları etkinlikleri, çeşitli oyunlar, tekerlemeler, bilmeceler, parmak oyunları, çeşitli drama çalışmaları ve şarkılar kullanılarak farklı zekâ alanına sahip çocukların da ilgisi kazanılmaya çalışılması eserlerin olumlu yönlerinden birisidir.

Genel olarak konu başlıklarına baktığımızda Akaid konuları; Abdest, Namaz, Zekât, Oruç, Kurban, 32 Farz vb. konular; Esmâü’l Hüsna, Dualar, Sureler ve Türkçe anlamları; Peygamberimizin Hayatı, Sahabe ve Örnek Şahsiyetlerden kesitler; Hadisler, Kıssadan Hisse gibi hikâyeler; Temizliğe yönelik özbakım kuralları, nezaket, komşuyu ve eş-dostu gözetmek, yardımlaşma, paylaşma gibi sosyal hayata yönelik ahlak kuralları ve iyi ahlaklı olmanın erdemine ilişkin konuların işlendiğini görüyoruz. İslam bilgisi olarak işlenen bu konuların yanında dergilerde farklı başlıklar altında bir seri olarak bilimsel gelişmeleri icat ve keşifleri incelemeye ve öğrenmeye yönelik genel kültür bilgileri de yer almaktadır. Fen-doğa etkinlikleri diyebileceğimiz bir başlık altında da kimya, biyoloji gibi konuların hikmetleri, insanın yaratılışındaki ilahi ihtişam ve kudret mesajının işlendiği konu başlıkları bulunmaktadır. Farklı hayvanların yaşayış biçimleri ve üretici olarak yaşam gayelerinin incelendiği bölümde belli bir ayet doğrultusunda hareket eden hayvanların Allah’ın vahyi üzere oldukları vurgusu yapılmış. İşlenen bütün konularla ilgili değerlendirme testleri bilmeceler, bulmacalar, farklı olanı bulma, eksik tamamlama, labirent gibi zihinsel çalışmalarla dergiler renklendirilmiş. Okul öncesi serisinde her dergi için sorulu-cevaplı oyun kartları ve etkinlikler için renkli çıkartmalar hazırlanmış. Dergi, kâğıt basımı iç dizayn gibi konularda belli bir kaliteyi yakalamış. Etkinlikli serilerinde özellikle okul öncesi dergileri samimi bir duyguyla hazırlanmış ancak çok daha iyi çalışmalara kapı aralamış bir değerlendirmeye sahip.

Dergilerde işlenen din eğitimi konularında içerik olarak sıkıntı diyebileceğimiz sorunlar mevcut. Özellikle Peygamberimizin (s) hayatı kısmında mucize edebiyatı oldukça yoğun işlenmiş. Ayrıca bilimden damlalar şeklindeki bir başlığın altını doldurmak için hazırlanan konular ilk bakışta “İslam bilime uzak değil, bilimsel keşifler aslında Kur’an’da bildirilmiştir.” gibi bir hissiyatı hatırlatıyor. Bu çocukların bilinçaltında kompleksli bir algıyı besleyebilir olması dolayısıyla da sıkıntılı görünüyor. Belirli günler başlığının altına sayılara göre değişen konular yerleştirilmiş ve bunlar için de özellikle mübarek geceler olarak işlenen kandil geceleri oldukça iddialı adeta kurtuluş reçetesi sunan kutsallıkta ele alınmış. Dergilerde hikâye başlıkları altında sırlı hikâyeleri görüyoruz. Çizgi hikâye şeklinde dizayn edilen sayfalarda cenk meydanlarından ölümsüz kahramanlara kadar birçok şahadet öykülerine rastlayabiliyoruz. Işık şahsiyetler başlığıyla işlenen isimler arasında Mevlana, AbdülKadir Geylani gibi isimler de yer alıyor. Ancak içerik olarak okul öncesi serisi diğer serilere göre biraz daha vasatı yakalamış.

Muştu yayınları, yayımladığı bu çalışmayla din eğitimi verirken zekâ alanlarının her birine seslendiği için çok iyi bir kapıyı çalmıştır. Ancak işlediği İslam bilgilerinin içeriğinde ilmihal mesabesini geçememiştir. Eski diyebileceğimiz bir fıkıh anlayışını çocuklar için hazırladığı bu dergide işlemesi şaşkınlık yaratıyor. Piyasamızda bulunan ve çocukta İslam bilincini oluşturmak için hazırlanan bu tarz çalışmalar eğrisiyle birlikte incelemeye ve değerlendirmeye değer olduğunu düşünüyorum.

YAZIYA YORUM KAT

4 Yorum