1. YAZARLAR

  2. Didier Billion

  3. Cezayir: Cumhurbaşkanlığı seçimi bir zafer mi?
Didier Billion

Didier Billion

Yazarın Tüm Yazıları >

Cezayir: Cumhurbaşkanlığı seçimi bir zafer mi?

26 Nisan 2014 Cumartesi 10:32A+A-

Cezayir, bağımsızlığını kazanmasından bu yana en garip seçim kampanyasını yaşadı. 17 Nisan’da eski cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika geçerli oyların % 81,52’sini alarak dördüncü kez cumhurbaşkanı seçildi.

Bu seçimin garip yanı, 2012’den beri halkın önüne çıkamayan bu 77 yaşındaki adamın seçim öncesinde kampanyasını dahi yürütememiş olmasıydı. Buteflika meydanlara çıkıp konuşmadı ve kendi seçim kampanyasını da başkaları yürüttü. 2013 Nisan ayında ağır bir beyin kanaması geçiren ve üç ay Fransa’da tedavi gören cumhurbaşkanı o günden beri gerçek anlamda herhangi bir siyasi faaliyet yürütemez görünüyor. Bu koşullarda Buteflika’nın adaylığını ve zaferini nasıl açıklamalıyız?

    Cezayir, merkezî önemde bir jeopolitik potansiyele sahip ülkedir. Afrika’nın üçüncü, dünyanın on birinci petrol ve doğalgaz ihracatçısı olan Akdeniz havzasında 1200 km uzunluğunda bir kıyı şeridine sahip, ülkeyi Mağrib’in merkezi yapan ve Sahraaltı Afrika’ya bağlayan bir karasal derinliğe sahip. Bu önemli potansiyeline karşın Cezayir yine de yükselen ülkeler arasında yer alamıyor. Petrol ve doğalgaz, ülke ihracatının % 97’sini GSMH’nın % 36’sını oluşturmakta ve dışarıya karşı güçlü bir bağımlılığa iten bir rant ekonomisinin kaynağını oluşturmaktadır. Kuşkusuz ülkenin finansal durumu 1990’ların sonundan itibaren devletin kasalarına milyarlarca dolar akıtan petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki yükseliş sayesinde iyi durumda. Cezayir, Avrupa’nın üçüncü petrol ve doğalgaz sağlayıcısı olduğundan emin müşterilere sahip. 2013 yılında ülke 200 milyar dolarlık Amerikan Merkez Bankası tahviline sahip olarak bu alanda Suudi Arabistan’dan sonra dünya ikincisi konumundaydı.

    Bu etkileyici finansal göstergelere rağmen ülkedeki reel ekonominin durumu son derece kaygı verici. Aslında bu gelirler ulusal üretim sistemi içinde hiçbir zaman yeniden yatırıma dönüşemedi. Bu nedenle tüketim mallarının % 95’i ithal edilmektedir ki bu durum 2011 yılında 50 milyar dolarlık bir harcamaya neden olmuştu. Cezayir böylece ekonomisi en az farklılaşmış ülkelerden biri haline geldi. Devasa zenginliklerine rağmen ülke yoksullaşıyor: aktif nüfusun % 75’i 30 yaşın altında olan ülkede, resmi rakamlara göre gençlerin % 25’i işsizdir; nüfusun % 70’i ayda 250 Euro’dan az bir parayla geçinmektedir. İktidar üretici bir ulusal sanayii, adına layık bir hizmet sektörünü geliştirmek yerine, iktidar son yıllarda doğal kaynaklardan elde ettiği rantın bir bölümünü toplumsal barışı satın almak ve hoşnutsuzlukları yatıştırmak için topluma dağıttı. Birçok toplumsal projeyi yürürlüğe geçirmek ve iktidar tarafından başlatılan büyük projeler politikası birçok Cezayirlinin gündelik hayatını iyileştirmeyi sağladı.

    Burada ekonomi ile siyaset arasında çok sıkı ilişkiler söz konusudur. Cezayir sistemi Berlin Duvarı yıkılmadan önceki Doğu Avrupa ekonomilerinin özellikleriyle doğal kaynaklardan elde edilen ranttan kaynaklanan ayrıcalıklarına dayanan bir oligarşinin egemenliğini birleştirdiğinden, ülke uygun kararlar alabilecek durumda gözükmemektedir. 3 yıldan beri Arap dünyasında gelişen protesto hareketlerinden kaygılanan Cezayir yönetimi, paradoksal olarak hiçbir anlamlı reform kararı almadı. Oysa ülkede toplumsal durum son derece gergin. Yılda ortalama 10.000’e ulaşan eylem; grev, oturma eylemi ve bazı ayaklanmaların olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca ülkenin Arap ve Berberi halkları arasında süregelen bir gerginlik de söz konusu.

    Bu bağlamda değişim yanlısı, gerçek ama kararsız bir istek var. Öte yandan her türlü gelişimi bir tehlike olarak gören istikrar bağımlılığı da, 1990’lı yıllarda, 200.000 kişinin ölümüne 15.000 kişinin kaybolmasına yol açan korkunç iç savaşın travmasını yaşayan toplumun büyük bir bölümü üzerinde hâlâ etkili. Buteflika taraftarları bu parametreyi gayet iyi anlamış olduklarından, cumhurbaşkanlığı kampanyasını, halkın korkularını araçsallaştırarak, istikrarın önceliği üzerine inşa ettiler. İstikrarsız bir bölgede bulunma korkusu, sözde Cezayir’i zayıflatmak isteyen dış güçler korkusu, Sahel bölgesinde terörizmin yükselişi korkusu… Ancak yine Buteflika’nın yerine seçim kampanyasını yürüten sözcüler ülkedeki huzursuzluğun nedenlerini de bilinçli olarak görmezden geldiler.

    Siyasi sistemin kapanıklığına karşın, son aylarda ülkede çekingen bir tartışma ortamı da başladı. Acaba gelecekte yeni sistem içeriden reforma tabi tutulmasıyla yani siyasi uzlaşma çerçevesinde sağlanacak bir barışçıl geçiş dönemi mi olacak, yoksa düzeltilemez gayrimeşru olarak görülenin radikal değişimi mi? Kuşkusuz bu seçimlerin sonucu bir sürpriz olmadı ama Abdülaziz Buteflika’nın yeniden seçilmesi kendisiyle yüzleşmesi gereken ülkede bunun sağlanabileceği bir olanağı da sunmamaktadır.

    Ülke bu kadar karışık haldeyken, kendini ifade etmekten bile aciz ve en basit bir kararı bile alamayacak durumdaki bir aday göstermek Cezayir halkına hakarettir. Bu son derece gerekli olan gerçek bir demokratik tartışma zeminini kurmayı reddetmek anlamına gelmektedir. Cezayirliler, cumhurbaşkanının görevini yerine getiremez hale gelmesi ya da ölmesi durumunda ülkenin gerçek yöneticisinin makamı olan cumhurbaşkanlığı yardımcılığı makamının kullanılacağını biliyorlar. İki isim üzerinde duruluyor: Abdelmalek Sellal ve Ahmed Ouyahia. Böylece belki de yakın bir gelecekte Cezayir yurttaşları oy vermedikleri bir fiili cumhurbaşkanını karşılarında bulacaklar. Her ne olursa olsun cumhurbaşkanlığını atamayla devralacak kişinin önümüzdeki günlerde her zamankinden daha fazla iktidar merkezinde bulunacak olacak ordunun desteğini alması gerekecek. Cezayir’in sıkıntıları sona ermekten çok uzakta.

(DIDIER BILLION: Paris Uluslararası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü)

Zaman

YAZIYA YORUM KAT