1. YAZARLAR

  2. Ümit Kardaş

  3. Ceza muhakemesinin gayesi ve tutuklama-1
Ümit Kardaş

Ümit Kardaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Ceza muhakemesinin gayesi ve tutuklama-1

15 Ocak 2011 Cumartesi 00:27A+A-

Suç isnadının şüpheliye bildirilmesinden kararın kesinleşmesine kadar geçen sürenin makul olması zorunludur. Çabukluk uğruna hakikatin araştırılmasından vazgeçilemez. "Makul süre"den anlaşılması gereken, hakikatin araştırılmasını mümkün olduğu kadar çabuk sonuçlandırmayı sağlayan süredir.

Tutuklamanın amacı, ceza muhakemesinin gayesine uygun olarak gerçekleştirilmesini sağlamaktır. Tutuklama koruma tedbirinin uygulanmasındaki gaye ceza muhakemesinin gayesinden farklı değildir. Bugünkü durumu anlamak için ceza muhakemesinin gayesindeki değişimleri tarihsel olarak incelemekte yarar bulunmaktadır.

Sanığın cezalandırılmasının gaye olduğu dönem: Batı Avrupa'da 18. yüzyılın ortalarına kadar ceza muhakemesinin gayesi, sanığın cezalandırılmasıydı. Sanığın suçlu olduğu önceden kabul ediliyor, sanığın suçlu olup olmadığının tespiti gayeye aykırı sayılıyordu. Bu nedenle bu dönemde tutuklamada da cezalandırma gayesi güdülüyordu. Tutuklama, sanığın cezalandırılmasına başlanmasını veya cezanın devlet otoritesini gösterip diğer insanlara ibret olmasını yahut toplumun duygularının yatıştırılmasını sağlamaya yönelik bir zihniyetle uygulanıyordu. Bugün ülkemizde de sanığın serbest bırakılmasının anlaşılmaması ve tutuklanmasının istenmesi muhakemenin sanığın cezalandırılması gayesine yönelik olarak yapıldığı eski dönem zihniyetinin devam ettiğini göstermektedir. Kuşkusuz mahkemelerin davaları sonuçlandırmaktaki gecikmeleri de tutuklamanın ceza gibi görülmesine neden olmaktadır. İmparatorluk döneminde yüzyıllarca ceza muhakemesi, sanığın cezalandırılması gayesine yönelik olarak işlem yapmıştır.

Sanığın korunmasının gaye olduğu dönem: Sanığın korunması dönemi 18. yüzyılın ikinci yarısında felsefi değişiklikler ve liberal görüşün etkisi ile başlamış ve devlet gücünün kötüye kullanılmasını önleyen, bireyi koruyan bir muhakeme sistemi inşa edilmiştir. Sanık, suçlu olduğu sabit olmadığı süre içinde masum sayılmıştır. Böylece ceza muhakemesinin gayesi, sanığın korunması olmuştur. Ceza muhakemesinin gayesinin dürüst insanları korumak olduğu söylenmiştir. Bu anlayışa göre ceza kanunları yalnız suçluların kanunu olmasına rağmen ceza muhakemesi kanunları dürüst insanların da kanunudur.

Hakikatin araştırılmasının, şüpheli, sanık ve toplumun korunmasının gaye olduğu dönem: Ceza muhakemesinde sanığın korunmasının gaye olduğu dönemden bu koruma ile birlikte hakikatin araştırılmasının da gaye olduğu döneme geçilmiştir. Kuşkusuz ceza muhakemesi hukuku sanığın hak ve menfaatlerini koruyacaktır ancak bu koruma, ceza muhakemesinin yegâne gayesi olamaz. Ceza muhakemesinde sanıktan başka süjelerin korunmaya değer hak ve menfaatleri olduğu gibi toplumun da menfaati vardır. Ceza muhakemesinin gayesi, bütün bu menfaatleri bir denge içinde birlikte korumak olmalıdır. Sanığı cezalandırmak isterken suçsuz bireylerin haklarını çiğnememek, suçluya hak ettiği cezadan fazlasını vermemek aynı zamanda toplumun menfaati gereğidir. Ceza muhakemesinde bunu sağlayabilmek hakikati araştırmakla mümkün olmakla birlikte maddi imkânsızlıklar, uyuşmazlıkları kesip atma zorunluluğu mutlak bellilikten vazgeçilip, nispi bellilikle yetinilmesine neden olur. Bu nedenle objektif bakımdan mutlak hakikate varılmış olunmayabilir ancak süje olan sanık ve mağdur maddi hakikatin bulunduğuna inanmalıdır.

ÇABUKLUK UĞRUNA HAKİKATTEN VAZGEÇİLEMEZ

Medeni muhakeme hukuku da hakikati araştırır, ancak medeni muhakeme hakikati şekillerden yani dış görünüşten öğrenmekle yetinir. Hakikatin özünü araştırmaz. Buna karşılık ceza muhakemesi hakikatin şeklini değil, maddesini yani maddi hakikati araştırır. Bu nedenle ceza hâkimi, tarafların öne sürdükleri delillerle yetinmeyebileceği gibi dosyada bulunan delillerin hakikaten delil değeri olup olmadığını da değerlendirir. O halde ceza muhakemesinin gayesi, sanığın suçlu olup olmadığını araştırmak, suçlu ise cezalandırmak, masumsa beraat ettirmektir. Bu gayeye varıncaya kadar sanık hakkında zorunlu ise tutuklama tedbiri de uygulanacaktır. Sanık ne masumdur ne de suçludur. Sanık, suçlu sanılan kimsedir. Şüpheli de aynı şekilde suçluluğundan ya da masumiyetinden kuşku duyulan kişidir. Bu nedenle "masum sayılır" ibaresinden anlaşılması gereken, suçlu sayılmamaktır. Bunun sonucu hem henüz mahkûm olmamış kişinin suçlu sayılmadığı ve cezalandırılamayacağı belirtilmiş hem de hakkında bazı koruma tedbirlerinin alınması imkânı kapatılmamış olur. Ceza muhakemesi hukukunda hakikatin araştırılması, insanlık onuruna saygı gösterilmesi, masumları ve dürüst insanları cezalandırma riskinin azaltılması hedeflerine birlikte varılmalıdır. Bunun anlamı, adil yargılanma hakkının sağlanması gayesine uygun davranılmadığı şüphesini uyandırmadan bu hakkın gerçekleştirilmesini sağlamaktır.

AİHM, bunu bir kararında "Adalete uygun hareket etmek yetmez, bunu herkese göstermek de gerekir" şeklinde ifade etmiştir. Mahkeme kararlarının yurttaşlar arasında güven ve tatmin yaratabilmesi için bu kararların doğru ve adil olması yetmez. Ayrıca kararların veriliş süreçlerinde de bu kararlara gölge düşürecek işlemler olmaması gerekir. Kuşkusuz davaların makul sürede bitirilmesi de ceza muhakemesinin gayelerinden biridir. Çabukluk, delillerin yıpranıp yok olmasını önler, suçsuz olan sanığın bir an önce aklanmasını sağlar. Kişinin uzun süre suç isnadı altında kalmayıp kesinleşmiş bir kararla davasının sona ermesi, demokratik bir devlet ve toplum düzeninin gereğidir. Suç isnadının şüpheliye bildirilmesinden kararın kesinleşmesine kadar geçen sürenin makul olması zorunludur. Çabukluk uğruna hakikatin araştırılmasından vazgeçilemez. "Makul süre"den anlaşılması gereken, hakikatin araştırılmasını mümkün olduğu kadar çabuk sonuçlandırmayı sağlayan süredir. Ceza muhakemesinin gayesine vardırılması yargılama birliği tabii hakim ilkelerinin hayata geçirilmesi ile mümkündür. Tutuklama: Tutuklama, ceza muhakemesi hukukunda zorunlu hallerde henüz bir mahkeme kararı ile özgürlüğü kaldırıcı cezaya mahkûm olmadan hâkimin verdiği karara dayanılarak suç işlediği iddia olunan kişinin özgürlüğünün geçici olarak kaldırılarak tutuk durumuna sokulmasıdır. Muhakeme boyunca kişi özgürlüğünün kaldırılmasında ceza verme gayesi güdülemez. Yakalama ve tutuklamaya ilişkin insan hakları bağlamındaki düzenlemeler hem kişi özgürlüğünü hem de kişi güvenliğini koruma amacını gütmektedir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT