1. YAZARLAR

  2. İbrahim Öztürk

  3. Büyüme, dağıtım, bölüşüm
İbrahim Öztürk

İbrahim Öztürk

Yazarın Tüm Yazıları >

Büyüme, dağıtım, bölüşüm

27 Mayıs 2010 Perşembe 00:31A+A-

Muhterem Ali Bulaç MÜSİAD'a yönelik eleştirilerini üç hususta toparlıyor. Bunlar kısaca ve mealen şöyle: (i) Büyüme ideolojisine aşırı angaje olup 'adil piyasa' ilkesinden uzaklaşmak. (ii)

Üretim modelini zaruri, makul ve meşru ihtiyaçlar yerine zevk ve hazların tetiklenmesine odaklamak. 'Yeter ki, kâr gelsin' diyerek her şeyi mubah görmek. (iii) İslam'ın onaylamadığı lüks-debdebe içindeki bir hayat tarzına dalıp, daha da kötüsü bunu İslami gibi göstermeye çalışmak.

Eğer bu tespitler doğruysa herkes ders almalı. Ancak gerekçe ne olursa olsun bir kesimi bu kadar açıkça suçlamak yerine konuyu muhafazakâr kesimin tümünü ilgilendiren bir sorun olarak takdim etmek hakkaniyete daha uygun olurdu. Bu şekilde sanki herkes 'fabrika ayarında' da sırf MÜSİAD üyeleri raydan çıkmış yaklaşımının arkasında başka niyet aranır. Oysa onlar muhafazakâr toplumun ortalamasını temsil ediyor. Orada gördüklerimiz aslında bizim aynamız. İlk taşı günahsızlar fırlatsın!

Ayrıca MÜSİAD, üyelerinin hayatın içindeki davranışlarını terzi gibi ölçüp biçen bir politbüro değil. Her şey merkezden idare edilmiyor. Suç işleyen bunun hesabını yargıya, ahlaki davranmayan da Allah'a verecektir.

Umarım Sayın Bulaç MÜSİAD'ın kriz ortamında yayımladığı 2009 yılı ekonomi raporunu okumuştur. Yani kapitalizme yöneltilen ahlaki ve felsefi düzeydeki eleştirilerde mutabıkız. Ancak anlaşılan teknik alanda değiliz. Ekonomi mekanizmasının bütününü ihmal edip, çok dar bir alanda hapsolup, büyümeyi yerip, bölüşüme kilitlenmek yanlış. Evet, tek başına büyüme piyasa şartlarında adil bir paylaşımı beraberinde getirmez. Ancak büyüme olmadan neyi bölüşeceksiniz? Küba ve Kuzey Kore modeli gibi züğürtlükte eşit olunca sevinecek miyiz?

Eğer 'hem üretelim hem de yüksek refah düzeyinde adil bölüşüm olsun' diyorsak, o zaman büyüme ve kaynakların etkin 'tahsisini/dağılımını' konuşmak gerekir. Adil bölüşümü savunanlar bunun bir gereği olan kaynak tahsisindeki verimliliği görmezden geliyor. Kapitalizm de sırf bu naiflik yüzünden tabir yerinde ise tahrip ede ede büyüyor.

'Mevcut model içinde büyüme katarına binmeyi kabul eden çevre ülkeler ancak kapitalizmin pazarını büyütür ve kendilerini güdük bırakırlar... Bu yüzden makul ve erdemli bir hayat çıtası tespit edip, tüketim köleliğinden kurtulup bu kısır döngüyü kırmak gerekir' mealindeki 'gerilla tarzı direniş' önerisi ise sürdürülebilir olsa bile, bunun tek başına MÜSİAD'la ilgisi yok. Çözüm, Müslüman'ca yaşam tarzını benimseyen her bireyde. Model önerisi getirecek olan da, gariban işadamı değil, alimler.

'Üretim modelinin ihtiyaçlara değil de nefsaniyetin çıldırtılmasına dayandığı' iddiası ise ne doğrulanabilir, ne de yanlışlanabilir. Bence fasit bir daire. Elimizde herkesi bağlayan sahih ve kalıcı bir doğru üretim ve tüketim cetveli mi var ki, politbürodan büyük ağabeyler üretim kotaları tahsis etsin? İslam'ın da böyle bir piyasa ve üretim anlayışı yok. Üretimi ve tüketimi caiz olmayan mallar bellidir. MÜSİAD üyeleri bildiğim kadarıyla örneğin afyon, eroin, içki, kumar, beyaz kadın alanlarında faaliyet yapmıyor. Kimsenin de kendi meşrebine göre helali haram yapma hakkı yok. Bir de hüsnü zan esastır.

Son olarak, Bulaç'ın 'yaşadığı çarpık hayata inanmaya ve bunu normal görmeye başlamak' şeklindeki haklı eleştirisi, tüm Müslümanların sorunu değil mi? Neden haklıyken, bu şekilde haksız duruma düşmeyi göze alıyoruz? Ezcümle Bulaç'ın eleştirilerinde ahlaki düzeyde hemfikiriz. Teknik düzeyde ise ayrılıyoruz. Hepimizin sorunlarını tek başına MÜSİAD'a kilitlemeye kalkışmak işin kolayına kaçmak ve hiç de adil değil. Faydalı olmasını niyaz ederek, bu köşenin formatı gereği konuyu burada kapatıyorum. [email protected]

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT