1. YAZARLAR

  2. Lütfü Özşahin

  3. Bütün Yahudiler aynı mıdır?
Lütfü Özşahin

Lütfü Özşahin

Yazarın Tüm Yazıları >

Bütün Yahudiler aynı mıdır?

19 Şubat 2009 Perşembe 19:31A+A-

İsrail'de seçimleri dine ve şiddete vurgu yapan fundamentalist, keza aşırı milliyetçi sağın kazanması ile beraber Yahudilik ve İsrail'in uyguladığı politikalar tekrar ağırlıklı olarak küresel düzeyde gündemin ilk sırasına oturdu.

Şimdi İsrail ve Yahudilik üzerinde alışılmışın dışında birkaç temel analizde bulunalım. Ülkemizde ve İslam dünyasında genellikle yanlış anlaşılan konulardan birisi de tüm Yahudilerin aynı inanca, aynı düşünceye, aynı mantaliteye sahip olduğu görüşüdür. Başka bir ifade ile tüm Yahudilerin Tanrı'nın seçkin kavmi mitosuna dayanan, ırkçı, Siyonist ve anti-hümanist bir paradigmayı paylaştığı zannedilir. Ancak bu yargı dünyadaki tüm dinsel inanç sahibi olanlarda olduğu gibi Museviler için de geçerli değildir. Yani Hıristiyanlık içerisinde bir Protestan, bir Katolik, bir Nesturi yahut bir Üniteryen nasıl farklı düşünüp Hıristiyanlığı farklı yorumlayabiliyorsa, Yahudi olan bir reformist ya da ABD'de yeniden yapılanmacı (reconstractionizm) Yahudilerin lideri olan Mordehay Kaplan gibi, Yahudiliği sadece bir kültür olarak algılayan, diğer taraftan Hümanistik Yahudiler gibi Tevrat'ı ırkçı bir doküman, Yehova'yı ırkçı bir "Tanrı" şeklinde yorumlayan çeşitli Yahudi ekolleri de vardır. Keza Natori Carta (şehrin muhafızları) gibi İsrail devletinin Yahudi kutsal kitabı Tanah'a aykırı olarak kurulduğunu, Mesih (Maşiah) gelmeden, İşaya'daki adalet, ahlak, sevgi ve barışı temel alan Mesih'in ve devlet kurmanın şartları oluşmadan Siyonist bir yorumla devlet tesis etmenin şeriata aykırı olduğunu söyleyen gruplar da vardır.

Hatta ortodoks Yahudiler İsrail'in kuruluşunu kutlarken bu adını andığımız gruplar İsrail devletinin kuruluşunu yaptıkları yürüyüş ve toplantılarla kınarlar. Elbette ki bu grupların İsrail'de ortodoksların kontrol ettiği devlet aygıtı üzerinde etkileri azdır. Ancak söylemek istediğimiz tüm Yahudilerin fundamentalist Hasidikler, Gush Emonim Lubavitcher hareketi, Amerikalı Haham Zwi Kok ekolü ve ırkçı Siyonistler gibi olmadığıdır. Bu ekoller Yahudiliği bugün İsrail'e hakim olan Hz. İsa öncesi ve sonraki dönemlerden itibaren Museviler içerisinde etkin olan Ferisi mezhebini temel alan Rabbinik katı, radikal, literalist ve seçkin kavim anlayışına dayanan, tüm insanların Yahudiler için köle olarak yaratıldığı saçmalığına inanmıyorlar. Ya da, Nil'den Fırat'a kadar olan toprakları Tanrı Yehova'nın İsrail halkına vaat ettiği şeklindeki "arz-ı mev'ud" dogması için, bölgedeki tüm Müslümanları katletmenin vacip olduğu anlamındaki inancı paylaşmıyorlar.

Yani kelimenin tam anlamıyla tüm Yahudiler ırkçı ve Siyonist değildir. Örneğin bizzat Yahudi halkı tarafından "Beyrut Kasabı" olarak adlandırılan Ariel Şaron, insanlık dışı Sabra ve Şatilla katliamını yaptığı zaman Tel Aviv Üniversitesi'nden Benjamin Kohen adlı profesör bu katliamı açıkça kınamıştır. Yine Kudüs İbrani Üniversitesi eski Rektörü Yudas Magnes, Yahudiliğin ve dolayısı ile Tevrat'ın ırkçı ve Siyonist düzlemde yorumlanmasının bizzat Yahudiliğin ve kadim İsrail peygamberlerinin mesajının özüne ters düştüğünü söylemiştir. Öte yandan Musevi düşünür İsrail Shahak, Noam Chomsky, Mordehay Vanunu vs. İsrail'in şiddete dayalı politikalarına karşı savaş açmıştır.

Diğer taraftan itiraf etmeliyim ki, Hasidik, Siyonist ve fundamentalist hahamların Talmud merkezli son derce ırkçı, katliamcı, kan dökücü, aşağılayıcı ve ayrıştırıcı yorumlarını bir tarafa bırakırsak Yahudi kutsal Kitabı Tanah'a ve ortalama bir Yahudi'ye göre Yahudi olmayanların yani 'öteki' olanların statüsü Nuh'un kanunlarına bağlıdır ve bu kanunlara uyanlar kurtuluşa erişebilir. Bundan dolayı diğer milletlerin cennete gitmeleri için Nuh'un getirdiği şeriat yeterlidir. Nuh'un kanunlarına uyan insanlara, klasik Yahudilikte İbranice "yere yiho" İng. "God fearers" yani 'Tanrı'dan korkanlar' denmiştir.

Talmud'un "Avodah zara" bölümündeki Nuh'un (as) kanunları şunlardır: Putlara tapmamak yani Allah'ı bir bilmek, Tanrı'ya küfretmemek, kan dökmemek, hırsızlık yapmamak, gayri meşru cinsel ilişki/zina yapmamak, canlı hayvanlardan koparılan et/leş yememek, adaletli davranmak.

Peki öyleyse İsrail neden katliamlar yapıyor? Elbette bunun birçok nedeni var ve izah etmeye çalışalım. Bilindiği gibi İsrail devlet aygıtı büyük ölçüde Ferisi mezhebini temel alan katı, radikal, ırkçı ve Siyonist anlayışı savunan Rabbinik ve ortodoks geleneğin emrindeki siyaset anlayışına bağlı. Bu gelenek Yahudi kutsal kitaplarının tümü olan Tanah, Talmud, Mişna, Gemera ve Kabbala gibi öğretileri tamamen lafzi bir yoruma tabi tutup "arz-ı mev'ud" vaat edilmiş toprakları almak için en acımasız katliamlar dâhil her şeyin mubah olduğuna inanmaktadırlar. Zira onlara göre İsrail eski Dışişleri Bakanı Moşe Dayan'ın dediği gibi "vaat edilmiş" topraklardan taviz vermek Yahudi dininden çıkmakla eşanlamlıdır. Gerçi bazı Siyonistler T. Herzel ve Ben Gurion gibi Tanrı'ya dahi inanmazlar, ateist veya agnostiktirler. Ancak yeri geldiği zaman Yahudi dinini kendi ideolojileri için kullanmaktan asla çekinmezler. Yine Yahudilerin en az iki bin yıldır devlet kuramayıp, 1948'de ancak bu fırsatı ele geçirmiş olmaları ve yine diaspora döneminde çektikleri acılar, işkenceler ve katliamlar (ki maalesef bu katliam ve işkencelerin tümünü Batılılar yapmıştır ve insanlık suçu olan anti-semitizm Batı kökenlidir) Yahudileri ve özellikle İsrail yöneticilerini hastalık derecesinde bir paranoyaya, patolojik bir psikoza kanalize ederek, devleti koruma refleksi ile her türlü kural dışı, savaş hukukunu hiçe sayan acımasız bir saldırıya itmektedir.

Diğer taraftan ABD'de özellikle yönetimde etkili olan "Evangelist" radikal Hıristiyan grup ve mezheplerle, Siyonistlerin kutsal topraklarla ilgili inançlarının örtüşmesi, ABD ve ona yön veren çok uluslu şirketlerce, Ortadoğu'ya hakim olmak, sömürmek ve bölgede ABD'nin varlığı için İsrail'in ileri bir karakol olarak ayakta kalmasının zaruretine inanılması, ortodoks İsrail yönetiminin, İslam ve Arap dünyasının bir araya gelip İsrail'e mukavemet edecek güçten, fikir birliğinden yoksun olduğunun bilincinde olması, ayrıca İsrail'in Siyonist yöneticilerinin, sadece Filistinliler değil Ortadoğu'da Türkiye ve İran dahil kendisinden güçlü hiçbir İslam ülkesi istememesi vs. vs. Zira Brzezinski'nin de söylediği gibi İsrail'in güvenlik stratejisi bölgedeki Müslüman ülkelerin bölünüp parçalanması, yani güçsüz bırakılması konseptine oturmuştur. Bundan dolayı İsrail bölgedeki tüm etnik, bölgesel, mezhepsel, ekonomik ve siyasal çatışmaları desteklemektedir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT