1. YAZARLAR

  2. Davut Dursun

  3. Bugün “12 Mart”
Davut Dursun

Davut Dursun

Yazarın Tüm Yazıları >

Bugün “12 Mart”

12 Mart 2009 Perşembe 05:13A+A-

Bugün takvimler “12 Mart”ı gösteriyor. Muhtemelen pek çok kişi için bu tarihin fazla bir önemi ve özel bir anlamı yoktur. Kendi kişisel hayatında bu tarihe ilişkin önemli bir hatırası olan için elbette durum farklıdır. Mesela bugün pek çok kişi için bir “doğum günü”, bir “evlilik yıldönümü” olabilir. Veya bugün bir yakınını kaybettiği, önemli bir işini başardığı, hayatında unutamayacağı bir olayın gerçekleştiği bir gün olabilir. Benim kastettiğim bu değil.

Bireylerin hayatında olduğu gibi toplumların hayatında da belli tarihlerin özel bir anlamı ve önemi vardır. Mesela Türkiye için bir “23 Nisan”, bir “19 Mayıs” oldukça farklı anlamları olan tarihlerdir. Benzer şekilde “12 Mart”ın da anlamı ve önemi özeldir.

12 Mart 1971 tarihi demokrasimizin tökezletildiği anlardan biri. “12 Mart muhtırası” şeklinde ifadesini bulan olay, 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra geçilebilen vesayet demokrasisi'den geriye dönüşe işaret etmektedir.

12 Mart 1971 günü Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları tarafından imzalanıp Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Başkanlıklarına verilmiş olan üç maddelik “muhtıra”nın yol açtığı gelişmeler dikkate alındığında bunun Türkiye demokrasisi için bir kırılma noktası olduğu, yeni bir dönemin başlamasına yol açtığı, anti demokratik bir yönetimin kurulduğu ve demokrasi dışı baskı ve zorlamalarla sistemin yeniden dizayn edildiği değerlendirmesini yapmak mümkün.

12 Mart muhtırasına varan süreçte olup bitenlere bakılırsa şu hususların altını çizmek gerekir:

-27 Mayıs darbesi sonrasında yapılan 1961 Anayasası'nın hazırlanışındaki yanlılığın ve temsil sorununun yol açtığı ciddi kurumsallaşamama sorunu,

-Vesayet demokrasisinin demokratik süreçlere duyduğu şüphe ve kontrol çabaları,

-Hızlı sosyo-ekonomik değişmenin yarattığı toplumsal ve siyasal karmaşa,

-Gelişen parlamento dışı muhalefetin demokrasi dışı yöntemlere sarılması ve darbeci eğilimlerin öne geçmesi,

-Güçlenen solun sandık yerine darbeciliği benimsemesi,

-Ordu içinde Baasçı, darbeci ve devrimci oluşumların güçlenmesi,

-Toplumun bir kesiminin “zinde güçler”den medet umması.

Altmışlı yıllardaki bu gelişmeler Türkiye'yi yeni bir müdahalenin eşiğine getirmiş, ülkede demokrasiyi değil demokrasi dışı gelişmeleri güçlendirmiştir. Ordu içindeki devrimci cuntanın darbe çabaları 9 Mart tarihinde başarısızlığa uğrayınca 12 Mart'ta emir komuta içerisinde bir “muhtıra”ya dönüşmüştür.

Meclis başkanlıklarına verilmiş üç maddelik “muhtıra”nın yol açtığı travma siyasette tam bir altüst oluştur. Demokratik yöntemlerle seçilmiş hükümet istifa etmek zorunda kalmış, Meclis dağıtılmamakla beraber sözde bağımsız bir kişinin liderliğinde hükümet kurulması için baskı altına alınmış ve dönemin iki büyük partisi olan Adalet Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi'nin hem güvenoyu, hem de bakan vermeleri sağlanmış, teknokrat ağırlıklı bir reform hükümeti kurulmuş, süreç içerisinde anayasanın yaklaşık üçte biri değiştirilmiş, özgürlüklerde önemli daralmalar gerçekleştirilmiş, kontrolden çıkan terörü denetim altına almak için başlatılan balyoz harekatı ile binlerce kişi tutuklanmış, olağanüstü yargılamalar yapılmış, ülke bu tarihten itibaren ciddi bir siyasi kaos ve çalkantı içerisinde kalmıştır.

Her ne kadar 14 Ekim 1973'te gerçekleştirilen genel seçimler sonunda normal demokratik düzen geri gelmiş ise de 12 Mart olağanüstü dönemindeki uygulamaların yol açtığı kaos ve karmaşa, Türkiye'de yetmişli yıllarda yaşanan siyasi istikrarsızlığın, bölünmüşlüğün, toplum kesimleri arasındaki çatışmaların, anarşi ve terörün temel sebebi olmuştur.

Demokratik düzene karşı yapılan müdahale ve darbelerin muhasebesini yaparken olayı bir süreç olarak ele almak ve olağanüstü dönemdeki etkileri ve uygulamaları açısından değil bu dönemde yapılan düzenlemelerin normal demokratik düzene geçildikten sonraki etkiler açısından değerlendirmek daha doğru bir yöntem olmalıdır.

YENİ ŞAFAK

 

YAZIYA YORUM KAT