1. YAZARLAR

  2. Hasan Karakaya

  3. Bu çocuk Somali’dir... Akbaba da, ABD ve Avrupa!
Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Yazarın Tüm Yazıları >

Bu çocuk Somali’dir... Akbaba da, ABD ve Avrupa!

02 Eylül 2011 Cuma 02:13A+A-

akbaba-cocuk.jpgÖnce, “yandaki fotoğraf”ın hikâyesini anlatayım. Yandaki fotoğraf, bütün dünyanın ittifakla kabul ettiği gibi, “Afrika’daki açlığın simgesi”dir...

Bu fotoğraf, 1994 yılında Kevin Carter isimli “Amerikalı bir fotoğrafçı” tarafından çekilmiştir.

Fotoğrafta da görüldüğü gibi;

Açlıktan “bir deri, bir kemik” kalan Afrikalı kız çocuğu, “ölümün eşiğinde”dir... Belki birkaç dakika sonra, belki birkaç saat veya birkaç gün sonra ölecektir.

Az ilerideki “akbaba” da, çocuğun ölmesini, iştahla beklemektedir.

Bu manzarayı gören Kevin Carter, basar deklanşöre ve daha sonra kendisine “Pulitzer Ödülü” kazandıracak olan bu fotoğrafı çeker.

Evet, “fotoğraf”ı çeker ve ayrılır oradan!.. Ne “akbaba”yı kovmak gelir aklına, ne de çocuğu kurtarmak!..

“Çocuk” ile “akbaba”yı baş başa bırakıp, oradan ayrılır.

 

İNTİHARA GÖTÜREN FOTOĞRAF!

İşte o fotoğraf bütün dünyayı ağlatır... Evet, sadece ağlatır ama hiç kimse Somali’ye yardım göndermez.

Sonra aklı başına gelir Kevin Carter’in... “Gazetecilik şehveti”yle çektiği o fotoğraftan sonra, “vicdan azabı” duymaya başlar... Tamam; fotoğrafı çekmiş ve “Pulitzer Ödülü” almıştır ama, “o çocuk” nerededir?.. Ölmüş müdür, yoksa yaşıyor mu?..

Somali’ye gider, “çocuğun akıbeti”ni araştırmaya başlar ama bir türlü bulamaz... Kimbilir, o yıllarda açlıktan ölen onbinlerce insan gibi, çocuk da ölmüş ve belki de “akbaba” tarafından yenilmiştir!..

Çocuğu bulamayan Kevin Carter, Somali’de gördüğü “insanlık dramı”ndan sonra, yani fotoğrafı çektikten “3 ay” sonra “depresyon”a girer, bir türlü kendine gelemez!

En sonunda da;

27 Temmuz 1994’te, Johannesburg’un bir banliyösünde park ettiği “kamyonet”inin içine “egzos” basarak “intihar” eder!..

Sizin anlayacağınız;

Çektiği “vicdan azabı”, yaşadığı “gazetecilik şehveti”ne galip gelir ve onu “intihar”a sürükler!..

 

AÇLIĞIN SEBEBİ EMPERYALİZM!

Bu fotoğraf, o yıllarda çok tartışılmış ve Kevin Carter, yoğun eleştirilere maruz kalmıştı... Carter, “Ben profesyonel bir fotoğrafçıyım, yardım görevlisi değil!” diyerek kendini savunmuştu da; kendisine, “Ama önce insansın” cevabı verilmişti!

Ama Kevin Carter;

Bu fotoğrafla; “önce gazetci, sonra insan” olduğunu göstermişti...

Aslında, Kevin Carter, içinde yaşadığı “Amerikan toplumu”nun ruh halini yansıtıyordu!..

Öyle ya;

Amerika ve Batı için, Somali’deki açlık ve ölümler, sadece “fotoğraflar”dan ibaretti.

Onlar için, “Afrikalı insan”ın hiçbir önemi yoktu!.. Açlıktan kıvranıyorlarmış, susuzluktan kırılıyorlarmış, kimin umurunda!?!..

Emperyalist ABD ve Batı için önemli olan, “Afrika’nın yeraltı ve yerüstü zenginlikleri”ydi ki, onu da zaten “iştahla sömürüyorlar”dı!.. Somali’yi bu hâle getiren de, “kendileri”nden başkası değildi!..

Dünyada ve özellikle Afrika’da, öyle bir “sömürü düzeni” kurmuşlardı ki, “iliklerine kadar emiyorlar”dı bu toprakları!..

“Yardım” mı?..

Ne yardımı?!?..

ABD ve Avrupa’nın lügatinde “vermek” yoktu ki!.. Onlar, hep almaya, hep emmeye, hep sömürmeye alışmışlardı!..

“Kan ve gözyaşı” üzerinde “saltanat” kurmuşlardı!.. “Afrika ölmeli”ydi ki, “Batılı yaşasın!”

Yaşasın ki;

Aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yesin!..

Sonra kussun, yine yesin!..

 

YARDIMLARIN YÜZDE 70’İ CEBE!

Bakın; geçtiğimiz Ağustos ayı başlarında Somali’ye giden Kızılay Genel Müdürü Ömer Taşlı, orada gördüklerini nasıl anlatıyor;

“Dünyada 200 ülke yardım gönderiyor... BM kuruluşları, halklar, uluslar kendi insani yardım kuruluşlarına yardım yapıyor, milyonlarca dolar... Ama gördünüz. 4 aylık Bekele bebeğe ishal ilacı gelmiyor.

Çocuk ölüyor orada!

Burada bir sıkıntı var.

Burada bir yanlış var.

Niye uluslararası yardım kuruluşlarının tamamı Nairobi’de, neden milyonlarca dolar orada otellere, kiralara, bürokrasiye ödeniyor? Neden burada bir tane uluslararası kuruluş yok? Güvenliğin olmaması gerekçe gösteriliyor. Zaten Somali halkı güvenlik olmadığı için, bu hale düşmedi mi?..

Biz bunu düzeltmek için uluslararası yardım sistemini sorgulamalıyız.

Türkiye kendi yardım modelini oluşturdu ve hem Türk hükümetinin, hem Türk Kızılayı’nın topladığı her 100 liranın 90 lirası halka ulaşıyor.

Ama inanın ki uluslararası kuruluşlarda halka ulaşan bu rakam yüzde 30’lara düşüyor!!!..

Yüzde 50’ler iyi, yüzde 70’ler başarı kabul ediliyor. Dört aylık bebeğin ilacını birisi Nairobi’de, birisi başka bir yerde yedi. Problem bu, bunu düzeltmek gerekiyor.

Dünya yardım sistemi ciddi sıkıntılı ve yardımların büyük kısmı ihtiyaç sahiplerine ulaşmıyor.”

 

ERDOĞAN’DAN BİR ANEKDOT!

Bir anekdot da Başbakan Tayyip Erdoğan’dan... AK Parti İstanbul İl Başkanlığı’nın, 21 Ağustos’ta Wow Hotel’de verdiği “iftar yemeği”nde konuşan Başbakan Erdoğan; “Batılı ülkelerin Somali’ye olan ilgisizlik ve duyarsızlığını” gösteren ilginç bir anekdot aktardı.

“BM teşkilatı, parayı sadece kendi raportörlerine veriyor, oradaki vatandaşlara değil, oradaki yatırıma değil.

Ben daha önce Darfur’a gittim, orayı gezdim, dolaştım. Oradaki tablo da bugünküne benzerdi. Bir jiletle 3 tane sünnetin yapıldığı tabloyu gördüm. Hijyen söz konusu değil.

Hemen ertesinde Amerika seyahatim vardı.

Sayın Bush dedi ki;

‘Darfur’a gitmişsin, tebrik ederim.’

Dedim ki; ‘Amerika hiç yardım etmemiş.’

Bush ‘Olur mu? 800 milyon dolar gönderdik’ dedi.

Dedim ki ‘Ben Darfur Valisi’ne sordum. Bize bir kuruş gelmedi’ dedi.

Bunlara söylenen ne? Hani işine sahip olmayan patronlar vardır ya. Eğer sen işini iyi kontrol etmiyorsan, önüne gelen tablo neyse, ona bakarsın. ‘Darfur’a 800 milyon dolar gönderdik’ diyor... Nereye gönderdin, kime gönderdin?.. Gidin paralar zırhlı arabalara harcanıyor.”

Düşünebiliyor musunuz;

Bush, “800 milyon dolarlık yardım”a imza atıyor ama Afrika’ya ‘tek kuruş’ bile gitmiyor!.. Nereye gidiyor bu para?..

“Zırhlı araba”lara!..

Ve de “BM raportörleri”ne!..

Oturup, rapor yazıyorlar;

“Şu kadar insan öldü, şöyle şöyle hastalıklar başgösterdi!”

Eee, gereğini niye yapmıyorsun?..

 

ÇÖL ORTASINDA ÇİMLİ EVLER!

Bir “gazeteci” Somali’de gördüklerini, geçenlerde şöyle anlatıyordu:

“Somali’de açlık ve susuzluk yüzünden onbinlerce insan ölürken, onlara yardım için gelen BM yetkilileri, kendilerine çöl ortasında lüks evler yaptırmış, bahçeleri de yemyeşil çim!.. Kamyon büyüklüğündeki jeneratörden gelen elektrikle buzdolabından soğuk su içip, klima altında akşama kadar pinekliyorlar!.. O kadar vurdumduymazlar ki; BM, açlıktan daha beter!

İşin tuhaf tarafı;

Yardım kuruluşlarına da, ‘Size ihtiyacımız yok’ diyerek, sürekli engel çıkarıyorlar...”

Bu da gösteriyor ki;

BM’nin ve Batı ülkelerinin, “çocuğun ölmesi”ni bekleyen “akbaba”dan hiçbir farkı yok!..

Çocuk ölsün ki, akbaba yesin!..

Somali ölsün ki;

Toprakları Batı’ya kalsın!..

Çünkü, böyle giderse; “30 yıl sonra Somali halkının nesli yok olur!”

 

SP’DEN ÇARPICI RAPOR!

Bu arada, Saadet Partisi tarafından hazırlanan ve dün açıklanan “Somali Raporu”nu da bilgilerinize sunmak istiyorum...

Somali’ye bir heyet gönderen Saadet Partisi, orada gördüklerini bir “rapor” haline getirmiş... SP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yılmaz başkanlığındaki heyet tarafından hazırlanan “Somali Raporu”nda çok çarpıcı tesbitlere yer veriliyor...

İşte o rapordan birkaç tesbit:

¥ “İnsanların ekmek bulamadığı Somali’de, 14-15 yaşındaki çocukların elinde bile otomatik tüfekler, kaleşnikof silahlar var!.. Ekmeğin giremediği ülkeye füze de dahil olmak üzere onlarca çeşit silah ve bombanın, kimler tarafından, nasıl ve hangi yollarla sokulduğu mutlaka cevaplanması gereken bir soru.”

¥ Okuma yazma oranı yüzde 34... Ölüm yaşı oranı ise 48... 10 milyonluk nüfusa sadece 550 doktor düşüyor. 1990 yılında kişi başına milli gelir 170 dolar seviyelerinde iken bugün resmi bir tespit yapılamasa da; aylık ortalama kazanç miktarı 40 dolar seviyelerinde. Sadece son üç ayda açlık ve yoksulluk nedeniyle ölen çocuk sayısı 30 bin.”

¥ “Bölgeyi yeniden istikrara kavuşturabilecek tek ülke Türkiye. Çünkü Beyaz Adamı sevmeyen Somalililer, söz konusu Türkiye olunca bütün yüreklerini açıyorlar. Bunda Türkiye;yi Osmanlı’nın torunları olarak görmeleri önemli bir etken oluşturuyor.”

¥ “Açlık ve susuzluk tehdidi nedeniyle 1 milyona yakın insan mülteci durumunda. Kamplara ulaşabilenler şanslı sayılıyor. Öyle ki; ölüm yolu adı verilen bu yolculukta açlık, kolera ve sıtma gibi nedenlerle 5 çocuğunu birden kaybeden aileler var. Kamp kenarları isimsiz mezarlarla dolu.”

¥ “Somali’den havalanan her uçak; potansiyel terörist olarak sınıflandırılıyor. Başkent Mogadişu’dan kalkan istisnasız her uçak Kenya sınırında bulunan ve ABD’nin kontrolünde olan askeri üsse indiriliyor. Bu paranoyak yaklaşım yüzünden 1.5 saatlik mesafe 5 saate çıkıyor. Ki, o uçaklarda, acilen hastaneye yetiştirilmesi gereken insanlar da var!”

¥ “Asıl niyetin terörizmle mücadele değil bölgeyi kontrol etme kaygısı olduğu açık. Çünkü Hint Okyanusu kıyısında yer alan ve Afrika’nın en uzun okyanus sahiline sahip olan Somali, stratejik özelliği nedeniyle emperyal ülkelerin her zaman mücadele alanı olmuş.”

¥ “Afrika Boynuzu adı verilen bölgede kritik bir konuma sahip olan ülke, gerek uluslararası ticaret ve enerji akışı açısından gerekse petrol ve doğalgaz rezervleri açısından, başta ABD olmak üzere İngiltere, İtalya, Fransa gibi ülkelerin iştahını kabartıyor.”

¥ “Somali 1500’lü yılların ortalarında Osmanlı hakimiyeti altındaydı... Ne var ki 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı’nın bölgedeki güç ve etkinliğini kaybetmesi ve yerine İngiliz ve Fransız hakimiyetinin geçmesi, felaketlerinde başlangıcı olmuş.”

Bu “çarpıcı tesbitler”den sonra, bilmiyorum daha fazla söze hacet var mı?..

İşte, her şey ortada...

Kevin Carter’in 1994 yılında çektiği bu fotoğraf, aslında “Somali ve Batı”nın fotoğrafıdır!..

“Açlıtan ölmek üzere” olan çocuk, aslında “Somali”yi sembolize etmektedir!.. Onun ölmesini iştahla bekleyen “akbaba” da, aslında “emperyalist ABD ve Avrupa”dır!..

Gerisi, lâf-ı güzaf!..

 

Kılıçdaroğlu da gördü ya!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sık sık “çocukça lâflar” etmese, onu daha ciddiye alacağım... Ama, öyle “çocukça lâflar” ediyor ki; ne “ciddiyet” kalıyor ortada, ne de itibar...

Somali’ye gitti, geldi ya; tutmuş bir lâf etmiş; “Aslında Somali’ye bir ziyaret programım vardı... Ama Başbakan bunu öğrenmiş, benden önce gitti!”

Lâf mı şimdi bu?.. “Dam başında kazmayı, vur beline saksağan!” türünden bir lâf!..

Be adam; madem “daha önce gitmek” gibi bir niyetin vardı, o zaman, o “demeçler” neydi?.. “Somali’ye yardım kampanyası”nın bir “AK Parti propagandası”na dönüştüğünü söyleyen ve o güne kadar bu kampanyaya tek kuruş yardımda bulunmayan, dahası yasaklayan siz değil miydiniz?..

Hem, “yardımlar” için “AK Parti propagandası” de, hem de “Erdoğan’ın rol çaldığını” söyle!.. İpe-sapa gelmez bir lâf!..

Dedim ya; sık sık “çocukça lâflar” etse de, ara sıra “ciddi lâflar” da ediyor ki, kulak vermemek elde değil... Meselâ, Somali’den döndükten sonra demiş ki; “Somali’de, bir kere daha Batı’nın sömürgeci yüzünü gördük!.. Yıllarca buraları sömürdüler, şimdi de bir köşeye attılar... Türkiye adına buralarda olmamız önemli.”

Hah şöyle... Böyle, “adam gibi sözler” söyle de, takdir topla... Vazgeç artık, şu “çocukça lâflar”dan!.. “Somali gerçeği”ni Kılıçdaroğlu da gördü ya, artık gam yemem!..

YENİ AKİT 

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum