1. YAZARLAR

  2. Demiray Oral

  3. Bir ölüm-kalım meselesi olarak ‘Türk’ ifadesi
Demiray Oral

Demiray Oral

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir ölüm-kalım meselesi olarak ‘Türk’ ifadesi

01 Nisan 2013 Pazartesi 07:50A+A-

Öcalan, son Kürt isyanını (teorik olarak) bitirdi, 21 Mart mesajıyla.

İki tarafın elitlerinin isyanı başladı, Kürt isyanı bitince.

Kardeşim, meğer ne çok insan varmış bu savaşın bitmesini istemeyen...

Şaşırdım mı?

Şaşırmadım.

Bugüne kadar savaşın sürmesinden çıkarı olanlar tayfası standarttı.

Meğer asıl liste ne kadar “nezih”, “aydınlık” ve “denize hâkim konumda” imiş.

Şaşırdım mı?

Yok valla.

Şaşırmıyorum, sağolsun bu toprakların insan malzemesi bünyeye bağışıklık kazandırdı.

Ama şaşırma hissini yitirdiğim oranda sıkılıyorum.

Hele şu “Türk ifadesi anayasadan çıkarılıyor” mevzulu dönem ödevi var ya...

İşte bununla ilgili muhabbetlere maruz kaldığımda öyle sıkılıyorum ki, artık bu kadar olur.

En son 90’larda Sarı Tebessüm isimli Türk filmini izlerken bu kadar sıkıldığımı hatırlıyorum.

Anayasa’dan Türk ifadesinin çıkarılmasını kim istiyor, bilmiyorum.

Bildiğim kadarıyla mesele, Anayasa’nın vatandaşlık tanımındaki “Türk” ifadesiyle ilgili.

Sadece o maddede altı kere, o maddeyle birlikte Anayasa’nın tamamında tam 49 kere Türk ifadesi geçiyor.

Ve kimsenin de, fiş almasak kaça olur misali bu hususta bir pazarlık yaptığı yok.

Bana inanılmaz geliyor ama tartışılan şu: Bu memlekette sayıları 15 milyon civarında olan, kendilerini Türk olarak tanımlamayan bir halk daha yaşıyor. Onları dışlamayan bir vatandaşlık tanımı yapacak mıyız, yapmayacak mıyız?

Misal, bir Kürt mevcut Anayasa’nın “Türk Vatandaşlığı” başlığını taşıyan 66. maddesini okuduğunda acaba ne hisseder?

O hissi bir parça da olsa anlamak için bir numara çekelim ve 66. Madde’deki Türk kelimesinin yerine Kürt ifadesini koyalım.

Ve okuyalım: “Kürt devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Kürt’tür. Kürt babanın veya Kürt ananın çocuğu Kürt’tür. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarda kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hâllerde kaybedilir. Hiçbir Kürt vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz.”

Ama benim annem-babam Türk şimdi ne olacak, diye itiraz etmeyin lütfen.

Siz Kürt devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olduğunuz için Kürt’sünüz, kendinizi hiçbir şekilde Türk olarak hissedemezsiniz...

Malum, son zamanlarda Türk elitleri bu mevzuda bayrak açmış durumda.

“Anayasa’dan Türk ifadesini çıkartmayız” diyor, başka da bir şey demiyorlar.

Bu öyle bir mevzu ki Osman Pamukoğlu ile İlber Ortaylı’yı, Alev Alatlı ile Talat Şalk’ı aynı bildiride buluşturuyor.

“Türkiye devletinin kurucusu ve sahibi olan Türkler” diye bildiri imzalayanlarla MHP mitinglerinde “Vur de vuralım, öl de ölelim” diye hançeresini yırtanlar arasında bir fark yok.

Her iki grup da bunu bir ölüm-kalım meselesi olarak görüyor.

Birinci gruptakilerin, ölen kendileri olmadığı sürece bu uğurda ölünmesine itirazları yok.

İkinci gruptakilerin ne zaman öleceğini ise bildiğiniz üzere zamanı gelince Devlet Bey haber verecek.

Vakanın bir de CHP boyutu var elbette, ki mesele buraya bağlanınca Sarı Tebessüm sıkıntısı bünyede final yapıyor.

Belki gözünüzden kaçmıştır.

Bu mevzuda daha önce vukuatı olan CHP’li Birgül Ayman Güler, Kemal Kılıçdaroğlu’na bir mektup yolladı.

Güler bu mektupta Anayasa Ulaşma Komisyonu’nun CHP’li iki üyesi Atilla Kart ve Rıza Türmen’in bu görevden parti tarafından alınmasını istedi.

Sebep, her iki ismin de anayasa maddesinde “Türk” ifadesinin yer almamasından yana görüş belirtmeleriydi.

Güler daha sonra da “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” ifadesinin etnik temelli anayasa demek olduğu yönünde “bilimsel” argümanlarını sıraladı.

Yani ona göre sadece vatandaşlık tanımı maddesinde altı kere Türk geçen Anayasa etnik temelli değildi ama “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” denirse Anayasa etnik oluverecekti.

Kılıçdaoğlu bakalım bu havuz problemini nasıl çözecek?

Çünkü önündeki mektubu çözmek, “Ben yukarı çıkarken bu yürüyen merdiven neden aşağı iniyor” sorusundan bile daha zor...

TARAF

YAZIYA YORUM KAT