1. YAZARLAR

  2. MUSTAFA SİEL

  3. Bin Yıllık Kin
MUSTAFA SİEL

MUSTAFA SİEL

Yazarın Tüm Yazıları >

Bin Yıllık Kin

08 Nisan 2016 Cuma 14:48A+A-

Kinlerini Din Edinenler

Son yıllarda dünyada Şiaperestler, Türkiye’de ise Aleviciler, kinlerini din edinmenin en bariz ve çarpıcı misallerini ortaya koyuyorlar. Adeta 3.Ali İmran Suresi 118’den 120’ye kadar olan ayetler, bu kesimler nezdinde bir kez daha tezahür ediyor.

Halihazırda ne Sünni kitlelerin, ne de Sünni İslamcıların ezici çoğunluğunun Şiilerle ve Alevilerle düşmanlık ve saldırı boyutunda bir sorunları yokken, Şiaperestler ve Aleviciler böyle bir sorun olduğu bahanesiyle İslami hassasiyet sahibi Sünniler ile onların haklarını savunan İslamcılara ve hatta Sünnilikle alakası sadece kültürel boyutta olan sıradan halka maddi ve manevi boyutlarda acımasızca saldırıyorlar.

Eğer aksi olsa idi, yani birileri Sünnilik adına kendini Muaviye’nin, Yezid’in safında görüp Şiilere saldırırsa idi, elbette saldırıya uğrayan kesimlerin saldırı nispetinde karşılık verme hakları vardır.

Lakin ne dünyada, ne de Türkiye’de (sadece Şiilere değil, kendilerine biat etmeyen Sünnilere ve hatta İslamcılara bile acımasızca saldıran IŞİD gibi istisna kişi ve gruplar hariç) bunu yapan yokken, Şii yada Alevi olmayan tüm Sünnileri potansiyel birer Muaviye, Yezid Haccac olarak görmenin, saldırmak için fırsat kollamanın ve fırsatını bulunca zulmetmenin izahı mümkün müdür?

Mazlum Ayaklarına Yatan Zalimler

Doğrusu Şiaperestler ile Aleviciler kadar hem kel hem fodul konumunda olup, zalimken mazlum ayaklarına yatan kesimler az bulunur. Irak’ta ve Suriye’de mazlumiyet edebiyatıyla on binleri katledenler ve bu katliamlara direk yada dolaylı destek verenler, birde tutmuşlar kendilerine zulüm yapıldığı feryatlarıyla meydanlara çıkıyor, sağa sola tehditler savuruyorlar.

Son yıllarda açıkça ortaya çıktığı üzere İran rejimi mezhepçiliğin şahını yapmakla kalmayıp, üstüne üstlük Şiaperestlerin mezhebi saldırılarına karşı kendilerini korumaya çalışan kesimleri ve hatta mezhepçiliğin kıyısına bile yaklaşmayanları mezhepçilik (Sünnicilik) yapmakla suçluyor.

Türkiye’de de bazı kesimler Alevi mezhepçiliğinin kralını yaparken, bırakın bu taraklarda bezi olmayan sıradan Sünniler, kendilerini mezhepler üstü olarak gören ve hatta Alevilere karşı toleranslı olmak gerektiğini söyleyenleri bile mezhepçilik (Sünnicilik) yapmakla suçluyorlar.

Sünnilerin Derdi Alevicileri Niye Geriyor?

Alevicilerin derdi sadece Alevi hakları olsa, istekleri gayri makul ve aşırı bile olsa anlaşılabilir. Amma lakin Alevicilerin talep ve tavırlarına baktığımızda asıl dertlerinin Alevilerin hakkını aramak değil, Sünnilerin İslam’a göre yaşamasını, Sünni İslam anlayışının gelişmesini ve kendi tabi yatağını bulmasını engellemek olduğunu görüyoruz.

Aleviler adına konuşanların ve Alevicilerin haklı olduğu hususlar mutlaka vardır. Lakin bu haklı olunan hususlardan hareketle Sünnilerin haklarına tecavüz etmenin haklı ve ahlaki bir yanı yoktur.

Sünniler bizi ilgilendirmez, biz ayrı bir dine mensubuz, Sünniler istedikleri gibi yaşasınlar, ama bizim yaşantımıza müdahale etmesinler demeleri (bizce yanlış olsa da) kendilerince makul görülebilir. Lakin şimdiye değin böyle diyen neredeyse hiçbir Aleviciye rastlamadım ben.

Varsa yoksa Sünnilerin haklarının kısıtlanması, Kemalizm cenderesinden çıkamamaları, mümkünse cenderenin daha da sıkılması ve Sünni İslam anlayışının tamamen yok edilmesi, Suriye’de Nusayri azınlığa dayalı Esed diktatörlüğünün ne pahasına olursa olsun devamı,  Türkiye’de Esed rejimi benzeri bir Alevi kesime dayalı azınlık rejimi tesisi, görünen ve görünmeyen asıl hedef ve hırsları böyle maalesef. Suriye Nusayrileri Esed rejimi ile aralarına mesafe koymaya çalıştığı bir ortamda, Alevicilerin Esed’i aslanlar gibi savunması da bu kesimin gerçek niyetlerini faş ediyor.

Nitekim son olarak Kahramanmaraş’ta Suriyeli mazlum muhacirler için tesis edilmeye çalışılan konteyner kampına karşı ortaya koydukları çirkin ve saldırgan tavır, bu kesimlerin gerçek yüzlerini tüm çıplaklığıyla ortaya koymaya yeten güncel bariz misallerden biri sadece.

Aleviler Ne İstemiyor?

Alevi sorunun çözümünü istediğini iddia edenler, ne istediklerinden ziyade, ne istemediklerine odaklanmış gözüküyorlar

Alevilerin tam olarak ne istediğini bilemem ama, onlar adına konuştuklarını iddia edenler kendileri adına bir şeyler istemekten ziyade, Sünnilerin bir şeylerden mahrum bırakılmasını, bir şeyler dayatılmasını istiyorlar.

Alevicilerin en önemli sorunları Sünni kesimin başörtüsü, Diyanet ve Din dersleri. Elbette kendilerinin din derslerinden muaf tutulmalarını, Diyanetin kendilerini temsil etmediğini savunabilirler. Lakin Sünnilerin çoğunluğunca kabul edilen bu uygulamalara niye karşı çıkıyorlar ki?

Kendilerine bu uygulamalarla Sünnilik dayatıldığını iddia edenler, niye Sünnilere Kemalizm, laiklik, ulusalcılık dayatılmasını ısrarla destekleme bir yana, aksini talep edenleri ellerinden gelse bir kaşık suda boğacaklar.

Elbette Aleviler Sünni olmak ve Sünniler gibi yaşamak zorunda değiller. Alevilerin buna zorlandığını her fırsatta dile getiren ve ret eden Aleviciler ne hakla Sünnilerin Sünnice yaşamak isteğine karşı çıkıp, onlara laikliği ve Kemalizmi dayatıyorlar.

Dertleri Alevi Hakları Değil, Sünni Hakları

İlginçtir, Sünnilerin kendilerine tahakküm kurduğundan yakınan Aleviciler, rejimin Sünniler üzerindeki 100 yıllık tahakkümünü alkışlıyor, (imkan olsa daha da şiddetlenerek) sonsuza kadar devamı için de hırsla kıvranıyorlar. Üstelik bu hırs Alevilerin (kendilerince hak olarak gördükleri) haklarını savunmakla kıyaslanmayacak derecede şiddetli bir hırs.

Adamın biri komşusuna o kadar kinliymiş ki, kendin için ne dilersen komşuna iki katı verilecek denince, bir gözüm çıksın diye dua etmiş. Alevilik adına konuşanlar bunu daha ileriye götürmüşler, Sünnilerin tek gözü çıkacaksa, bizim iki gözümüz de feda olsun diyorlar adeta. Demekle kalmıyorlar, kendilerini Sünnilerden kat kat fazla ezen M.Kemal’i, sırf Sünnileri de ezdi diye mehdi seviyesine çıkarıyorlar.

Bin yıllık kin nedeniyledir ki, Osmanlı devletini Yezid ve tağut olarak görüp mahkemelerine gitmemek için halk mahkemeleri kuran Aleviler, laik TC sırf Sünnileri de eziyor diye, koşa koşa bu mahkemelere gidiyorlar.

Nitekim M. Kemal’in idamından önce Dersim önderi Seyyid Rıza ile yaptığı iddia edilen bir konuşmada, Seyyid Rıza’nın M.Kemal’e, hilafeti ve şeriatı kaldırmasından dolayı sıcak baktığını söylediği iddia ediliyor.

Hani aleviler için Stokholm kompleksi iddiası var ya, bence bu iddia doğru değil. Alevicilerin Sünni kindarlığı o dereceye varmış ki, Alevileri Sünnilerden daha fazla ezen rejime, sırf Sünnileri de ezdiği için minnettarlık duyuyorlar aslında.

Daha düne kadar Ümmetçi söylemleri nedeniyle İran rejimine olmadık küfürleri savunan Alevicilerin, bu gün aynı rejimi çağdaş Hüseyin ve Şah İsmail gibi görmeleri ve günün Pir Sultan Abdalları olmaya heveslenmelerini bin yıllık kinden başka neyle izah edebiliriz. Yada daha düne kadar varlığından haberdar bile olmadıkları Esed ve Nusayri şebbihaları, sırf Sünnileri eziyor ve katlediyor diye bağırlarına basmalarını?

Sünniler Alevileri Tanımlamasın, Ama Aleviler Sünnileri Tanımlasın, Öylemi?

Bu kesimin dillerine pelesenk ettikleri şablonlardan birisi de, Sünniler Alevileri tanımlamasın tezi. Tamam Sünniler Alevileri tanımlamasın da, Aleviler adına konuşan birileri niye Sünnileri tanımlamaya kalkıyorlar?

Niye Sünnilerin başörtülerine, Diyanetlerine, din derslerine, Şeriatlarına karışıyor; Sünnilere Kemalizmi, ulusalcılığı, laikliği zorunlu görüyor? Kendileri Kemalist, laik, ulusalcı olabilirler; (biz kabul etmesek te) Cemevlerini ibadethane olarak görebilir, diyanetin kendilerini temsil etmediğini söyleyebilir, kendilerini istedikleri gibi tanımlayabilirler; ama ne hakla ısrarla Sünnileri ve Sünniliği tanımlamaktan vaz geçmezlerken, Sünnilerin Alevileri tanımlamamasından dem vurmaktan vazgeçmiyorlar.

Düne kadar, Sünnilerin tamamen kendi imkanlarıyla açtıkları camiler için,bu kadar cami varken niye yeni camiler açılıyor, cami değil okul yapsınlar diyenler, ne hikmetse bu gün pıtırak gibi cemevi açma sevdasına kapıldılar, üstelik devlet bizi desteklemeli diyorlar. Hani camilere ihtiyaç yoktu, cemevlerine ne ihtiyacı var ki? Camilerde günde 5 vakit ibadet edilir, gece ve yaz kursları düzenlenirken, cemevlerin de senede kaç cem yapılıyor ki? Senede birkaç kez yapılan cem için özel bir yer tahsis etmenin hikmeti nedir?

İslamı, Sünniliği ve tarikatları gericilik, çağdışılık, akıldışılık gibi yaftalarla kusarcasına hakaretler yağdıranların; eleştirdikleri hususların çok daha fazlasını bünyesinde barındıran Aleviliği değil eleştirmek, adeta çağlar üstü bir akım olarak kutsamalarını bin yıllık kinden başka neyle izah edebiliriz ki?

Alevicilere Önce Aleviler Dur Demelidir

Türkiye’de yüzyılların mirası olan bir Alevi sorunu olduğu kimsenin inkar edemeyeceği bir vakıa olup, çözümü için devletin yanı sıra Alevilerin ve Sünnilerin yapması gerekenler olduğuna dair tespit ve önerilerimizi daha önce bu sütunlarda 13 – 27 Aralık 2014 tarihlerinde yazdığımız 3 yazı ile dile getirmiştik.

Lakin (özellikle Suriye intifadası sürecinde) Aleviler adına konuştuklarını iddia edenlerin bu güne kadar ki tavır ve tutumları, bu çözüm için fayda yerine zarar veriyor.

2015 Nisan ayı sonunda Suriye İştebrak köyünde Alevi katliamı iftirası bahanesiyle yapılan gösterilerdeki görüntüler ile, Kahramanmaraşta yapılmak istenen sığınmacı kampını engellemek için gösterilen çabalar, çözüm çabalarını baltalamak bir yana, Alevileri tehlikeye atmaktan başka bir anlam taşımıyor.

Bunlar Gösteri Değil Savaş Ateşini Fitilleme Çabaları

Elbette Aleviler kendilerine haksızlık yapıldığını iddia edebilir, haklarını talep edebilirler. Sünnilerin ekseriyeti Alevilere ve taleplerine karşı önyargılı ve duyarsız olsa da, ciddi bir Alevi düşmanlığından da bahsedilemez.

Fakat Nisan ayı sonunda İştebraktaki Alevi katliamı iftirası bahanesiyle gösterilen ve 8 ile 15 Mayıs 2015’te bu sütunda yayınlanan iki yazımızda ele aldığımız tepkiler, asıl tehlikeli düşmanlığın Aleviler adına hareket ettiklerini iddia eden Alevicilerde olduğunu gösteriyor, Alevi kitlelerin duruşu ise bizce meçhul.

Alevilerin haklarını talep yerine, Sünnilerin haklarının kısıtlanmasına odaklanmak ve Esed gibi bir zalime payanda olmak ve tüm Alevileri bu töhmetin altına sokmak, bırakın Alevilerin taleplerinin yerine getirilmesine fayda vermeyi, tam aksi sonuçlar ve Alevileri Sünni ekseriyet nezdinde çok ciddi soru işaretlerine muhatap kılmak ve potansiyel bir düşmanlık zeminini tetiklemekten başka bir sonuç vermez.

Çözümün Dili Bu Olamaz

Gerçekten Alevilerin haklarını savunuyorsanız, bunun yolu 2015 Nisanında İstanbul meydanlarında yaptığınız gibi meydanlarda Zülfikar sallamaktan, lokum dağıtanları kurşun dağıtmakla tehditten mi geçiyor?

Can ve namus derdiyle Türkiye’ye sığınan Suriye’li mazlumları PKK’dan daha tehlikeli görmek, bir yerlerde sığınmacı kampı açılmasına engel olmak için yırtınırcasına çaba göstermek çözümüm dili olabilir mi?

Mensup oldukları kesimin sorunlarını dile getirmek, haklarını talep etmek isteyenler, başka kesimlerin sorunlarının devamını isteyemez, kendilerince haklı oldukları şeyleri talep etmelerini eleştirmezler.

Tam aksine, herkesin sorunlarının olabileceğini, kendilerince hakları olduğunu kabul ve teyit eder, en azından başkalarının ezilmesi için bağırıp çağırmaz, Suriye’de Esed’in Sünni halkı ezmesini alkışlamazlar. Aleviler adına konuşanların derdi ve söylemi Sünnilerin kazanımları ve yeni taleplerini yok etmek odaklı olduğu sürece bir çözüm mümkün değildir.

Alevi Sorununun Çözümü Mümkün mü?

Buraya kadar Alevicileri eleştirdik. Acaba Alevilerin çoğunluğu Aleviciler gibi mi düşünüyor? Bu sorunun cevabını bilmediğim gibi, cevabın çoğunluğunun böyle düşünmedikleri şeklinde olmasını arzuluyorum. Aksi halde işimiz çok zor.

Eğer Alevi kitlelerinin Sünnilerle, Sünnilere verilen haklarla bir sorunları yok ta, sadece kendilerince haklı gördükleri taleplerinin peşinde iseler, Alevicilere rağmen çözüm mümkündür.

Ama Alevi kitleleri de onlar adına konuştuklarını iddia edenler ve Aleviciler gibi Alevilerin haklarını kazanmaktan ziyade Sünnilerin zaten sınırlı olan haklarının iyice sınırlandırılması derdinde iseler, bu zihniyet değişmediği sürece Alevi sorunun çözümü (maalesef) asla mümkün gözükmüyor.  Zira çözüm ancak karşılıklı anlayış ve iyi niyet varsa söz konusu olabilir ancak. 

YAZIYA YORUM KAT

6 Yorum