1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Başörtüsü, Mayo veya Taytla Kıyaslanabilir mi?
Başörtüsü, Mayo veya Taytla Kıyaslanabilir mi?

Başörtüsü, Mayo veya Taytla Kıyaslanabilir mi?

Tesettür-mahremiyet hakkını absürt kıyaslar üzerinden gasp etmeyi adet edinmiş iktidar sınıflarının hem zihinlerimize hem de siyaset yapma biçimimize sirayet etmesine müsaade etmemek gibi bir sorumluluğumuz olduğu unutulmamalı.

03 Aralık 2012 Pazartesi 00:25A+A-

Kenan ALPAY

Başörtüsü, Mayo veya Taytla Kıyaslanabilir mi?

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanan kılık-kıyafet yönetmeliği ve sonrasında başta Bakan Ömer Dinçer olmak üzere yapılan ‘izah’ ve eleştirilerin ciddi bir muhasebeye muhtaç olduğu aşikâr. ‘Yeni’ kılık-kıyafet yönetmeliğini şekillendiren zihniyet ve siyasal iradenin toplumsal taleplerin ne kadar önünü açtığı veya başımıza ne gibi belalar getireceğine dair bir tartışmaya girişmemiz doğal hatta zaruri olsa gerek.

Tek tip insan ve toplum üretmek isteyen Kemalist devlet modelinin en önemli ve yaygın aracı zorunlu eğitimin mekânı okullar oldu. Müfredattan okul ve sınıfların dizaynına, kılık kıyafetlerden törenlerin işleyiş ve söylemine kadar hemen her şey makbul vatandaş üretimini seriye bağlamak üzere kurgulanmıştı. AK Parti Hükümeti ise bir taraftan Ergenekon-Balyoz gibi askeri cuntalarla boğuşurken diğer taraftan eğitim öğretimde bazı açılımlara hız vererek askeri vesayetin temel kaynağını kurutmaya yöneldi.

Bulaşıcı Bir Hastalık: Batıl Kıyas

Okulları kışlalaştırmak, öğrenci ve öğretmenleri fişlemek gibi fonksiyonları icra eden Milli Güvenlik derslerinin tamamen kaldırılması son derece stratejik bir adımdı. Stat ve meydanlarda icra edilen faşist törenler yönetmeliğinin iptali de aynı şekilde. Kesintisiz eğitime son verip kademeli eğitimin yolunu açan 4+4+4 modeli de kimi tartışmalı yönlerine rağmen olumlu bir adımdı.

Irkçı-inkârcı and okuma ritüelinin ikinci kademede zorunlu olmaktan çıkarılması devamının geleceğine yönelik olumlu bir işaretti. Bütün okullar için seçmeli Kur’an ve Siyer derslerinin müfredata girmesi, Kürtçenin seçmeli ders olarak Türkçü-Atatürkçü ideolojik şartlandırmaya vurulmuş okkalı bir tokattı. Bunlar kimi fazlasıyla gecikmiş kimiyse konjonktürel gerekçeler sebebiyle “şimdilik ancak bu kadar olur ama devamı gelir” açılım ve adımlardı.

Ancak bütün bu açılımlar kılık-kıyafet yönetmeliğiyle ortaya çıkan garabeti, kompleksif durumu ve zulmü tescil eden siyasal basiretsizliği hiçbir surette örtemez. Neden mi? Şöyle bir düşünelim: AK Parti Hükümeti’ni tek tip kıyafete son verip de başörtüsüne son derece daraltılmış bir alanda serbesiyet bırakmaya iten hangi mücbir sebepler var? Kıyafet serbest deyip de başörtüsüne istisna koymaya sevk eden hangi politik veya ahlaki gerekçenin arkasına sığınabilirler acaba?

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve Müsteşarı Emin Zararsız’ın açıklamalarından yola çıkarak bu yönetmeliğin sınırlarının başörtülü öğrenciler için hangi gerekçelerle daraltıldığını anlamaya çalışmak yanlış olmaz sanırım. Dinçer’in şu cümlelerine bakalım mesela: “Bakanlık olarak biz ne yaptığımızın farkındayız. Bu bir hükümet yönetmeliği olduğuna göre, (okulların tamamı için) öyle bir niyetimiz olsaydı, bütünüyle bu yönetmelikle onu (başörtüsünü) serbest hale getirirdik. Yaptığımız uygulama, eğitimin ihtiyaçları doğrultusunda olan bir uygulamadır”

Biz de şu soruyu soralım: Hükümetin elini kolunu bağlayan nedir veya kimlerdir? Bakan Dinçer’in beyanatını esas alacak olursak Hükümet’in kendisi başörtüsü ile alakalı yasağın devamını “eğitimin ihtiyaçları” gibi müphem bir gerekçeye dayandırıyor.

MEB Müsteşarı Emin Zararsız’ın meseleyi izah sadedinde serdettiği cümleler ise Hükümet’in içine düştüğü derin çelişkiyi faş etmektedir: “Bundan böyle ilkokullarda, ortaokullarda ve liselerde okuyan bütün öğrencilerimiz kıyafet anlamında bir serbestiye tabi tutulmakta. Tek tip, forma diye tabir edilen kıyafet mecburiyetinden kurtarılmakta. Okulların tamamında başörtüsü serbest bırakıldı anlamında bir düzenleme söz konusu değil.”

Yazının devamı.. 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum