1. YAZARLAR

  2. Nusret Çiçek

  3. Baroların demokratikleşme sorunu
Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Yazarın Tüm Yazıları >

Baroların demokratikleşme sorunu

29 Ağustos 2012 Çarşamba 00:57A+A-

Mısır’daki dikta Mübarek rejimine varıncaya kadar tüm tabular yıkılırken, bizdeki ittihatçı kalıntısı tekelleşmelerin kapısına kimseler kilit vuramıyor...

Tek başkan, tek buyruk, tek koltuk...

Cumhuriyet döneminde değişmez baro başkanları, değişmez parti liderleri, değişmez sendika ağaları, değişmez medya patronları... Oysa ki cumhuriyet saltanatı yıkınca bu tabuları da yıkacağını vaad etmişti, ama ne görelim, rejim kendisine baronluk yapanların koltuğunu daha da sağlamlaştırdı...

Yine de hakkını yemeyelim.

AK Parti iktidarı döneminde yıkılan tabular az değil... Sağlık kesimindeki tekelleşmede önemli gelişmeler oldu, HSYK gibi bir kurum demokratik yapıya kavuşturuldu, rejim endeksli Anayasa yeni bir yapılanma ile “arka bahçe” olmaktan kurtarıldı...

Sırada barolar var...

Elbette ki barolar kimsenin babasının çiftliği değil, avukatların kazançları ile ayakta durabilen bu meslek kuruluşlarının kapısını her kim açmaya yetkili kılınırsa sorunlarla yatıp kalkmalıdır.

İçi boşaltılmış cumhuriyet sloganları ile, laikçilik peşrevleri ile mesleğin kemikleşen sorunları giderilemez. Yanlışta ısrar bir başka yanlışın kapısını açar.

Gerçekçi olmak lazım, okulu bitirir bitirmez, basit bir adaylık sonrasında cübbeyi sırtına alan avukat .. Diploma yeterli mi, cübbe yeterli mi? Soran mı var...

Meslek bir yönü ile sahipsizleşince, kabak doğrudan vatandaşın başına patlıyor.

Piyasa acemi avukatlarla dolu.

Yanı sıra mesleğin onurunu “kesin sonuç”, “tanıdık hakim” gibi yalanlara satanların da vebalini yine yasal eksiklikler taşıyor... Bozuk bir çark her zaman düzgünü de kirletir...

Barolar meslek sorunlarına ne kadar eğiliyor? Görebildiğimiz içkili kokteyler, veya lüks otel giderleri yanında bir kısım baro başkanlarının darbecilere destek vermeleri sorun giderici olarak konuluyor önümüze. Kardeşim, darbeciyi savunmak senin işin mi?

Bununla da yetinmeyenler var. Bazı işgüzar baro başkanları açıklık veya içki konusunda demokrat, ama inancı gereği örtünenlere totaliter.

Sorunlar bir değil ki... Mahkemeler vatandaştan “peşin başvuru harcı” alırken avukat müvekkilinden üzerine vekalet ücreti istemeye çekiniyor...

Bir de “dilekçe harcı” çıkardılar.

Yetmedi, kamu davası olan cezalarda da “temyiz harcı” uygulaması başlatıldı.

Yani adliyelerin kapısına adımını attın mı para!..

Bu tip gereksiz uygulamaların gelip dayanacağı yer “sosyal devlet” anlayışının hırpalanmasıdır. Anayasana “sosyal devlet” yazmışsan; adalet, sağlık, eğitim hizmetlerinden para almayacaksın demektir. Bizde de tam tersi uygulanır.

Paran yoksa, ne eğitim hizmetleri, ne de adalet hizmetleri alabilirsin...

Buradan seçim usulüne geçebiliriz.

Eskilerden kalma bir hikayedir, çoğunluğu yakalayan kaptan.

İşte öyle olmamalı. Hadi başkanı anladık da, çoğunluk sitemi denilen çarşaf listede muhalefet edecek tek bir kişiye yer yok. Kendin çal, kendin oyna devrini sözde kapatmıştık ama görülüyor ki kapanmadı... Bir kere çarşaf liste demokratik değildir.

Cumhuriyet sözde çarşafı kaldıralı 90 yıl küsur sene olmasına rağmen barolar dediğimiz hukuk camiasında bir başka çarşaf hâlâ yürürlükte.

Biliyorsunuz, CHP de son zamanlarda çarşafa kafayı taktı.

Paşayı kaldırdık, yine generallere herkes paşa diyor.

Demek ki bir zihniyetin dile dolanması ile olmuyor, ille de uygulama... Hani zorunlu şapka giymek kanunu vardı ya, bakın bakalım kaç memur şapka giyiyor?

Kısaca özetlersek, hem militarist, hem tutucu bir anlayışla bu meslek on adım daha ileriye gidemez. O yüzden büyük kentleri birkaç baroya ayırmanın zamanıdır diye düşünürüm. Bu konuda aylarca meslektaşlarla yapmış olduğumuz çalışmalardan bu sonuca vardık. İstanbul’u düşünün, kaç devlet büyüklüğünde olan bu kente bir baro yetersiz.

Peşinden Ankara, İzmir, Konya, Adana gelir...

Bu konuyu geçmişte bir sefer daha yazmıştım.

O zaman Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özök beni telefonla arayarak, “Üstadım, yazdıklarınızın altına aynen imzamı atıyorum, sizi de tebrik ediyorum” demişti.

Arkasından da bir sandık kitap gönderdi. O kitaplar ben de hâlâ hatıra.

Şimdi ise bu yazının altına imza atacak kaç baro başkanı var bilemem de, bu konuda görev Adalet Bakanlığı’nın Barolar Birliği ile yapacağı istişareli çalışmaya düşüyor...

Hadi bakalım, görelim...

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT