1. HABERLER

  2. HABER

  3. Balyoz Müdahilleri Mahkeme Kararını Yorumladı
Balyoz Müdahilleri Mahkeme Kararını Yorumladı

Balyoz Müdahilleri Mahkeme Kararını Yorumladı

Balyoz davası müdahilleri, cuntacıların “darbeye eksik değil, tam teşebbüsten” ceza almaları gerektiğini belirterek, mahkemenin 20 yıl ile 13 yıl arasında değişen hapis cezalarını temyize götürüyor.

30 Eylül 2012 Pazar 02:41A+A-

Haber: Kenan Kıran

DAVANIN MÜDAHİLLERİ MAHKEME KARARINI YORUMLADI

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi,  Abdurrahman Dilipak, Haksöz Dergisi sahibi Hamza Türkmen, Trabzon Vali Yardımcısı Abdurrahman Koçoğlu, Hukukçular Derneği ile Özgür-Der’in Balyoz davasına katılma talebini yerinde görmüş ve söz konusu kişi ve kurumlar davaya müdahil olmuştu. Balyoz Darbe Planı’nda “gözaltına alınacak ve suikast yapılacak kişiler” arasında bulunan, dernekleri kapatılması istenen müdahiller, mahkemenin kararını gazetemize değerlendirdi.

Abdurrahman Dilipak, Cuma dergisinin, Balyoz Darbe Planı’nı hazırlığını deşifre ettiğini belirterek, “Sıradan cinayet işlemek üzere kurulan silahlı çetelere verilen bir ceza bu. Planı gerçekleşseydi Türkiye Suriye’ye dönerdi” derken, Hamza Türkmen, “Hukuk katili General Çetin Doğan rehberliğindeki bu terörist plan başarılı olsaydı, 1945 öncesi TC şartlarına geri dönerdik. Yeni oluşturulacak sistem de Baasçı Esad rejiminden farklı olmazdı” diye konuştu.

Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya ise, İslami kimliğe ve halkın İslami taleplerine yönelik bir saldırı olan darbecilik suçuna karşı duyarlılık oluşturdukları söyledi.

“EKSİK TEŞEBBÜS DEĞİL TEŞEBBÜS HÜKÜMLERİ UYGULANMALI”

Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Cavit Tatlı, Balyoz davası boyunca yazılı ve görsel basın üzerinden mahkemelerin baskı altına alınmaya çalışıldığını, sanıkların darbe planladıkları ancak bunu gerçekleştiremedikleri, bu nedenle “darbeye teşebbüsten” yargılandıklarının da kamuoyundan saklanmaya çalışıldığını hatırlattı.

Tüm bu baskılara rağmen mahkemenin şimdiye kadar yapılan yargılamalar içerisinde usûl kurallarını sanıklar lehine uygulamaya çalıştığını kaydeden Cavit Tatlı, “Mahkemenin sanıkların lehine davranarak adil bir yargılama yapmaya çalıştığı kanaatindeyiz” dedi.

“Bu kararın, ilk olması mühasebetiyle, tarihsel süreç açısından baktığımızda kurumsal hafızanın ezberini bozacağı kanaatindeyiz” diyen Cavit Tatlı, “Bu karar bundan sonra olabilecek darbe veya girişimlerini tek başına önlemeye yetmemekle birlikte, özgürlükler anlamında önemli bir karar olmuştur. Diğer davalara da mutlaka örnek teşkil edeceğini düşünüyoruz. Kısa karar açıklandı. Gerekçeli kararın açıklanmasını bekliyoruz. Biz eksik teşebbüs değil teşebbüs hükümlerinin uygulanması gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu.

“PLAN GERÇEKLEŞSEYDİ, 1960’TA, 1980’DE NE OLMUŞ İSE BİR BENZERİNİ YAŞAYACAKTIK”

Cavit Tatlı, yargılamaya konu planda derneklerinin, kapatılmasına karar verilen dernekler arasında yer aldığını hatırlatarak, “Bu bakımdan dava derneğimizi doğrudan ilgilendirmekteydi. Biz de 1970 yılında kurulmuş olan derneğimizin yöneticileri olarak bu davaya müdahil olmayı kendi üzerimizde bir sorumluluk olarak gördük. Ve davaya müdahil olduk. Mahkeme de müdahilliğimizi kabul etti. Darbeyi planlayan kişilerin yargılanması ve mahkûmiyetleri noktasında karar verilmesi, her ne kadar suç tanımlamasını hukuken uygun bulmasak da, müdahilliğimizin haklılığını ortaya çıkarmış ve bu zaviyeden mağduriyetimizi gidermiştir” şeklinde konuştu.

Tatlı, “Balyoz Darbe Planı gerçekleşmiş olsa idi 1960’ta, 1980’de ne olmuş ise bir benzerini yaşayacaktık” değerlendirmesinde bulundu.

“SİLAHLI ÇETELERE VERİLEN CEZA”

Davanın müdahillerinden gazetemiz yazarı Abdurrahman Dilipak, mahkemenin kararının beklenen bir karar olduğunu söyledi ve “Sıradan cinayet işlemek üzere kurulan silahlı çetelere verilen bir ceza bu. Burada savaş çıkartmak dahil, cinayet işlemek üzere oluşturulmuş, gırtlağına kadar yolsuzluklara batmış bir bir kanlı örgütten, anayasal düzeni ve iktidarı, parlementoyu, yargıyı denetimine almak isteyen bir örgütten söz ediyorsunuz. İddia bu ise suç ile ceza arasında bir denge olması gerekirdi. Bu dava diğer davalar için de bir emsal teşkil edecek” dedi.

“CUMA DERGİSİ, BALYOZ’U DEŞİFRE ETTİ”   

Dilipak, Cuma Dergisi’nin, Balyoz Darbe Planı’nın hazırlığını deşifre ettiğini, darbenin ülkeye ve yapanlara faydası olmayacağını, aksine zararı dokunacağını yazdığını hatırlatarak, “Bunun için bizler yıllarca askeri mahkemede yargılandık. Bugün yargının adil olmadığından şikayet edenler, o gün müşteki sıfatı ile aleyhimizde dava açtıkları askeri mahkemede, kendi komuta bölgelerinde, hakimlerden birini kendilerinin atama yetkisine sahip oldukları, diğer üyelerin sicil amiri durumunda bulundukları, verilen kararı beğenmemeleri halinde komutan emri ile bozma yetkisine sahip oldukları, kışlada kurulan mahkemelerde bizi yargılatıyorlardı.. Brifinglenmiş yargıçların, gerek Şişli Terakki davasında, gerek Erkaya davasında, 312 General davasında nasıl kararlar aldıkları ortada. Yargıtay’da o dönemde yaşananlar da.. O günden bugüne önemli mesafeler katedildi ama daha katedilmesi gereken uzun bir mesafe var önümüzde” diye konuştu.

“TARİHE TANIKLIK YAPMAK İSTEDİM”

Dilipak, darbeye karşı halkı direnişe çağırmasından endişe edilen ve onun için haklarında operasyon yapılması gereken 19 kişiden biri olarak gösterildiği için davaya müdahil olduğunu belirterek, “19 kişi, infaz edilmesi istenen isimler... Bu sebeple davaya müdahil olarak katıldım.. Tehdit listesinde adı geçen bir kişi olmam yanında bir yurttaş, bir gazeteci, bir insan hakları aktivisiti olarak tarihe tanıklık etmek, yaşananları sıcak bir şekilde takip etmek istedim. Bana göre Balyoz bundan ibaret değil. Daha dışarıda bir sürü insan var. Sanıklar arasında suçsuz olanlar var mı, olabilir, bu savcılık ve yargı aşamasında yargıçlar bilecekler. Ben bilemem..” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE, SURİYE’YE DÖNERDİ”

Abdurrahman Dilipak, “Balyoz Darbe Planı gerçekleşse idi, ülkemiz nasıl etkilenirdi?” sorumuza, “Belki o darbe planı gerçekleşseydi Türkiye Suriye’ye döner, halk sokağa çıkar isyan ederdi. Onu bilmiyorum ama çok kan kaybederdik, ekonomi çökerdi geçmiş tecrübelerde yaşandığı gibi.. Birileri zaten bunu istiyor” dedi.

“SIRADA ER OLACAK O KADAR GENERAL VAR Kİ”

Dilipak, “‘Onbaşı olamayacakların general olduğu ülke’ deyince kızıyorlardı, şimdi bazıları onbaşı da olamayacaklar. General Erdil şimdi er. Sırada er olarak o kadar general var ki.. Hele 28 Şubat davası bir başlasın. Hele Özal suikastı, Eşret Bitlis suikastı, Muhsin Yazıcıoğlu davası bir başlasın, daha yaşananlar ne ki, Birileri için gelecek günler, geçen günleri aratacak..” dedi.

“CAYDIRICI BİR HAMLE”

Haksöz Dergisi sahibi Hamza Türkmen ise, darbeci bir gelenek ve eğitimden gelen TC paşalarının ve kurmay subaylarının Balyoz Darbe Planı içindeki teşebbüslerine sivil yargı tarafından soruşturma açılmasının bir ilk olduğunu belirterek, “Daha önce 12 Eylül hakkında soruşturma açan Cumhuriyet savcılarının nasıl görevden uzaklaştırıldığını hatırlayınca bu ilk teşebbüsün önemi ortaya çıkmaktadır” dedi.

“HAİN VE EDEPSİZ BİR ZİHNİYET TAMAMEN TASFİYE EDİLMELİ”

Hamza Türkmen, Balyoz davasına neden katıldıklarını şöyle açıkladı:

“Balyoz Davası’na müdahil olmamızın gerekçesi, savcılığa intikal eden belgelerde “irtica” iftirasına muhatap oluşumuz, bu ithamla ismimizin fişlenmiş olmasıdır; ayrıca mensubu olduğum Haksöz Dergisi’nin ve Özgür-Der’in tırnak içinde söyleyecek olursam  “irtica” odakları olarak gösterilmesidir.

Bizim mağduriyetimiz kişisel bir mesele değildir. Mağduriyetimiz İslami değerlerimizin maslahatı  ve Müslüman halkın özgürlüğü ve menfaatleri çerçevesinde ele alınmalıdır. Stratejik oyun söylemiyle yapılan askeri plan kapsamı içinde sanal da olsa Fatih ve Beyazıt camilerinin bile bombalanması düşüncesini gündemleştirebilen hain ve edepsiz bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu hain ve edepsiz zihniyet, sivil alandan askeri alana kadar Türkiye’nin kültürel, siyasal, ekonomik hayatından tamamen tasfiye edilmeden bu konudaki mağduriyetlerimiz son bulamaz.”

KAYA: “DUYARLILIK OLUŞTURDUK”

Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya da, yakın geçmişinde pek çok askeri darbe ve müdahaleye maruz kalmış bir ülkede darbecilik suçlamasıyla içlerinde pek çok muvazzaf generalin de bulunduğu bir grup askerin yargılanabilmesinin başlı başına bir kazanım olduğunun açık olduğunu söyledi.

Kaya, Özgür-Der’in irtica ve bölücülük suçlamasıyla fişlenen ve olası darbe sonrasında tutuklanacak, kapatılacak şahıs ve kurumlar listesinde bulunması nedeniyle müdahillik talebinde bulunduklarını, mahkemenin müdahillik talebini kabul ettiğini hatırlattı.

“Başta Çetin Doğan gibi 28 Şubat zorbalığının öncü isimlerinden biri olan ve kamuoyunda darbeci kimliğiyle maruf bir kişinin başını çektiği bir oluşumun yargılanması sürecine kayıtsız kalamazdık” diyen Rıdvan Kaya, “Bununla birlikte bu dava vesilesiyle savunduğumuz şey şahsımız ya da temsil ettiğimiz kuruluş değil, en genelde İslami kimliğe ve halkın İslami taleplerine yönelik bir saldırı olan darbecilik suçuna karşı duyarlılık oluşturmaktı” değerlendirmesinde bulundu.

Rıdvan Kaya, yakın bir tarihte 28 Şubat darbesinin faillerinin de hesap verecekleri yargılamanın başlayacağını hatırlatarak, “Bu yargılamanın da çok önemli bir kazanım oluşturacağını, yakın tarihte yaşanmış pek çok zulmün açığa çıkartılması anlamında önemli bir şahitlik oluşturacağına inanıyoruz. Bu vesileyle bu davanın sadece şu ana kadar haklarında soruşturma açılmış ve tutuklanmış isimlerle sınırlı kalmayıp, başta darbenin orkestra şefi rolünü icra etmiş Süleyman Demirel olmak üzere tüm sorumlularını da kapsaması gerektiğinin altını çiziyoruz” dedi.

YENİ AKİT

HABERE YORUM KAT

1 Yorum