1. YAZARLAR

  2. BAHADIR KURBANOĞLU

  3. Çok Eşlilik Tartışmalarında Merkez Medyanın Oyuncağı Olmak
BAHADIR KURBANOĞLU

BAHADIR KURBANOĞLU

Yazarın Tüm Yazıları >

Çok Eşlilik Tartışmalarında Merkez Medyanın Oyuncağı Olmak

08 Haziran 2011 Çarşamba 00:22A+A-

Birilerine göre çok eşlilik tartışmaları “Erkek oportünizminin değirmenine su taşımak” anlamına gelmekte. Ama merkez medyanın yaptırdığı bu tartışmada Sibel Üresin hanımefendinin ifadelerine laik recmedicilerle beraber koro halinde hücum etmek de laikçilerin değirmenine farkında olmadan su taşımak anlamına gelmiyor mu? Aslında bu, tartışma konusu olan çok eşlilik meselesinden kanımca çok daha önemli bir husus. Velev ki Sibel hanım bazı savunularında haksız olsun; velev ki kalkış noktasını da, çözüm önerisi tarzını da yanlış bulalım; peki bu konuyu gündemleştirirken ortaya koyduğu toplumsal yaraları hiç gündeme getirmemek hak mıdır, reva mıdır? Ben baştan söyleyeyim, bizler bu korodan beriyiz. Çünkü öncelikle bir kardeşimizin, bir bacımızın hakkının hukukunun savunulmasının tartıştırılmaya çalışılan konudan ve bütün bu magazinel recmetme süreçlerinden daha önemli ve değerli olduğuna inanıyoruz. Üniversitede porno film çekme hakkını savunan ama bir belediyenin salonunda bu meselelerin tartışılmasına tahammül edemeyen bir zihniyetle birlikte “Söyletmen vurun!” rolü oynayanlar; içine düştükleri yanlışın tez elden farkına varmak durumundadırlar.

Neden bu memlekette her konunun tartışılabilmesi mümkündür de konu İslam merkezli olduğunda ve cumhuriyet modernliğinin dogmalarına dokunduğunda "zinhar, tartışılmaz" kılınmaktadır, diye düşünmemiz gerekmekte. Daha pek çok şeyi birlikte düşünmeliyiz.

İmam nikahı yasaklanmalıdır!”, “Açıklamalar çağdışıdır!”, “Asıl gericilik budur!”, “Allah ruhsat muhsat tanımamıştır, teke indirmiştir, nokta!” kabilinden magazinel puntolarla konuyu tartıştığını düşünen bizim mahallenin sözde uzmanları da, konuyu modernitenin ve laisizmin bekçilerinin kanatları altında olmanın verdiği rahatlığa sığınarak değil; özgürlük havarilerinin üzerini örtmeye çalıştığı ahlaksızlık, fuhşiyat, zina, kumar ve daha bilumum modern yozlaşma unsurlarını masaya yatırarak görevlerini ifa etmeye çalışmalıdırlar. Sibel hanım gibilerin 'uzmanlığını' tartışma konusu edenler; cevabi manada karaladıkları taşlamaları hangi uzmanlık sıfatıyla gerçekleştirdiklerini de unutmadan yazmalılar.

Bir fikre katılmayabilirsiniz, eleştirebilirsiniz ama “zinhar tartışılamaz, haydi boğalım, asalım, keselim!” diyen bir koroya katılarak susturulması için ateşe körükle gitme çabasının da ahlaki olup olmadığını düşünmek zorundasınız.

Mesela ben merak ediyorum, bu laik recmedici koroya katılan bizim içimizden insanlar, acaba aynı hevesli yaklaşımı, “modern psikologların evlilik öncesi cinsel deneyimin, gençlerin sağlıklı bir ruh haline kavuşmaları için gereklidir” diyenler için de gösterdiler mi hiç? Ya da yazıp çizdikleri bazı gazeteler “sevgililer günü” eki verdiklerinde. Ya da mesela son sayfa güzellerini, metreslerini, boy boy yayınladıklarında. Ya da mesela çok eşlilik tartışmasının yapıldığı bir programı “insan hakları ihlali” gerekçesiyle RTÜK üst kuruluna taşıyacağını ifade eden RTÜK üyesi hanımefendiye de “bu konular seni ya da RTÜK’ü ne ilgilendirir, sen git de ahlaksızlığın tavan yaptığı dizileri sorgula; abisine aşık olup aynı çatı altında yaşayabilmek için kardeşiyle evlenen genç kızların kahraman yapıldığı filmlere çeki düzen vermeye çalış” dediler mi, bu konularda da yazılar yazdılar mı acaba? Ben doğrusu merak ediyorum, acaba kanal kanal dolaştırılan bazı türbanlı okumuş yazmışlar, İslami kesimlerin mağdur edildiği, aşağılandığı bir dili, retoriği konu etseler, aynı hevesle bu ekranlarda arzı endam ettirilirler mi?

Bunlardan en azından mütevazi olmaları beklenirdi; laik koronun değirmenine su taşımazdan evvel diyebilirlerdi ki, "Bu konular adalet merkezli olabilmek ve sorunları çözüme kavuşturabilmek kabilinden ortak bir akıl üretebilmek amacıyla tecrübi birikim sahipleri, ilmiyle müsemma kişi ve kurumlar bazında tartışılabilir" Çünkü Sibel hanımın bahsettiği onbinlerce çocuklu çocuksuz dul kadınlar, fuhuş bataklığına gün be gün daha fazla sürüklenenler; çocuklarıyla sokaklara bırakılanlar ve mağdur kadınlara ait daha onlarca sorun çözüm beklemekte; bu da bir vakıa, bu da bir gerçeklik.

Sibel hanımın bazı görüşlerine katılmasak da laik zihniyet sahiplerinin o çok bildik pervasızlıkları karşısında iki gün sonra çark etmediği, “Ben öyle değil şöyle demek istemiştim” demediği, siyasi malzeme olarak kullanılmama adına seçimler öncesi medyaya çıkmayı reddettiği ve ahlaklı ve onurlu bir duruş sergilediği için kendisinin bir tebriği ve desteği hak ettiğini belirtmek istiyorum. Ve ben buradan şunu açıkça ifade etmek istiyorum ki; bu ve benzeri meseleler çokça tartışılıp olgunlaştırılmalı ve bir ortak akıl üremeli. Bu ortak aklın üremesinde modern zihnin bize katacağı fazla bir şey yok. Konu 'İslam' olduğunda, hele ki 'İslam’da kadın' olduğunda özgürlükçü bildiklerimizin “zırva tevil götürmez” kabilinden ortaçağ kalıntısı susturma operasyonlarına sarıldıklarını çokça tecrübe ettik. Bütün bu tecrübelere rağmen onların çatısı altında kendi ayağımıza sürekli kurşun sıkma gayretlerini anlayabilmek mümkün değil.

YAZIYA YORUM KAT

17 Yorum