1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Ateşkes Kırılgan, Nusayri Cuntası Muhkem mi?
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Ateşkes Kırılgan, Nusayri Cuntası Muhkem mi?

30 Aralık 2016 Cuma 04:09A+A-

Şu saatler itibariyle Rusya ve Türkiye’nin garantörlüğünde Suriye’de çatışan taraflar arasında (büyük bir provokasyon olmazsa) ateşkes yürürlüğe girecek. Ateşkese ilişkin mutabakat Rusya ve Türkiye’nin en üst düzeydeki yetkilileri tarafından ve resmi haber ajansları üzerinden kamuoyuna ilan edildi. Esed rejimi ve beraberindeki Rusya, İran, Hizbullah ve diğer silahlı güçlerle muhalifler, ülke genelinde saldırıların durdurulması ve alan hâkimiyetlerini mevcuttan ileri taşımamayı taahhüt ettiler.

Türkiye, ateşkesin yürürlüğe girmesini kapsamlı siyasi çözüm ve insani yardımların Suriye halkına ulaştırılması adına yoğun bir biçimde destekledi ve mutabakattan memnun olduğunu deklare etti. Rusya tarafı da Türkiye ile yapılan işbirliğine özel önem atfettiğini ve ateşkes anlaşmasının tüm koşullarının uygulanması için iki ülke arasında kırmızı hat kurulduğunun altını çizdi. Böylece Cenevre’de hiçbir sonuç üretemeyen görüşmelerin yerine Astana’da başlayacak müzakere süreci devreye sokulmuş olacak. İlaveten Türkiye, Suriye’deki yıkım ve katliamların bir numaralı iki aktörü Rusya ve İran’la çözümü zorlarken krizi derinleştirip kangrene çevirmekten başka bir misyon üstlenmeyen Amerika ve Avrupa’yı da sürecin dışında bırakmış oldu.

Sabotaj İçin Bekleyenler

Mevcut ateşkesin nasıl ve ne kadar uygulanabilir olduğuna dair şüpheler, çekinceler hiç de az değil. Mutabakatın ilk anlarında Putin’in sarf ettiği “elbette yapılan anlaşmalar kırılgan” cümlesi konunun sadece Türkiye açısından değil Rusya açısından da son derece girift ve yıpratıcı boyutlarda seyrettiğinin itirafı sayılmalıdır. Çünkü Rusya ayakta tutmaya çalıştığı Esed rejimini belli bir oranda kontrol altına alabilirse de İran ve beraberinde hareket eden Şii milislerin Suriye’deki hegemonyalarını gölgeleyecek her türlü girişimi sabote etmeye girişecekleri her zaman yüksek ihtimaldir. İran’ın girişeceği sabotajların benzerleri Amerika içinde söz konusudur elbette.

Türkiye’nin bu anlaşmayı hayata geçirmekle hangi ödünleri verdiği, nerelerde geri adım attığı ve kaybettiğine dair söylenecek çok söz olduğu muhakkak. Lakin bu kadar yoğun ve çok boyutlu bir presten sonra bir manevra yapma mecburiyeti kendisini dayatmıştı. Amerika ve Avrupa’nın Suriye’de olup bitenleri IŞİD’le mücadele, PKK’ya kurdurulacak kanton devletçiklerle Türkiye’nin kuşatılması ve Esed rejimini İslamcı muhalefete tercih edip krizi derinleştirme politikaları bu girişimin öncelikli sebebidir. Önceliklerini PKK üzerinden tesis edilen güneyden kuşatma harekâtını kırmak üzerine kuran Türkiye için bu süreci Rusya ile yürütmekten başka bir seçenek yoktu. PKK üzerinden kuşatma harekâtını kırma zaruret ve aciliyeti Türkiye’nin Suriye’deki muhaliflere olan desteğini azalttığı gibi Rusya ile olan rekabetini de zayıf düşürdü.

Fırat Kalkanı Harekâtı en temelde Türkiye’nin Amerika ve Avrupa’yla olan çelişkisini derinleştirdiği gibi Suriye’de ateşkesin yürürlüğe girmesi yönündeki adımlarını hızlandırdı. Şöyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım veya Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu Suriye’deki gelişmelere dair beyanat verseler PKK’nın Amerika tarafından ağır silahlar dâhil stratejik düzeyde Türkiye’ye karşı desteklendiğini ısrarla vurguluyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO ve Amerika’ya ilişkin müttefiklik-dostluk aldatmacalarını daha sık vurgular oluşunun sebebi ayrışmanın resmen çatışmaya dönüşmesiyle alakalıdır.

İşgalciler Dışarı

Bu stresli ilişkinin Türkiye’yi Batı’nın ambargo altında tuttuğu ve iktisadi-siyasi alanlarda sıkıştırdığı Rusya’dan maksimum düzeyde ama doğrudan istifade etmeye ittiği bir vakadır. Esasen Rusya ile kurulan bu düzeydeki ilişki çok hoş ve kaldırılabilir bir model değilse de Amerika ve Avrupa kadar İran’ı da tedirgin ettiği ortadadır. Çünkü Amerika ve Avrupa kadar İran da Rusya’yı Türkiye’ye karşı bir baskı ve tehdit unsuru olarak devrede tutmanın rahatlığıyla hareket etti şimdiye kadar.

Astana’daki müzakere sürecinde IŞİD’in yanı sıra Nusra da devre dışı tutulacak. Buna mukabil PKK/PYD’nin de sürece dâhil edilmeyeceği kesinleşmiş gibi. Bu durumu ifade ederken Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu’nun kurduğu cümlede PKK/PYD ile Amerika’yı aynı cümlede zikretmesi dikkate değer: “Terör örgütü YPG müzakerelerde olamaz. ABD, bugüne kadar YPG'ye silah desteği verdi. Nokta.

Fakat henüz üzerine resmi bir açıklama olmasa da Reuters’in Rus diplomatlara dayandırarak geçtiği bir habere göre Türkiye’nin Rusya ve İran’la Beşşar Esed’in bir sonraki seçimde yönetimi bir “Suriye Alevisine/Nusayri’ye” bırakması üzerinde durulduğu da konuşuluyor. Yüzbinlerce insanı katleden, milyonlarcasını yara bere içerisinde evsiz yurtsuz bırakan Baasçı Nusayri Cuntası’nı koruma ve kollama inadı devam ediyor. Türkiye’nin Esedsiz geçiş kadar Esed’le müzakere edilemeyeceği siyaseti haklıdır ve sonuna kadar sürdürülmelidir. Çünkü kan içici bir despota veya onu temsil eden bir temsilciye teslim edilecek Suriye yeni bir kâbusa mahkûm demektir.

YAZIYA YORUM KAT