1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Atatürk Erdoğan’da, Kemalizm AK Parti’de Yeniden Bedenlenir mi?
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Atatürk Erdoğan’da, Kemalizm AK Parti’de Yeniden Bedenlenir mi?

11 Ağustos 2017 Cuma 03:20A+A-

TRT Çocuk Korosu’nun binlerce kez ekranda söylenmiş “Atatürk ölmedi yüreğimde yaşıyor, uygarlık savaşında bayrağı o taşıyor” şarkısının etki altına aldığı insan sayısı hiç de az değilmiş. Üstelik salt duygusal planda değil basbayağı siyasal ve stratejik planda da “ölümsüz Atatürk” frekansından son derece bilimsel ve aydınlatıcı söylemler kamuoyuyla paylaşılıyor. İlaveten ülkemizin ve milletimizin geleceği adına gerçekleştirilecek bilimsel ve aydınlatıcı faaliyetler için 10 Kasım, 29 Ekim, 30 Ağustos gibi özel günleri de beklemek gerekmiyor artık. Bu görevi geçimini buradan sağlayan profesyonel Atatürkçülere bırakmaksızın yani durumdan vazife çıkararak ifa eden vatan evlatlarının oranı giderek arttı nitekim.

Bir dönem sol-liberal çevrelerle takılıp piyasa yapan, Fethullahçı cuntanın imkân ve destekleriyle önü açılmış kimi isimlere göz ucuyla şöyle bir bakalım. Mustafa Kemal’in siyasal kimliği ve pratiğine, resmi ideoloji olarak Kemalizm ve hemen her dönem askeri vesayetle bitişik nizam durmuş Kemalist iktidar sınıflarına yaklaşım biçimleriyle ne kadar çok değişmişler. Doğrusu söylem ve ilişki düzeyinde az zamanda düpedüz dönüşmüşler. Hiç utanmadan, yarım ağız olsun küçük bir özür bile dilemeden hem siyasal alanı hem de toplumsal alanı bu çirkin dönüşümlerine ortak etmek üzere açıktan kampanyalar düzenliyorlar.

Fethullahçı Liberaller ve Aydınlıkçı Kemalistler Sarkacı

Yeni modaları, yükselen yeni trendleri bütün mantık ve ahlak kriterlerini çiğneyerek Atatürk’le Tayyip Erdoğan arasında paralellikler hatta özdeşlikler kurmak oldu. Neymiş efendim Atatürk’ün mirasını CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu değil de meğer Cumhurbaşkanı Erdoğan temsil etmekteymiş. Lüzumlu lüzumsuz vurgulanan Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’e ve muasır medeniyet mirasına ihanet söylemleriyle beraber Kemalizme ve Kemalist çevrelere yağcılık ve yaltaklanma seanslarını şu şaşkın ve sapkın hüküm cümlesinin izlediğini biliyor musunuz? “Erdoğan, … ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarma hedefiyle Atatürk’e en yakın duran liderdir.

Özetle daha düne kadar Fethullah Gülen ve Ahmet Altan gibi isimlere ancak müsamerelerde okunacak düzeyde övgü şiirleri yazmış, bütün mantık, söylem ve ilişki örgüsünü Fethullahçı Cuntanın sağladığı zeminlerde kurmuş Hilal Kaplan’a göre; mevzubahis olan Atatürk’ün mirasına sahip çıkmaksa onu da en iyi Erdoğan yapar, asla Kılıçdaroğlu’na bırakmaz. Dünün özgürlükçü liberali şimdinin Kemalizme sevdalı yerli ve milli stratejilere uygun sloganlar üreten propagandistine dönüşüvermiş. Maksadı milleti The New Yorker, Deutsche Welle veya The National Interest gibi emperyalist yayın organlarının büyütmek istediği Erdoğan-Atatürk ayrıştırmasının ilk hedefi olan böl-yönet tuzağına düşmekten korumakmış güya.

Atatürk ve Atatürkçülükle stratejik ittifaklar kurma teklifinde Hilal Kaplan’ı bir an olsun yalnız bırakmayan isimse tabii ki Salih Tuna’ydı. Pek yakın bir zamana kadar Hocaefendi ağladığında kendimi tutamaz ağlarım cümleleri kulaklarda yankılanan Salih Tuna da ultra hızlı bir dönüşümle ısrarlı bir biçimde Gazi Paşa Hazretleri’nin emanetine sahip çıkma ve Atilla İlhan’ın anlattığı Atatürk’ün izinde yeni bir Kurtuluş Savaşı verme çağrıları yapar oldu. Anlaşılan Fethullahçı Cunta’yla yakın teşriki mesaide bulunmuş aktivist gazeteci ve üçüncü sınıf tiyatrocular için bir sonraki aşama kaçınılmaz bir biçimde hakiki Atatürkçülükle, samimi Atatürkçülerle buluşup kaynaşma şeklinde tezahür ediyor. Sadece siyasal işleyişe değil resmen toplumsal işleyişe, halkın duygu ve fikriyatına da kurtulmak için mücadele verdiğimiz Kemalist bir karakter tekrar giydirmek üzere sinsi, çirkin ve ahlaksız bir operasyon tertipleniyor. Sorar olursa ‘yerli ve milli bir cephe oluşturmak için çırpınıyoruz’ cevabı hazır zaten.

Kılavuzu Karga veya Pelikan Olanın…

Vahim olan başka bir gelişme var aslında. Bu saçma, temelsiz ve ahlaksız tekliflerin siyasal zeminde karşılık bulduğuna dair kimi işaretler vahametin boyutunu katlıyor elbette. Geçtiğimiz gün bazı gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir kahvaltı programında buluşan AK Parti Genel başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal’ın beyanları arasında yer alan kimi ifadeler şaşırtıcı hatta tarihsel gerçekleri alt üst eden önermeler üzerine kurulmuştu. Kuruluşunun 16. Yıldönümü için hazırlıklar yapan AK Parti’nin hedeflerine dair yapılan değerlendirmeler nedense kimi bölümleriyle okurlara ulaştırılmamış. Neyse ki Milliyet’ten Serpil Çevikcan, Mahir Ünal’ın konuşmalarından oldukça detaylı bir aktarım ve analizi paylaşmış bizimle.

CHP ve Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirilerin ne kadar ağır ve yoğun olsa da haklı bir zemini olduğu aşikârdır. Ancak bu sıralara çok tuhaf bir eleştiri tarzı ve mantığı gündemi belirliyor. Mesela şu iki cümleyi beraber okuyalım: Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin ve kendisinin Mustafa Kemal Atatürk’le uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Atatürk’ün ortaya koyduğu ideali kim gerçekleştirmiştir diye dönüp bakın, AK Parti gerçekleştirmiştir. CHP’nin ne Atatürk’ün ortaya koyduğu millilik ve yerlilik idealiyle ne emperyalizm karşıtlığıyla ilgisi yoktur.” Sıkıntı şuymuş: Kılıçdaroğlu ve CHP Atatürk’le hiç ilgili değilken aksine Atatürk’ün idealini AK Parti gerçekleştirmiş.

Tövbe estağfurullah demek icap ediyor. CHP ve Kılıçdaroğlu’nun Atatürk’le samimi ve tutarlı bir ilgisi olsa neleri söyleyip nasıl icra edecekleri hakkında biraz düşünürsek korkunç bir tablo çıkar ortaya. Mesela Türkçe ezan ve ibadeti, Türk Tarih Tezini, Güneş Dil Teorisini, Türklerin kafatasının brakisefal mi yoksa dolikosefal olduğunu mu tartışsınlar? Başörtüsü, okullarda ve kamu kurumlarında mescid yasağı için kampanyalar mı düzenlesinler?

İslami kimliği ve etnik olarak Kürt kimliğini kamusal alandan kazımak üzere Takriri Sükûn Kanunu peşinde mi koşsunlar? Beden terbiyesi adı altında kitlesel spor etkinlikleriyle gençliği faşist bir iklimde yoğurmak üzere yeni bir seferberlik mi ilan etsinler? Yeni bir Menemen provokasyonu, yeni bir Dersim Harekât Planı, güncellenmiş bir 33 Kurşun vakası için fırsat mı kollasınlar? Darağacına çekilen Atıf Hoca, Seyid Rıza ve Şeyh Saidlerin veya sürgünlerde süründürülen Mehmet Akif ve Said Nursilerin acıları tazelemek için türlü tuzaklar peşine mi düşsünler tekrar?

Lütfen bu tuhaf, tutarsız ve en önemlisi ahlaki değerleri çiğneyen basit kasaba politikalarından medet ummayın. Bu yöntem ve üslup hiçbir şey kazandırmaz fakat çok şey kaybettirir. Ne Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk’e benzemekte ve benzemek için uğraşmaktadır ne de AK Parti Atatürkçülüğün niyet, usul ve hedefleriyle herhangi bir noktada uyuşmaktadır. Daha dün Fethullah ve çetesine şiirler söyleyenlerin, Fethullah’la beraber ağlaşıp kariyer yapanların devran dönünce Perinçek-Aydınlık çizgisini kurtuluş reçetesi olarak takdim etmesi kimseyi yanıltmasın, bu açık ve ölümcül bir tuzaktır. Oysa Tayyip Erdoğan mü’mindir, muvahhiddir ve sadece Türkiye halkının değil adalet ve özgürlük için mücadele eden İslam ümmetinin de umududur.

YAZIYA YORUM KAT

26 Yorum