1. YAZARLAR

  2. Mustafa Ünal

  3. Atabeyler'de 'her şey' var 'çete' yok
Mustafa Ünal

Mustafa Ünal

Yazarın Tüm Yazıları >

Atabeyler'de 'her şey' var 'çete' yok

20 Temmuz 2012 Cuma 04:56A+A-

Atabeyler davası sessiz sedasız karara bağlandı. Atabeyler ne mi? Bugün unutulmuş olabilir, 6 yıl önce puslu bir Ankara sabahında başlayan operasyon kamuoyunda çok tartışılmıştı. 'Sarı zarf' olayı bile günlerce konuşulmuştu. Hani Genelkurmay'ın önünde bir gazeteciye verildiği iddia edilen zarf.

Atabeyler yakın tarihin en önemli davalarındandı. İddialar yenilir yutulur cinsten değildi. İddianame güçlüydü. Toplam 9 kişiydiler: İki yüzbaşı, iki astsubay, bir emekli binbaşı ve 4 sivil. Askerlerin görev yaptığı yer manidardı: Özel Kuvvetler Komutanlığı... Hiçbiri sıradan kişi değil. Astsubaylardan biri tahrip uzmanı.

Bir ihbar sonucu polis sadece sanıkların evlerinde arama yapabildi, kışlaya girilmesine izin verilmedi. Genelkurmay ne emniyete ne yargıya yardımcı oldu. Yani belgelere tam ulaşılamadı. O güne kadar çete veya örgüt deyince mafyavari oluşumlar akla gelirdi. Derin yapıların varlığı hissedilir ancak üzerine gidilemezdi, ortaya çıkarılamazdı. Atabeyler bir ilkti. Yargı süreci bu yüzden önemliydi. İlerleyen yıllarda Türkiye çok daha büyük ve çok daha derin çetelerle karşılaştı. Büyük cesaretle üzerine gitti. Polis ve yargı kışlaya girdi, yüksek rütbeli askerleri sorguladı.

Atabeyler davasına bakan mahkeme önceki gün kararını verdi. 'Çete ve örgüt yok' dedi. Cezayı 'izinsiz patlayıcı madde bulundurmak ve nakletmekten' verdi. Bir de 'Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefetten... Bazılarının iddia ettiği gibi sonuç beraat değil. Ayrıca askeri mahkemenin de benzer bir kararı var. Yüksek Askerî Şûra asker kişilerin orduyla ilişiğini kesti. Mahkemenin kararı nereden bakılırsa bakılsın şaşırtıcı. Hem de fazlasıyla. Aramalarda ele geçen yalnızca silah değil, LAW'lar, mühimmatın her türü: TNT kalıpları, C4 patlayıcıları ve el bombaları... Başbakan Erdoğan'ın evinin krokisi bile bulundu. Erdoğan'ın danışmanı Cüneyd Zapsu hakkında dokümanlara rastlandı.

Operasyon sırasında ele geçenler karar tutanağına da yansımış. Listede neler yok ki. 20 adet bomba yapımında kullanılmak üzere hazırlanmış elektronik anahtar sistemi... Elektronik devre, üzerinde tadilat yapılmış cep saati. Bu patlayıcı çeşitlerinin nerelerde kullanıldığını bilmek için uzman olmaya gerek yok. Her birine suikastlardan aşinayız. Olayın içinde birden fazla kişi söz konusu... Eylem için bir araya geldikleri de aşikâr. Hazırlık da var. Buna rağmen mahkeme 'çete' veya 'örgütü' bulamadı. Bu karar çok tartışılır. Hrant Dink davasının neticesi gibi. Orada da mahkeme 'örgütü' bulamamıştı. Hâkim 'örgütün varlığını' delillendiremediklerini söylerken kararın içine sinmediğini açık açık ifade etmişti.

Dink davasının kararı ne mahkeme heyetini ne de kamuoyunu tatmin etti. Bu yüzden çok eleştirildi. Cumhurbaşkanı Gül bile 'Yargıtay aşamasını' hatırlatma gereği duymuştu. Atabeyler davasında da benzer bir durumla karşı karşıyayız. Burada da mahkeme çetenin varlığını delillendiremedi. Dava süresi kısa da değil. Tam 6 yıl sürdü.

Eylem yok ama kanlı bir eylem için bütün hazırlıklar var. Silah, patlayıcı ve asker ve sivillerden oluşan 9 kişi... Hiçbir hukuk sisteminde çete veya örgüt için 'eylem gerçekleştirme şartı' aranmaz. Bir araya gelmek yeterli. Atabeyler kararı da Dink kararı gibi kamuoyunu tatmin etmekten uzak. Yargı basit olaylarda çete veya örgüt kararlarını çok kolay verirken 'derin oluşumlar' söz konusu olduğunda nedense delillendirmekte güçlük çekiyor. Dink ve Atabeyler davası bunun en iyi örneği...

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT