1. YAZARLAR

  2. Önder Aytaç

  3. ‘Asimetrik psikolojik savaş’ kepazeliği
Önder Aytaç

Önder Aytaç

Yazarın Tüm Yazıları >

‘Asimetrik psikolojik savaş’ kepazeliği

07 Aralık 2009 Pazartesi 16:27A+A-

Siyasal yapıyı değiştirmek, toplumsal tepkileri yönlendirmek maksadıyla sürdürülen “asimetrik ve organize bir psikolojik savaş” uygulaması var. Kurguladıkları darbelerin gerçekleştirilemediğini yaşasalar da, en azından; toplumda hoşnutsuzluk, huzursuzluk, güvensizlik yaratmak, ekonomik ve sosyal patlamalar umarak, bir sonraki genel seçimlerde C(M)HP iktidarını umuyorlar. Yani karargâhtaki az sayıdaki aydınlık karşıtı birey, Anadolu insanını nasıl “kafese” sokarımın hâlâ planlarını yapıyor. “Kafes” kepazeliği gibi garabetlerle; düşünmeyen, tartışmayan, tek dinli, tek mezhepli, tek dilli, tek yüce ideolojiye tapınan “cici çocuklar” yetiştirilmek arzulanıyor. Ama artık yemezler. Son üç gündür Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman ve İzmir’deyiz. Buralardaki yurdum insanları da şöyle düşünüyorlar:

1.
Darbeci ana akım yav(yum)şak medyası; “Kafes, Yakamoz, Ayışığı” gibi darbe planlarını, İrtica ile Mücadele Eylem Planı’nı, Bilgi Destek Planlarını, yeraltından fışkıran LAW silahlarını görmezden gelerek, her yeni darbe tasarımı ortaya çıktıkça, daha da aymaz bir yüzsüzlükle bunlara “sözde” yakıştırması yapıp manipülasyona devam edilmesin.


2.
İzmir’deki ‘organize işler bunlar’ı anlamak için, hiç öyle derinlemesine sosyal, ekonomik ve politik analizlere gerek yok. Elinden işi Kürtler tarafından alınan göçmen amele, pazarda rekabet ettiği Kürt pazarcıdan bıkan Ege köylüsü, birden DTP konvoyunun geçtiğini görünce bir-iki dakika içinde bütün arkadaşlarını cadde üstüne ellerindeki taşlar ve bayraklar ile toplayıverdi öyle mi? Çevrede oturan apartman sakinleri de zaten “her Türkün asker doğması” gibi, evlerinde bu durumlarda kullanılmak üzere, birer kalpaklı Atatürk posteri ile Türk bayrağı saklıyordu değil mi? Konvoyun geçtiğini görünce de hassasiyetlerini göstermek amacıyla hemen koşup, pencerelerden sarktılar. Taş atanlar, göçmenden çok Romana benziyordu ve ardından patlak veren Çanakkale olayları da benim zihnimde yeni bir Mersin mi çağrışımını yaptırdı diyorlar. Bu nedenle de memleketim olan İzmir’imin; “Gâvur İzmir”, “Faşist İzmir” şeklinde nitelenmesine içerliyorum ve hemşerim İzmir Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz’ın da başarılı kriz yönetimini tebrik ediyorum.


3.
Danıştay’ın katsayı kararı; kanun, yönetmelik, içtihat, faul, ofsayt hiç fark etmez, “oyun oynanırken kural değişir ve elle de gol atılabilir” diyorlar. Yargı da sanki ciddi travma geçiriyor. Darbeci kurmaylar 24 saatte evlerine dönerken, yetkisi olmayan Ergenekoncu Baro dava açıyor, Danıştay da Kurban Bayramı’nda Meslek Liseli gençleri kurban ediyor diyorlar.


4.
Son günlerde ROJ TV’de yine “Önderin” sağlık durumu ve cezaevi koşullarının kötüleştiğine dair haberler sıklaştı. Bunun sokaklara yansıması da görülüyor diyorlar.

5.
Birileri de Ergenekon karşıtı medyayı susturmak istiyor diyorlar. Taraf’ın açıktan ya da dolaylı hedef gösterilmesine, tehdit edilmesine alıştık. Darbe karşıtı yazarlar ne durumda, kendimizden örnekleyelim: Son günlerde bazı muvazzaf hayranlarımızdan e-mailler alıyoruz. Yazdıklarımızı, ne kadar da güzel takip ediyorlar. “Vatan sana canım feda” gibi isim ve mail adresleri ile gönderilen e-postalar, muvazzaf bir sorumlulukla, makalelerimizi alt alta ‘gizli’ belge hazırlama draft çalışması gibi sistematik bir şekilde sıralıyor. Yazılarımın başlıkları, tarih ve içerikleri belirtiliyor ve her birisi için ayrı ayrı yorumlar ve tehditler yapılıyor. Demek ki benim yazılarım ile ilgili –bile- bir birim oluşmuş ve bir bir takip ediliyor/arşivleniyor. Bizim taraftaki dost veya düşman unsurlardan hiçbirisi beni bu kadar dikkatli takip edecek kadar fanatiğim ol(a)maz. Ancak bir kurum ki; bu tür görevlendirmeler yapmakla ünlü, dolayısıyla yalnızca bana değil, Rojin’e, Arınç’a, Erdoğan’a da hakaretlerini ifade etmekten çekinmeyen e-mail sahiplerinin görevli birer memur oldukları aşikâr. Benim merak ettiğim; medyada bu tür e-mailler alan ve aba altından sopa gösterilen bizler kaç kişiyiz. Ama yanıtım da kısa ve net; “vız gelir tırıs gidersiniz”. bilesiniz.


6.
Son bir söz de muvazzaf hayran(lar)ıma; yıllarca kendi dilinde okuyup yazamayan, hatta konuşamayan insanlar için yazdığım birkaç Kürtçe kelime sizi gücendirdiyse şimdiden söyleyelim, daha beterlerine hazırlıklı olun. Çünkü aynı İngilizce yazdığım gibi, bir makalemin tamamını Kürtçe yazabilecek kadar bu dili öğreniyorum.


7.
Gelelim darbe severlere ve darbecilere karşı alınacak önlemlere; Sigara gibi darbeleri de yasaklayan ya da “sıkıysa yapın” dedirtecek türden yasalara, kurumlara ve insanlara gereksinim var. Biz onlara; “sıkıysa övün, teşvik edin, yandaş olun” diyemedikçe, onlar daha da çok, asimetrik psikolojik karabasanlarını hayata geçirme sevdası ile hareket edecekler diyorlar.

8. Keşke Başbakan’a da Kürt açılımının ötesinde ceberut bürokrat açılımı da yapılsa diyorlar.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT