1. YAZARLAR

  2. Ureyb El Rentavi

  3. Araplara referandum dersleri
Ureyb El Rentavi

Ureyb El Rentavi

Yazarın Tüm Yazıları >

Araplara referandum dersleri

16 Eylül 2010 Perşembe 08:31A+A-

Birçokları Türkiye'deki anayasa değişiklikleri referandumunun sonuçlarını İslamcılar ile laikler, AKP ile ordu ve yargı kurumları arasındaki 'güç dengesi' açısından okudu.

Bu anlam itibarıyla oy sandıkları, kehanetlere nokta koydu ve tartışmayı, AKP'nin laik rakiplerine karşı açık ara kazanmasıyla sonlandırdı.

Arap ülkelerimizde AKP'nin dostları ve Recep Tayyip Erdoğan hayranları, aynı yapıda değil. Türk deneyiminin destekçileri ülkelerimizde sınıfları, mezhepleri ve ideolojileri aştı. Hepsinin de kendisine özel sebepleri, kendi referanslarına uygun haklı gerekçeleri var. Ne var ki ortada Recep Tayyip Erdoğan'ın ve partisinin elde ettiği açık zaferden dolayı duyulan sevinç çığlıklarında eksik bir nokta var.

Bazı Arap solcular ve laik milliyetçiler, Türkiye'de yenilgiye uğrayanların Türk meslektaşları ve muadilleri olduğunu görmezlikten geldiler. Türkiye laiklerinin ve milliyetçilerinin, Arap milliyetçi ve laik ekollere kıyasla daha tutucu oldukları doğru, ancak Arap laiklerin kendi ekollerine benzer ekollerin Türkiye referandumunda yenildiğini itiraf etmesi gerekli. Bu durum sevinç ve dayanışma ifadelerinden daha ötesine, ibretler ve dersler alınacak derin bir gözden geçirmeye ihtiyaç duyuyor.

Buna karşın Arap-İslamcı partiler ve siyasi ekollerin referandum sonuçlarından dolayı daha fazla sevindikleri görülüyor. Bu kesimler önceki gün yapılan 'güvenoylaması' mücadelesini AKP'nin kazanmasından dolayı mutluluklarını ifade ettiler. Kıskanılacak derecede sevinmeleri hakları. Zira Türk laikliği ateşli bir laiklik olup dine ve bütün göstergelerine düşman Fransız laikliği tarzında. Fakat İslamcıların Arap veya Türk laiklerle mücadelede kıskanılacak derecede sevinmeden önce enine boyuna düşünmeleri gerekir. Zira ülkelerimizdeki İslamcıların yapısı Türkiye İslamcılarının hamurundan değil. Türk referandumunun en önemli dersi şu: Erdoğan ve partisi demokrasi, özgürlükler ve insan hakları silahıyla laiklerle mücadele etti, Avrupa-Amerikan desteğiyle mücadeleyi kazandılar.

Arap sahasında İslamcılarımız ile -laik ve İslamcı olmayan ancak demokratik olmadığı kesin- hükümetlerimiz arasındaki hırçın çekişmede İslamcılar, demokrat, özgürlük, çoğulculuk ve insan hakları taraftarları olarak tanınmıyor. Tablo tamamen farklı. Arap rejimleri ve hükümetleri İslamcılara karşı savaşlarını, özgürlük, çoğulculuk ve demokrasiyi savunma savaşı olarak sunmakta başarılı oldular. Arap ve Filistinli İslamcıların ortaya koyduğu zayıf iktidar deneyimleri bu kimselerin demokrasi, çoğulculuk, özgürlük ve insan haklarındaki dar görüşlülüklerini ortaya koydu. Daimi suretle Erdoğanizm ile Talibanizm arasında ikincisi yönünde gidip geliyorlardı.

ABD ve Avrupa Birliği'nin bizim İslamcılarımıza yönelik düşmanlıklarının sırrının İslamcıların demokrasi eksikliğinde değil, İsrail'e direnen ulusalcılıklarının artmasında saklı olduğu söylenebilir. Bu büyük ölçüde doğrudur ancak İslamcılarımız Erdoğan demokrasisinden, Gül'ün hoşgörüsünden ve AKP'nin ufkunun genişliğinden ilave yudumlar alsaydılar, siyaseti hükümet ve parti binalarından yönetseydiler bu düşmanlığın büyük kısmı yok olup giderdi.

Bu yaklaşımımızı dikkate almak istemeyenlere, ABD ve Avrupa'nın Türkiye-İsrail tartışmasının zirvesinde ve Türkiye'nin Arap sorunlarına ve çıkarlarına yakınlaştığı bir zamanda referandumu, sonuçlarını ve Türk demokrasisinin canlılığını olumlu karşılamasını hatırlatırız. Bu olumlu karşılama Türkiye'de AKP hükümetinin yeni dönemine yeşil ışık yakma mesabesindedir. Türkiye İslamcıları İslamcı harekete benzeri görülmemiş bir model sundular.

Türkiye laikleri sadece Türk halkının ve kamuoyunun desteğini kaybetmediler. Ayrıca Batı ve NATO'daki tarihî müttefiklerinin desteğini yitirdiler, İran'dan Pakistan'a ve Arap ılımlı ülkelere kadar Soğuk Savaş yıllarında yanlarında olmuş üçüncü dünya ülkelerinin desteğini bulamadılar. Bu yüzden Hamas ve bütün Arap İslamcı hareketlerdeki kardeşlere demokratik, çoğulcu, özgür ve insan haklarının yer aldığı bir Gazze'nin ablukayla daha iyi mücadele edeceğini, tecrit duvarlarını kırıp destekçiler kazanacağını ifade ediyoruz. Acaba referandum, AKP, Erdoğan ve genel olarak Türk deneyiminden istifade edecek miyiz yoksa folklorik kutlama görüntüleriyle mi yetineceğiz? Ürdün El Düstur gazetesi, 14 Eylül 2010

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT