1. YAZARLAR

  2. Atilla Özdür

  3. Antalya’da Almanlaşma...
Atilla Özdür

Atilla Özdür

Yazarın Tüm Yazıları >

Antalya’da Almanlaşma...

09 Ekim 2010 Cumartesi 00:25A+A-

Antalya’dan Zafer D... Mektubunda bizim geçen haftaki festivallerle ilgili yazımızdan haylice şaşırdıklarını belirtmişler...

Aslında bizim yazı tarzımızdaki amacımız da okuyucuyu şaşırtmaktır.. Bira festivali ile Antalya’nın Almanyalaştığını söylemiş, Antalyalının da Almanlaştığını belirtmiştik... Bira festivalinden amaçlanan da esasen bu idi ve hedefe varıldı...
Antalya’da, durduk yerde bir bira festivali icad edildi. Tam Almanya modeli ve Alaman tarzı... Tabii demokrasi var ve her isteyen başkalarına zarar vermemek kaydıyle her istediğini yapabilmeliydi...
Derneklerden birisi üyeleri için umuma açık ya da kapalı bira festivali neden düzenleyemesin... Okulların mezuniyet mevsimlerinde başlarındaki keplerini havaya atarak ‘yehhuuu’ çığlıkları eşliğinde talebenin cuş olduğu mezuniyet baloları da, kişilere özel birer festival değil midir...
Mesela, Akdeniz Üniversitesi rektörlüğü yaz şenlikleri bağlamında bira festivali düzenlese, yapılan her hareket, fazla kaçırmanın sebebiyet vereceği alkol komalarına bağlı ölümler vs, hepsi o ilim kurumunun kampusu çerçevesindeki ilgilileri bağlar... Amma ‘Antalya’ farklı...
Antalya’daki bira festivali niye başka...
Halk çoğunluğunun “Gel başımıza ‘bizleri’, bizim adımıza kendi özgül tercihlerine göre çekip çevir” diyerek seçip belediyenin başkanlık koltuğuna oturttuğu kişi tarafindan tertipleniyor, bu festival...
Antalya ve Antalyalı adına ve Antalyalının vekaleten yine kendisi tarafından ... Böylece Antalya Almanyalaşırken, Antalyalı da Almanyalılaşıyor...
Ahh be Zafer D... kardeşim, Ahh benim can dindaşım, demokrasinin istenmezliklerinin birisi de budur...
Çoğunluğun azınlığı yok sayması... Bu da bir başka şaşırtmaca...
•••
Kıymetli kardeşim Zafer D... söz konusu festivale fikri ve fiili iştiraki bulunmayan binlerce Antalyalıya yaptığımız bu benzetmeden ötürü bir özür borcumuzun olabileceğini düşünüyor... Özür bağlamında şöyle söylesek kabul ederler mi dersiniz...
Hani bundan epeyi yıllar önceki seçimlerin birinde ‘Milli Görüş’ bağlıları İstanbul ve Ankara başta olmak üzere pek çok il ve ilçede mahalli seçimleri kazanmıştı...
Yer yerinden oynadı ve korku sendromunun içine yerleştirilmiş itirazlar hemen mitralyoz gibi atışa başladı...
“Mini etek yasaklanacak, başı açıklar minibüslerden zorla indirilmeye başladı, iki kadeh atacak mekan kalmayacak, ‘Milli Görüş’ bizim adımıza fatura kesmeğe başlayacak, vs, vs”...
Antalya’daki bira festivali de, seçim kazanan bir belediye reisinin şehir adına masraflarına katlanarak gerçekleştirdiği bir açık büfe uygulamasından farklı bir şey değil...
Tayyip Erdoğan’lar gibi, nasıl kimsenin mini eteğine karışmadılarsa, CHP’li Belediye Başkanı Mustafa Akaydın da, Antalyalıyı muhayyer bıraktı, ‘Gelen gelsin pistimiz geniş, içen de içsin fıçımız büyük’...
Benzeyen benzedi, benzemeyen de kendisi kaldı...
Şaşkınlığa düşmeye karşı en etkili çare, demokrasiyi kâle almamak, ona pek fazla inanmamak ve bağlanmamak...
İşte böyle Vehbi’nin kerrakesi... Bu yazıyı ilhamlamasından ötürü de dindaşım Zafer’e ayrıca teşekkürler...
•••
Yetmişli yılların ilk yarısıydı, Milli Gazete’de yenilerde yazmaya başlamıştım... Amerikalıların Tuslog’uyla çalışan nakliye şirketindeydim...
Buradan anavatanlarına dönen Amerikalıların şahsi veya ev eşyaları, görev yaptıkları askeri tesislerdeki lojmanlarından toparlanarak Tuslog’a teslim edilirdi...
Eşya toparlama ve ambalaj işlerinde ihtisas kesbetmiş elemanları Tophane’den alırdık... Hani şu geçenlerde ‘Tophane bombasının’ patlatıldığı mahalleden...
İkinci sınıf vatandaşlarımızın yaşatıldıkları mekanlar bölgesidir oraları... Sınıf ayırımının mebdei de 1930’lara dayanır... O tarihlerde yapılan ayırımların ayırt edici kriterleri ne ise, bugün gidiniz Tophane’ye, aynısını hâlâ oralarda görebilirsiniz...
Abdest, namaz, sakal ve ütüsü bozuk pantollar... Üstüne üstlük, cepler de delik... Ve hepsi de taşralı...
Kayserilinin de ayni kriter ölçütlerine istinaden ikinci sınıfa dahil edilmemesi, Tophaneli ile Kayserili arasındaki pozitif ayırımcılık, Kayseri’nin, İslami kalvenizmin merkez üssü olarak görülmesinden...
Tophaneliden cennetten çıkma paparayı yiyerek kıç üstü oturanlar gitseler Kayseriye ve açsalar galerilerini ve başlasalar demlenmeye, kimsecikler tınlamaz bile... Çünkü,
Anadolu kapitalizminin bir kalbi de, Kayseri’de atar...
Kaldırım ustaları, cehenneme giden yollar için uygun zemini, yoksul Müslümanların topluca yaşadıkları ikinci sınıf yerleşim bölgelerinde arar...
Faks: 0224 331 89 66...

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT