1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Amerika İle Hesaplaşırken...
Amerika İle Hesaplaşırken...

Amerika İle Hesaplaşırken...

Çetin bir coğrafyada yaşıyoruz ve bu coğrafyada hesaplaşma bitmiş değil. Bu çok açık. Bunun devleti yönetenlerde oluşturduğu kaygının “Beka sorunu” diye formüle edildiği de açık.

16 Aralık 2018 Pazar 17:56A+A-

Ahmet Taşgetiren, Karar gazetesindeki yazısında Türkiye-ABD ilişkilerini ve olası Suriye'nin kuzeyinde iki ülkenin karşı karşıya gelme olasılığını yorumluyor: 

Rus uçağını düşürdüğümüzde, hadi itiraf edelim, hoşumuza gitmişti. 

Fırat’ın doğusunda Amerika’ya vursak o da hoşumuza gider.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini biraz da “Bak Amerika, kafamızı bozma, seni de döveriz” gibi anlamaya yatkın bir ruh halimizin olduğunu da kabul edelim.

Ama, devlet işi öyle götürmez, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri bize öyle gelse bile, stratejik hesaplardan ari değildir.

Biz belki sadece “Döveriz” tonunu okumak istiyoruz ama Cumhurbaşkanı “Hedefimiz asla Amerikan askerleri değildir” notunu düşmeyi, peşinden de ABD Başkanı Trump ile “Suriye’yi görüşmeyi” hatta herhalde “iki askerin karşı karşıya gelmemesi”ni görüşmeyi ihmal etmiyor.

Çünkü her hamlenin bir bedeli var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da diyelim, ABD askerleri ile gerçekleşecek sıcak bir temasın “sonraki safhaları”nı hesap etmek durumundadır. Çünkü ülkelerin yumurta küfesini “intihar anlamına gelse bile” gibi cümleler kuracak köşe yazarları değil, yönetenler sırtında taşır.

Nitekim düşürülen Rus uçağının Rusya ile ilişkilerde oluşturduğu hasarın telafisini Cumhurbaşkanı’nın özrü temin edebilmiştir.

Acaba içimizde Amerika’yı küçümseme gibi bir his var mı?

Ya da “Amerika Türkiye’yi asla feda etmez” gibi bir his?

Ya da “Türkiye ile İsrail söz konusu olsa Amerika İsrail yanında yer alır ama Türkiye ile PYD söz konusu olsa herhalde Türkiye’yi tercih eder” gibi bir yaklaşım?

Ya da haklı olduğumuza göre her şeyi yapabiliriz gibi bir düşünce.

***

Çetin bir coğrafyada yaşıyoruz ve bu coğrafyada hesaplaşma bitmiş değil. Bu çok açık. Bunun devleti yönetenlerde oluşturduğu kaygının “Beka sorunu” diye formüle edildiği de açık.

Coğrafya İslam coğrafyası ama tarlası pek çok sürülmüş bir coğrafya. Dünyanın bütün başat güçlerinin bir şekilde at koşturduğu bir coğrafya.

Aslında Amerika ile ilişkiler uzunca bir süredir “dostâne” hatta “müttefikâne”gitmiyor. Bir süredir Rusya’nın daha çok “müttefik” gözüktüğü bile söylenebilir.

Irak politikaları. İran politikaları. Filistin – İsrail – Kudüs politikaları. Arap Baharının ileriki safhalarında Mısır – Suriye politikaları. Kuzey Irak politikaları. Çözüm sürecinin ileriki safhalarında PKK-PYD politikaları. FETÖ politikaları.

Ne kaldı geriye?

Neredeyse bütün alanlarda farklı yerlerde duruluyor.

“Acaba bütün bunların temelinde de Tayyip Erdoğan’ın siyasi – ideolojik yürüyüşüne yönelik temel bir karşıtlık mı bulunuyor?” sorusu da sorulabilir.

Son soru, diğer tüm alanlardaki problemi “kategorik” hale getirir.

Mesela Amerika’nın İran’la ilişkisindeki problem kategoriktir. Bir anlamda Amerika İran’daki yapının varlığına düşmandır.

Türkiye ile ilişki bu noktaya gelmiş midir? Kimbilir? Belki Amerika’nın bir bölümünde öyledir, bir bölümünde farklıdır. Öyle olan bölümünde tüm adımlar, düşmanlık istikametinde atılır, bazan bu da gözleniyor. Böyle bir durumu ABD politikalarında baskın halde görüyorsak, satranç hamlelerini daha dikkatli okumak durumundayız.

Korktuğunuzu hissederlerse üzerinize daha çok gelebilirler, bu doğru.

Ama sizin ataklığınıza oynayarak da strateji kurabilirler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan son Kudüs Zirvesi konuşmasında İslam dünyasındaki yönetimlerle halklar arasındaki farklılaşmaya dikkat çekti. Doğru bir tespit bu. Bu farklılaşmanın hangi takvimde nasıl evrileceğine dair bir öngörüde bulunmak öylesine zor ki... Sisi alıyor Mısır’ı götürüyor. Ne yapacaksınız? Kitlelerin duygu dünyasını orada Sisi yönlendiriyor. Ve mesela İhvan aleyhine akıl almaz bir kamuoyu oluşturuyor. Yani kitle kayıyor. Suud toplumu, Türkiye’den sesleri ne kadar duyabiliyor? Amerika Saddam’ı devirince Irak’ta ne oldu? Kürtler Amerikan bayrağını öptüler.

Gerektiğinde güç kullanımı yapılır. Hesabı kitabı yapılır ve harekete geçilir.

Ama ben bu coğrafyada tarihin derlenip toplanması için epeyce bir emeğe ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.

Başat güç rolü hoşumuza gidiyor.

Ama aynı başat güç görüntüsünü, hadi öyle söyleyelim “tarih ve kültür ilişkileri”itibariyle “akraba” olarak baktığımız toplumlarda nasıl bir  yansıma yaptığına da bakmak lazım.

Geçtiğimiz perşembe günkü yazımda özellikle “İslam halkları” ile ilgili sorular var, onlara bir kere daha bakılmasını sağlıklı bulurum. 

HABERE YORUM KAT

2 Yorum