1. YAZARLAR

  2. Sümeyye Demir

  3. Akdeniz’in Ak Yürekli Yiğitleri
Sümeyye Demir

Sümeyye Demir

Yazarın Tüm Yazıları >

Akdeniz’in Ak Yürekli Yiğitleri

05 Haziran 2010 Cumartesi 15:58A+A-

Birkaç gemi kalktı Antalya’dan Gazze’ye doğru. Akdeniz’in mavi sularında, onları umutla bekleyen açlara, yetimlere, yalnızlara, çaresizlere ve terk edilmişlere doğru…

Suları sessizce delip geçen gemiler değildi onlar. Aylar öncesinden, bir millete karşı yapılan zulme karşı çığlıklarını yükselterek sıvamışlardı kollarını ve toplamışlardı yardımlarını…

Yıllar yılı dünyanın gözü önünde işlenen cinayetlere karşı yaşanan suskunluğa, Siyonist İsrail’in katliamlarına ve haksız ambargosuna ‘YETER ARTIK’ demek için, birlik olmak adına yapılan bir yolculuktu bu. Kapsayıcı, kuşatıcı, tek yürek olarak her dilden, her dinden, her milletten insanların, yüreklerinden koparıp hazırladıkları, insani yardımları taşıyordu bu gemiler.

Bu gemilerden bir tanesi vardı ki çok daha özel, çok daha güzeldi. Mavi Marmara… Bu gemi, yük taşıyan diğer gemilerden ayrı olarak canlar taşıyordu Gazze’ye doğru. Dünyanın dört bir yanından gelmiş, 33 ülkenin yüreğine ses olan, insanlık adına içleri sızlayan, haksızlığa, zulme razı olmayan insanlardı bunlar. Sanki yeni bir Nuh’un Gemisi oluşturmuştu bu insanlar…

Yaptıkları canlı yayınlarla seslerini dünyaya duyurmak, artık bu ambargonun kalkması gerektiğini haykırmak, göz göre göre yaşanan katliama sessiz kalamayacaklarını anlatmak istiyorlardı.

Heyecanlıydılar, mutluydular ve bir o kadar da tedirgindiler. Çünkü ABD başta olmak üzere, bazı güç odaklarına sırtını dayayan, ‘şımarık çocuk’ gibi davranan İsrail’in ne yapacağı hiç belli olmazdı. Ancak onlar direneceklerini ve mutlaka bu yardımları Gazze’ye ulaştırarak, ambargoyu kırmak istediklerini haykırıyorlardı dünyaya.

Çünkü onlar umut taşıyorlardı. Yetim çocuklara gelecek taşıyorlardı. El ele vermiş dünya sevdalılarının vicdanı olmuş, sevgi çelenklerini taşıyorlardı. Her insanın sahip olduğu, sahip olmaya hakkı olan, barınak ihtiyaçlarını taşıyorlardı. Aş taşıyorlardı. Her şeyden önemlisi, Avrupalı parlamenterlerin de dahil olduğu, tüm dünya insanlığının tek ses olarak vaat ettiği ‘Barış’ ümidini taşıyorlardı…

Vicdan ve akıl sahibi herkes, İsrail’in farazi korkularından, bahanelerinden, başına buyrukluğundan ve Ortadoğu’ya kan kusturmasından bıkmıştır artık. Kendisine tehdit olarak algıladığı için Gazze’ye demiri, çimentoyu sokturmayacak ama kendisi nükleer bombaya kadar her nevi silahları stoklayacak, insanlar üzerinde kullanacak, gelişi güzel sarf edecek, değil sadece Gazze’nin, tüm dünyanın başına bela olacak… Yok öyle yağma!

İki İsrail askeri için bir ülkeye savaş açılacak, masum insanlar katledilecek, ülke işgal edilecek ve dünya susacak, Hamas kendi topraklarını, kendi halkını sapanla, basit silahlarla savunuyor diye tehdit unsuru sayılacak, terörist ilan edilecek ve bir milletin yok edilmesine, topraklarının Siyonistlere peşkeş çekilmesine göz yumulacak öyle mi?

Öyle değil elbette. 650 kadar insan da öyle değil dedi vicdanlarının ve insanlıklarının sesini dinleyerek. Ve bindiler Mavi Marmara’ya, yelken açtılar Gazze’ye doğru. İsrail rejiminin tüm tacizlerine, uyarı ateşlerine rağmen devam ettiler yollarına. Uluslar arası sularda, belli rotalarında, kendilerinden emin, sabırla selamlar yolladılar Gazzeli kardeşlerine. Onlar aç yatarken, her gün onlarcası öldürülürken, kendileri rahat yataklarında yatamayacaklarına inanmışlardı çünkü.

Heyhat! 31 Mayıs sabahı, namaz vakti, dünyanın gözü önünde hançerlendi insanlık. Kan beynimize fışkırdı adeta. Odalar dar geliyor, sıkılmış yumruklar havalanıyor, tutulan nefeslerle ekranlara kilitlenmiş, İsrail askerlerinin, sivil bir gemiye nasıl da insanlık dışı saldırdığını izliyoruz. Kardeşlerimizin yükselen çığlıkları, öfke ateşi olup yakıyor ruhumuzu…

Saldırıyor, öldürüyor, durmak bilmiyor askerler. Silahlar patlıyor, ortalıkta yaralılar kıvranıyor, gözlerimizin önünde, İsrail bir katliamına daha imzasını atıyor…

Mavi Marmara’da sıkılan kurşunlar İbrahim Bilgen, Ali Haydar Bengi, Çetin Topçuoğlu, Necdet Yıldırım, Fahri Yıldız, Cengiz Songür, Cengiz Akyüz, Cevdet Kılıçlar ve Furkan Doğan’ı şehid ederken, onlarca yiğidin yaralanmasına neden oluyor.

Ve onlara sıkılırken kurşunlar, ekran başında üzerimize sıçradı onurlu kanları. Masumiyetin, direnişin, zulme başkaldırının bir nişanesi gibi. Üzerimizde onların kanı dururken, her gün Gazze’de topraklar kanla sulanmaya devam ederken, insanlar açlık ve hastalıkla pençeleşirken, geri adım atmak, durağanlaşmak, üzerimizdeki vebali daha da arttıracaktır.

Mavi Marmara, devletlerin yapamadığını yapmış, dünyayı sallamış ve İsrail’in rotasını değiştirmeye zorlamıştır.

Emperyalist uşağı Mısır hükümeti, Refah kapısını açmak zorunda kalmıştır.

Fransa’da, İngiltere’de, Ürdün’de, İsrail’de velhasıl dünyanın dört bir yerinde vicdanlar titremeye ve kendine gelmeye başlamıştır.

Mavi Marmara yiğitleri, kendi canlarını siper ederek, insanlığın gözünün açılmasına vesile olmuştur.

Çünkü onlar biliyorlardı ki, bedel ödenmeden kazanım elde edilmeyecektir. Ve onlar canlarıyla bunu başardılar, ilk adımı attılar.

Mavi Marmara şehitleri, şahidlikleriyle bir gerçekliği tarih sayfasına yazmayı başardılar. Mavi Marmara gönüllüleri, azimleri ve sorumluluklarının bilincinde olmalarıyla zamanın akışını değiştirdiler.

Akdeniz’de süzülen gemiler yüklerini Gazze’ye ulaştıramadılar ama “tertemiz kanları Gazze’ye ulaştı” ve yalnızlaştırılmaya çalışılan insanların gözlerinde, umut ışıkları yakmayı başardılar.

Zalimler tek millettir. Dün Rasulullah ve ashabına boykot uygulayan, masumları açlığa, sefalete ve ölüme mahkûm eden zihniyetle, bugünkü zihniyet aynı zihniyettir.

Ogün Allah’ın izniyle güveler anlaşma metnini yiyerek ambargoyu bitirme noktasına getirmişti.

Lakin bugün mucizeler bekleyecek değiliz. O gün güvelerin yaptığını, bugün Mavi Marmara gemisi ve onun mübarek yolcuları yapmıştır. Ambargoda gedik açılmıştır ve dinmeyen direnişler, mücadeleler ve çabalarla, bu gedik daha da büyüyecek ve tamamen kalkacaktır inşallah.

Mavi Marmara, özgürlük ve barışın temsilcisi, insanlığın ve dayanışmanın biricik öncüsü, tek yürek, tek ses ve tek nefes olmanın simgesi olmuştur.

Selam olsun bu çalışmada emeği geçenlere.

Selam olsun bu direnişte şehid düşenlere.

Selam olsun bu uğurda yaralanan, belki de sakat kalacak olan tüm gönüllülere.

Selam olsun her şeyi göze alarak bu gemiye binip, Filistinli kardeşlerine barışı götürmeyi amaçlayanlara.

Selam ve dua ile.

YAZIYA YORUM KAT

3 Yorum