1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Akademik Dünyadan Dışlanmak İsrail İçin En Büyük Hakaret
Akademik Dünyadan Dışlanmak İsrail İçin En Büyük Hakaret

Akademik Dünyadan Dışlanmak İsrail İçin En Büyük Hakaret

Brighton Üniversitesi’nden Tom Hickey, İsrail'e yönelik akademik boykotun önemini ve etkisini anlattı.

27 Temmuz 2014 Pazar 14:45A+A-

Akademik boykot, 2004’ten beri çeşitli üniversite ve akademisyenlerin İsrail’in politikalarına tepki göstermek amacıyla katıldıkları bir kampanya. Brighton Üniversitesi’nden Tom Hickey, İsrail gibi eğitime çok önem veren bir ülke için akademik boykotun oldukça etkili bir yol olduğunu düşünüyor.

Son günlerde zihnimizi en çok meşgul eden sorulardan biri şu olsa gerek: “Gazze’deki katliama karşı bireysel olarak yapabileceğim bir şey var mı?” Sorunun cevabı olarak hep boykottan bahsedildi. Üzerinde İsrail markalarının yer aldığı listeler hazırlanıp dağıtıldı. Bu listelere ‘hükümet İsrail ile ticari ilişkilerini kesmedikçe bizim kola almamamızın bir anlamı yok’ şeklinde eleştiriler geldi. Eleştiri getirenler duyarsızlıkla suçlandı. Kimin haklı kimin haksız olduğunu belki zaman bile gösteremeyecek ama bildiğimiz bir şey var, o da halk olarak boykottan anladığımız şeyin ekonomik olduğu. Oysaki dünya kamuoyunda boykotun türlü türlü halleri var. Bunlardan en dikkat çekici olanı ise akademik boykot. Filistinli akademisyenler Güney Afrika tecrübesinden faydalanarak 2004 yılında Ramallah’ta ‘Filistinlilerin İsrail’e Karşı Akademik ve Kültürel Boykot Kampanyası’ (PACBI) adlı bir girişim başlattı. İlerleyen yıllarda kampanyaya dünyanın her yerinden ilgi arttı. Son olarak dünyaca ünlü fizikçi Stephen Hawking de boykota katıldı. Kampanyanın İngiltere ayağında oldukça aktif bir isim olan Brighton Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Tom Hickey’den akademik boykotu anlatmasını istedik.

RÖP: ZEYNEP KILIÇ / ZAMAN / PAZAR

Akademik boykot nasıl işliyor?

Bunun iki boyutu var. Üniversitenin akademi ya da fakülte kurulu İsrail’in akademik kuruluşlarıyla ilişkilerini kesme kararı alıyor. Öğrenci değişim programları ya da ortak araştırma çalışmalarına son vermek gibi. İkinci boyutu ise bireysel. Yani bir öğretim görevlisi İsrail’de konferanslara katılmama, İsrail tarafından finanse edilen bir yayında makale yazmayı reddetme, İsrail üniversitelerinde çalışmama ya da buralardan gelecek bir ödülü reddetme gibi kişisel bir duruş gerçekleştirebiliyor. Bu, İsrailli bir akademisyenin bilimsel makalesini yayınlamayı reddetmek demek değil. Ya da onlarla ortak çalışma içinde yer almamak anlamına gelmiyor. Burada hedef alınan bireyler değil, kurumlar. Mesela Cambridge Üniversitesi’nden dünyanın en ünlü fizikçisi Stephen Hawking, Filistinli meslektaşlarının çağrısıyla İsrail’de bir konferanstan kendisine yapılan daveti reddetmişti.

Boykot hareketine katılan bir akademisyen olarak, neler yaptınız bu zamana kadar?

Benim başlıca rolüm boykotu İngiltere ve Avrupa’daki üniversitelerde duyurmak. Farklı fakültelerde İsrail’e uygulanacak boykotun nasıl yapılması gerektiğine dair tartışma programları ve buluşmalar düzenliyoruz. Bu arada da hükümetlerinin politikalarıyla arasına mesafe koymaya çalışan İsrailli akademisyenlere de ulaşıyoruz.

İsrail üniversitelerinin Filistinlilere yönelik işlenen suçlarda ne gibi  bir rolü olabilir ki?

Esas olarak boykotu desteklememizin sebebi, İsrail üniversitelerinin devletin Filistin topraklarını işgal etmesi ve Filistinlilere yönelik zulmü suç ortaklığı yapması. İsrail üniversiteleri, Filistinlilere yönelik uygulanan baskı ve zulümde aktif. Füzeler ve savaş uçakları yapımının teknolojisi onların elinde. İletişim kaynaklarının kesilmesinden işkence ve sorgu süreçlerinin sosyoloji ve psikolojik gelişimine kadar her alanda rol alıyorlar. Doktorlar Filistinli esirlere uygulanan işkenceye dahil olduklarında İsrail Tıp Derneği tarafından dışlanmıyor. İsrail üniversitelerinin çoğu zaptedilen Filistin toprakları üzerine inşa edilmiş durumda. Arkeoloji bölümleri, bu toprakların İsrail mirası olduğunu kanıtlamaya uğraşıyor sürekli.

Akademisyenleri boykota katılmaktan alıkoyan sebepler ne olabilir?

İsrail’e yönelik uygulanan bir boykotta yer almak bir akademisyen için kolay bir karar değil. Akademik ya da bilimsel bir araştırmanın temel prensiplerinden biri de bu sürecin politik, dini ya da başka herhangi bir baskıdan bağımsız yapılması gerektiği. Hükümet müdahalesi ya da diğer güçlerin etkisinden arındırılmış olması gerekiyor. Boykot bu anlamda üniversitenin bu temel prensiplerini kısmen ihlal ediyor ve akademisyenlerin boykota katılmasını zorlaştırıyor. Ancak dikkate alınması gereken başka prensipler de var. Herkesin eşit eğitim hakkına sahip olması gibi başka ilkeler de söz konusu. Filistin üniversitelerinin işleyişini durdurma girişimi gibi bir gerçek var. Sınır kontrolleri, üniversiteler yapılan baskın, profesörlerin ve öğrencilerin tutuklanması, üniversite ekipmanlarına verilen zarar ve bu üniversitelere yapılacak akademik ziyaretlerin vize politikası dolayısıyla engellenmesi gibi araçlarla Filistinlilerin yükseköğrenime girişi zorlaştırılıyor. Dolayısıyla prensipler arasında bir seçim yapmak durumunda kalınıyor. Akademik özgürlüğü mü ihlal etmeli, yoksa eşitlik ilkesini mi?

İsrail’in Filistin kültürünün kökünü kurutma ve Filistinlileri topraklarından sürme girişimi düşünüldüğünde akademik özgürlüğü kısmen ihlal etmek küçük bir şey kalıyor.

Akademik boykot etkili olabiliyor mu sizce?

Son derece etkili. İsrail, kendisini Ortadoğu’daki tek demokratik devlet olarak tanımlıyor. Ataları Avrupa’daki Aşkenaz Yahudileri olan İsrail vatandaşları için kültürel gelenek bilginin peşinden gitmek üzerine kurulu. Bu kısmen Avrupa’da Yahudi dinine karşı yapılan ırkçı ve ayrımcı politikalara tepki olarak oluşmuş bir durum. Eğitim ve bilgi Yahudi kültüründe merkezi bir konuma sahip. Dolayısıyla akademik dünyadan dışlanmak, İsrailliler için kimliklerine yapılan bir hakaret olarak algılanıyor. Güney Afrika’ya bakacak olursak, orada da sportif boykot örneği karşımıza çıkar. Rugby ve kriket gibi Beyazların hakimiyeti altındaki spor türlerine yapılan boykot milli şuura hakaret olarak algılanmıştı. Sportif boykotun Güney Afrika devletini yıkmadığı gibi akademik boykot da İsrail devletinin çökmesine sebep olmayacak tabii. Ancak bu mücadelenin bir parçası.

İsrail, boykota artan desteğe karşılık vermenin yollarını arıyor mu?

Elbette. Boykotu İsrail’in dünyadaki meşruiyetine yapılmış öldürücü bir tehdit olarak görüyorlar. Bu karşı ataklardan en önemlisi ‘Hasbara İnisiyatifi’ İsrail kültürünü (kitaplar, filmler, oyunlar, dans, arkeolojik ve bilimsel araştırmalar) her ülkede yayılmasını desteklemek üzerine kurulu bir inisiyatif. Dışişleri Bakanlığı tarafından destekleniyor. İsrail’in eğlenceden hoşlanan, dinamik ve demokratik bir ülke olduğu imajını yaymak üzere yapılmış bir çalışma. Bir de boykot teklifinin İngiltere’de benim de bağlı bulunduğum sendika tarafından onaylandığı tarihin ertesi günü İsrail kabinesi bu duruma nasıl cevap verilmesi gerektiğini konuşmak üzere toplandı. Üç saat boyunca tartıştılar. Bu hadiseler siyonist devletin yükselen boykot hareketinden endişelendiğini gösteren örnekler.

Boykot şu anda ne aşamada?

Boykot her bir kıtada destek buluyor ve akademik boykot hakkında her dilde tartışmalar düzenleniyor. İsrail’i eleştirmenin kolay bir şekilde anti-semitizm ile bağdaştırıldığı Almanya, ABD ve Fransa gibi ülkelerde bile oldukça destek görüyor.

 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum