1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. FİLİSTİN

  4. ABD'nin Yüzyılın Anlaşması ve Filistin Meselesinin Tasfiyesi
ABD'nin Yüzyılın Anlaşması ve Filistin Meselesinin Tasfiyesi

ABD'nin Yüzyılın Anlaşması ve Filistin Meselesinin Tasfiyesi

ABD yüzyıllık anlaşma ile Gazze Şeridinin Mısır’a katılması, Ürdün’ün Batı Şeria’nın bir kısmını, İsrail de Batı Şeria'nın geri kalan kısmını ilhak etmesi için çalışıyor.

24 Temmuz 2017 Pazartesi 17:08A+A-

Semih Halef – Emed

Bölgenin, Arapların “büyük meselesi” olan Filistin meselesini geçip kendi menfaatlerinin peşinde olduğunu bilmemiz lazım. ABD’nin dış siyasetinin de 1936 yılından bu yana bir çelişki olduğunu düşünen de yanılır. Bununla birlikte Obama ve mevcut başkan Trump dönemlerinde İsrail yanlılığının daha açık olduğu da bir gerçek.

Trump, bir müteahhit ve pazarlık adamı olarak kendine has bir anlaşma için Arap baharını kullanmak istiyor. Trump, iş dünyasında başarısız olan projeleri veya şirketleri yeniden düzenleyip ya da baştan inşa etmeyi seviyor. Trump’ın “yüzyılın anlaşması” adını verdiği projesi de iş psikolojisinden uzak olmayacaktır. Trump’ın bu girişimi de meselenin Filistin denilen karmaşık problemlerini es geçip bölgesel çözüm, bölge devletlerinin güvenlik ve ekonomik yönüne –İsrail bakış açısıyla- bakıyor.

Vakıada dayatılan şeyler, daha önce Filistinliler ve Araplar tarafından reddedilen şeylerin kabul edilmesine sebep olacaktır. Batı Şeria’daki gelişmeler, yerleşimler, Kudüs eylemini değerlendirmek gibi olayları Mescid-i Aksa üzerinde yeni emri vaki dayatmak ve onu tamamen ele geçirmek için kullanmak da zaten İsrail liderlerin istediği şey. Her ne kadar Vadi Arabe anlaşmasıyla Mescid-i Aksa’nın idaresi Ürdün’e verilmiş ve bu İsrail tarafından kabul edilmişse de İsrail, emri vaki ile bunu değiştirmeye çalışıyor. Bu da Kudüs’e egemen olan ve siyasi bir rejim olarak Filistin Yönetiminin ya da Filistin topraklarının % 88’i üzerinde bir İsrail devleti, % 18’i üzerinde bir Filistin devleti şeklinde iki devletli çözümün düşünülmediğini gösteriyor. Her ne ise burada Filistin Kurtuluş Örgütünün programları üzerinde veya nerede hata yapıp nerede doğru yaptığını konuşmayacağız. Fakat bana göre 242 nolu karara dayalı sınırlara sahip iki devletli çözüm, Filistin devletinin Ürdün nehri ve Ölü Deniz sınırı üzerinde Ürdün’le komşu olması demektir. İsrail, 1967 savaşına sebep olan Ürdün suyunu değiştirmekle de çatışmayı sadece toprak çatışması olmaktan çıkararak enerji ve su çatışmasına dönüştürdü.

İsrail ile normalleşme tekerleği, Mısır ve Ürdün’ün iptal edilmesi çok zor olan karmaşık anlaşmalarla çatışmada devre dışı bırakılarak Arapların büyük meselesini tasfiye etti. İsrail ise hem ABD, hem de batı tarafından desteklendi. Bu yüzden iki devletli çözüm, Oslo anlaşması ve silahlı direniş fikrinden vazgeçmek, FKÖ tarihinde büyük tavizlerdi. Hatta Beyrut’tan çekilmek, direniş ve devrimin rolünü sona erdirmek, çatışmanın seyrini etkileyen tarihi hatalar kabul edilir. O tarihten bu yana Filistin milli projesi; İsrail’in demografik ve ekonomik olarak istifade ettiği, bölgesel çözüme ve Filistin meselesinin tasfiye edilmesine kapı aralayan şehir ve bölge ilişkileri şekline dönüştü.

Filistin Yönetimi de bölgesel çözümün kendisini her düzeyde sınırlayacağını biliyor. Yönetimin iki devletli çözüm ve Arap girişimi ile sıkıntısı hala devam ediyor. Trump da bu çözümü aştı. Zaten ABD, yönetimi yirmi yıldan fazla bir süre İsrail’e vakıayı değiştirmek için vakit kazandırdı.

Bölge ülkeleri, her ne kadar Filistinliler için bir devletten bahsediyorsa da pratikte bu çözümü geride bıraktılar. Örneğin Ürdün ve İsrail arasındaki tüm stratejik projeler ve nehrin her iki tarafındaki ticari taşıma, Batı Şeria üzerindeki Filistin egemenliğini ortadan kaldırıyor. Filistin yönetimi de bu projelerde ortak değil, sadece ucuz fiyata tüketici oluyor. Abbas da siyasi ve milli olarak işlerinde nereye varacağını biliyor. Bu yüzden de mukaddes mekanların idaresini Ürdün Kralı Abdullah’a verdi. Filistin Devlet Başkanı, Gazze’ye karşı aldığı kararlar ile bölgesel çözümü uygulamak yolunda ilerliyor.

Aslında Filistin direnişinin sebep olduğu ve Tevrat'ta “lanetli topraklar” olarak anılan Gazze'den çekilme, bölgede demografik, güvenlik ve siyasi değişimlere sebep olacağı için İsrail stratejik çalışmalar merkezleri ve uzmanlar tarafında tavsiye edilmişti. Bu şekilde Gazze’de bir devletçik kurulma fikri yeniden ortaya atıldı. Batı Şeria ise Ürdün ile İsrail arasındaki stratejik projeler, Vadi Arabe anlaşması maddeleri nedeniyle bağımsız bir Filistin devleti veya yönetimi merkezi olmaktan çıktı. Geriye sadece güvenlik, ekonomik ve sivil idare ile alakalı bir yönetim kalıyor.

Trump’ın bahsettiği “yüzyılın anlaşması” bundan ibaret. Yani ne Filistinlilere ait bir yönetim, ne de geri dönüş hakkı var.

Yüzyılın anlaşması konusunda ciddi bilgileri 15 Temmuz 2017 tarihli Haaretz gazetesinde Daniel Morganstern adlı bir İsrailli aktivist, "Bir değil, iki değil, üç" başlıklı makalesiyle ortaya çıkardı.

Yazar, Amerika Birleşik Devletlerinin Gazze Şeridinin Mısır’a katılması, Ürdün’ün Batı Şeria’nın bir kısmını, İsrail de Batı Şeria'nın geri kalan kısmını ilhak etmesi için çalıştığını vurguluyor.

Yaklaşık bir ay önce New York'ta İsrail onuruna düzenlenen bir törende konuşan ABD'nin Birleşmiş Milletler büyükelçisi olarak görev yapmış olan John Bolton, “iki halk için iki devlet" fikrini tamamen uzak bir ihtimal olarak değerlendirerek yenilikçi bir çözüm ortaya attı: Mısır, Ürdün ve İsrail olmak üzere 3 devlet. Mısır, Gazze Şeridini; Ürdün, Batı Şeria'nın bazı kısımlarını, İsrail ise geri kalan kısımlarını ilhak edecek. Batı Şeria'daki Araplar ise İsrail’in her hakka sahip vatandaşlar olacaklar.

1967 sınırları, ateşkes sınırı olup coğrafi ve jeopolitik açısından mantıklı değil. Bu hatlar, hiçbir siyasi müzakere temeli için uygun değildir. İsrail topraklarında Yahudiler ve Araplar arasında ortak bir hayat, inişler ve çıkışlar yaşadı. Batı Şeria'daki iki milyon Arap ve 430.000 Yahudiyi birbirinden ayıracak bir yol yok.

A bölgesinde Filistinliler, siyasi bir rejim ve ordu hariç tam bağımsızlığa sahip. Filistin Yönetiminin Yasama Meclisi ve mahkemeleri var.

Ürdün Nehri, Ürdün Krallığı ile İsrail arasında güvenlik sınırları içinde kalacak. Kontrolünü de İsrail ordusu ile Ürdün ordusu sağlayacak. Bu, kanayan bölgesel çatışmanın tasfiyesi için en iyi yatırım olacaktır.

Bir not: Filistinliler, mevcut yönetimleri ile değişen uluslar arası ve bölgesel durumu geçip vakıada bu planları durduracak olayları yapabilirler mi? Yoksa bu yönetim, Filistin halkı üzerinde siyasi ve güvenlik açısından bir gerçek mi olacak Filistinli halkı, liderlerine karşı ayaklanıp bölgesel ve uluslar arası açıdan beklenmeyen bir değişim gerçekleştirebilirler mi? Fırsat çok zayıf!

Çeviri: Filistin Sahnesi

HABERE YORUM KAT