1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. "60’lardan Günümüze Müslüman Kadın"
"60’lardan Günümüze Müslüman Kadın"

"60’lardan Günümüze Müslüman Kadın"

Özgür-Der Sakarya Şubesi tarafından Hanımlara Yönelik Seminerler başlığı ile düzenlenen seminerlerin ikincisi Zehra Türkmen tarafından verildi.

14 Aralık 2014 Pazar 16:00A+A-

Özgür-Der Sakarya Şubesi tarafından Hanımlara Yönelik Seminerler başlığı ile düzenlenen seminerlerin ikincisi Zehra Türkmen tarafından verildi. 60’lardan Günümüze Müslüman Kadın konusunun işlendiği seminer dernek salonunda gerçekleştirildi.

Tek Parti döneminin karanlık baskıcı yasakçı dönemi olan 1923-1950 arası dönemden sonra 1950 ile 1960 arası dönemde Demokrat Partinin hükümet ettiği bir zaman diliminin yaşandığını vurgulayarak konuşmasına başlayan Türkmen 1960’dan sonra ise DP döneminde açılan kısmi özgürlük alanlarının üzerinden telif eserler ve çeviriler ile Hilal dergisinin ortaya koyduğu çabaları görüyoruz.

Cumhuriyet Türkiyesi’nden önce de cumhuriyet döneminde de söz hakkı olmayan görüşüne ve düşüncesine başvurulmayan kadın 60’lı yıllarda da yine aynı konumdaydı. Bilhassa 60 ve 70 li yıllarda yaşanan göç dalgası ve kentleşme olgusu Anadolu kadının modernizmle tanıştığı kerpiç evinden çıkıp apartmanla buluştuğu dönemdir. Bu dönem hızlı bir modernleşmeyi getirdiği gibi aynı zamanda kente gelen geniş halk kesimlerinin aileleri ile çoluk çocukları korumak adına tutuculuğu da beslediği dönemlerdi. Ama artık Müslüman kadın öyle veya böyle şehirdeydi ve şehrin oluşturduğu ilişki biçimleri ile tanışıyordu.

Bununla birlikte aileler tutuculuk adına da olsa İslamlaşıyordu ve dinine sahip çıkıyorlardı. Hep beraber okunan Kuran’la ilk defa lafzen de olsa sonrasında bu manasına evrilecekti.

Bilinen adıyla “Milli Görüş” çizgisinin takipçisi partiler Müslüman kadının kimliğini kazanmasında önemli bir işlev gördü ve Müslüman kadın sokakla caddeyle siyasetle tanıştı.

Doksanlı yıllara gelindiğinde artık Müslüman kadın üniversitedeydi ve kültürel anlamda da artık her yerde onuruyla bulunmak istiyordu.28 Şubat darbesi de büyük oranda başörtüsü ile İslami kimliği ile üniversitelerde yer alan kızlarımıza karşı yapıldı. Çok büyük oranda  teslim olunmuş görüntüsü yaşansa da darbeye teslim olmayan bir irade hep meydanlardaydı ve darbeye ve başörtüsü yasağına karşı direniyordu.Artık Müslüman kadın İslami Hareketin lokomotifi olmuştu.

Bugünlere geldiğimizde ise Müslüman kadın hemen her iş kolunda varlığını ispatlamış durumda ve üstlendiği sorumlulukları da hakkıyla yerine getirebilmenin çabasını sürdürüyor.  

HABERE YORUM KAT